bugün

Eksik olma durumu, eksik olan miktar, noksan, nakisa, fıkdan.
Allah'ın hissettirmemesi için edilen duadaki belirtili nesne.
(bkz: eksiklik teoremi)
(bkz: eksiklik kendi özümde)
görecelidir her şeyden evvel, nerden bakıldığına ya da kıyaslama kıstasına göre değişir.

eksiklik, hep tam, tamam kabul edilen baz alınarak belirlendiği için tamın durumuna göre de farklılık arz edebilir bir kavramdır.
birşeyden veya birilerinden mahrum kalma durumu.
"hükmünü kaybetti 'bütün', şimdi yeni moda yarım kalmak, tamamlanamamak", dedi şair.

yedi cihan dahi tamlanırken eksik bıraktı tanrı, tamamlamayı sonralara bırakarak; bir melek gelecekti, düdüğü üfleyecek, dünya sonuna kavuşacaktı, o zaman kadar her şey eksik olacaktı, tamamlanmayı bekleyecekti.

sözün eksik, aşkın sonsuz, derdin çıkmaz sokaklı kısırdöngülü, hazzın doyumsuz, beyin semalarının kısır kılınması bundandı.

annenin verdiği kumaştan etek dikme hülyası ile biçkiye girişen kızın sevincinin yarım kalmasının öyküsü bu; kumaşın yetersizliği, hayalindeki eteğin eksik kalması idi çocukluğunun sokaklarında;
ellerine şeker konan çocuğunun henüz dişlerinin çıkmamasının acizliği idi, eksikliğine tamamlanan; nasıl yiyecekti o hayallerinin renkli süsünü, salt damakları ile oluşan ağzında?
tekkesinde çile dolduran dervişin dünya nimetlerine yüz çevirmesinin yanlışlığı idi bu eksiklik yüzyıllardan günümüze kadar akan;
bu yollarda kimi suçlu, kimi suçsuz olan...

ve çıkar incelerden, derinlerden hayatı demleyen ozanlar, "tamamlanınca, eksik kalıyor bir şeyler" diye şarkı yazan...
söz konusu kişinin, kendine göre belirlediği ölçü.
Bazen esen hafif rüzgarlarda bile kişinin devrilmesine neden olan mahrumiyet durumu ya da duygusudur.cılız kalır bazen insan vücudu gücü kalbinde toplanmıştır, o da yetmez korunmaya.sağlam bir kaleye ihtiyaç vardır çıkması mümkün kasırgalar için özellikle.yoksa başetmek zordur hayatla.
eğer elde bir el, omuzda bir sıcaklık, yüzde bir nefes ise saplamadık sancı bırakmayan, bir uykuyu kesilmeden uyutmayan lanetlilik hali.
Kim olursak olalım, dünyanın hangi yerinde yaşarsak yaşayalım, ta derinlerde bir yerde hepimiz bir eksiklik duygusu yaşamaktayız.Sanki temel bir şeyi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz.Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az...
üniversite hayatına başladığımdan beri hissettiğim duygu.. tarifi yok belki anlamı bile yok.

şöyle dönüp bakıyorum geçmişime bunu gidermek için hep bir arayış içine girdim. bu arayış sırasında çok hata yaptım. bu hataların yanı sıra bir çok şey öğrendiğim ama bir türlü o eksik olan şeyi bulamadım. olabildiğince sevdiğim insanlarla olmak istediğim yerlerde oldum eğlendim oldukça eğlendim ama...

...şimdilerde yine aynı. dışarıdan oldukça iyi bir hayatım gerçek bir mutluluğum var gibi gözüküyor. ama yine sonunu tamamlayamadığım bir ama var... kim bilir belki de hayatın kendisi böyledir hep bir şeyler eksiktir..
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor

Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım sigaram, her şeyim tamam

Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle, gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi.
Sen, libidinal reaktörden çıkan artı ucunu insanlığın eksi ucuna bağlayarak var olan, eskiyi giderek eksikliğe dönüştürmüş refleksin.
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.

Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı;

iki yarımı toplayınca bir etmiyor. insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de
mutlu olamıyor.

Önce yalnızdık.

9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik.

Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.

Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi
kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik: Bir yerde bir eksik var dedik.

Korktuk.

‘Bunun sebebi ne?’ diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık:

‘Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.

O yüzden eksiklik hissediyoruz’. Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?

Çocukken ‘yaşımız küçük’ diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz.

Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.

Büyüdükçe bir şey değişmedi.

Yine huzursuzduk. içimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:

‘Bir eksik var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan?

Nasıl geçecek bu?

Aklımıza yeni cevaplar geldi: Okulu bitirince geçecek. işe girince geçecek.
Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık.

işe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık.
Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik.
Kartviziti değiştirdik.

Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık.

Geçmedi.’Bir yerde bir eksik var’ hissi, hala orada duruyordu.

Bu sefer de ‘Sevgilimiz olunca geçecek’ dedik. ‘Yalnızlığımız sona erince bu
illetten kurtulacağız.

‘Beklemeye başladık.

Derken, biri çıktı karşımıza aşık olduk. Ve anında başka biri olduk.

Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler,

hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı.

Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve
hayranlık gördük.

Sevgilimizin gözlerinde Tanrı’ yı gördük.

Işığı gördük.’Tünelin ucundaki ışık b u olmalı’ diye düşündük ‘kurtulduk’.

Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.

Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi.

Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.

Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak
zorunda kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir
terslik olduğunu.

Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.

Fark etmez. Sonuçta aşk bitti.

Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük.

Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik, her
yere baktık.

Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı.

içimize bakmadık.

Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.

Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.

Şaşıracak bir şey yok, tabii ki sevmedik.

Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların
ardına saklanır mıydık?

Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar mıydık?

Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.

Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.

Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.

insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.

‘Herkes beni sevsin’ diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine
şart koyuyor, sınır koyuyor.

Oysa ‘kendime duyduğum sevgi bana yeter’ diye düşününce, kendimizi olduğumuz
gibi kabullenince yarım tamamlanıyor.

Her şey bir oluyor. işte o zaman perde aralanıyor.

Acı diniyor.

işte o zaman başka biri bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının
hüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

Sonsuz Sevgilerimle…
bencilliğimizdir eksik hissettiren.dünyanın kahrını çekemeyen insanlara kızarken kendimizi unutuşumuzdur.o yüzdendir uyuşmak isteriz bir şeylerde,birilerinde.
tam ve mükemmel olmama demektir. neye göre ve kime göredir. göreceli olabilir de olmayabilir de. fikir ayrılıkları varsa görecelidir. bir şeyde eksiklik olduğu düşünülen şey aslında o şeyde olmayabilir.