bugün

platon,aristo'nun hocası,
sokrates'in öğrencisi olan eski yunan filozofu..
(bkz: eflatun)
(bkz: platon)
eflatun'un orjinal ismi..
felaket bir hatun görmüş aç gencin dili dolandığı için ağzından "felaket bir hatun" yerine çıkan söz.
(bkz: felatun bey ile rakim efendi)
bizim mahallenin en internasyonel çocuğudur,amerika kıtasında dolaşmadığı eyalet konuşmadığı insan tip kalmamıştır,yıllarca ankarada tikilerin okulunda okumuş fakat tikilerin tiklerini tiklememiş bilakis iyi huylu aile çocuğu görüntüsüyle gönüllerde taht kurmuştur,hele cumartesi pazar maç izleme alışkanlığı beni benden alır götürür manda yuvasına bırakır,sözlüğe bakış açısı,düşünceleri,renkleri değişik bir adam gelmiştir,hoş gelmiştir...
ahmet mithad efendinin felatun bey ve rakım efendi romanindeki karkterlerden birisidir.yanlıs batılılasmanın anlatıldıgı eserde eflatun'un ismini duyan entellektuel olmaya calısan mustafa merakinin ogluna verdigi ismidir.eflatun'a felatun dedirterek elestirmektedir.eflatun2un gercek ismi de degildir.
platon'un iran ve arap litaratüründeki degismis halidir bizde eflatun ismini onlardan almısızdır.
platon>eflatun muhammet>mehmet dönüsümü gibi yada interesting>enteresan gibi bisiidir
askere gidecek olan can arkadaşımdır. kendisine hayırlı teskereler.
çakma eflatun.
altıncı nesil yazar. koştursun efenim sözlükte. *
hoşsohbet yazardır kendileri. * *
günlerdir yazayım diyorum bir türlü başlayamadım şu mektuba;halbuki lafa gelince önümüzde kimse duramıyor, dünyaları fethediyoruz, gidip gezmediğimiz yer kalmıyor hay maşallah.illaki bir şeyler yazmalı mıyım evet elbette yazmalıyım;bir gönül dostunu unutmamalı, yıllanmış muhabbetimizi hatırlamalıyım, hani ailedeki bir kişilik boşluğunu hissetmeliyim:

başka şehirlerin kucağında olmak, sevdiklerinden uzakta olmak ne kadar zor iyi bilirim;bazen yabancılık çekmediğin bir şehirde bile yalnız hissedersin kendini, ıssız bucaksız kalır yüreğin efkar beynine beynine vurur, anlamlı belki anlamsızdır günler, sokaklar korkutucu,evler lüzumsuz yere meşgul eder gözlerini;işte o an sıcak bir dost özlemi vurur yüreğine insanın:

-keşke burada olsaydı sallana sallana gülseydik şu ramazan davulcularına

ya da

-neydi lan o elazığsporlu topçunun adı efvaaa mı

diyince kahkahaya boğulmak vardı şimdi diye iç geçirir insan.ama çok uzun sürmez bu kasvetli hava...düşünürüm de kamuflajları giymeden önce her türlü makaramızı yaptıydık zaten seninle,çocukluktan kalma bir kaç adamın imajına ay ışığında kaç defa güldük ben sayısını bilmem, bazen uzun yürüyüşlerle evdeki karambolden kaçardık, sevdiğimiz hatunlardan konuşurduk ya hep haksız çıkarlardı içim bir tuhaf olurdu yol ortasında , elimize üç beş kuruş para geçse ya eminönünde balık ekmek ya da haftasonu maç izleme planları yapardık, benim iznik maceralarını hiç bıkıp usanmadan her seferinde büyük bir iştahla dinlerdin anlattıkça anlatasım gelirdi ,bizim evde akşam sizin evde gündüzler güzel geçer kafamıza göre günü çevirirdik, hani sabahın köründe uykulu uykulu bisikletlere biner gazeteye giderdik de minübüs yolunda köşeyi dönmeden tekerlek patlardı sabah ayazında illet olurduk basardık küfrü işe, güce ,bisiklete...

