bugün
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim13
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- cumaya gidenlerin çok azalması16
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- vatandaşlık farkı alan otel15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz11
- abır nerede sorunsalı8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı39
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş9
entry'ler (32)
Edit 1: geeklere selam.
Edit 2: incideki bi deyyus intihal yapmış.
burcu esmersoy benim ilk platonik aşkımdı. deli gibi seviyordum onu. 12. sınıftık. lys'den sonra yaz tatilinde istanbul'a gezmeye gelecektim. aklıma güzel bir fikir geldi. istanbula geldiğimde maslaktaki ntvspor binasına gidip orada burcu'yu görecektim. gerekirse sabahlayacaktım orada. bu fikrimi sınıftaki arkadaşlara söyledim. hepsi güldüler, ben de hırs yapıp tümüyle iddiasına girdim. hepsini yemeğe götürecektim ya da onlar beni götürecekti. sınıfta 9 erkektik 8'iyle iddiasına girmiştim. burcu esmersoyun resmi facebook hesabı vardı o zamanlar. buna deli gibi mesaj yazıyordum. işte böyle hayranınızım, şöyle seviyorum sizi. dershaneye gidiyordum o zaman. ders esnasında bir mesaj atmıştım buna. ne yazdığımı hatırlamıyorum. o da cevap olarak "anlamadim" yazmıştı. evet aynen böyle. "anlamadim". ingilizce kullanıyor heralde telefonunu. tabi aşkıma tek kelimelik de olsa karşılık alınca dünyalar benim olmuştu. deli gibi gülmeye başlamıştım. dersteydik o zaman. hoca kızmıştı hatta, söyle de biz de gülelim diye.
neyse lys bitti. geldim istanbula. benim akrabalar sefaköyde. maslak tee sarıyer tarafında. bir de ramazan ayı. bi kaç gün istanbulu turladıktan sonra kararımı verdim. yarın gidiyordum. burcu esmersoyun programı gece 23'te başlıyordu o zaman. aklımda iftarı orda yapmak vardı. erken giderim belki başka ünlü de görürüm diyordum.
cebimde otuz lira vardı. oruç oruç oralara gittim. önce etrafı kolaçan ettim. ikinci giriş var mı, oradan girebilir mi diye. hayır, tek giriş vardı. her şey tıkırındaydı.
iftara yaklaşık 1 saat kalmıştı. orucumu açacak yer bakmak üzere ayağa kalktım. bakınacaktım. cebimdeki parayı kontrol ettim. aman ya rabbi cebimdeki 20 lira yoktu. defalarca kontrol ettim cebimi ama yoktu. 10 lira duruyordu ama. ne yapacam ne edecem derken 10 liranın 5 lirasıyla iftar yapmak geldi aklıma. kalan beş lirada dolmuş parasıydı. metrobüse ulaşana kadar dolmuşa binmek, sefaköyde inince de yine dolmuşa binmek zorundaydım.
hüzünle ayağa kalktım. fakat o da neydi. her yer buram buram lüks kokuyordu. restorantların önü porşe galerisi gibiydi. (maslak bankaların merkezi). fakat köşelerde bir yerlerde simit sarayı vardı. bu benim için güzel bir haberdi. 1 simit 1 su kâfiydi benim için.
neyse girdim içeri, bomboştu mekan. iftara da takriben yarım saat kalmıştı. simidimi suyumu aldım. 4.5 lira tutmuştu ikisi. oturdum köşelerde bir masaya. ama yüzüm felaket. orucum, yorgunum ve mahsunum. geçtim masaya, vurdum kafayı. önümde bir simit, bir su ve kafa masada. nasıl olduysa sızmışım. bi abi omzumu dürttü. uyku sersemi bir şekilde kaldırdım kafayı. bir de baktım ki bütün masalar dolmuştu. ve çoğunluk bana bakıyordu. beni uyandıran abi seni şu masadan çağırıyorlar dedi. masada neler yoktu ki. bir kuş sütü eksikti. biraz mırın kırın ettikten sonra oturdum masaya. ordaki abi sen şurdaki inşaatta mı çalışıyorsun dedi. yok dedim. beni şu binanın önünden alacaklar da dedim ntvspor binasını göstererek. şimdi burcu ile fotoğraf çekinmeye geldim desem abes kaçar. abi de üstelemedi. ama bana garip bir duygusallık gelmişti. bir kaç damla göz yaşı döktüm. onlar da anladı tabii. selpak verdi biri. neyse orucu açtık. sadece çorba ve cacık içtim. onları da zar zor. kızdılar biraz yesene diye. kâfi dedim. müsaade istedim. teşekkür ettim dua ettim onlara. kalkarken abinin biri cebime yirmi lira sıkıştırdı. delikanlı kusura bakma bozuk bu var dedi. itiraz fayda etmeyince alıp çıktım dışarı. göz yaşlarım ceyhun oldu tabii.
