bugün

bir nevi şikayetname diyor eleştirmenler. muhalif olunan bir durum yok yalnızca şikayet varmış;

http://www.siyad.org/article.php?id=1883
kesinlikle vizyondaki bir çok filmden daha iyi çekilmiş en azından suya sabuna dokunabilmiş bir film. dağa çıkan oğlu babasına bunun nedenini " sizler için çıktım, ölümü göze aldım" şeklinde açıklarken ertesi gün köylerini boşaltmalarını istmek için gelen komutan " biz burda sizler için varız" şeklinde aynı açıklamayı yapıyor. köy boşaltılırken son sahne olarak mezarlıkların gösterilmesi, bir zamanlar mezarlarımızı bir daha görmemek üzere terkettiğimizden mi yoksa hemen arkasından mezarlarımızın da içinde bulunduğu yerlerin yakılmasından mı bimiyorum beni en çok etkileyen sahnelerden biri oldu. fakat filmde konuların aniden kopması ve aşırı derecede mesaj verme kaygısı ( neredeyse her sahnenin içinde bir mesaj var) beni yordu. filmde işlenen konular derinlemesine işlenirse 2-3 film çıkardı. herşeye rağmen mahsun kısmızıgül bu filmden sonra şarkıcı değil yönetmendir.
iyi bir film fakat kötü olan şey sadece doğunun çocukları acı çekmiyor hepimiz terör maduru olabiliyoruz büyükşehirlerde patlayan bombaları unutmayalım.
konusu itibariyle ülkemizin teröre karşı tavrının yanlışlığına vurgu yapmak istemiş film. teröristi direk olarak suçlu göstermiyor. sadece yapılan uygulamaların yanlışlığına ve yapılması gerekene vurgu yapıyor. yine ağlatmaya programlanmış bir film. zaten ülkemizde ya ağlatma amacı güden, ya da güldürme amacı güden filmler görebiliyoruz ne yazık ki... senaryo olarak çok kötü olmasa da, daha etkili sahnelerin çekilebileceği, daha can alıcı vurguların yapılabileceği bir filmdi. filmle ilgili söyleyeceğim bir diğer nokta ise kesinlikle müzikleri eksik bir film. böyle bir senaryoya öylesine güzel müzikler yerleştirilebilirdi ki, öylesine güzel sahneler çekilebilirdi ki... bu konuda mahsun biraz eksik kalmış. profesyonel bir ekiple, üzerinde durularak hazırlanmış olsaydı bu film böylesine bir seneryoyla bambaşka bir film olabilirdi, belki de klasikler arasına girerdi. filmde sürekli bir mesaj verme kaygısını hissetseniz de, sahneler oradan oraya geçerek bazen bütünlüğü koparsa da ve bence en büyük eksikliği müzikleri olsa da izlenmeye değer bir film diyebiliriz.
baştan sona duygu sömürüsüne dayanan, bildiklerimizin dışında çok da orijinal bir ana fikre sahip olmadığından izleyiciye bir şey kazandırmayan, bir yapım.

kendini zorladığında, her insan haliyle ağlar.

--spoiler--
her ne kadar güneşi gören tek o olsa da olan yine ahmet yıldıza oldu ulan.
--spoiler--
kado'nun * ölümü hissettiği andaki son cümleleri filmin unutulmazları arasında kalacaktır. abisinin kendisine dogrulttuğu silaha şu sözcükle karşılık verdi;

--spoiler--

öbür tarafta allah ın karşısında duracam ona şunu diyeceğim beni neden kız olarak yaratmadın.

--spoiler--
-abi güneşi gördüm
-bosuna kılmayın lan o zaman vakit cıkmıs
(bkz: mahsun gunesi goremez)
http://www.renkhaber.com/...asini_Aciyoruz_/8560.html
türk sinemasında izlenebilecek en güzel sahnelerden birinin mahsun kırmızıgül'ün filminde olması düşündürücüdür.

--spoiler--
oğlunun öldüğünü öğrenen baba *, taşıdığı balık dolu kasayı düşürür. sonra kendisi de yere düşer ve tıpkı balıklar gibi çırpınır.
--spoiler--

anlatınca güzel olmuyor evet ama kanımca çok şey barındıran bir sahnedir. bunun haricinde bir kere daha ne anlatıyor bu diye bilmeden girdiğim filmdir. bundan dolayı olay sadece kardeş kavgası tadınca geçecek sanarken, pat diye batıya gelinmiş, olabilecek tüm sorunları yaşanan sıkıntılar göze sokulmuş. insan insanlığından utanıyor zira. oyunculuk bana kalırsa kusursuza yakındı. mahsun kırmızıgül bile güzel oynamış be. altan erkekli ve şerif sezer'e fazla rol verilmemiş. kilit noktalarda yer almaları zaten yeter.

