bugün

mubarek hocamiz. 17. hacc ibadeti sirasinda bizzat yaninda idim.
zengin çocuğu, zeki, çevik*, ekonomiden anlayan insan. ortodoğu yu, islam coğrafyasını ve ekonomiyi iyi bilmekte fakat siyasetten anlamamaktadır.

ülkedeki muhafazakarların oylarıyla iktidara gelmis, d-8, ikö gibi olusumlara katkıda bulunmus, havuz sistemini uygulamaya gecirmis, memur ve öğretmen kısmına dolgun zam vermis kisidir.

fakat hem islam adına oy toplayıp hemde oğlunu 7 yldızlı otellere* göndermesi, versace den baska sey giymemesi, evlad-ü iyal inin altında spor mercedes ten asağı araba bulunmaması, kac zamandır 3 gunluk hapis icin bir sürü masumu icerde bırakması onun samimiyetini üzerine koyulmus kocaman soru isaretleridir.
(bkz: konya)lı olmamasına ragmen konyadan milletvekili olan kişi.
rtenin kendisiyle ters düşen hocası din sömürücüsü türban sorunun bir numaralı zanlısı
(bkz: aziz ve muhterem din kardeslerim)*
(bkz: patates dininin mucidi)
bu ülkede ekmek calan insanlar hapiste cezalarını cekerken, trilyonluk zokayı cebe indirip büyük ihtimalle ceza cekmekten yırtacak, sonra da haktan hukuktan bahsedecek, yüzsüz, müslümanlık derken samimiyetinin ne kadar oldugu sıfırlardan anlasılan sahsiyet

not : birseyler calan insanları tasvip etmemekle beraber ornek olarak kullanmısımdır
itu'de anlattığı dersleri dinlemek için oluşan izdihamlar anlatılır. Teknoloji konusunda çok zeki bir insan.Makina mühendisliği dalında 3,8 not ortalamasıyla itu'nun gelmiş geçmiş en başarılı öğrencisi.
Ayrıca, iktidarda kaldığı kısa süre içinde, cumhuriyet tarihinde, ekonomide kimsenin yapamadığını yapmıştır. Memurlara,emeklilere verdiği zammmı hiçbir iktidar verememiştir. Mazot fiyatları, varil başına düşen fiyatla oranlandığı zaman Türkiye'deki en düşük fiyata inmiştir. "Biz parayı Erbakan zamanında kazandık" diyen çoktur.
Ancak insan, böyle bir adamın niçin gidip boş boş işlerle uğraşıp, bu kadar güzel tarafları varken gidip salak salak sonu olmayan işlerle uğraştığını üzülerek izliyor. Necmettin Erbakan'ı çoğu T.C. vatandaşı olarak bende sevmiyorum ancak böyle kabiliyetli ve zeki bir insanın ülke yararına kullanamadığımız için üzülüyorum.
"bu memlekette bir tane adam çıktı.o da dinci cikti." ismet inönü
yine piyasaya çıkmıştır.

hani sağlık sorunları vardı, hani hapishaneye; evden çıkmaması gerektiği için giremiyodu, hani yürüyemiyordu bile.

istanbul' un fethinin yıldönümünde ali sami yen stadını dolduran peçeli-cübbeli kalabalığı güneşin altında selamlamayı, onlara vaaz vermeyi, -kendince- gövde gösterisi yapmayı, saatlerce zibidilik yapmayı becerebiliyor ama şu an.

allah kuvvet verdi heralde.
mitinglerine gelenlere baş parmaklarını havaya kaldırtarak milli görüş yemini ettiren insan.
katıldığı bir programda "akp hükümetine 10 üzerinden kaç puan veriyorsunuz?" diye sorulduğunuda, meşhur üslubuyla "3 buçuk veriyorum efendim, 3 buçuk" diyen adam.
Keşke siyasete hiç bulaşmasaymış, hep makine mühendisi olarak kalsaymış dedirten, ilk yerli malı otomobil olan devrim'in üretilmesi aşamasında görev yapan mühendislerden biri.
Seçim mitinglerinde kendisine oy vereceklerine dair halka yemin ettirmesiyle de bilinir.

