bugün

*

değişken bir olgu. fakirliğin bir çok boyutu var. maddi yönden olabilir. manevi yönden olabilir. her şey ile ilgili olabilir yani.

maddi yönden olanı güzeldir. hayatı öğretir insana. gerçek hayatı. da diğerleri pek iyi değildir.
(bkz: gururlu olmak)
Dogustan ve sonradan olarak ikiye ayrılan durumdur.Dogustan fakir olmak belki bir nevi katlanabilir olsada sonradan olması insana acı verebilir.
bazen kilometrelerce yol yürümektir bazense birlikte hareket eden arkadaşlara bugün iştahım yok ya demektir.
(bkz: su alan ayakkabılar)
olaya maddi boyuttan bakarsak, insanlığın çoğunu içinde barındıran ekonomik düzen . daha çarpıcı bir örnek vermek gerekirse , kurban bayramında bir çocuğun sadece kokusuna kapılıp çöplükten artıkları toplama sahnesi ;daha kötüsü ise bunu bütün kanalların haber yapması. ( biri fakirliğini daha doğrusu ekonomik gücünü gözler önüne sererken ,diğeri zihniyet fakirliğini göz önüne sererek pirim yapmaya çalışıyor .)
küçük şeylerden mutlu olabilme sanatıdır.

zenginler için ceza gibi görünsede fakir için bir sanattır fakir gibi yaşamak. zengin olursun, 120 liralık bir ayakkabı alırsın giyersin sonra 1 ay sonra aynı fiyata yenisini alırsın bu böyle devam eder ama mutlu olamazsın " ahyyy yeni ayakkabı aldım ne kadar mutluyum " diyemezsin, çünkü her zaman yaptıgın ve yapabilecegin bi'şeydir bu. oysa fakirken asla böyle düşünmezsin, "ayakkabım yırtılırda yenisini nasıl alırım " diye düşünürsün, ama yenisini aldıgın gün dünyalar senin olur, çünkü ulaşılmazı başarmışsındır, bir daha ne zaman alırsın kim bilir o ayakkabıyı.

fakir oldugunda paylaşırsın, bilirsin her paylaşmanın degerini. kendinden daha kötü durumda olanları düşünürsün, milyarlık arabalar, lüks evler hayal etmezsin. hayal ettigin küçük şeylerle mutlu olursun.

vesselam güzel şeydir fakir olmak, öyle fazla keşkeler çekmezsin " keşke param olsaydı " diye, tabi eger şükredebiliyorsan.
(bkz: eskiden biz çok fakirdik koçum)
(bkz: yapacak birsey yok)
ısıra ısıra çikolata yiyememektir.
zengin olmanın karşıtı.
victoria secret hatunlarını ancak televizyonda görürsünüz. asla onların tadına bakamazsınız. gazetede veya televizyonda o hatunlardan birini sevgilisi ile görünce; bu hatun bu lavukta ne buluyor dersiniz. söyleyim çoğunlukla para buluyor.
arkadaşların bisikletleriyle fırıl fırıl dönerken onları oturduğun duvarın üstünden içli içli seyretmek, "bi tur biniyim mi amcoğlu" nu çokca telafuz etmektir.

eti kurbandan kurbana yemek, ayakkabıyı parçalanana kadar giymek, sobanın yandığı tek odada ailece koyun koyuna uyumaktır.

mc donalds'ı burger kıng'i bilmemek, komşunun yada bir akrabanın küçülmüş kıyafeti ile gitmektir ilk buluşmana. sevdiceğine üç kuruşluk bir gümüş kolye alabilmek için hafatalarca para biriktirmektir.

bilgisayarı internet kafede tanımaktır.