tüm bunların haricinde iki şey demek istiyorum iki sanatçı hakkında. şerif sezer'in oynadığı her filmde, ne zaman gülse ben de gülüyorum. bildiğin mutlu ediyor gülüşü. bir diğeri de erol günaydın için. uzun ömürler diliyorum kendisine. o yatalak adamı oynasın, gözleriyle sıkıntısını anlatsın. biz onu izleyelim. ama ne olursa olsun izleyelim.

diyeceklerim bu kadardır...
mahsun kırmızıgül efendinin ağlatmak için bolcana uğraş verdiği ki, sonucunda da başarılı olduğu ikinci filmi.
ne şiş yansın ne kebap mantığıyla, tarafların ikisine de şirin görünme çabasıyla çekmiş olduğu gözlenebilir.
yiğidi öldürüp hakkını vermek gerekirse, teknik açıdan oldukça iyidir.
http://www.bobiler.org/monte.asp?m=102612
ağlatmak için bütün darbeleri yapmış filmdir. her ne kadar film bütün olayları anlatayım mantığıyla fazla geniş olsa da izlemek için iyi bir filmdir. mahsun kırmızıgül'ün balıklar gibi çırpındığı sahne gerçekten çok müthiş olmuştur.
öncelikle standart bir türk sineması filminden çok daha iyi bir film.

keloğlan kara prens'e karşı gibi salak filmlerden, recep ivedik, kurtlar vadisi ırak gibi ticari kaygıyla yapılmış filmlerden kesinlikle daha iyi bir film.

kötü ya da eksik yanları yok mu elbetteki var ama eleştirmeden önce hem mahsun kırmızıgül'ün kendi adına gösterdiği gelişmeyi, hem de türk sinemasına kattığı değerleri görmek lazım.. öncelikle bu film sadece bir film değil, bu ülkenin gerçeğini bazı insanlara hatırlatan önemli bir basamak.. belki bu konuda beklediğim gibi 3-4 basamak yukarı kaldıramadı çıtayı ama en azından bir basamak yukarı taşıdı ve ondan sonrakilerin (ya da kendisinin bir sonraki projesinin) yolunu açtı. yaptığı kesinlikle önemli bir şey bu inkar edilemez, edilmemeli..

eleştiri kısmına gelirsek,
filmin geçtiği yer ve işlediği konuya tezat olarak filmde hemen hemen hiç kürtçe kullanılmaması, filmin gerçekçiliği açısından yanlış bir seçim bence..
filmde birçok güzel tespit var ama hiçbirinin üzerine fazla gidilmemiş, derinlenmesine incelenmemiş, yüzeysel geçilmiş. bunun bir iyi, bir de kötü yanı var. iyi yanı bahsi geçen birçok konunun farkında olmayan insanların dikkatini çekebilmiş ve gerçekleri daha yalın bir şekilde gösterebilmiş olması. kötü yanı ise bu konular derinlemesine incelenmediği, üstüne gidilmediği için, izleyiciye sanki bu sorunlar çok büyük sorunlar değilmiş gibi görünmesi/gösterilmesi..
son olarak iki tarafı da eşit oranda iyi/kötü göstermeye çalıştığı için bazı olaylara iyimser yaklaşmış. örneğin filmdeki ameliyat olayı gerçek hayatta ssk gibi bir güvenceniz yoksa (-ki filmde yok) devlet tarafından karşılanacak bir durum değildir, hastaneye binlerce lira vermeniz gerekir, veremezseniz o hastanede rehin kalmanız olasıdır..

size de tavsiyem, eğer eleştirecekseniz filmi ve filmdeki ayrıntıları eleştirin, eksik gördüğünüz yerleri söyleyin (beğendiğiniz yerleri de) ama mahsun kırmızıgül'ün kürt olmasıyla, size göre kro olmasıyla, geçmişiyle dalga geçerek kendinizi küçük düşürmeyin..
insanın suratında tokat gibi patlayan bir yapım. hatırlıyorum, bes on yıl önce mahsun doğu sorunu hakkında bir film çekecem diyordu, çok iyi hatırlıyorum. kesinlikle helal olsun.

anlamıyorum bazılarını, illa birini eleştirip birini övmesi mi gerekirdi filmin? senin bu izlediğin hikayeyi yaşadı insanlar.bir oğlu askere, bir oğlu daha çıkan baba yok mu, yurtdışına binbir zorlukla kaçan da mı yok bu ülkede?