1948 yılı yaz döneminde iTÜ Makine Fakültesinden mezun olan ERBAKAN aynı yılın 1 Temmuz'unda Makine Fakültesi Motorlar Kürsü'nde asistan olarak göreve başladı. 1948-1951 yılları arasındaki bu 3 yıllık asistanlık döneminde o zaman doktora tezine tekabül eden yeterlilik tezini hazırladı. Sınıflarda ders vermek doçent ve profesörlerin yetkisinde olmasına rağmen kendisi asistan olduğu halde ders vermesine izin verilmiştir. Yeterlilik tezindeki başarısından dolayı üniversite tarafından 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesi'nde bilimsel araştırmalar yapmak, bilgi ve görgüsünü artırmak üzere Almanya'ya gönderilen ERBAKAN, Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde Profesör Schimit ile birlikte çok başarılı çalışmalar yaptı. Aachen Teknik Üniversitesi'nde çalıştığı 1.5 yıl süre içerisinde, bir tanesi doktora tezi olmak üzere 3 tez hazırlayan ERBAKAN, Alman üniversitelerinde geçerli olan "DOKTOR" unvanını aldı. Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt yakmaları konusunda araştırmalar yaparak rapor veren ve bu arada da doçentlik tezini hazırlayan ERBAKAN'ın "Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu" matematiksel olarak izah eden bu tez, Alman bilim çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Tezin dergilerde yayınlanması üzerine o tarihte Almanya'nın en büyük motor fabrikası olan DEUTZ motor fabrikalarının genel müdürü Prof. Dr. FLATS tarafından Leopar tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. Alman Ekonomik Bakanlığı'nın RUHR sahasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak için görevlendirilen heyette kendisinin de yer almasının istenmesi üzerine 15 gün RUHR sahasındaki bütün Ağır Sanayi fabrikalarını gezip inceleme fırsatı buldu.ikinci dünya savaşı'nden sonra Alman üniversitelerinde ilk Türk bilim adamı olan ERBAKAN, 1953 yılında doçentlik imtihanını vermek üzere istanbul'a döndü. imtihan sonucunda 27 yaşında Türkiye'nin en genç doçenti olma başarısını gösteren Necmettin ERBAKAN, araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya'nın DEUTZ fabrikalarına gitti. Burada 6 ay süreyle motor araştırmaları başmühendisi olarak, Alman ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katıldı. 1953'ün Kasım ayında istanbul Teknik Üniversitesi'ne dönen ERBAKAN, Mayıs 1954 - Ekim 1955 yılları arasında askerlik görevini ifa etti. istanbul Kağıthane'deki 6 aylık yedek subay öğreniminden sonra Halıcıoğlu'ndaki istihkam bakım bölüğünde 6 ay asteğmen, 6 ay da teğmen olarak makinelerin bakım ve tamiratları kısmında görev yaptı. Askerlik görevinden sonra tekrar üniversiteye dönen Necmettin ERBAKAN 1956 yılında Türkiye'de ilk yerli motoru imal edecek olan, 200 ortaklı Gümüş Motor A.Ş.'yi kurdu. ERBAKAN da böyle bir fabrika kurma fikri Almanya'da çalışmaları esnasında, Türkiye Zirai Donatım Kurumu'nun sipariş verdiği motorları görünce iyice uyanmıştı.

Yurda dönünce bu çalışmayı başlattı. Ve bugün Pancar Motor adı altında çalışan fabrikanın temelini 1 Temmuz 1956'da attı. Gümüş Motor fabrikasında seri imalat 1 Mart 1960 tarihinde başlamıştır. 1960 yılında Ankara'da yapılan Sanayi Kongresi'nde Gümüş Motor'un yaptığı imalatları sunan ERBAKAN "Yeni hedef otomobillerin Türkiye'de yapılmasıdır" fikrini ortaya atmış, o zaman yönetimde olan askerler tarafından revac bulan bu fikir üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde "DEVRiM OTOMOBiLi" adıyla ilk yerli otomobil ERBAKAN'ın da içinde bulunduğu mühendis grubu tarafından imal edilmiştir. Askeri yönetim Gümüş Motor fabrikasını gezmiş, büyük ilgi ve heyecan duymuşlar, bunun üzerine 200'e yakın General ve üst rütbeli subaya ERBAKAN tarafından bir Sanayi Konferansı verilmiştir.1965 yılında profesör olmuştur.
eyüp camiisinin eteklerine ne olur ne olmaz maksadıyla kabrini yaptırmı$ efsane parlementer. hacca gitme sayısının islâm'a sadakât ölçütü olduğu bir ülkede bu uğurda kırk kez falan hacca gitmi$ bir zavallı..