çocuklarının her istediğini alamamaktır, "paramız yok yavrum'u" sıkılmadan söyleyebilmektir evladına.

gururlu olmak, paylaşmayı fedakarlığı bilmek ufak tefek şeylerle mutlu olabilmektir.
insanın başına gelebilecek en kötü şey.. utanıyorum fakirlerden o ne öyle ya! yok metrobüse binerler, yok minibüse binerler.. arabamı servise verdiğimde yanlışlıkla bir bineyim dedim aman tanrım o ne ya.. o my god nidaları eşliğinde ön camdan atladım aşağı o ne öyle.. pis fakirler yaşamaya hakları yok..

edit : sözlükte fakirler var..
akılsızlıkmış.
--spoiler--
remzi fındıklı adındaki fındık kadar bile beyni olmayan polis akademisi başkanına göre akılsız olmaktır.
--spoiler--

(bkz: fakirin aklı olsa fakir kalmazdı)
bazen şansızlıktır fakat "fakir kalmak" tamamen akılsızlıktır.
sadece bayramdan bayrama et yiyebilmek ve yeni elbiseler alabilmektir.
zengin olup cimri olmaktır.
okul dönemine kadar;
Sokakta arkadaşların dondurma almaya giderken senin canım sıkıldı yalanını söyleyip eve çıkmandır.

ana sınıfı dönemi;
anasınıfına gidemeyip evde büyük anne yada büyük babadan alfabeyi öğrenmeye çalışarak vakit geçirmektir.

ilkokul döneminde;
sınıf ortamında herkesin kırk çeşit ayakkabısı varken senin sadece bir okul sezonunu geçireceğin ayakkabının olmasıdır.
Sınıfta gezilere gidilirken senin katılamayıp, gezi sonrası yapılan ilk derslerde görülen yerlerin muhabbetini çekmektir.
beden eğitimi derslerine 4 sene boyunca aynı eşoftmanla katılmandır.
bir haftasonu 19 mayıs çalışmaları için okula çağırılırken, o 4 sene boyunca giydiğin eşoftmanla sabah 7 de seçmelere gidip, beden hocasının seni seçmeyip geri yollamasıdır.
beslenme tenefüslerinde dürüm almak yerine haftalık sana verilen 2 lira ile onu 4 e bölüp hergün simit alarak,onu kuru boğazda yuvarlayıp, cuma günü beslenme için birşey alamamaktır.

lise döneminde;
okul dışındaki aktivitelere yeni yeni katılmaya başlayıp,ortamdan bi haber olarak pot kırmamaya çalışmaktır.
hobilerimin neler olduğunu düşünürken şu zamana kadar o alanda hiçbirşey yapmadığını fark etmektir. Böylece hayatta bir şeyler için geç kalındığının anlaşıldığı ilk dönemlerdir.
convers in kanser gibi yayıldığı ve giymeyenin hor görüldüğü vakalara sebebiyet vermek.
manita ayağına kız kaldırırken senin elizabeth e devam etmen.

üniversite döneminde;
sanayinin ortasında bir yurda yerleşip 6 gün sabah akşam damperci sesi dinlemek.
ders aralarında para yokluğundan kızlarla kantine kadar gidememek.
öğrenim hayatın boyunca ders çalışmayı öğrenemediğin evde, üniversite hayatında sabah akşam ders çalışmayı öğrenmek.
notlarla sosyal hayatın ters orantılı olduğunu öğrenmek.
arabayla gezmek yerine, mideye konacak yakıtı ay sonuna kadar hesap etmeye çabalamak.
parti ortamlarına akmak yerine,zaten sosyal hayatı yakalayamamış biri olarak sabah akşam çalışmaya azimle devam etmek.

devamı yarın...
Bici bici tatlısını sorgusuz sevmektir.
fakir olmak akılsızlıktır diyen gerzekler baban akıllıysa sen de mi akıllı oluyorsun?
fakir olduğunu bile belli edememektir.
Alınan kıyafetlerin bi beden büyüğünü tercih etmektir.
var olan her şeyin şu anda olduğunu unutup, sadece yarını düşünmektir.
o kadar fakir olmak ki, erkek olunmasa küçükken oynayacak bir şeyin olmaması...