anlayabilene çok güzel derslerin verildiği mükemmel bir yapım.
ölüm acısı herkesce aynı, evlat acısı nasıl olursa olsun aynı, evladın vatan haini de olsa vatana millete hayırlı da olsa evladın, ciğerinin parçası. sosyal mesaj içerikli bir filmdir, verilmesi gerekli olan sosyal mesajları vermiştir. bir çok filmden daha fazla izlenmeyi hakketmektedir.
bir beyaz melek sacmaligindan haberdar, ancak izlemeye tahammül ederek nasibini almamis biri olarak gittim sinemaya. evet mahsun duygu somuratoruydu benim icin. önyargılarım mevcuttu çokca, hatta önyargı da değildi bunlar, gerceklerdi, gormustum, mahsun kırmızıgül beyaz melek filmiyle duygu somurusunden baska bir sey yapmamisti.

biraz zorla biraz da merak ederek gittim filme. hakkinda yapilan elestiriler cok olumluydu, bu gitme sebebimdi. bir diger sebepse gnctrkcll avantajlarından filmin bana bedavaya gelmesiydi.* hava soguktu, üşüdüm lan, sinemeya girmek iyi fikirdi. hatta koltuga oturduğumda sıklıkla yaptığım bir seyi yapmayi planladım: filmdeki sahnelerle dalga gecmek. hatta repliklere gulmek.

--spoiler--

ardindan film basladi. konu klasikti basta, eeh oeeh falan dedim. sonra gittikce rayina oturmaya basladi. resimler cok iyiydi, konu gercekciydi, anlatim abartisizdi, dram dozundaydi. tum rollerde oyunculuklar iyiydi. anlatilmak istenen gayet net bir sekilde yansitiliyordu perdeye.

sonra gercekleri hissettim. sıcacık evinde kahvesini yudumlayan bir cok kisinin hissedemeyeceği, belki de aklina bile getiremeyeceği gercekler. yillarca sebebi bile belirsiz kavgalar yasandi vatanin bir kosesinde. ve ülkenin o bucaginda yasayan insanlar tum masumiyeti, tüm sefaleti hatta tüm cehaletleriyle perdedeki insanlar gibiydiler gercekten. o insanlar gibi surunduler oradan oraya, belki de bir cogu mutlulugu hic hak etmedi nezdimizde.

sadece bu da değil, cinsel tercihi baska bir insana bile tahammul edemedik biz, farkliliklarimizi sevemedik hic, hep kutuplastik, hep nefret ettik birbirimizden. hep kotuledik, kavgalar ettik yıllarca.

anlatımı bir yana ben mahsundan boyle bir oyunculuk performansı beklemezdim. cocugunun can verdiğini duydugu an kendini yere atması ve can cekisen baliklar gibi cırpınması* çok çarpıcıydı, göz doldurucuydu*. altan erkekli, serif sezer, murat unalmis, erol demiröz, cemal toktaş hatta çocuk oyuncular bile * çok gönülden oynamişlar.

kısacası mahsun kırmızıgul kafamdaki sablonundan çok daha uzaklara götürdü beni, tebrik edilesi bir filmdi, başarılıydı. bilseydim, recep ivedik 2 için boş yere verdiğim bilet parasini, bu film için seve seve verirdim.

--spoiler--
dün filmi arkadaşımla izlemeye gittim , gerçekten verilmek istenen sosyal mesaj adına güzel bi film olmuş . filmin konusunun dram olması hasebiyle duygusal noktalar cok cok fazlaydı. bazı yerlerde mahsun kırmızıgül'ün çok fazla acıtasyon yaptığını düşünüyorum 'illa ağlayın ,bak burda ağlama sahnesi var ,ağlaman lazım' gibi bazı yerlerde bu ifadeler vardı. ama genel hatlarıylaa gerçekten cok hoş bi film olmuş . gözler önünde olan bi hayatları ve bildiğimiz halde görmekten kaçındığımız gerçekleri sinema gözüyle bizlere güzel şekilde sunmuş.
film bittikten sonra yanımdaki kızın ağlamaktan kızaran gözleri ,ağlayan kızı görüpte gülmekten yarılan aykadaşımın halleri, filmin sonunda izleyenlerin alkışları,güneşi tek göreninde kimlik bozuklugu olan kişi olması oldukça hoştu
filmde ramo oğlum olursa 7 kurban kesicem adak adıyorum demişti adağını yapmadı belkide oglu o sebebten vefat etti .
(bkz: i saw the sun)
soğuk bir cumartesi gidilmesi gereken bir film. tıpkı bugün yaptığım gibi. hava soğuktu bugün ve gidilesi pek film kalmamıştı kendi adıma. neyse büyük bir önyargı ile girdim salona film başladı. buz gibi gerçekleri görünce daha da üşüdüm. mahsun belli, yaşadıklarını ve gördüklerini yazmış hatta yaşananları ve yaşanacakları yazmış oynatmış. para kazanmak değildi amaç o kadar belli ki. son zamanlarda gittiğim en iyi ikinci film. birincisi ivedik dermişim camdan atlarmışım (gitmedim bile) şaka bir yana slumdog millonier sağlamdı. birde işte güneşi gördüm. güzel bir film. mahsun bu işi beceriyormuş meğer. ödül alır bu film.
soğuk bir cumartesi gidilmesi gereken bir film. ama gel gör ki sıcak bir cumartesi gitmiş bulunmaktayım.. yaptık bi hata ne yapalım.. *
gelelim yorumaa.. kendimden tiksindirdi bu film.. * tiksindirdi çünkü kendimi filmin başlarında filmi değilde mahsunu izler buldum.. eleştirmek için kollar buldum, ay burda resmen kameradan kaçmış, burda duyguyu verememiş, ne bu komikmi şimdi, bilmem nee.. gibi eleştiriler.. * jüri gibi de değilim hani şu yemek yememe programları varya hehh aynı ordaki hırslı yarışmacılar gibiyim..