takdiri ilahi sonucu kaybettiğim yirmi lira artık cebimdeydi. artık burcu murcu umrumda değildi. müthiş bi anı yaşamıştım. saatler ilerledi 23'e yanaştı. ama nafile burcunun partneri emek ege geldi burcu gelmedi. saat 11'i geçti. orada bir sürü tv var. ntvspor açık. emek ege tek başına sunuyordu programı. 11 buçuğa kadar bekledim. gelmedi. dolmuşa yetişmem lazımdı. yarı mahsun yarı müsterih bir şekilde ayrıldım oradan.
birkaç gün sonra öğrendim ki burcu ntvspor'u bırakmış. artık sıkılmış spor haberi sunmaktan.
neyse bu da böyle bir anımdır...
Edit 2: incideki bi deyyus intihal yapmış.
burcu esmersoy benim ilk platonik aşkımdı. deli gibi seviyordum onu. 12. sınıftık. lys'den sonra yaz tatilinde istanbul'a gezmeye gelecektim. aklıma güzel bir fikir geldi. istanbula geldiğimde maslaktaki ntvspor binasına gidip orada burcu'yu görecektim. gerekirse sabahlayacaktım orada. bu fikrimi sınıftaki arkadaşlara söyledim. hepsi güldüler, ben de hırs yapıp tümüyle iddiasına girdim. hepsini yemeğe götürecektim ya da onlar beni götürecekti. sınıfta 9 erkektik 8'iyle iddiasına girmiştim. burcu esmersoyun resmi facebook hesabı vardı o zamanlar. buna deli gibi mesaj yazıyordum. işte böyle hayranınızım, şöyle seviyorum sizi. dershaneye gidiyordum o zaman. ders esnasında bir mesaj atmıştım buna. ne yazdığımı hatırlamıyorum. o da cevap olarak "anlamadim" yazmıştı. evet aynen böyle. "anlamadim". ingilizce kullanıyor heralde telefonunu. tabi aşkıma tek kelimelik de olsa karşılık alınca dünyalar benim olmuştu. deli gibi gülmeye başlamıştım. dersteydik o zaman. hoca kızmıştı hatta, söyle de biz de gülelim diye.
neyse lys bitti. geldim istanbula. benim akrabalar sefaköyde. maslak tee sarıyer tarafında. bir de ramazan ayı. bi kaç gün istanbulu turladıktan sonra kararımı verdim. yarın gidiyordum. burcu esmersoyun programı gece 23'te başlıyordu o zaman. aklımda iftarı orda yapmak vardı. erken giderim belki başka ünlü de görürüm diyordum.
cebimde otuz lira vardı. oruç oruç oralara gittim. önce etrafı kolaçan ettim. ikinci giriş var mı, oradan girebilir mi diye. hayır, tek giriş vardı. her şey tıkırındaydı.
iftara yaklaşık 1 saat kalmıştı. orucumu açacak yer bakmak üzere ayağa kalktım. bakınacaktım. cebimdeki parayı kontrol ettim. aman ya rabbi cebimdeki 20 lira yoktu. defalarca kontrol ettim cebimi ama yoktu. 10 lira duruyordu ama. ne yapacam ne edecem derken 10 liranın 5 lirasıyla iftar yapmak geldi aklıma. kalan beş lirada dolmuş parasıydı. metrobüse ulaşana kadar dolmuşa binmek, sefaköyde inince de yine dolmuşa binmek zorundaydım.
hüzünle ayağa kalktım. fakat o da neydi. her yer buram buram lüks kokuyordu. restorantların önü porşe galerisi gibiydi. (maslak bankaların merkezi). fakat köşelerde bir yerlerde simit sarayı vardı. bu benim için güzel bir haberdi. 1 simit 1 su kâfiydi benim için.
