bugün

ikinci yeni sairlerinden.
"şiirimizin uç beyi" demiş behçet necatigil ilhan berk için

Ne Böyle Sevdalar Gördüm

Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm.

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni.

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.
ilhan berk'i herhalde şu aşağıdaki iki şiirden daha iyi hiç bir şey anlatamaz;

mehmet fuat onun için "şiir diye bir şey olmasaydı, ilhan berk icat ederdi" diyor.

turgut uyar ise; "şiirin kırk türlü yazılacağını göstermek için gelmiş gibidir ilhan berk. dokunduğunu şiire çeviriyor." diyerek onun edebi yetkinliğine dikkat çekiyor.
Manisa'da doğan,Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü'nü bitiren,Bir süre öğretmenlik yapan,Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Yayın Bürosu'ndaki çevirmenlik görevinden emekli olan şair

Şiir Kitapları:

Güneşi Yakanların Selamı (1935),
istanbul (1947),
Günaydın Yeryüzü (1952),
Türkiye Şarkısı (1953),
Köroğlu (1955),
Galile Denizi (1958),
Çivi Yazısı (1960),
Otağ (1961),
Şenlikname (1972),
istanbul Kitabı (1980),
Kitaplar Kitabı (1981),
Deniz Eskisi (1981),
Şiirin Gizli Tarihi (1983),
Delta ve Çocuk (1984),
Galata (1985),
Güzel Irmak (1988),
Pera (1990).

Ahmet Necdet,
Modern Türk Şiiri
Yönelimler, Tanıklıklar, Örnekler
Broy Yayınevi, Ekim 1993.

http://www.siir.gen.tr/siir/i/ilhan_berk/index.html
şiirin doğurduğu uzun adam. ölmese hiç dediklerimizden...
der ki;
--spoiler--
Öykülü şiire karşıyım. öykülü dediğim, konusu anlatılan, bir yerde başlayıp bir yerde biten şiir. bir öykünüz var, onu yazacaksınız, şiiri bu öyküyü yazmak için kullanıyorsunuz. böyle şiir olmaz demiyorum. ben bu şiire, bu şiirin gelişimindeki onc ustalarına rağmen, şiirin kendi serüveninin dışında bir olay diye bakıyorum. şiir aslında bir şey söylemez. bir şey söyleyen şiir, usu allak bullak etmez, usu allak bullak etmeyen şiire ise, kolay kolay şiir demem.
--spoiler-- *
(bkz: troya da siz sozu guzeldi eskiden)
şöyle der:

"çağdaş şiir, yeni, çeşitli güzelliklerin üzerine kuruluyor bugün. ezra pound'da görüntü, karanlıklık; saint-john perse'de dil, anlatım; rene char'da usdışılık başta geliyor."

(bkz: istanbul kitabı)
(bkz: günaydın yeryüzü)
(bkz: türkiye şarkısı)
(bkz: galile denizi)
(bkz: çivi yazısı)
(bkz: otağ)
(bkz: mısırkalyoniğne)
(bkz: kül)
"Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun" demiş usta şair.
Ölü Bir Ozanın Sevgili Karısını Görmeye Gitmek / ilhan Berk

"Kağıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde. Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk."

Sesi, sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
Ezik, suskun odaları dolaştı durdu.

Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
Ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı.

"Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.

Hepsi bu."

Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden.
poetikasında "şiir bir şey anlatmaz, anlaşılmak için de değildir zaten" diyen şair.
üç
gen
iyi
dir

aynen yukardaki gibi şiirleri olan şairdir.
cehennemde yaşayan adam... ustam... nadir bulunmaz onun gibisi... onun gibisi yok, o tek!

''Düşünürken Buldum Kayayı

Düşünürken buldum kayayı.
Otlarla konuşmaktan geliyordum.
Ölü bir yaprak, adını unutmuş bir sokak, sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak,
bir de partal bir kuş yürüyorduk.
Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk.
Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez.
isa ile Karahisari'nin gömlekleri dikişsizdi.
Sözcükler bunu gördü.
(Ey görünmezlik! Elimden tut.
Gecede sözcüklerin ağırlığı daha bir artıyor.
Ve...
- Yazık, tümcemi tamamlayamayacağım. -)
Anlamdan hep kuşku duydum.
Evler odalardı, unuttum.
Dünya ki varlığının ayırdında değildir.
Trenler geçer yüzünden: Kendini varsayar.
Her şey, her şey konuşur evrende.
Evler, çocuklar, nehirler, coğrafya.
Nehirlerin vakti olmadığını okudum.
Coğrafya adına sevinmemiştir.
Anlam sıkıcıdır.
Günde üç kez aynada kendine bakar.
Yalnızlık saçar.
Anlamla ev yapılmaz.
Anladım ama yalnızlığım sürüyor.
Düşüncelerim yok benim.
Kaya bilir kaya olduğunu, ben bilmem.
Anladığımda yitirdim şiirimi.
O gün bugün bir akarsu gibi kocadım.''
"mayıs ayındayız
ve ben körüm

londralı bir sokak dilencisi"
bir küsür ay evvel 1. ulusal şiir kongresi'nde tanıştığım, o yaşına rağmen hala kendini bırakmamış, nazik, bilge kişi. eski toprak denilesi.

