bugün
- green flag sözlük erkekleri12
- 19 yıllık karısı erkek çıktı11
- kahverengi ile mavinin uyumu9
- flört sürecini bitiren ölümcül flört hataları14
- allahı kim yarattı23
- istanbul'un fethi13
- abdülhamit'in kıbrısı ingilizlere savaşsız vermesi8
- red flag9
- bir kız için kendini feda etmek12
- türk soyu ve arap soyu birdir20
- green flag16
- kola içmenin haram olması8
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri19
- suriyede konsere saldırı14
- erdoğan ne yaparsa akçomarlar eleştirir9
- siyasetçi olmak isteyenlere verilecek tavsiyeler9
- ali koç'tan sözcü'ye ilan ambargosu9
- deccal'in ortaya çıkması8
- aydinoglu bombala'nın sözlüğe vedası14
- türkiye'nin örnek alması gereken ülkeler15
- asla anlaşamayacağınız insan tipi hangisidir8
- dünyaya 44 dakikada bir sinyal gönderen nesne8
- ilhan şeşen10
- geceye bir şarkı bırak9
- sözlüğün o eski günlerinin özlenmesi20
- anın görüntüsü8
- sözlükten hatun düşürmek14
- kadınınız mini etek giyebilir mi13
- üstü açık arabayla gezmek8
- kocanızın tanga giymesine izin verir misiniz8
- saddam hiçbir zaman alevi katliamı yapmadı13
- true linci14
- twerk yapan erkek11
- gece vakti balkona çıkıp şehri dinlemek10
- zehra kınık'a 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmesi24
- türkiye'de eksik olan şeyler22
- saçımı boyatsam mı boyatmasam mı düşüncesi9
- siz siz olun aşık olmayın9
- kemal kılıçdaroğlu'nu mumla arıyor olmamız11
- kürde kürt türk'e türkiye halkları demek27
- erkek erkeğe cinsel ilişkide bulunmak13
- ateistler insan değildir15
- akp türkiyesi dünyanın en rezil ekonomisi seçildi20
- eşinin bikini giymesine izin veren insan10
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri13
- yazın ferahlatan içecekler18
- uludağsözlük tatil arkadaşı ilanları17
- 26 mayıs 2025 fenerbahçe hatayspor maçı11
- 1 milyon 200 bin lira maaş alan rektör13
- uludağ sözlük dini hikayeler9


entry'ler (10413)
https://m.youtube.com/watch?v=7G22Buxly1s
nerede yitirdiğim o deli rüzgar?
hangi şehir ki bu,bu senden kalan?
bu ben, ben miyim?
ya bu sen misin terk edip giden?
düzen tutmamış,
yaralar sarmamış zaman.
sadece sen...
nerede yitirdiğim o deli rüzgar?
hangi şehir ki bu,bu senden kalan?
bu ben, ben miyim?
ya bu sen misin terk edip giden?
düzen tutmamış,
yaralar sarmamış zaman.
sadece sen...
Bir tohum verdin
Çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
Ağacını al
Bir dal verdin
Ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal...
Aziz nesin-bende kal.
Çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
Ağacını al
Bir dal verdin
Ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal...
Aziz nesin-bende kal.
yazarı olmayınca ölen başlıklar gibidir. yazarı olmayınca ölen başlıklar gördüm, hayıflandım şimdi.
renksiz hayaller dolu, dokulen gozya$larim
ezikligi tum kalbimde, ya$anmis tum a$klarim
tum aci anilari, bana birakip gitme
beni bana ver artik, pe$inden surukleme
duymak istiyorum duymak istiyorum
kalbimde ruhunu duymak istiyorum
gormek istiyorum gormek istiyorum
gozunde gozunu gormek istiyorum...
cemali-duymak istiyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=x89M3cz7EJ4
ezikligi tum kalbimde, ya$anmis tum a$klarim
tum aci anilari, bana birakip gitme
beni bana ver artik, pe$inden surukleme
duymak istiyorum duymak istiyorum
kalbimde ruhunu duymak istiyorum
gormek istiyorum gormek istiyorum
gozunde gozunu gormek istiyorum...
