bugün

"insanın işinin doğayı incelemek olmadığına kani olmuş, böylece iş­liklerde ve pazar yerinde etik üstüne felsefe yapmaya başlamış"
sinoplu filozof. ayrıca osmanlı dönemindeki ilk mizah dergisi.
sinop ta doğmuş yanlış bilmiyorsam yunan bir filozoftur.
romen olanı makbuldür.
Antisthenes'in öğretisi olan kinik felsefesini uygulamış, medeniyeti reddetmiş, medeniyet içerisinde medeniyetten uzak bir şekilde yaşamış kinik felsefesinin öncü filozofudur. kinik diyojen olarak da bilinir.
m.ö. 413 yilinda yasamistir. Kinizm akimcilarindandir.

kendisini herseyden soyutlamis anarşizmi birebir yasamis minimalist eski yunan filozoflarindandir.

elestirilerini sert bir dil ile yapmasi ile meshurdur.
fici icerisinde uyuyan, kendisini toplumdan soyutlamis birisi oldugu söylenir. hatta anlatimlara göre gündüz vakti sokak ortasinda masturbasyon yaptigi ve bunu elestirenlere de cevaben;
"herkesin yaptigini yapiyorum. sadece bunu acik esgare yapiyorum." demistir.

alakali olarak: (bkz: Laozi) (bkz: taoizm)
Büyük iskender, Diyojen’i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken görerek ne yaptığını sorduğunda: Babanızın kemiklerini arıyorum, ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum.

söz müzik: DiYOJEN
https://video.uludagsozluk.com/v/diyojen-178400/
https://video.uludagsozluk.com/v/diyojen-178400/
adam gibi adam felsefeci.
'Hiç bir şeyim yok, dünya malına tamah etmem diyorsun ama elindeki su içtiğin tasa bile sahip olamayanlar var reis, ne diyorsun bu işe?' Dediklerinde, elindeki tası atıp avcuyla su içmeye devam etmiş kişidir.

iskendere yaptığını bilmeyen yoktur.
antisthenes’in öğretisini temel alarak çok daha ileri düzeylere getiren düşünürdür diyojen. ilk çağ kalpazanlarından bir adamın oğlu olarak sinop’ta dünyaya gelir. babası hicesias bir kuyumcu ve sarraftır, fakat işini kötüye kullan ve itibarsız olanlardan birisidir. sahte para bastığı için hapse atılmış ve cezalandırılmıştır. bu sebepten olsa gerek ki diyojen, babası ile birlikte çok sıkıntı çekmiş; aç kalmış, sefaletlerle yüzleşmiş ve korkutucu boyutlara ulaşacak derecede tasalarla yüzleşmiştir. bazı kaynaklarda farelere dahi özendiği, onların yediklerini yiyememekten şikâyetçi olduğu belirtilir.

sinop‘tan ayrılarak babası ile birlikte atina’ya gelmiş ve burada öğretisi yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştır. atina’da, yaşadığı sefil hayattan bir kaçış olarak tek isteğinin ‘’bilgelik’’ edinmek olduğunu söyleyerek antisthenes’in kapısına gider. defalarca kovulup sopa yedikten sonra antisthenes’i pes ettirerek onun öğrencisi olma yolundaki ilk adımını atar. doğaya uygun yaşamak kavramını öğretisinin temeline koyarak kendi felsefesini ortaya koyma yolunda emin adımlarla ilerler.

girdiği bu yolda sadece hocasının yolunda gitmeyip babasının hayatından da birkaç yaşanmışlığı öğretisine katar. o da babası gibi sahte para basacaktı. fakat onun sahte para anlayışı elbetteki farklıydı. kral, general, aristokrat olarak damgalanan tüm insanlar; bilgelik, mutluluk, zenginlik olarak damgalanan tüm meta yahut mefhumlar; hepsini üzerinde koca bir yalan yazan adi metaller olarak görecekti. bütün gelenekleri -davranış, giyim, beslenme-barınma, din- reddederek bir fıçıda(bazı kaynaklarda küp olarak da geçer) yaşamaya karar vermiştir. zira ona göre dünya kötüdür ve birey ondan bağımsız yaşamayı öğrenmelidir. antik dönemde hemen tüm insanlar tarafından kutsanan prometheus dahi ona göre cezalandırılması gereken biridir. çünkü o modern yaşamın tüm yapaylıklarını, kaosunu insanoğluna getirdiği için suç işlemiştir. tüm bu gelenek ve uygarlık reddiyelerinin yanında; bir insanın, şansın bahşettiği iyi şeylere aldırılmadıkça tüm korkularından kurtulabileceğini de söylemiş ve bu fikir daha sonra stoacılar tarafından da benimsenmiştir. fakat onlar diyojen gibi dünya nimetlerine tamamen yüz çevirme konusunda onun görüşlerini benimsememişlerdir.