varsın olsun görüşemesek , konuşamasak da sen orada biz burada günleri günlere ekliyoruz, döneceğin günün kapısını ağzına kadar aralıyoruz;nasıl olsa geldiğinde kaldığımız yerden devam edeceğiz, yine sabahlara kadar konuşacağız, yine aynı lambanın altında aydınlanacağız, yine zamanın bizi savuran izlerine dönüp donuk donuk bakacağız, yine demliği ağzına kadar karıp doyasıya kahvaltı yapacağız, yine 6. kattan inerken kapılara bakıp ayakkabılara güleceğiz, yine para kazanmanın alternatif yollarını araştıracağız, yine baba parasıyla hava atan entel tiplere mühür basacağız...

beni sorarsan inişlerle çıkışlarla hayatına devam eden benim hala, kah canım sıkılır tek başıma dolaşırım kah biraderle beşiktaşa kadıköye giderim, kimi zaman tek başıma sabaha kadar bir odada sabaha kadar yalnızlığımı törpülerim,bu işsizlik güçsüzlük arada sırada canımı sıkar olurunda takılırım;annemler köydeler bildiğin gibi, geçenlerde eylül ile nesrin de yanlarına gittiler ,seçim patronuna rest çekti maaşına zam aldı uzun zaman sonra, ablamlar ve abim de işlerine güçlerine bakıyorlar, evde bir sessizlik evde bir ağırlık biz de içinde dolaşıp duruyoruz, sokak yine aynı sokak cadde yine aynı cadde ama bir eksikle...

sayılı günlerin kaldı yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin neredeyse, ramazan da bastırdı şafakların eni konu kısaldı hadi gene iyisin;dün noldu penceredeyim, sigara içiyorum sahur vakti neredeyse,''dan dan dan'' bir ses geliyor bir baktım şortu çekmiş eleman davulu çalarak geliyor süzülerek sonra bir de ne göreyim davulcunun ardında iki tane adam öyle vuruyorlar ki topuklarını yere ödün kopar, çekmişler pembe gömlekleri beyaz pantolonları fener alayı gibi geçiş yapıyorlar...aldı beni bir gülme tek başıma pencerede yarıldım yarıldım anlatamam;sen şu kamuflajları bir çıkar gel de daha neler var neler anlatacağım, haliyle sende de bir sürü malzeme birikmiştir, hafızana kurban noktasını virgülünü atlama iyice kafana not et de yarılalım şurda...

işte öyle dostum

aylardan ağustos

üstümüzde bir tutam toz

sıkıntın varsa tez elden boz

senin ayağında botun en büyük koz

gemileri yak da gel yoksa gelecek andrepoz

diye bir mani bağlayayım dedim sana hazır ramazandan davulcudan bahsetmişken.

ben yine sözün bittiği yerdeyim,giderken sana söz vermiştim mektup yazcağım diye,çok şükür sözümüzü yemedik,bir şeyler yazıp çizmeye çalıştık karınca kararınca,sen vatan borcunu öderken biz de sana mektup borcumuzu ödemeye çalıştık,birazdan ezan okunacak son sigaramızı yaktık,hasbelkadar 1000. entry e ulaştık ve sana adadık...

allaha emanet ol...

ve takvimler 2010 yılının ocağında,bizim mahallenin en efendi çocuğu aramızda...artık geceleri nba tv yi tek başımıza seyretcez...şimdilerde yeni bir işe girdi, hayırlı uğurlu olsun meslek yaşamında ve yazarlık hayatında başarılar diliyor eve gelirken kuruyemiş almasına gerek yok tatli dili yeter diye kalın çizgilerle belirtiyorum burdan.
beni çok üzmüş yazardır. ortandan kayboldu bir ara, ne aradı ne sordu. şimdi de gelmiş bana mazeret uyduruyor yazar efendi. neyse.. severim ama kendilerini. daha kartopu oynıyacağız onunla. zeytinden göz yapıcaz. *
edit: ama hala barışmadığım yazardır. duyurulur...
çileği üzmüş olan yazardır. üzme çileği bir daha. kendisinin artık çileği üzmemesini ve çilek ile evcilik oynayarak zeytinden göz çizip karpuz kabuğundan gemiler yapmasını istiyoruz.
(bkz: ne çileği la çilek ne arar bazarda)
(bkz: yüzündeki çil kadar insansın mahlukat)
en sefdiğim yazar..
(#6376146) aylar önce bu yazısına denk gelmiştim. hayran kalmıştım.

bugün yılmaz özdil'in aynı yazıyı gazetede yayınlamasına şok oldum. felatun'un kendi tespiti mi bilemiyorum ama kim kimden alıntı yaptı merak ettim.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20555783.asp