bugün

http://www.hepsiburada.co...9&productid=kdogan493
içerisinde yine bir sürü isim olup beyninizi " ulan şimdi bu adam kimdi" diye sorularla dolduran , Cüneyt Zapsudan Necmettin Erbakan`a kadar bir çok ismi karmaşık ilişkiler içerisinde bulabileceğiniz ve "hasssiktir Türkiye'de neler varmış" diyeceğiniz Türkiyenin en cesur yazarından ilginç bir kitap daha..Okuması zordur,nitekim kendiside "ben bu kitabı zor yazdım,okuyana Allah kolaylık versin" demiştir.
soner yalçın'ın efendi kitabı gibi ısmarlama çıkarılmış kitaplardan birisi. sır mır açıklamıyor, asıl bilinmesi gereken şeyler böyle safsatalarla ört pas ediliyor. soner yalçın da para kazanıyor.
iki sene evvel aldığım, '' kim kimdi lan dur bi dakka ya '' nidalarıyla okumaya başladağım, ordan oraya geçerken anlam bütünlüğünün korunamamış olduğunu gördüğüm, kendimden de şüphe etmeye '' acaba ben de sabetaycı mıyım lan ? '' diye düşünmeye başlayınca bıraktığım , üç gün önce , aziz mahmut hudayi derneği resmi sitesinde bahsedildiğini görünce yeniden elime aldığım kitap. aaron hoca kısmı bir bitsin, konuya vakıf olurum inşallah, yazarım yeniden.

tabii sabetaycı, dönme, hemzemin falan değil isem.
o sabetaist, şu dönme, bu mason iddialarını içinde bulunduran kitaptır.
soner yalçın'ın beyaz müslümanların büyük sırrı isimli kitabı.

kitabı yeni bitirmiş biri olarak itiraf etmeliyim ki efendi isimli kitabından sonra yazılmasına ve daha çok "zorlama" bir kitap olmasına rağmen efendi'den daha başarılı buldum. daha kollektif ve araştırılmış, irdelenmiş bir eser, lakin soner yalçın yine sık yaptığı bir şeyi tekrarlayarak akraba, soy, meslek vb ilişkileri ile insanlara bazı yakıştırmalarda bulunmuş. hatta kendisine "cadı avı" yapmış yazar deniyordu bu sebepten ötürü. akrabalık bağlarını araştırıken nasıl bir sistem kullanıyor bilmiyorum ama bazen fena halde birilerini kızdırıyor, orası açık.

gelelim kitaba. herşeyden önce soner yalçın kitapta yine sorgulamayı, irdelemeyi ve tabuları yıkmayı başarmış. kabala ile başlamış, tasavvuf, vahdet-i vücud, mevlevilik, sabetayizm, hurufilik... gibi birçok mistik inancın birbirleri ile olan temaslarını tarihsel bir diyalektik ve gelişim içerisinde aktarmış. gayet de başarılı lakin yine o şahsına münhasır septisizm adetinden vazgeçmemiş. birkaç örnek vermek gerekirse:

cemil meriç'in aslında hatay asıllı değil, rumeli asıllı olduğunu yamış. hatta rumeli asıllı olduğu için, fevziye mektepleri'nde öğretmenlik yaptığı için ve iki çocuğunu da şişli terakki lisesinde okuttuğu için kendisine sabetayist miydi imasında bulunmuş. her ne kadar da cemil meriç sabetayist mi, bilemem yazsa da yine de böyle bir bilgi verip imada bulunmuştur. dahası cemil meriç için türkçü, eski marksist ve islamcı yakıştırmalarında bulunmuştur. kendisinin birçok kitabını okumuş, hayatını araştırmış ve hakkında belgeseller seyretmiş biri olarak söylemeliyim ki cemil meriç bu sıfatların sadece islamcı olanına yakındır. o bir fikir seyyahıydı. marksizme bütün kitaplarında sert eleştiriler yapmış, türkçülüğü benimsememiş, fakat az da olsa milliyetçiliği kanıksamış bir fikir adamıydı.

bir diğer konu said nursi hakkında yazdıkları. kendisini önce kabalaya inanmayan sonra nasıl bir değişim geçirdiyse birdenbire kabala ve cifre yakınlık hisseden biri olarak aktarmış. bu değişimi de risale-i nur'da geçen "eski said" ve "yeni said" değişimine bağlamış. efendim said nursi lemalar isimli eserinde açıkça belirtmiş. cifr ve ebced hesabı iman ehlini asıl amacı olan allah'a kulluk vazifesinden uzaklaştırır. kaldı ki eski ve yeni said arasındaki fark da sadece cifre inanıp inanmama meselesi olamaz.
said nursi hakkındaki bir diğer mesele de mezarının yerini kimsenin bilmemesidir. evet. mezarını kimse bilmiyor. fakat soner yalçın mezarının kıbrıs açıklarında denize bırakıldığını yazmış. hani kimse bilmiyordu? 1960 darbesi sonrasında mezarı kimsenin bilmediği bir yere gömülmüştür. bu doğru. hatta mezarını sadece o dönemin 14'lülerinden olan alparslan türkeş ve said nursi'nin talebelerinden birisi biliyormuş. türkeş de hakkın rahmetine kavuşunca geriye bir kişi kalıyor. o da talebesi. sanırım bu isim de mustafa sungur. bilmiyorum kendisi hala hayatta mı.

türkeş demişken, hakkında yine soner bey oldukça fazla çıkarsamalar yapmış. ben buraya bir tanesini yazacağım.
malum mhp'nin simgesi bozkurttan üç hilale dönüşmüştür. bu dönüşüme de zamanında bir slogan eşliğinde geçilmiş ve "tanrı dağı kadar türk hira dağı kadar müslüman" sloganı türetilmiştir. bu doğru fakat soner yalçın yine aşırı septik ve bir o kadar da fevri davranarak, türkiye de sabetayizm hakkında sayılı kaynaklardan olan john freely'nin -ki kendisi benim hocamdı- kayıp mesih adlı kitabında turco kelimesinin kabala yorumlamasıyla tanrı dağı şeklinde okunduğu yazılmış. bunu da soner yalçın ülkücü sloganına benzeterek, ülkücü camianın içinde kabalacılarının olduğunu ima etmiştir. kendisine tavsiyem milliyetçi hareketin islami kanadının en büyük ismi olan osman yüksel serdengeçti'nin mabetsiz şehir adlı eserini okumasıdır. orada bu sloganın serdengeçti tarafından ilk kez söylendiği ve zaman içinde nasıl anonim bir hale geldiği açıkça yazılmaktadır. öküz altında buzağı aramanın anlamı yok.

sonuç: bazı istisnaları saymazsak başarılı bir eser. farklı ve özgün konulara parmak basmış. ayrıca fazlasıyla da yalçın küçük kokuyor kitap.
3 tarafımız denizlerle 4 tarafımız tarikatlar, şeyhler ile çevrili duygusu
veren kitap.
güncel Önemli Başlıklar