kişilerin en kötü yaşam koşullarında dahi erdemli, hür ve mutlu olabileceğini savunmuştur. insanın bu koşullarda bunu başarabilmesini de doğal ve sade bir yaşamı benimsemesine bağlamıştır. antisthenes’in yaptığı gibi toplum tarafından ‘’uydurulmuş’’ olan aile, hükümet, mülkiyet ve yasalar gibi birçok kavramı reddetmiştir. platon’un da ‘’ideal devlet’’ öğretisinde yer alan erkek ve kadınların tek bir eşe bağlı kalmaması, çocukların tüm toplumun sorumluluğunda olması gerektiği anlayışını savunmuştur.

ruhun ve bedenin disiplinine son derece önem vermiş, bunlardan ilkinin erdem ile ikincisinin ise jimnastik ile geliştirilebileceğini söylemiştir. fakat buradaki jimnastik kelimesi günümüzdeki muhtevasından çok daha geniş bir anlamda kullanılmıştır. yukarıdaki pasajlarda da belirttiğimiz gibi ona göre erdem doğal ve sade yaşamaktan geçmekteydi. dolayısıyla insan ancak doğanın yasalarına göre belirlenmiş ve yapay olmayan şeyler ile ruhunu besler ise erdemli olabilecektir. doğal olmayı insanlar tarafından uydurulan her türlü kurumdan ve kurallardan arınmakta görürken sade olmayı da giyinme, beslenme, barınma anlayışına yansıtmıştır. ona göre; doğada var olan her şey tüm insanlığa aittir, kimsenin özel mülkü değildir. buradaki aitlik; erkek, kadın ve çocukları kapsayacak kadar geniş bir skaladır. bu düşüncelerden hareketle yalnızca tüm insanlık ile değil, hayvanlar ve doğada var olan her şey ile kardeşliğini ilan etmiştir.

yunan kültürünü yarımadanın ötesine taşıyan, helenistik dönem’in dünya tarihinde varlığını borçlu olduğu büyük iskender ile bizim ‘’sefil’’ diyojen’in sonradan uydurulmuş yahut esaslı kaynaklara dayanan birçok hikâyesi anlatılagelmiştir. bu hikâyelerin bizim için önemi, aslında birçoğunun diyojen’in öğretilerini ve felsefesini yansıtmasıdır. bunlardan belki de en meşhuru kendisine ne istediğini soran iskender’e hitaben, diyojen’in ‘’gölge etme başka ihsan istemem.’’ yanıtın içeren hikâyedir. meraklılar bu diyaloğun tamamına kısa bir google araması ile ulaşabilirler. lâkin bana göre, bunlar içinde diyojen’in insana ve hayata bakışını içeren ve felsefesinin birçok yanını oldukça iyi özetleyen kıssa şudur:

--spoiler--
rivayete göre büyük iskender, diyojen’i üst üste yığılmış ve birbirine karışmış insanlara ait kemikler içerisinde bir şeyler ararken görür ve ona yaklaşarak ne aradığını sorar. diyojen, iskender’e cevaben:
—babanızın kemiklerini arıyorum fakat kemiklerden hangisinin babanıza, hangisinin kölelere ait olduğunu kestiremiyorum, der.
--spoiler--

bu kıssanın, diyojen’in benimsediği ‘’doğaya dönüş’’ öğretisinin yanında ‘’kral’’, ‘’general’’, ‘’imparator’’ vesaire gibi unvanlara bakış açısını iyi bir biçimde yansıttığı kanaatindeyim. bu konuşma sonrasında iskender’in diyojen’i bağışlamasını; onu sefil bir adam olarak görmesine ya da ‘’iskender olmasaydım, diyojen olmak isterdim.’’ sözünden de anlaşılabileceği üzere diyojen sevgisine bağlayabiliriz. son ihtimal olarak da bu hikâyenin diyojen’in felsefesini özetlemek üzere başka bir kişi tarafından da uydurulmuş olabileceğini söyleyebiliriz.

fakat şunu birçok kaynaktan biliyoruz ki diyojen yaşadığı dönemde de çok fazla ün kazanmış ve tanınmıştır. aslında bu onun benimsediği felsefe ile bariz bir tezatlık içermektedir. o; insanlardan kaçmayı, yalnızlığı ve sadeliği tercih ederken yaşadığı dönemin ‘’hiciv ustası’’ olarak nam salmıştır. günümüzde yaşasaydı belki de internet aleminde kendisini, birçoğu kalantorlara dönük olan ‘’thug life’’ videoları ile tanıyacaktık.

