bugün

Dun sinemada izlediğim ikinci dünya savaşında abd-Japonya savasinda hacksaw tepesinin alinmasinin anlatıldığı tas gibi film. Amerika bayragini gördüğümü hatırlamıyorum oyle salak bi amerikan milliyetciligi de yoktu ama tabi tam anlamiyla tarafsiz da değildi. Gercek bi hikaye olmasi ve filmin kahramanin film sonunda konusmalari gayet güzeldi. Rahatlikla sinemada izlenebilir. 8/10
Sanırım Mel Gibson'ın yine durup durup turnayı gözünden vurduğu film. Eleştiriler olumlu, puanlar yüksek, gidip sinemada izlemek lazım.
--spoylır--

Mel mel bakan gibson'ın, pardon Mel Gibson'ın yönetmenliğini yaptığı, based on a true story olan biyografi ve dram türündeki bu film; ülkesinin katıldığı 2. Dünya Savaşı'nda yer almak için içindeki vatansever duygularla orduya katılan, dini inancı ve düşüncelerinden taviz vermeyen, pasif bir yapıda yetişmesinden ve dindar olmasından dolayı savaşta insanları öldürmek için bulunmak değil, kendi ülkesinin askerlerini tedavi ederek savaş alanında olmak isteyen Desmond Doss isimli sıhhiye erinin, savaş öncesindeki aile yaşantısı ve ilk aşkı yakalaması, sonrasında çok çetin geçen Okinawa Savaşı'nda yaklaşık 75 askeri yaralı olarak kurtarması, savaş sonunda Amerika tarihinin ilk Onur Madalyasına layık görülmesi, aynı zamanda Amerika’da ilk Vicdani Retçi olarak kayıtlara geçmesinin anlatıldığı, mükemmel görselleri ve efektleri ile savaşın gerçek yüzünü yansıtan, içindeki dramı sonuna kadar hissettiren harikulade bir başyapıt. *

--spoylır--

bikaç oyuncusu ise şunlar;
(bkz: andrew garfield)
(bkz: teresa palmer)
(bkz: vince vaughn)
(bkz: sam worthington)
(bkz: hugo weaving)

görsel
Bir an once izlenilmesi gereken mukemmel,cok cok guzel,herkese izlettirilmesi gereken filmdir,ne titanic nede o efsanelesmis filmleri aratmayan cinstentir.
Mükemmel olmasa da kesinlikle başarılı bir film. Savaş sahnelerinde call of duty tadı almadım değil.

Ayrıca spoiler a girer mi bilmem Ama (giriyorsa da bunu kabul et amk) sonunda gerçek kişiler ayrı bi tat verdi. Ayrıca tanrım bir tane daha diyerek başlayan kurtarma sahneleri bi Ara baymadı değil.

Yine de güzel bir filmdi.
Çok iyi bi film bekliyordum yanılmadım, gerçekten çok iyi çıktı. Tek bir an bile sıkılmadım veya bu ne şimdi demedim her şeyiyle çok iyiydi. Oyunculuklar zayıf kalır diye düşünüyodum ama Andrew Garfield beni yanılttı. Gayet rolün hakkını vermiş. Kusursuz denebilecek bir film. Uzun yıllar konuşulur, başyapıt olarak anılır
savaşın kötülüğünü göstericeksin aynı zamanda savaşta ordunuza yardım etmek için illa silah taşımanıza gerek yok mesajını da vereceksin.
mel gibson'un isa'nın cilesinden sonra özür niteliği taşıyan yapım o kadar.

