bugün

hırvatistan'ın dalmaçya kıyıları'ndaki tatil kasabasıydı. şehir olmuştur heralde artık.

aynı isimde havaalanı da vardır.
(bkz: dubrovnik festivali)
şehrin asıl dikkate değer bölümü old town (eski şehir) dir. bu alan surlarla tamamen çevrili dar sokaklar iç içe geçmiş evler ve bir cadde den oluşan türistik mekandır. old town a araçların girmesi yasak olup deniz kenarında olmasına rağmen şehirdeki hiç bir evin denizi göremediği (surlardan daha yüksek olan evler istisna) sokaklarında deniz rüzgari esmeyen, 40 bin müslünan nufüsü olduğu halde müslümanların cami yapmasına izin varilmeyecek kadar demokratik ve diyaloga açık şehir.
boşnak hatunların hırvat hatunlarda on kat daha güzel olduğu gerçeğinin altını çizmeyi de ayrıca bir borç bilirim.
gun icerisinde deniz kiyisina yanasan gemilerin icinden cikan insanlarin birkac saaatligine muthis bir kalabalik olusturdugu, tertemiz piril piril parlayan sokaklara sahip, tarihi dokuyu koruyabilmek icin dukkanlara tabela asma sinirlandirmasi olan hayatimda gordugum en guzel sehir.
gidince insanın gelesi gelmezdir. Adriyatik in en çekici olduğu kıyılara sahiptir. Meşhur Dalmaçya kıyılarını burada en canlı haliyle görmek mümkündür.
15. yüzyılda osmanlı devletine, dubrovnik cumhuriyeti adı altında özerk bir biçimde bağlanmış şehir/devlet.
hırvatistan a bağlı olmasına rağmen saraybosna ya daha yakın olan ve bizzat ortaçağ ı yaşayan liman kenti.
canayakın insanları ve muhteşem tarihi dokusuyla kesinlikle görülmesi gereken şehir .
sahilinden sadece 10 dakikalık turlarla lokrum adası na gidebilir ve tamamen doğayla iç içe olarak ta yüzebilirsiniz.

kışın çok sıkıcı olduğunu hırvat dostlarımızdan dinledik ama birinci elden ; yazın yaşanılması gereken bir şehir olduğunu söyleyebilirim .
sırf ferhan şensoy yüzünden gidip kale dibinde sevişmek istediğim taşı taş üstünde osmansız cumhuriyeti.

(bkz: oteller kitabı)
banu alkan ın memleketidir.
duyduğum kadarı ile belki de dünyanın en romantik şehri ve henüz insanoğlunun zarar vermediği bir yerin adı.
italyanların ragusa dediği, geçmişte doğu roma'ya, macaristan'a, osmanlı'ya ve venedik'e bağlı bir cumhuriyet olmuş ve 1808'da fransa tarafından bağımsızlığına son verilen şehir. bosna hersek'in akdeniz'de kıyı sahibi olması, dubrovnik'in 1699'da imzalanan karlofça anlaşması'nda dubrovnik'ten ve osmanlı'dan toprak koparan venedik'in osmanlı'nın bosna eyaleti'yle ticari ilişkisini koparma korkusunu, osmanlı'nın da venedik'in bosna eyaleti'ne saldırma korkusunu bertaraf etmek için anlaşmaya koydurduğu bir maddeyle dubrovnik'in bosna eyaleti sınırındaki kıyı şeridini osmanlı'ya bırakması sayesindedir. bu nedenle dubrovnik hırvatistan'ın ana tarafından ayrıdır ve ayrıca ülkenin karadağ'a komşu olmasını sağlar.
split ile birlikte ölmeden önce görülmesi gereken iki dalmaçya güzelliğinden biri...
kelime anlamı meşe ağacı dır. Dobrowski çağrışımına sahip olduğundan, alay etmek için sıkça kullanılabilecek, sesçe (ses olarak) şenlik bir sözcüktür.
tekne gezintisi yapilmadan donulmemesi gereken sehir.. benim icin prag'in kucuk kiz kardesidir..
tam fotoğraflık mekandır. kesinlikle hayatınızda bir defa gidip görmeniz gerekir. gittiğinizde de old town bölümünü tek başınıza bir iki gün boyunca gezmeniz gerekirki bu olay müthiştir. özelliklede ara sokaklara girmenizi öneririm, müthiş kareler yakalayabilirsiniz. bu arada meşhur arsenal restoranında bir şeyler yemenizide öneririm. öneririmde öneririm.
dubrovnik eski adıyla ragusa hırvatistan'ın adriyatik denizi sahilinde bulunan, ortaçağdan kalma tarihi eserleri ile ünlü şehri.hırvatistan'ın 1991 de yugoslavya'dan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta, sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki tarihi eserler önemli ölçüde zarar görmüş,unesco'nun başlattığı resterasyon çalışmaları ile de 2005 yılı itibari ile şehir eski görünümünü büyük ölçüde kazanmıştır bugün bir çok tur şirketi bu şehre turlar düzenlemektedir.
3.günden sonra sıkıldığım,güzel naif şehir.esnafı,yemekleri,tek tük gördüğüm kızları güzel.
(bkz: tc vatandasi nin vizesiz gidebilecegi ulkeler)