cemali-duymak istiyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=x89M3cz7EJ4
bırakın beni
dışarda yağan yağmurlar alsın
yanısıra yağan yağmurların
kaldırımların dibinden dibinden
mutludur denize doğru giden
o her gün oyuklarından yere iner
yaprak yaprak merdiven bir ağacın
biraz dudak boyar biraz taranır
önünde içi yağmur dolu bir aynanın
çıkar adımlarını yağmurlara bırakır
açıklarda denizin üstünde yüzen
yağmurlarlayım ben
aşk yorgunu dinlenen...
yağmurlu deniz-necati cumalı.
dışarda yağan yağmurlar alsın
yanısıra yağan yağmurların
kaldırımların dibinden dibinden
mutludur denize doğru giden
o her gün oyuklarından yere iner
yaprak yaprak merdiven bir ağacın
biraz dudak boyar biraz taranır
önünde içi yağmur dolu bir aynanın
çıkar adımlarını yağmurlara bırakır
açıklarda denizin üstünde yüzen
yağmurlarlayım ben
aşk yorgunu dinlenen...
yağmurlu deniz-necati cumalı.
Çok ama çok derinlerden 2 dudağının arasına çok güzel tırmanır ve orada tüm hissiyatına tercüman olur. Çekilen acıların, karşılıksızlıkların boş ve edilgen olmadığını, kederden düşünceye dönüşüp nasıl satırlara işlendiğini onun kitaplarında gördüm. Tek bir şey sabit: hüzün. hüzünü yok etmiyor. En sevdiğim taraflarından birisi bu belki de. Bu yüzden hiç şiir yazmamış olmasına hayıflanıyorum zaman zaman. Onları da içine attı galiba.
"Sessizliğin bir güç olduğu söylenir; bambaşka bir anlamda, sevilen kişinin emrinde, korkunç bir güçtür. Bekleyenin sıkıntısını artırır. Bir kişiye yaklaşmaya insanı en fazla davet eden şey, kendisini ondan ayıran şeydir; sessizlikse, aşılması en imkânsız engeldir! Sessizliğin bir işkence olduğu ve hapiste bu işkenceye mahkûm edilenleri delirtebildiği de söylenir. Oysa sevilen kişinin sessizliğine maruz kalmak, suskunluktan da ağır, en ağır işkencedir!"
Gourmantes tarafı.
imla.
"Sessizliğin bir güç olduğu söylenir; bambaşka bir anlamda, sevilen kişinin emrinde, korkunç bir güçtür. Bekleyenin sıkıntısını artırır. Bir kişiye yaklaşmaya insanı en fazla davet eden şey, kendisini ondan ayıran şeydir; sessizlikse, aşılması en imkânsız engeldir! Sessizliğin bir işkence olduğu ve hapiste bu işkenceye mahkûm edilenleri delirtebildiği de söylenir. Oysa sevilen kişinin sessizliğine maruz kalmak, suskunluktan da ağır, en ağır işkencedir!"
Gourmantes tarafı.
imla.
Elinize sağlık...
''sakince izliyorum da mutlu, çok mutlu. gözlerinde rengarenk çiçekler açıyor. sonbahara inat gülümsüyor. enerjisi yüksek. derli toplu. güzelleşmiş. cümleleri daha kısa. bakışları serin. adımları hızlı. üstü başı her zamanki gibi tertemiz. onatlı. özenli. yalnız ama yalnız saçları dağınık. uzun zamandır toplamamış, örmemiş. kimse de "bir toplasana bakalım nasıl olacak?" dememiş. sol omzunda bir boşluk, daha koyu, dağınık. atmasın. bağlamasın. kalsın öyle. "daha güzel oldun." cümlesini duymasın. sıradan kalsın. dikkat çekmesin. ben vakitsiz açıp fotoğraflarına fısıldıyorum. duymaz ama duymasın...''