detaylı inceleme için : http://www.filmpuani.com/...-ridge-savas-vadisi-2016/
mel gibson'un abartılarla süslü aşırı yapmacık filmi.
--spoiler--
- okinawa savaşı, abd'nin en ağır kayıplar verdiği savaşlardan birisidir. çünkü okinawa japonlar için anavatanda yer aldığından kutsaldır. bundan dolayı japonlar adayı ölümüne savunmuşlardır. maalesef okinawa savaşının sonucu, abd ye atom bombası kararını aldırmıştır. bu tarihi faktörden dolayı savaş sahnelerindeki aşırılıklar belki kabul edilebilir nitelikte. ancak öyle sahneler var ve o kadar çoklar ki; mel gibson'un ebesine sövmemek el değil. o el bombasını tokatlamak nedir? ince bir açıdan surata bir saniyede peş peşe mermi gelmeler nedir? madem japonlar bu kadar iyi nişancıydı da savaşı nasıl bu kadar ağır kayıplarla verdiler? insanı irite eden o kadar çok şiddet sahnesi var ki; kısa bir süre içinde beklediğiniz o samimiyeti alamıyorsunuz filmden. şiddet sahneleriyle seyirciyi hipnoz etmeye çalışıyor. aynı numarayı gerçekçilik adı altında spielberg de çekmişti. belki savaş filmi olduğundan, görmezden gelmek doğru olabilir, ancak tarihi biyografi odaklı çekilen bir filmde insan çok hassas beklentilere girebiliyor. belki amerikan sinemasının en büyük eksikliği budur. realitizmden çok seyirci yağlama kültürleri ön planda.
- doss'un bir çok tehdit ve eziyete ramen silah almayı kabul etmemesi, inancı sebebiyle savaş karşıtı olması ve savaş yanlısı bir ülkenin ordusuna sıhhıyeci olarak hizmet etme arzusu kendi içinde bir çelişkide olsa, mümkün olmadığına bir argüman değil, gayet kabul edilebilir bir durumdur. gibson böyle bir adamın hikayesini filme alması da bu filmi çekmeyi yeterli kılıyor.
- beni en çok rahatsız eden durum; doss'un aşk hayatına haddinden fazla, cebren ve hile ile girmesi... amerikan sinemasında bu çok sık karşılaştığımız bir durum. benim bildiğim 20. yüzyılın ilk jenerasyonları, kendi hikayelerini anlatırken, "karımla şöyle seviştim, şurda öpüştüm" gibi detayları ayrıntılarıyla vermezler. o dönemin insanları daha muhafazakardırlar. zaten bu filmde doss karakterinin dindarlığı ele alınıyor. bıktırıcı bir unsurdu o sahneler.
- yer yer vietnam ve körfez savaşı filmi izliyor hissine kapılmadım değil. askerler kendi aralarında günümüzün hippileri gibi fazla ukala.
- cephe sahnelerindeki dekor kusursuz. bundan dolayı savaş sekansları başarılı.
- andrew garfield, doss karakteri için mükemmel bir seçim.
- oyunculuklar son derece üst düzey...
- ilk taarruz önce, askerlerde bir endişe ve hafiften dehşete düşmüşlük hakimden, 2. taarruzda; doss'un önderliğinde ölüme meydan okuyan, kahraman korkusuz abd askeri imajı vardı. yine bir abartı ve klişe fırtınasının ortasına kaldım resmen. mel'in ruhunu hollywood prensiplerine sattığını açıkça gösteyor.
--spoiler--

anladım ki, mel gibson iyi bir yönetmen değil. braveheart sadece bir istisnaymış. önceki apocalypto filmiyle tarihi saptırıp, taraflı bir şekilde ele almasından sonra, belki bir dahaki sefere düzeltir dedim ama olmadı.
Gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Vicdani retçi birinin savaştaki kahramanlık hikayesi. Evet konu güzel ilgi çekici. Filmin ilk yarısı itibarı ile gerek ana karakterimiz, gerekse babası antimilitarist bir film olacağı sinyalini verirken devamında öyle olmuyor. Açıkçası bu açıdan bir istikrarsızlık var bence filmde. Tam olarak nereye gitmek istediğine karar verememiş orta yolu tutturayim demiş gibi. Amerikan propagandasi yapiyor, hıristiyanlığı övüyor gibi saçma sapan yorumlar yapmam zira film amerikan ordusunda görev yapmış dinine düşkün bir hristiyan erkeğin hikayesini işliyor zaten. Ne yapacaktı amk? Budizm tandanslı brezilya milliyetçiliği mi yapacak. Neyse ayrıntıya girince söylenecek çok şey var belki ama beni asıl rahatsiz eden izlerken filmin içine almaması oldu. Hatta baktım 2-3 kez kac dakika kaldi diye. Normalde savaş filmlerini savaş tarihini severim hatta 2. Dünya savaşı konulu film, oyun, belgesel vs ne varsa özelllikle ilgimi çeker ama bu filmde ne thin red line daki o ince antimilitarizm tadı var ne de karakterlerle saving private ryan daki kadar bağ kurabiliyorsunuz. izlerken evet keyifli vakit geçirtiyor ama akilda kalıcı değil kesinlikle. Ha bir de taktiksel mantık hataları tabi bu olmamislik hissini daha da arttırıyor. Savaş sahneleri fazlaca kanlı olduğu için belki gerçekçi geliyor ama savaş tarihine,o ortama biraz hakim kişiler için hiç öyle değil. Sanki 2. Dünya savaşında okinava muharebesinde değil de ellerine silah almış mahalleli kavgasında gibiyiz. O salak japonlar ucurumun başını tutsalar zaten bir tane amerikalı yukarı cepheye gelemeyecek ama ısrarla bekliyorlar önce amerikalılar toplansin bir hele gelsin saldirsin,ardindan biz onları karşı saldırı ile nasilsA atarız aşağı. Mal mi amk bu japonlar? Gerçekçi değil. Neyse ayrıca cgi kalitesini begenmedim, bazi sahneler öyle siritiyordu ki filmden iyice koptum gözümün önüne mavi arka fon önünde koşturan adamlar göründü sadece.
Son tahlilde izlemelik, vakit gecirmelik bir film ama öyle yok oscarları toplar vs. Diyenler icin demeliyim ki Yok ebesinin ami.
daha az önce izlediğim film. hikayesi iyi gidiyordu ilkten fakat sonra savaş sahnelerine geçince, hem de bitmek bilmeyen savaş sahneleri bu, bayağı eziyet verici bir filme dönüştü.

vurdu kırdı da bir yere kadar. 1 saat boyunca savaş sürer mi? son derece abartılı ve gereğinden fazla uzun. gerçek hikayeden alıntılanmış olması güzel belki ama ona da sadık kalınmadığı aşikar.
Mel gibson un yönetmen olarak çok iyi iş çıkardığı 2016 yapımı savaş filmi.
2016 yapımı 139 dakikalık dram/tarih/savaş kategorili mel gibson filmi, 8.3 imdb/71 metascore puanına sahip. 2 oscar/41 ödülü bulunuyor. 40 milyon bütçe ile çekilmiş, 82 milyon gişe yapmıştır.