diyojen yaşadığı dönemden sonra birçok felsefe ekolünü ve filozofu etkilemiştir. onunla aynı dönemde var olan stoacıların felsefesinde,onun görüşlerinin önemli bir yeri olduğunu yukarıdaki pasajda da belirtmiştik. kinik öğretide ve diyojen’in düşüncelerinde yer alan en iyi şeyler, daha kapsamlı ve eksiksiz bir biçimde stoacılara geçmiştir. stoacıların ‘’kendine hakimiyet’’ öğretisi diyojen’den birçok iz taşımaktadır. yaşadığı dönemden sonraki dönemlerde fikirlerini benimseyen isimleri saymak ile bitiremeyeceğimiz kesindir. fakat bunlardan en önemlisi belki de benim için de çok değerli bir filozof olan schopenhauer’dur. onun da hayata bakışı diyojen’in birçok fikriyle örtüşmektedir. yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar isimli kitabında schopenhauer, fikirlerinin bazılarını savunurken diyojen’e atıflarda bulunmuştur.

kinik öğretinin tanınmasında en önemli etkisi olan isim şüphesiz ki diyojen’dir. onun ardından bu öğreti uzun yıllar devam etmiş fakat onun öğretisinde de yer alan ‘’kayıtsızlık’’ fikri çok ileri boyutlara varmıştır. kinikliği sonraki dönemlerde popüleştiren isimlerden birisi olan teles’in şu sözünde bu kayıtsızlığın boyutunu görmek mümkündür: ‘’oğlum ya da karım öldüğü için ben hâlâ yaşadığım halde neden kendimi ihmal edeyim, işime gücüme bakmayayım?’’

diyojen sendromu

genellikle sosyokültürel seviyesi yüksek insanalarda görülen bir sendromdur. çevresi ile uyum sağlamakta ve insanların davranışlarını kabullenmekte zorlanan bu kişiler zaman içinde birtakım davranış bozuklukları göstermeye başlarlar. bu davranışların boyutları o kadar ileriye gider ki bu insanlar; kir pas içinde, dağınık, kaotik bir ortamda yaşarlar. yakınlarındaki insanları fark etmemeye ve bazı duygularını yitirmeye başlarlar. hayat standartları oldukça düşüktür ve kimseyle iletişime girmek istemezler. bu sendrom bazı uzmanlar tarafında ciddi bir nöropsikiyatrik bir durum olarak görülmektedir. sanıyorum ki böyle bir sendroma hangi sebepten dolayı diyojen’in adının verildiğini bu yazı ile birlikte anlaşılacaktır.

diyojen kulübü

sir arthur conan tarafından yazılan sherlock holmes hikâyelerinde geçen hayalî bir centilmenler, beyefendiler kulübüdür. bu kulüp toplumdan uzaklaşıp düşünmek, sorgulamak, kitap ya da gazete okumak için holmes’ün ağabeyinin önderliğinde birkaç centilmen tarafından kurulmuştur. buradaki insanlar yalnızca entelektüel becerilerini geliştirmek için bir araya gelirler ve bu insanların tamamı kalburüstü diyebileceğimiz sınıfa mensupturlar. bu kulüpteki insanların sosyalleşmesi yasaktır ve ihraç nedeni olarak görülmektedir.

--- spoiler ---

teodor kasap tarafından çıkarılan diyojen dergisi türk edebiyatındaki gerçek anlamda ilk mizah dergisi olarak kabul edilmektedir.
--- spoiler ---

yazıyı medium sayfamda okumak için tıklayınız.
"kinizm" felsefesini oluşturan düşünce insanıdır. bu felsefe insanların eylemlerinin özgür olmasını savunur.

bir fıçının içinde yaşayıp kendisine bir şey isteyip istemediğini soran büyük iskender'e "gölge etme başka ihsan istemem." şekkinde cevap veren bir garip filozoftur.

aynı zamanda diyojen, tanzimat edebiyatı döneminde çıkartılan bir mizah dergisidir.
Bir gün Büyük iskender şehirde gezerken, fışı içinde, bir çul ve bir ekmek torbasıyla köpek gibi yaşayan Diyojen’i görür. Yanındaki adamlara, bu adamın kim olduğunu sorar ve Diyojen’in bir filozof olduğunu öğrenir. Felsefeye karşı sevgisi bulunan iskender, fıçıya yaklaşır. Güneşin vurduğu fıçı içinde Diyojen mayışmış bir şekilde yatmaktadır. Büyük iskender Diyojen’e kendini tanıtır ve kendisinden bir şey isteyip istemediğini sorar. Aldığı cevap tarihe geçer. Diyojen, koskoca ve zengin bir devletin imparatoru Büyük iSkender’e sadece “Gölge etme, başka ihsan istemem” der.
Ege ya da akdeniz e yerleşirdi dün yaşanan eylem gibi bir eylem olacağını bilseydi.
adamın dibidir.