ulan, demeden alamıyorum kendimi. tayyip'i al-yeti$tir-büyüt, sonra o da gelsin a$ yediği kaba sıçsın. sen siyasi engelliyken, senin devlete trilyonlarca borcun varken sana tek kolaylık yapmaya çalı$masın. gabin dedikleri bu olsa gerek; seçim zamanı çiftçiyi primle üretime ve oy'a te$vik eden erbakan gitti, recai kutan gibi rate geldi ardından, en son da sıra biber tayfunu olan tai-yeap'e geldi.

gözlerinden öperim erbakan hoca. yeni rakı mı? yok burgaz içiyoruz artık.
konya'daki bir parkın adı.
Siyasete girerek kendini harcamış eski başbakanlarımızdan, sürdürdüğü din eksenli siyaset kısa vadede başarıyı getirse de postmodern darbeye de zemin hazırlamıştır, döneminde Türkiye bir 10 sene geriye gitmiştir. Keşke mühendis olarak kalsaydı diyoruz ahlar vahlar içinde..
insanın bedeni yaşlanır ama ruhu asla sözünün en büyük örneği.
deseler ki seni başbakan yapalım nerdeyse kabul edecek.
(bkz: iman gücüyle devlet yönetmeye çalışmak)
seçim döneminde refah partisi için "bize oy vermeyenler patates din'indendir" demiştir...
türkiyenin günümüz siyasi yapısının mimarı yüce şahsiyet.
türkiye"nin değerini bilemediği büyük siyaset adamı, düşünür. hep bu ülke için calışmış maalesef batı taklitcisi zihniyet tarafından hiç bir zaman benimsenmemiş, mucahit.
trilyonları bile kaybedebilen, koyduğu yeri unutan bi unutkan. ya da halkımızı unutkan. karışık işler bunlar tabii...
bu toprakların tek kısırlığı galiba siyasetci yetiştirememesinde. her santiminde binlerce figur çıkaran, binlerce fikir çıkaran verimli topragımız konu siyasette gelince aynı hünerini sunamıyor nedense bizlere. 30 senede bir, yeni siyaset aktörü görmeye kanaat getirmiş, fakir bir kuruluk sinmiş artık hepimizin üzerine. siyasetciler dışında kuşaklar boyu devredebileceğimiz bir mirasımızın olmadığını düşünmek dahi istemiyorum ama maziden gelene bakınca, koşulsuz teslim oluyorum bu düşünceye.

hocam da gecmişimizden aldığımız bir miras herşeyden önemlisi. bakir olan siyasetimiz de zar zor yetiştirebildiği bir figuru, ulvilikle bugunlere kadar onlarca badire atlatarak bize kadar sunulabildi.
30 senede devletler kuruluyor, bazıları tarihe karışıyor, savaşlar çıkıyor, barış ilan ediliyor, uzaya gidiliyor, soğuk savaş sonlanıyor akla hayale gelmeyecek her türlü değişim almış başını tüm dünyada gidiyor ise de tüm zamanlara inat, her değişime nanik yaparcasına, kendi topraklarımızda siyasetcilerimizi ''asırlık antikalar''misali, özene bezene, kem gözlerin şerinden uzak siyasettin yörüngesinde tutmayı bir turlu başararak, aynı suda defalarca yıkanabileceğinin ispatını sergiliyoruz.
1960 ın son demlerinde, bismillah diyerek girdiği siyasette hocam; milliyetcilerin, solcuların, ortayolcuların arasında eksikliği logoyu anlamsız kılan parcalar gibi belli olan ''islamı''baz alarak giriyordu. dini bütün bir aileden yetişmesinin yanında, derslerindeki üstün başarısı, batıda bulunmasına rağmen batı modernizmine karşıtlığı ile siyasetimizin iyice sığ olan islam kanadını böylece güvenli bir figure sunuyorduk.
milli nizam partisi ile artık islamcı bir partimizde oluşmuş bulunuyor, demokrasimiz her gemiye uygun rıhtımı bizlere sunacak kapasiteye erişiyordu. partisinin kuruluşunun daha birinci yılı yeni dolmuşken, ülkedeki askeri darbeyle kapatılıp, hoca isvicreye uğurlanıyordu. darbe düzeceğinizi düzdükten sonra, hoca ülkeye getiritiliyor, kendisi için uygun zemini hazırlayanların eliyle 4 yıl başbakan yardımcılığı yaparak, ülkesine hizmet etmesi sağlanıyordu.