Savaş filmine pek ilgim olmadığı ve andrew garfield gerzeğini sevmediğim için izlemekte zorlandım.
Savaş türünün önemli bütün filmlerini izlemiş biri olarak izlemesem de olurdu dediğim film. Evet savaş sahneleri güzel kadro canavar vs ama ben de kalıcı bir etkisi olmadı.
filminin kahramanı Desmond T. Doss'a kaç hayat kurtardığı sorulduğunda 50'ye yakın diye cevaplamış. Görgü tanıklarına göre ise bu sayı 100'MÜŞ. Madalya töreni sırasında ise kesin bir rakam vermek adına bunların ortalaması olan yaklaşık 75 hayat kurtardığı açıklanmış.
Gerçek hikaye denmese amma da abartmış amerikanlar, bu kadar da olmaz derdim. Doss ömrü boyunca yürek yemiş belli.

--spoiler--

Yalnız o ip merdiveni japonlar neden kesmiyorlar çözemedim.

--spoiler--
mükemmel bir filmdir. filmin sonunda konuşan gerçek desmond doss u görene kadar oldukça ütopik olduğunu düşünmüştüm ama nasıl desem bi şeylere inanmaya güç bulmaya ihtiyacınız varsa mutlaka izlemelisiniz.
film amerikan ordusunu anlatmasına rağmen oyuncuların tamamına yakını avustralyalıdır. hatta filmin tamamı avustralyada çekilmiş. başroldeki Andrew Garfield ingilizdir.( doğum yeri amerika ama ingilterede büyümüş)

filmin göze çarpan has iki amerikalısı var. biri Vince Vaughn, diğeri yönetmen Mel Gibson.
Gercek bir hikayeyi anlatmasi, savas sahneleri ve verilmesi gereken duygunun izleyiciye aktarilmasi konusunda harika buldugum film.

Herkes indikten sonra tepede ask ve 'tanrim bir tane daha almama yardim et' repligiyle hafizama kaydolan muhtesem film.

Uzun zamandir boyle bir film izlememistim.

Izlenmesi siddetle tavsiye edilir.

Yasayan abd askeri sihhiyecisi, (bkz: desmond doss)
Güzel bir savaş filmi. Özellikle sonları oldukça heyecanlı. Filmin hemen hemen yarısı aksiyonla geçiyor. Sıkılmadan izlenecek bir film.
yan rolde (baba) hugo weaving abimizin yine döktürdüğü film.
Yönetmenliğini mel Gibson ın yaptığı savaş sahnelerine diyecek olmayan desmond doss un gerçek hikayesinden ilham alan film.

Başrolde Andrew garfield ın oyunculuğu dikkat çekiyor. Bi de sürekli aptal gibi sırıtmasa... karaktere özgü bir sırıtış olsa eyvallah ama bu andrew in bir türlü kurtulamadığı aptal mimiği resmen.

Desmond doss un 50 ila 100 insanı üstelik top ateşi ve düşman tehditi altında iken kurtarması onur madalyası almasına tek sebep değil elbet. Bir sebebi de her ne kadar öyle lanse edilse de gerçek bir vicdani retçi olmaması. Yani silaha dokunmuyorsunuz öldürmüyorsunuz ama yarın başka bir savaşta başka bir yerde birilerini öldürebilmesi için yaralıları kurtarıyorsunuz bir bakıma. Bu sebeple desmond doss gerçek bir savaş kahramanı ve sıhhiye olabilir ama kesinlikle bir vicdani retçi değildir bana göre.

Filmin güzel sahnelerinden birinde desmond bir tüfek ve bıranda ile çekilebilir bir sedye yapıp çavuşu kurtarıyor. Seni gidi mel Gibson seni. Demek silah öldürür ama hayat da kurtarır öyle mi? Ben sahneyi böyle yorumladım.

Amerika ile japonya arasında geçen başka bir muharebeyı konu alan ve olayı japonların gözünden daha çok gösteren Iwo Jima'dan Mektuplar ı seyretmenizi öneririm. Bu iki devlet arasındaki meseleyi ve hangi tarafın daha çok canavar olduğunu anlarsınız.

Yine de benim için kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
mükemmel bir hikayedir.herkes mutlaka izlemeli. vicdani retçi bir askeri neler yaptığını anlatan epic film.