Özel hayatında fakirlikten başka bir şey yoktu. Çok zaman kirli ve pis elbisesi ile ayrıca köpek derisine benzeyen mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı. Bir keşkülü, bir fıçısı ve bir sopası vardı. Fıçının içinde yasaması herkesi şaşırtıyor, kendisine sual soranlara da köpek olduğunu söylüyordu. Fıçısından başka bir de çanağı vardı, başka eşya kullanmıyordu. Fakat bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, elindeki maşrafa çanağı kırıp attı ve "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye söylene söylene uzaklaştı.
Bir fıçıda hayatını sürdürmüş . Küçükken babasıyla sürgüne athenaya gitmiş ve ilk zamanlarda yoksulluk açlık rezillikle geçmiş yıllar . Farenin bile yemek bulduğu şehirde kendisi bulamayınca hayvan hayatını benimsemiştir.
montaigne denemelerinde sıkça adı geçer bu abimizin.

bana göre montaigne düşüncelerine göre fazla yukarıdan bakan kendisini üstün gören birisi, ben kendisini üstün gören birini gördüğüm zaman bir geri çekilirim. beklerim taslasın üstünlüğünü gerçekten öyle mi, zaman zaman eyvallah dediğim insanlar oldu ancak böyle üstte üstten konuşabilen insanlar maalesef ve maalesef içi boş oluyor.

yüzeysel bilgileriyle ortam yapan kişiler laflarım size gerçekten bu dünyada yobazlardan daha kötü konumdasınız benim gözümde. okumadım ama bir yerden duydum, okumadım ama belgeseli vardı ile aynı şey şudur canım kardeşim:
ben özetini okudum gayet anladım.

şu saatte diyojen başlığını okuyan arkadaşlarım hepimiz biliyoruz ki cahillik mutluluktur ancak salağa yatmak bizi kurtarır, düşünmeye devam salak olalım sonuçta en çok uyanıkları sikerler.

neden diyojen başlığı altında bunlar diye düşünecekler vardır, tek açıklaması gaza geldim.
Gündüz vakti ışıkta adam arayan adam. Evet.
Pek dillendirilmeyen bir menkıbesi de şöyledir:

Diyojen bir gün öğle vakti elinde fenerle sokak sokak dolaşıyormuş. Meraklanan halk, Diyojen'in peşine düşmüş. Biri dayanamayıp sormuş:

"Bre ahmak bre zındık öğle vakti elinde fenerle ne arıyorsun sen?"

Diyojen kafasını kaldırmadan tarihe geçmeyen şu sözü söylemiş:

"Insan arıyorum insan!"

Bu da böyle bir menkıbedir. Yehova ruhunu bağışlasın.
Zamanının en büyük adamına posta koyan kişi.

Gölge etme başka ihsan istemem senden.
zamanında Platon'un "insan iki ayaklı kılsız bir hayvandır" dediğini duyunca eline bir tane tavuk almış, tüylerini yolmuş ve Platon'un bu tavuğu insan olarak akademisine kabul etmesini ya da hatasını kabul etmesini talep etmişti. Platon bu argümanı haklı buldu ve bir hata yaptığını kabul ederek, kendisini düzeltti: "insan tüysüz, iki ayaklı ve geniş düzgün tırnakları olan bir hayvandır."
bi varilde yaşar, kimseyi gibine takmaz. ama ne gerek var di mi işte?
diogenes in bir fıçıda yaşadığı ve bir aba , bir değnek ve bir ekmek torbasından başka bir şeye sahip olmadığı rivayet edilir .

bir gün diogenes yine fıçısının önünde güneşlenirken , büyük iskender onu ziyarete gelmiş . bu bilge insanın karşısına geçip , bir isteği var mı diye sormuş . varsa hemen yerine getirecekmiş .

diogenes de ;

"bir adım kenara çekil de güneşimi kesme . "

diyerek kendince mutluluğuna gölge düşürmemesini istemiş büyük kumandandan . zaten hali hazırda istediği her şeye sahipmiş . *
Sinopludur.