Ekşi güzeldir. Burada yazdıklarımı orada yazsaydım diye hayıflanmıştım yazar olduktan sonra.3 aydır yazmıyorum buraya nerdeyse bıraktığımdan daha kötü bir halde buldum. Fakat ulunun birçok hatırası ve ayrı bir yeri vardır bende. mesela keyf ya da hasetlik için entrylerimizi eksileyene "sen orospu çocuğu musun yoksa orospu çocuğu sen misin " diye demek bile gelmez içimde burada. Seviyeyi düşürmekten imtina ederim. Okuyan, takip eden, en çok da kendim için.
kimi bekliyorsun hala,
evinden kitaplarından uzakta misin
arada bir telefon et kendine
kendine mektuplar yaz yanit beklemeden
kartlar gonder kendine her gittigin uzaklardan
sevgilim diye baslayip operim diye biten
senin senden baska kimin varki arasin
inince trenden ya da ucaktan yalnizligin
sevincle karsila yanlizligini garlarda hava alanlarinda
ayrilislarda sarilip opus yalnizliginla
ugurla kendi kendini dönüssüz yolculuklara
bekle kendini uzak yolculuklardan donersin diye
icki masasinda bir basina misin
kendinleysen yetmelisin kendine
cogaltip yalnizligini konus bir çok kendinle
kaldir icki bardagini kendi serefine
aglasarak guluserek tartisarak kendinle
senin senden baska kimin var ki bulasin
dusmalarin saldirilarindan yuvarlandikca yerlere
tutup kendi saclarından kaldır kendini
seni sana bildirecek kimsen yok baska kendinden
olünce senin bile haberin olmayacak oldugunden
haber ver kendine ki öldügünü bilesin
kimin var ki senin sana oldugunu söylesin
kendi kendinin hem konugu hem ev sahibisin
zamanın varken agirla kendini sarilip öperek
biliyorsun nasil olsa yakın o gelecek
kimileri "yaa öyle mii ne zaman vah vah" diyecek
daha simdiden sev kendini sev kendini sev
kimin var ki seni senden başka sevecek
Aziz nesin-kimin var ki
evinden kitaplarından uzakta misin
arada bir telefon et kendine
kendine mektuplar yaz yanit beklemeden
kartlar gonder kendine her gittigin uzaklardan
sevgilim diye baslayip operim diye biten
senin senden baska kimin varki arasin
inince trenden ya da ucaktan yalnizligin
sevincle karsila yanlizligini garlarda hava alanlarinda
ayrilislarda sarilip opus yalnizliginla
ugurla kendi kendini dönüssüz yolculuklara
bekle kendini uzak yolculuklardan donersin diye
icki masasinda bir basina misin
kendinleysen yetmelisin kendine
cogaltip yalnizligini konus bir çok kendinle
kaldir icki bardagini kendi serefine
aglasarak guluserek tartisarak kendinle
senin senden baska kimin var ki bulasin
dusmalarin saldirilarindan yuvarlandikca yerlere
tutup kendi saclarından kaldır kendini
seni sana bildirecek kimsen yok baska kendinden
olünce senin bile haberin olmayacak oldugunden
haber ver kendine ki öldügünü bilesin
kimin var ki senin sana oldugunu söylesin
kendi kendinin hem konugu hem ev sahibisin
zamanın varken agirla kendini sarilip öperek
biliyorsun nasil olsa yakın o gelecek
kimileri "yaa öyle mii ne zaman vah vah" diyecek
daha simdiden sev kendini sev kendini sev
kimin var ki seni senden başka sevecek
Aziz nesin-kimin var ki
Kaybettiğimiz kişilerin ruhlarının, daha ilkel bir varlığın, bir hayvanın, bitkinin veya cansız nesnenin içinde tutsak olduğu yolundaki kelt inancını çok makul bulurum; bu ruhları gerçekten de kaybetmişizdir, ta ki, birçokları için hiç yaşanmayan bir gün, ruhun hapsolduğu ağacın yanından geçinceye, ruhu barındıran nesneyi tesadüfen ele geçirinceye kadar. O zaman ruh irkilip ürperir, bizi çağırır ve onu tanıdığımız anda, büyü bozulur. Bizim tarafımızdan kurtarılan ruh ölümü yener ve bizimle birlikte yaşamaya başlar tekrar. Geçmişimiz için de aynı şey geçerlidir. Geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. Geçmiş, zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içinde gizlidir. Bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamayacağımız ise, tesadüfe bağlıdır.
swanlar'ın tarafı-marcel proust.
swanlar'ın tarafı-marcel proust.