ayrıca şair, nevi şahsına münhasır...
Dünya şiirinin olanaklarını Türkçe şiirde değerlendiren, geleneksel ve batılı şiir biçimleri üzerinde denemelere girişen, sürekli kendini yenileyen bir şiir ustasıdır.
galata'nın üstüne pera'yı okursanız, beyin enciklemesi geçirirsiniz!

her kitabında şiirin ne olduğunu gösterir.
türkçe şiirin en büyük şairidir kendileri.
1918'de Manisa'da doğdu. ilk ve orta okulu doğduğu kentte tamamladı. Balıkesir Necatibey ilköğretmen Okulu'nu ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü'nü bitirdi. Zonguldak, Samsun ve Kırşehir'deki liselerde Fransızca öğretmenliği yaptı. Ankara'da Ziraat Bankası Yayın Bürosu'nda çevirmen olarak çalıştı. 1969'da emekliye ayrıldı. Kendini şiir ve yazılarına verdi. Manisa Halkevi Dergisi'nde yayınlanan ilk şiirleriyle bu şiirlerden oluşan "Güneşi Yakanların Selamı"nda (1935) görülen Nâzım Hikmet etkisi sonraki şiirlerinde kayboldu. "istanbul", "Günaydın Yeryüzü", "Türkiye Şarkısı" kitaplarındaki şiirlerinde geleceğe dönük toplumsal özlemleri dile getirdi. 1950'lerin ortalarında beliren genç şairleri etkiledi, onların bazı özelliklerinde de etkilendi. ikinci Yeni akımına katıldı. Araştırmacı kişiliği, özgün duyarlılıkları ve buluşlarıyla 20. Yüzyıl Türk şiirinin en önemli isimleri arasında.
önde gelen şiirleri;

KEÇiYOLU
AKŞAMLA BiR SAP FESLEĞEN
SON YERiNE
BAKMAK AŞKTIR
NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM, NE BÖYLE AYRILIKLAR
ACININ EL YAZISI
SiZ
ÇOK UZUN BiR GÜNDÜ AŞKA DÖNÜYORDUM
AŞK
GÜZEL IRMAK
ORMAN
SAHi SiZ Mi GELDiNiZ SAKSILARIM IŞIDI
ŞiiR
SÜRGÜN
ATIMI iSTEDiM EViN GÖĞÜ GERiNDi
AŞKIMIZ
GÜZEL
ikinci Yeni akımının öncü şairlerindendir. Kendisine yaşlı insan muamelesi yapıldı mı sinirlendiği görülmüştür. Bir panelde Sait Faik'le ilgili konuşurken "o zamanlar Sait Beyoğluna çıkardı akşamları, biz de oradayız o zamanlar." gibi bir cümle kurmuştu da yaşayan tarihle burun buruna olduğumuzu anlamıştık. Bakın ne yazmış, ne söylemiş şair:

Sevgilim, işte eylül
Ve senin usul usul seğiren yüzün.

Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.

Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.

Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında)

Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.

(Otağ)
1964'te yolu paris'e duser. gunlugunden iki alinti :

27 subat 1964 : paris pis!
29 mart 1964 : birdenbire, paris'e geleli iki bucuk ay oldugu halde hic yikanmadigim aklima geldi. sevmem sik yikanmayi...
çok yemek yediğini sanıyorum.

edit: çok zayıfmış ama.
el yazılarına vuruyor güneş adlı günlük türündeki eserinde her anını yazıya aktarmış olan, çok yalnız olduğunu düşündüğüm yazardır. alıntı:
.saat 11.30: kapıcı geldi, marul, yoğurt, biftek ısmarladım. gazetenin başlıklarına baktım. havalar daha da soğuyacak. komer üstüne bir haber okudum. gazeteyi dürüp kaldırdım. bahçede kapıcının karısı süprüntüleri döküyor.
saat 12.00: tarhana çorbası yaptım. salça, pek az yağ koydum. kapıcı eti, yoğurdu, marulu getirdi. bol maydanozlu marul salatası yaptım. bol limon sıktım....
dil ve anlatım III kitabındaki günlük örneği sonucunda merak edilen, araştırıldığındaysa 'daha önceden niçin yapmadım bunu' diyerek hayıflanmaya sebep olan şahane insandır. * *
(londralı bir sokak dilencisi)

mayıs ayındayız
ve ben körüm.
güncel Önemli Başlıklar