neyse girdim içeri, bomboştu mekan. iftara da takriben yarım saat kalmıştı. simidimi suyumu aldım. 4.5 lira tutmuştu ikisi. oturdum köşelerde bir masaya. ama yüzüm felaket. orucum, yorgunum ve mahsunum. geçtim masaya, vurdum kafayı. önümde bir simit, bir su ve kafa masada. nasıl olduysa sızmışım. bi abi omzumu dürttü. uyku sersemi bir şekilde kaldırdım kafayı. bir de baktım ki bütün masalar dolmuştu. ve çoğunluk bana bakıyordu. beni uyandıran abi seni şu masadan çağırıyorlar dedi. masada neler yoktu ki. bir kuş sütü eksikti. biraz mırın kırın ettikten sonra oturdum masaya. ordaki abi sen şurdaki inşaatta mı çalışıyorsun dedi. yok dedim. beni şu binanın önünden alacaklar da dedim ntvspor binasını göstererek. şimdi burcu ile fotoğraf çekinmeye geldim desem abes kaçar. abi de üstelemedi. ama bana garip bir duygusallık gelmişti. bir kaç damla göz yaşı döktüm. onlar da anladı tabii. selpak verdi biri. neyse orucu açtık. sadece çorba ve cacık içtim. onları da zar zor. kızdılar biraz yesene diye. kâfi dedim. müsaade istedim. teşekkür ettim dua ettim onlara. kalkarken abinin biri cebime yirmi lira sıkıştırdı. delikanlı kusura bakma bozuk bu var dedi. itiraz fayda etmeyince alıp çıktım dışarı. göz yaşlarım ceyhun oldu tabii.
takdiri ilahi sonucu kaybettiğim yirmi lira artık cebimdeydi. artık burcu murcu umrumda değildi. müthiş bi anı yaşamıştım. saatler ilerledi 23'e yanaştı. ama nafile burcunun partneri emek ege geldi burcu gelmedi. saat 11'i geçti. orada bir sürü tv var. ntvspor açık. emek ege tek başına sunuyordu programı. 11 buçuğa kadar bekledim. gelmedi. dolmuşa yetişmem lazımdı. yarı mahsun yarı müsterih bir şekilde ayrıldım oradan.
birkaç gün sonra öğrendim ki burcu ntvspor'u bırakmış. artık sıkılmış spor haberi sunmaktan.
neyse bu da böyle bir anımdır...
Immanuel tolstoyevski, Michael sikkofield, skocax, limon kimyon zorro, baranba, maari karışımı über ötesi bir sayfa.
https://m.facebook.com/Kl...ar%C4%B1-977858505637453/
https://m.facebook.com/Kl...ar%C4%B1-977858505637453/
Varoluşçulaştıramadıklarımızdanmısınız?
Bir kaç ay önce yaptığımız eylem. Kendisiyle ilgili -dolaylı yoldan da olsa- şöyle bir anım var:
istanbul'da okula yakın derme çatma bir gecekonduda oturuyoruz. aldığımız krediyi ödememek adına bu sene evlendik (son senemiz) sevdiceğimle. aylık 800 lira ile ev geçindirelemeyeceği için inşaatta çalışıyorum geceleri. üstümde yırtık pırtık bir mont var. amaç aracı meşrulaştırır mantığı ile kendime güzel bir ayakkabı ödünçalmıştım camiden. umarım hakkını helal eder o genç.
istanbul soğuğu malumunuz iç yakıyor. hele gece vakti inşaatta rüzgarı yiyorsanız ayrı bir yakıyor bu soğuk. en azından bir mont almak istiyordum. eşimle birlikte yemeğimizden kısarak bana mont almak için para biriktirmeye başladık. iki buçuk ay içinde aşağı yukarı 60 lira tasarruf ettik. en nihayetinde akşam üzeri mont alıp oradan da inşaata geçmek için yola koyuldum. fakat aman allahım bu ne biçim bir soğuktu. ne sibirya soğuğu ne de erzurum soğuğu baş edebilirdi bununla. üstüne üstlük karnım da feci bir şekilde açtı. dayanamayıp bir dükkanın içine sığındım. felek işte lüks sayılabilecek bir lokantaya girmişim. sanırsın rotschild'ın teras katında yemek yeniyor. derhal kovulmuş şeytana uyup masaya oturdum. ve krallara layık bir sofra hazırlattım kendime. neler yoktu ki masada, büyük sütaş ayrandan pilav üstü et dönere, evet et döner. salata bile vardı. açlıktan gözüm kararmış olacak ki, tez zamanda bitirdim yemeği cebimdeki 60 liraya güvenerek. binaenaleyh hesabı ödemek için kalktım masamdan. o lüks mekanda 60 lira tatlı parası olmalıydı. halbuki ben 30 liraya neler yememiştim ki. Artık iyice mayışmıştım . O anda, tavandan damlayan suların melodisini lüküs eşliğinde dinleyen içler acısı haldeki sevdiceğim geldi. şeytan derhal kafamdan attı bu düşünceyi. bugün benim günümdü.