sonra yönümü değiştirdim.. bakış yönümü.. köye baktım.. köyün sahiciliğine, dedenin sahiciliğine, dedenin sesinde hırıltının sahiciliğine baktım, o kötü ortamın o korkunç ortamın içinde hep akılları oyunda olan çocukların sahiciliğine baktım.. bi dolu sahiciliğin içinde, bi güzel sahici sahici film.. baktım..


güneşi gördüm..
Son dönemlerde illa ki eşcinsellik vurgusu yapmaya yeminli filmlerden birisi daha.
--spoiler--
Karakterleri tam olarak anlatmaktan aciz kalmış bir filmdir. Yahu birisi terörist birisi asker olan kardeşlerin hiç mi gelişim süreçlerinden bahsedilmez? Hiç mi ikili diyaloglarına yer verilmez? Karakterler çok zayıf kalmıştır. Birisi hariç. Kado.. Yahu filmin süresinin tamamının neredeyse 5/3 ü kado karakterine adanmış. Gelişim süreçleri anlatılmış. Neden bu yolu tercih ettiği, köydeki hal ve tavırları, istanbul'a geldikten sonraki tavırları, sonra arkadaşlar bulması sonra kaçması travesti olması vs. vs. Türk sinema tarihindeki son dönem filmlerinde neredeyse hep bu eşcinsellik durumu var. Sürekli arada da olsa eşcinsellerde insan onlarda bizden onlara iyi davranalım duruşu var. Film doğu meselesine ütopik bir şekilde tamamen objektif bakarken mesele eşcinselliğe gelince bir filmin yarısını neredeyse ayırabiliyorlar.
--spoiler--
asker zavallı köylüleri yerinden yurdundan ediyor, ailenin hayatı bin parçaya bölünüyor,dağdaki hayvanın leşinin acısıyla şehitin acısı aynı derecede, davaları aynı..biri dağlara gel diye türkü çığırır biri dağlar seni delik delik delerim diye..biri ölürse ona terörist diğerine şehit denilecek,ikiside halkı için savaşıyor(savaşıyor sanki iki devlet var karşı karşıya gelen).. bide film için askeriye bize uçak silah vermedi diye isyan ediyorlar ya sabır.. gittiğime pişman olduğum filmler listesinde en baştaki yerini aldı..
devlet ve terör örgütü arasında kalmış insanların yaşadıklarını sağlam bir şekilde ifade edebilmiş mahsun kırmızıgül filmi.
kürtlerden, türklerden, askerden, eşcinsellerden nefret edenlerin, ön yargıları olanların seyretmemesi gereken bir film. zira kafadan filmin içine girmelerine imkan yok. çok derin mesajlar bekleyenlerin de hayal kırıklığına uğrayacağı bir film, çünkü o mesajlar da yok. ama daha önce türk sinemasında özellikle son yıllarda pek de değinilmemiş konuları işlemeye çalışan bir filmi seyretmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken bir film.

şahsi görüşüm ise, o özürlü rolündeki kızı alnından öper, sırf onun on saniyelik bir sahnesi için bu filmi bir daha seyredebilirim.
--spoiler--
25 yıldır iki tarafın arasında kalan çaresiz insanlar
--spoiler--

Her türlü ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı duran, savaşın, kavganın, kendine benzemeyeni hor görmenin sorunun ta kendisi olduğunu söyleyen bu filmde anlatılan: hepimizin, memleketimizin, Türkiye'nin hikayesidir...

diyor fragmanda. bu nedir mahsun kardeş? kardeşlik pekiştirmek mi? provokasyon yapmak mı? sen körün gözüne ayrımcılık, hor görmek diye sokuyorsun sokmasına da ancak bunları etrafındaki saflara yutturursun.