bugün

turk edebiyatında siiri donusturup onemli bir noktaya getiren akim.

(bkz: cemal sureya)
(bkz: edip cansever)
(bkz: turgut uyar)
1954'ten sonra ,Garip akımına(Birinci yeni) tepki olarak doğmuş bir şiir akımıdır.adı eleştirmen Muzaffer Erdost tarafından verilmiştir.akımın öncüleri: Oktay Rifat, ilhan Berk,Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Sezai Karakoç,Ece Ayhan, Ülkü Tamer...
akımın şairleri söyleyiş kolaylığı yerine şiir dilini zorlaştırmayı, anlaşılırlık yerine anlam kapalılığını, somuta karşı soyutlamayı yeğlemiştir. biçime önem verirler. sürrealizmden etkilenmişlerdir.
Aşk

Sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk.
Mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu,
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu,
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler.
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden..

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar..

ilhan Berk
1)şiirde öyküleyici anlatım yolu terk edilmelidir. çünkü şiir öykü değildir. kapalı ve soyut bir anlatım vardır.
2)söyleyiş, anlamdan daha önemli olmalıdır.
3)şiirin üslubu, konuşma dilinden uzak ve mantık dokusundan arındırılmış olmalıdır. özgün olmalıdır.
4)şiir felsefi yaklaşımlar ve mutlak gerçeği arama, çözüm üretme yeri değildir.
5)ahlaksal değerler, erdem, gerçek ve toplum gibi temel öğeler şiirin amacı olmamalıdır.
6)şiir, bir görüntü sanatıdır.
7)ölçü, kafiye ve biçim unsurlarıyla ahenk sağlamak yerine musiki ve anlatım zenginliği olmalıdır.

gibisinden ilkeleri olduğu söylenegelir.

(bkz: cemal süreya)
(bkz: edip cansever)
(bkz: turgut uyar)
(bkz: ilhan berk)
(bkz: oktay rıfat)
(bkz: ece ayhan)
(bkz: ülkü tamer)
sezai karakoç bu akım çerçevesinde eserler vermiştir. cahit zarifoğlu ve daha bir çok şair bu akımdan etkilenmiştir. türk şiiri açısından bir devrimdir.
edip cansever'e göre yoktur öyle bir şey. yani bu adamları bir araya getirecek bir manifesto, bir ortak platform yoktur. ikinci yeni'nin adı bile kendini tanımlama şeklinde değil, dışarıdan isimlendirme yoluyla verilmiştir.
"siirimiz karadir abiler.."
(bkz: ece ayhan)
asım bezirci'nin faşist şiir diye suçladığı(!) şiir akımı..
emre aydın kardeşimizi etkileyen, besleyen şiir akımı.
ismet özel'in can damarı olduğu şiir akımı. bu akımın en janti şairi tartışmasız ismet özel'dir.
varoluşçuluktan bir hayli etkilenmiş akım. şiir nedir, kapalı imge nedir, bireyselcilik nasıl aynı zamanda topluma da çözüm olur, sürrealizmle türk şiiri nasıl sentezlenir sorularına cevap niteliğindedir. düşünsel anlamda toplumcu gerçekçilikten sıyrılıp soyutluğa, iç dünyaya yönelir, şiirde yeni bir soluk, etkisini şuan da hissettiren yapıcı ve destekleyici bir soluk haline gelir.
ıssız bir adaya düştü
yanına alamadığı üç şey
uyar, süreya ve canseverdi
bir ağacın dalından tuttu
yaprağını kesti kuruttu
yazdı ilk

yapraklarca kan kustu
çıktı adanın en tepesine
önce yaprakları savurdu
kendini sonra.

hüzne dördünce tamamdı.
şiir sevmeyenlere bile sevdirir kendini ikinci yeni. sürrealizmin etkileri görünür. *
sanat açısından, bu ülkenin başına gelmiş en muhteşem şey.
şunun şurasında tramvaysız çocuk olmak turunç olmak...
turgut uyar'ın öncüsü olduğu şiir akımı.

turgut uyar'ın şiire bakış açısına göre ''yeni şeyleri yeni şekillerle'' söylemektir.
özgür şiirdir bir noktada.