cebimde otuz lira ile çıktım dışarı. o an kafama dank etti, 30 lira ile değil mont yağmurluk bile alamayacağım. üstelik iş saati de geçmişti. hava en az -18 dereceye düşmüştü. kaskatı kesildim, niye yürüyebileyim! etrafıma baktım. tekel bayiiden başka bir şey yoktu etrafta.
o anda aklıma dahiyane bir fikir geldi. kalan otuz liramla konyak alacaktım. malumunuz konyak soba etkisi yapıyor. uçsuz bucaksız antarktika buzullarında bile kısa kollu bir şekilde yürüyebilirsiniz alimallah. son otuz liramı da konyağa yatırdıktan sonra yürümeye devam ettim. konyak etkisini göstermişti. derhal üzerimdeki eski püskü montu fırlattım. pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuştum. üstüm de yazlık bir kazakla -25 derecede yaklaşık üç kilometre yol aldım. cayır cayır yanıyordum sanki. yüzümdeki tere yağmur damlaları eşlik ediyordu.
nihayet eve vardım. karım kapıyı açtı yakıcı bir tebessümle. güzelce sarıldık birbirimize. benim kafa bir milyon oldu tabii. evde elektrik olmadığı için karanlıkta mont almadığımı fark edememiş olacak ki sevdiceğim bir şey dememişti. derken lüks ışığının himayesine girdik. karım gamzelerini gösterircesine tebessümler ikram ediyordu bana. gözleri de dolmuştu cancağızımın. ben de alkolün ve bana gösterilen şefkatin etkisiyle iyice mayışmıştım. ve "o an" geldi. saliseler eşliğinde mont almadığımı fark etti, ayrıca sarhoş olduğumun farkına vardı zalımın kızı. hiçbir şey söylemedi. söylese bile anlayacak halde değildim.
o gece ne olduğunu öğrenemedim. zira eşimin nerede olduğunu bilmiyorum, kim bilir nereye gitti. her şeyi sabah aynaya baktığım vakit anladım. patlıcan misali mosmordu gözlerim. böğrüm ağrıyordu ayrıca. neyle dövdüyse beni artık. uzun lafın kestirmesi aşkım geri dön lütfen!!!
istanbul'da okula yakın derme çatma bir gecekonduda oturuyoruz. aldığımız krediyi ödememek adına bu sene evlendik (son senemiz) sevdiceğimle. aylık 800 lira ile ev geçindirelemeyeceği için inşaatta çalışıyorum geceleri. üstümde yırtık pırtık bir mont var. amaç aracı meşrulaştırır mantığı ile kendime güzel bir ayakkabı ödünçalmıştım camiden. umarım hakkını helal eder o genç.
istanbul soğuğu malumunuz iç yakıyor. hele gece vakti inşaatta rüzgarı yiyorsanız ayrı bir yakıyor bu soğuk. en azından bir mont almak istiyordum. eşimle birlikte yemeğimizden kısarak bana mont almak için para biriktirmeye başladık. iki buçuk ay içinde aşağı yukarı 60 lira tasarruf ettik. en nihayetinde akşam üzeri mont alıp oradan da inşaata geçmek için yola koyuldum. fakat aman allahım bu ne biçim bir soğuktu. ne sibirya soğuğu ne de erzurum soğuğu baş edebilirdi bununla. üstüne üstlük karnım da feci bir şekilde açtı. dayanamayıp bir dükkanın içine sığındım. felek işte lüks sayılabilecek bir lokantaya girmişim. sanırsın rotschild'ın teras katında yemek yeniyor. derhal kovulmuş şeytana uyup masaya oturdum. ve krallara layık bir sofra hazırlattım kendime. neler yoktu ki masada, büyük sütaş ayrandan pilav üstü et dönere, evet et döner. salata bile vardı. açlıktan gözüm kararmış olacak ki, tez zamanda bitirdim yemeği cebimdeki 60 liraya güvenerek. binaenaleyh hesabı ödemek için kalktım masamdan. o lüks mekanda 60 lira tatlı parası olmalıydı. halbuki ben 30 liraya neler yememiştim ki. Artık iyice mayışmıştım . O anda, tavandan damlayan suların melodisini lüküs eşliğinde dinleyen içler acısı haldeki sevdiceğim geldi. şeytan derhal kafamdan attı bu düşünceyi. bugün benim günümdü.