Hiç aklımda yoktu. yaşayamadıklarıma çok şey borçluyum. Kimseye borcum yok ama yalnız kendime, kendi hayalime, umutlarıma, başarısızlıklarıma, karşılıksızlıklarıma, hiç durulmayan tabiatıma, ahtapot gibi 7 koldan, gövdeden en derin batık ve parçalanmışlıklarıma, çocuksu 6 köşeli ve parlayan sönen inadıma yenik düşmüşlüklerime çok şey borçluyum...bir hikaye, yaşam belirtisi, siyah kan gibi trahomalarına çöken ayrılıklar yok. Yoktan var oldu ve gitti, yokken gitti milyonlarca kere, yokken döndü sayısız. Dönünce olmadığı gibi gidince de ölmedi, bir tesanüt silip atamadım yüreğimden. Serde dert oldu, hiç susmadı. Hep konuştu, beynimin dehlizlerini kemirdi. Bir ara küstük, hangi zamandı bilmiyorum sessizliğine aşık oldum yine. Bu kısır döngü mütarekesiz, barışsız, sessiz, cisimsiz düşmanca sürdü gitti gel zaman git zaman. Hiç eksilmedi, hep biteviye arttı. bir duygu yoğunluğu ki hem beni hem de onu yerle bir etti. Amma velakin Bize göre değildi bir şeyler arzulamak ve ona ulaşmak. Vaz geçmek için çok nedenim vardı ama bu bir vaz geçiş de değildi. Uykusuz sabahlardan, şafaklara yastığın ortasına usulca vurup yer açarak yorgun düşlerime bağlanır gibi daha da bağlandım ona. Yazarak yaşattım, içimde başkalaşan, dönüşen, devingen ifadeli capcanlı bir sevda. dışarda yıllarca beklediğin insanın başkasıyla mutluluğu ne ifade ederdi ki o vakitten sonra? ondan ve seçimlerinden müstesna yaşadın mı hayatı hiç? Yarısı ölüm, yarısı matem, sadece kan dolaşımı olan bir hayat. Satırlarda kaybolmaktı oysa yüce gönüllü, beklentisiz. anlıyorsun pek tabi, romanın taslağını yapmaktan başka çaren kalmadığını anlıyorsun çoktan delirmişken. Öyle bir mide bulantısıydı ki olmayan anılar, öyle firariydi ki incinmişliğim ve bilmem kaç yüz gündür yer altında yaşayışım. sürüyle konu, hikaye, taslak oluşturdum. Hiçbiri karşılıksız kalışımdaki tek bir geceye denk gelmedi. oturdum, ayağa kalktım kimi zaman, şubat soğuna teslim olmuş pencereye dayadım alnımı ürpertiyle neyse ya da ne değilse onu yazdım, yazmaya çaktım kibritleri. Karanlık, isli, örümcekli hislerime hiç dokunmadım. çok şey yazdım, çok geceler ve heceler kahrolarak, donarak, yanarak, kalakalarak. Artık kahrolmayı bir sisteme oturttum. yazarken sadece hüzünleniyorum, sigara ve alkol çabuk bitiyor. çoğalıyor cümleler. Çok hızlı ilerliyorum. çok doluyum, sayfalarca doluyum, saatlerce doluyum, gecelerce, gunlerce doluyum bazen durmadan yazıyorum, çarpıyorum kayalıklara içimdeki deniz fenerine kadar yükseliyor sular. oradan usulca düşüyor avuçlarıma sarpsarı bir kalem, çizgili defterin ortasından asabiyetle koparılmış bir kağıta yakın, olan olmayan ne varsa bırakıyorum satırlara.:" Vaktiyle papatyalardan görünmeyen, Bir kır evimiz var, içi biraz harab ama adam olacak. bu yine çok huysuz, illetli yanlarını oraya bile taşımayı başarmış. Bense kütüphanenin yerine konsantre oluyorum o mırıldanırken. Çatıyı onarmak var kafamın diğer yarısında. düşünüyorum usulca, sessiz ve dalgın. Düşünüyorum bir gözüm ocağın yaşmağında duran tahta kaşıkta O, çocuk olursa buradan okula nasıl gidecekmiş, dönecekmiş dertleriyle meşgul çoğu zaman..."