''şiir bir sanat olayı değildir. bir yaşama çabasıdır önce. yaşadığımıza tanıklık eder. her gün yeni bir dünya içinde, her gün yeniden ve başka etkilerle duygulanan insan, her gün bunları yeni biçimlerle söylemelidir.''
(Turgut Uyar 1956)
şiirlerini insanların anlamaması için yazmışlardır. bu onların bir kusuru değil, şiire karşı bilerek böyle bir eğilimleri vardır. tamamen soyut ve anlam belirsizliğini esas alan ikinci yeniciler; sanat yapmak için yazmışlardır. garipçilere tepkililerdir. garipçilerin, her şeyin şiirin konusu olabileceğine ve günlük konuşma dilini savunmasına karşı çıkmışlar, tamamen kapalı bir anlatımla eserlerini yazmışlardır. öncüleri; cemal süreya, ece ayhan, ilhan berk, sezai karakoç..
sozsuzluğu görebilmek değildir gözlerinden,
kapısız saraylardır mabedim elbet.
güneşe yok demekmidir sensizlik.
bulutlara takılmış bir ruhu arıyorum...

sah
bence türk şiirinin en iyi ve en kötü örneklerini içinde barındıran akımdır. akımdır dememe bakmayın aslında üzerinde anlaşılmış manifestosu olan bir şiirden bir akımdan bahsetmiyoruz. birbirinden habersiz, özgün şairlerde görülen yeni bir şiir dilinin, anlatımının fark edilmesiyle benzer yönleri tespit edildikten sonra adı konan bir akımdır bu.

o kadar birbirinden habersiz şairlerdir ki; cemal süreya, turgut uyar'ı 10 yıl içinde bi kaç kez gördüğünü söylemiş ve dahası sezai karakoç ve edip cansever için "bugün birbirlerini yolda görseler tanımazlar" demiştir.
ikinci yeni şairlerinin Her biri şiirinde kendi kişiliğini, hatta daha da ileri giderek her bir şair kendi ikinci Yenisini kurmuştur denilebilir. dolayısı ile son derece ilkesiz bir akımdır ikinci yeni. bu ilkesizlik, ikinci Yeni hareketini kendi içinde bir tutarsızlığna ve çelişkiye götürmüstür.

attila ilhan bu şiirin çelişki ve tutarsızlıklarını ortaya koyduğu "Anlamsızlıklar Sirki ya da şiirimizi Götürenler" başlıklı makalesinde enine boyuna örnekleriyle inceledikten sonra şu yorumu yapmaktadır.
"Fakat ciddi ve meraklı bir okuyucu sorunu izlemeye kalkışıp bu yayınları kovalamaya görsün sonunda "ikinci yeni"nin ne olduğunu anlayacak yerde birbirini tutmaz savlar, ipe sapa gelmez iddialar arasında kördüğüm olup kalıyor."

ikinci Yeni hareketine asıl kimliğini kazandıranlar şüphesiz ki ilhan Berk ve Ece Ayhan gibi dilin sınırında dolaşan şairlerdir. bu şairlerin şiirini anlamak şöyle dursun okumak bile beni yoruyor. çünkü onların kelimeleri türkçe kelimeler dahi olsa kendilerine ait özel bir dilin kelimeleridir. örneğin ördek kanatlı bir kuş değildir bu şairlerin lugatında. ilhan berk sonraları ikinci yeninin karakteristiğini, manifestosunu da yazmaya girişmiştir. örneğin ilhan berk için ikinci yeninin bir numaralı kuralı "ikinci Yeni konuşma diline karşıdır." diyebiliriz. kişisel fikrim ilhan berk ve ece ayhan'ın diğer ikinci yeni şairlerine göre daha az populer olmasının altında da şiiri bu form ve öğretilere uygun yazmaya kasmaları vardır. ikinci yeni şiirlerini bir türlü sevemedim.

bu şiirlerin en iyi örnekleri ise ya bu şairlerin ilk dönem şiirleridir yada cemal süreya gibi ikinci yeniciler arasında gösterildiği halde şiir dili, gündelik dil ve kişisel dilini çok iyi harmanlayan şairlerin şiirleridir.

nitekim cemal süreya şiirini ve şiiri anlatırken ikinci yeninin ilk kuralına muhalefet etmektedir. aşağıda ki sözler cemal süreya'ya aittir.

"şair yaşadığı kelimelerle kurar şiirini. Yaşadığı yani günlük konuşmasına, oturmasına, kalkmasına bağladığı kelimelerdir ki şairle dış evren arasında sağlam bir ilgi kurabilir."

