bugün

"maviyi soruyordun,gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi
bir renk değildir mavi huydur bende
ve benim yetinmezliğimdir
ve herkesin yetinmezliğidir belki
denecektir ki bir süre
ve denecektir
bir akşam üstünü düşünmek bir akşam üstünü düşünmekten
başka nedir ki."

mavi huydur bende
nereden aklıma geldiyse;

(bkz: adobe cansever)
kuru gözler kuru şeyleri hiç göremezler
ve düş içinde yaşayanlar düş içindekileri.
"...işte bir orman daha
sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acıktık, susadık biraz
ve doyduk, ve içtik, ayıldık bir anlamda
ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız
kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız
ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla
tam öyle gibi.. demeyin: eh, biraz yorulsak da
demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda
biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz
bilmiyoruz ya
diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla "
Anılardan anılardan çoktan vazgeçtik
yaşadığımız bugün nasıl
güzelliğimiz hangi güzellik
biliyor muyuz, hayır, bilmiyoruz da
acılarımızdan bir yaz kurduk onarıyoruz
belki bir hazırlık bu başka yazlara
yakın yazlara, uzak yazlara
çünkü her şey eskiye kaldı, anılar bile
her şey, ama her şey eskiye kaldı
vakit yok bir daha yemyeşil eylül tramvaylarına. "
"ve ağzım ağzını öptü ise
çünkü için sözle doludur
elim eline değdi ise
çünkü elin yaratılmış işler doğurur
gözlerine baktım ise
ki bakmışımdır
onlar bir denizi sezme derinliğindedir
ve saçlarına
ve boynuna
ve omuzlarına
baktım ise
ki bakmışımdır
onlar bir kuşun uçuşunu
sezme derinliğindedir."
"Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi
Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin
Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi."
Yerçekimli karanfil ve Dirlik Düzenlik'i yazan büyük ikinci yeni şairidir.
ben ruhi bey nasılım kitabından alıntılar için; http://aylakmadame.blogsp...-naslm-edip-cansever.html
Tek bir şiir ile 12. sınıf öğrencilerine hayran edebileceğiniz büyük şair.
(bkz: masa da masaymış ha)
" Ne kalır ne kalır
Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mu kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.
Ne Kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.

On yerde adam geçse geçmese
Dağlardan tepelerden inen bir düzlüktüm,
anlaşılır.

Aksam olur bir günden dibe çökerim
Su içer dibe çökerim
iyimser bir duvarcıyım her gün bir tuğla
düşürürüm elimden
Bu yüzden gecikirim
Size bu sıkıntı kalır. "
"insan yalnızdır, yalnızlığını başkalarıyla gideren tek yaratıktır. Kapanık bir yaşamım yok. Her zaman kalabalıklar içindeyim. Ne var ki gene de çoğu kez yalnızım. Belki bireyliğimin (bireysellik değil) bilincine vardığım için. Belki de genelgeçer duyarlıktan sıkıldım. Mendimi açıklayarak yaşamaktan bıkmış da olabilirim. Ama sorun bu kadar özel değil. Kendimi toplumdan istesem de soyutlayamam. Toplumla, toplumsal olaylarla kopmaz bağlarım var. Ayrıca şiirlerimi yaşamımdan özümlediğime göre... Öyleyse insansal bir durum bu, daha çok zamanla ilgili. Kişi kendindeki karşıtlarla yaşıyor. Çoğu kez de birinden birini seçerek..."

edip cansever.
" ne yapsam bütünleşemiyordu olup bitenler ben de. oluşuna şaşırmış bir çakıl gibiydi yüzüm. dümdüz, çizgi tutmayan bir çakıl gibi. tek bir anlam çizgisi yer etmemişti yüzümde ya da bana öyle geliyordu. dışımdaki varoluş biçimleri dışımdaki devinimler de durumumun yansımasıydı bir bakıma. tanrı adı gibiydi bütün adlar, tanrı yüzü gibiydi bütün yüzler. dünyaya sığınmış bir dünyaydı karşımdaki. "
masaların üstadı, şiirlerin hocası, iyi ki doğmuş yazar.
"... kim ne derse desin ben bugünü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından."