öğrencilik zamanlarından beri, zor problemlerin çözümcüsü olan hocam, siyasette de öğrenci hayatındaki gibi raklamlardan korkmuyor, onları hafife alan üstün matematik zekasıyla sermayesi olmayan bir ülkede yüzlerce fabrika, natoda bile olmayan sayıda (100,000) tank, dünyadaki savaş ucağı sayısına yakın (200,000) savaş ucağı vaat ediyordu. (siyaset öncesi ihtişam ve gösterişlerle tüm devleti toplayarak, birde üstüne brifing vererek açtığı gümüş motor fabrikasının kısa zamanda hezeyanını düşünürsek; hep vaattir işi aslında)
hocam 80 darbesiyle uzak kaldığı siyasetten, 87 yılında refah partisiyle geri dönüyor aradan gecen siyasetsiz zamanın hırsıyla vaatli zamanlarına tekrar başlıyordu. 95 yılında kazandığı secimin akabinde, 96 yılında başbakan olan hocam icraatlarına kaldığı yerden devam ediyordu. ıslam ülkeleri ile işbirliği, islam ülkeleri ile dialog,onlarla zenginleşme diyen hocam islam ülkelerine ulaşamadan cumhuriyet tarihinin en detaylı işbirliği ile siyonist diyerek dışladığı israil'e ulaşıyordu..
batıdan haz etmeyen hocam, kendi islamlıkları kendilerine menkul topraklarda yatırımcı arıyor, para istiyor maşallah ımf faizine yakın arap parasını borclanıp dönüyordu.

kaddafi ile yaptığı görüşme de turkiye cumhuriyeti tarihinde rastlanılacak en ağır suclamalara maruz kalıyor verdiği cevap ise ''libya ile turkiye iki kardes ulkedir ve halklar arasinda inanc birligi vardir. sayin basbakan ile gorusmemde her turlu terorun karsisinda oldugumuzu ve terorun bir insanlik suçu oldugu hemfikirinde birlestik. teroristler bilhassa kürt kardeslerimizi katlediyor. bunlarin temel zihniyeti, ateist ve komunist zihniyettir. kokleri dis kaynaklidir. türkiye'de bir kürt meselesi bulunmamaktadir, sadece terör meselesi vardir''oluyordu.
hocam islam gazına basıp, laik kanatı hareketlendirdikçe kendi suyu kaynamaya başlıyor, birde üstüne üstlük havuz sistemini getirerek, bankaların akarını kesince karşısında 28 şubatı bulup iktidarı bırakıyordu..
siyasetten uzaklaştırılmasıyla topraklarımız hiciv yeteneğiyle, horoz nuri komposizyonuna bürünmüş bir değerinden mahrum bırakılmış oluyordu.
şimdilerde bir zamanların hatırına uzatılan mikrofonlara anadolu köylusu kurnazlığından uzak,basit ve de kuru cümlelerle bize ulaşmaya çalışsa da,bu coğrafya da '' çırak ustayı gecmelidir ki,sanat yürüsün '' şiarı her daim bekamızdır.
(bkz: necmettin erbakan ın 15 trilyonu ödememesi)
(bkz: necmettin erbakan ın 15 trilyonu ödememesi)

bütçe dengeleyen(!) hırsızlığı kanun nezdinde kanıtlanan adam.. afedersin zıçayım onun dengelediği bütçeye.
aklı fikri din sömürücülüğüne çalışan ve esas faydalı politikalarını bu uğurda harcayacak kadar bu milleti sevmeyen zat.