"şiir konuşma dilinden uzaklaşmamalıdır"
"Gerçekten çok kez ortak dilin dışında birtakım kişisel diller yaratmaya çalışmıştı bazı arkadaşlar. Bu arada hiçbir nesnel karşılık hazırlamadan şiiri o kişisel dillerle anadilden koparmaya çalışanlar da oldu. Yanlıştı bu."

"Türkçe gibi aynı yüzyıl içinde kendini iki kez yenileme deneyimine girmiş bir dilde, şiirin konuma diliyle ilgilerini iyice sıkılaştırmak zorunluluğu vardır."

ancak ikinci yeniyi tamamen dışlamak mümkün değildir. bu şairler kendilerine özgü bir dille sadece kendilerinin anlayacağı bir şiir yazmak amacında değildir. sadece kendileri için yazmamaktadırlar. onlar açık bir anlamdan çok sezgiyle şiirlerinin anlaşılmasını hissedilmesini öncelemişlerdir. ben hikaye anlatır gibi çok açık bir şiirden ne kadar haz etmiyorsam, tamamen kapalı ve özellikle kapatılmış bir şiirden de o kadar haz etmiyorum.
bence bu şiirin tek önemli tarafı kendisinden sonraki yada çağdaşı şairleri etkilemesi ve bambaşka lezzetli bir şiirin doğuşuna katkı sunmasıdır.
şiire alkol katmış insanların akımı. hepsi cemal'ın dediği gibi, erken ölmüşlerdir. lakin uzun yaşamak isteselerdi, yaşadıkları gibi yaşamazlardı zaten.

her şey düzelsin diye; ben bir mısra daha söylemeye kalkıyorum;
sabahtan akşama kurşuna dizile dizile.
ikinci Yeni bir güvercin curnatasıdır.

--spoiler--
"laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız"
--spoiler--
peki şiir sever misiniz? diye sordu girdiğim lisansüstü sınav mülakatındaki profesörden biri. yalan söylemek istemedim sırf artı puan almak için. evet edebiyatçıydım ama şiiri pek sevmezdim ne yapayım yani!

genelde sevmem ama bir ikinci yeni var dedim.
güldü diğer hoca ve bir makaleden bahsetti: şiirden anlamayanlar severmiş bu akımı. şiiri değil ikinci yeniyi sevince bu tezi onaylıyor oluyormuşum haliyle.

biraz küçültücü bir iddia değil mi dedim ama hoca daha önceden benimsediği bu makaleye örnek gösterecek birisini bulduğu için pek keyiflendi, konu da başka yerlere dağıldı gitti. ben de zaten diretmedim. herkesin edebiyatta ve dahası şiirde aradığı duygu farklıdır.

edebiyat otoriteleri yahya kemal beyatlı`yı seviyor. oysa ben onları uzaktan, ikinci yenileri ise yakından seviyorum.
ah bir de şiirin iyisinden anlıyorum, karpuzun iyisinden de anlarım hatta. tamam mı hocam? sanki hep çok iyinin peşinden gidiyoruz ya bir bu eksik kaldı.
(bkz: ben bu yazıyı sana yazdım)
önemli temsilcileri;

(bkz: cemal süreya),
(bkz: turgut uyar)
(bkz: ilhan berk),
(bkz: ece ayhan),
(bkz: sezai karakoç),
(bkz: edip cansever),
(bkz: özdemir ince)
(bkz: oktay rifat),
(bkz: metin eloğlu),
(bkz: turgay gönenç),
(bkz: sezai karakoç),
(bkz: ülkü tamer),
(bkz: ahmet oktay),
(bkz: kemal özer)
ülkenin şiirinin şu an ki kalitesizliğinde çok önemli etken olan topluluk. tabi ki suç onların değil. onlar hem eski şiiri bilen, modern sanatlardan da anlayan insanlar. böylece de kendilerince bir dil oluşturmuşlar şiirde. asıl suç ikinci yenicilere öykünen yeni yetme şailerde. sürekli imgeli anlatım kullanmalar, yeni tamlamalar ortaya koymalar, kafiyeyi tamamen dışlamalar... biri bunlara ne bir sezai karakoç ne de bir edip cansever olmadığını söylemeli.
şiirin en güzel antolojisi...

"sevgilim bilemem sesimi duyuyor musun
bir gökkuşağıyla doldurmak istiyorum içini."

cemal süreya