Sen bugünü yaktın, yıllar önce yaptığın gibi.
Önce dünyaya düştün, bugün insanlığın bir adım ötesine.
Geriye yalnızlığın kaldı, eski yapraklara sığdırdığın o koca yalnızlığı biz dünyamıza sığdıramadık, kanadık..

iyi doğdun, koca bir yalnızlık doğurdun, adına şiirler yazdığın..
"Dilinin ucunda yalnızca kendi adın... Çünkü sevdikçe beni, sen kendini tanıdın..."
bir iki şiiri dışında okumanın zaman kaybı olduğu şairdir.
benim için çağrılmayan yakup'tur.

http://youtube.com./watch?v=mcPF4Q6tGps
ağustos ayına "kirli ağustos" demiş şair.
"Ölülere takılmış bir uçurtma gibiyim/Biraz öyleyim." sözünü sahibi, mükemmel şair.
"yitirdim inançlarımı stepan. ve nasıl alabildiğine
sorumsuz dolaşırsa kan vücutta
bir yandan bir parçası olarak insanın
bir yandan büsbütün yabancı insana. "
dil ile öylesine oyunlar oynar ki; betimlediği anlamlardan önce tümcelerin kurgulanma biçimlerine hayran kalırsınız.

"Öyle bi çık ki karşıma, her baktığımda 'ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın oluyormuşum gibi' hissedeyim seni."
sana her zaman söylüyorum yüzünde gülmek var
bakınca bir yaşam ordusu çıkıyor aydınlığa
Bir Genelev Kadını Ve...
Girdi
Sırtında eski bir ceket vardı
Bir yerlerden sızmıştı sanki, gün ışığı gibiydi
Sarışındı
Önce bir süre kapının önünde durdu durdu
Gölgelendi, inceldi, beni gördü
Pek önemsemedim
Baktı, hiç konuşmadı
Oysa bir isa tasviri gibi uçumluydu, güzeldi
Yer gösterdim, oturmadı
Bir sigara yaktım, ona da verdim
Aldı
Sigarasını ben yaktım
Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından
Benim dudaklarıma da geçti
Çocuklar gibi kızardım
Öteki kızlar gülüştüler
Ben kendimi sevdim, güvendim
Saçlarımı düzelttim, göğsümü biraz kapadım
Bana elini uzattı, ellerimiz birbirine değdi
Sıcaktı, inceydi, kıskanırım anlatmaya bu eli
Ağır ağır odama çıktık.

Girdi
Açık pencereyi kapadım
Perdeyi çektim
Arkamı döndüm, yavaş yavaş soyundum
Bileğimdeki saati çıkardım
Sigaramı söndürdüm
Tam o zaman..
Zaman da değildi belki
Önce korkunç bir gözyaşı seli
Sonra alabildiğine bir kayalık
Kayaların üstünde bir kertenkele
Ardından bir ormanın uğultusu
Binlerce kanat sesi
Sağ elinde bir bıçak
Yok, hayır, bıçak da değildi
Vuran, ezen, öldüren bir el
Ve eller
Ve dişler
Kendimden geçtim.

Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi
Ama onunla ben
Ne zaman istedimse o zaman yattım..

Edip Cansever
Ve kendine bilinmeyenler yaratan Yakubum ben, iyi ya
Durduğum bir gündü, diyorum, bütün ilgiler sizin olsun
Her türlü bir şeyler sizin olsun, ben artık
Hep böyle istiyorum, ayıp degil ya
Durduğum bir gündü, diyorum, yüzümü göğe doğurduğum
Bir gündü ve yaşar gibi kaldığım bir yaşama içinde
Ve yollarda ölü baykuşlar bulduğum
Bir ölünün günü boyayan renginde
Çürük evler bulduğum, içleri sonsuz kayalar
Kayalardan dondurmalar sorduğum
Ben, yani Yakup, Yakubun hiç çağrılmamış şekli
Kim bilir ne diyordum
Kim bilir ne diyordu bir baykuş yaratıldığına
Bir baykuş tarafından
Ve bütün baykuşlar o bütün baykuşların arasında ne oluyordu
Ben ne oluyordum..