biliyorum ülke değil dubrovnik siz hırvatistana gidin ordan geçersiniz. sıradaki...
Vizesiz olması yanında şehrin şerefsiz sırpların darbeleri dışında bozulmadan orta çağ atmosferini insana sanki bir film setindeymiş gibi yaşattığı hırvatistan kenti. Gitmişken mostar karadağ saray bosna vs.. uğramadan geçilmez...
okulla gidilen bir avrupa gezisinde gecenin bir yarısı gezme şansını bulup aşık olduğum şehir. denizin temizliği, havasının güzelliği, tarihi dokusuyla büyülenmişken medeniyetine de şaşırdığım yer (tabi bunda türkiye'den sonraki ilk durağımızın olmasının etkisi büyük olabilir). sabaha karşı birkaç kız şehri fethetmeye çıktığımızda etrafta kızlara laf atan insanların olmamasına çok şaşırmıştık (askılı tişört-mini şort kombinasyonlarına rağmen). aradan geçen zamana karşın hala burnumda tüten, bir gün evlenirsem düğünümü orada yapacağım dedirten mis kokulu deniz kenarı.
mutlaka görülmesi gereken buram buram tarih kokan hırvatistan'ın turizm gelirinin büyük kısmını sayesinde kazandığı güzel balkan şehri.
adriyatik kıyısında turistik, güzel bir yer.

eski dönemlerde bosna hersek'ten de geçilebilen bir yer iken, hali hazırda hırvatistan ile olan prosedürlere göre vize gerektirebilecek yerdir.
bu şehrin 'old town' denilen kısmında, yedinci yüzyılda yapılan bir kalede yaşayanlar var.

sokaklarda araba yok. müzik yapan güzel insanlar, su içilebilen tarihi çeşmeler, tarihi kiliseler, müzeler var.

tarihin ve kültürün 'kokusunu' duydum resmen bu şehirde.

izmir'e dönesim gelmedi; o derece artık. *

türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının vizesiz girebileceği bir ülkede (bkz: hırvatistan) bulunduğu için, etrafta çok sayıda türk oluyor.

tam bir akdeniz şehri.

edit: o kalede, o güzel sokaklarda yaşlanma vaadi bile verseler izmir'imden vazgeçemem bu arada. *
enfes bi şehir. sürekli google'a dubrovnik yazıp fona klasik müzik koyup görsellerde dolaşıyorum orada olduğumu hayal ediyorum. gidecek adam bulamadığım için gidemediğim şehir. ama biletler benden desem koşa koşa gelirler.