cebimde otuz lira ile çıktım dışarı. o an kafama dank etti, 30 lira ile değil mont yağmurluk bile alamayacağım. üstelik iş saati de geçmişti. hava en az -18 dereceye düşmüştü. kaskatı kesildim, niye yürüyebileyim! etrafıma baktım. tekel bayiiden başka bir şey yoktu etrafta.
o anda aklıma dahiyane bir fikir geldi. kalan otuz liramla konyak alacaktım. malumunuz konyak soba etkisi yapıyor. uçsuz bucaksız antarktika buzullarında bile kısa kollu bir şekilde yürüyebilirsiniz alimallah. son otuz liramı da konyağa yatırdıktan sonra yürümeye devam ettim. konyak etkisini göstermişti. derhal üzerimdeki eski püskü montu fırlattım. pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuştum. üstüm de yazlık bir kazakla -25 derecede yaklaşık üç kilometre yol aldım. cayır cayır yanıyordum sanki. yüzümdeki tere yağmur damlaları eşlik ediyordu.
nihayet eve vardım. karım kapıyı açtı yakıcı bir tebessümle. güzelce sarıldık birbirimize. benim kafa bir milyon oldu tabii. evde elektrik olmadığı için karanlıkta mont almadığımı fark edememiş olacak ki sevdiceğim bir şey dememişti. derken lüks ışığının himayesine girdik. karım gamzelerini gösterircesine tebessümler ikram ediyordu bana. gözleri de dolmuştu cancağızımın. ben de alkolün ve bana gösterilen şefkatin etkisiyle iyice mayışmıştım. ve "o an" geldi. saliseler eşliğinde mont almadığımı fark etti, ayrıca sarhoş olduğumun farkına vardı zalımın kızı. hiçbir şey söylemedi. söylese bile anlayacak halde değildim.
o gece ne olduğunu öğrenemedim. zira eşimin nerede olduğunu bilmiyorum, kim bilir nereye gitti. her şeyi sabah aynaya baktığım vakit anladım. patlıcan misali mosmordu gözlerim. böğrüm ağrıyordu ayrıca. neyle dövdüyse beni artık. uzun lafın kestirmesi aşkım geri dön lütfen!!!
kafası kesilen flamengonun ağır çekimde düşüşü gibi son derece slow motion geçen günlerinize güle güle mi demek istiyorsunuz? bu kadar hedonizm yeter! ben artık toplumsal pragmatizme terfi etmek istiyorum, demek mi istiyorsunuz? havayi fişeği icat eden çinliye esin kaynağı olan o duyguyu hissetmek mi istiyorsunuz? bu gece yıldızları görmek için teleskopa ihtiyacım yok mu demek istiyorsunuz? joker'in, bane'in amına koymak mı istiyorsunuz?
o halde buyrun efenim. tası tarağı toplayıp köye yerleşme fikrine tepki olarak doğan projeme katılın. her türlü dilek, şikayet, öneri ve başvurularınız için: darkmurat@gmail.com
o halde buyrun efenim. tası tarağı toplayıp köye yerleşme fikrine tepki olarak doğan projeme katılın. her türlü dilek, şikayet, öneri ve başvurularınız için: darkmurat@gmail.com
Dikensiz kalmış kaktüsün bitkisel yalnızlığı içerisindeyim sözlük.
Gerçekleşmesi bir AKP'liye laf anlatmaktan bile daha zordur.
Zütüne paratoner takıp mikail'in Yıldırım düşürmesini beklemek.
Boks ringinde kazanıp dans pistinde kaybedenlerin alternatif haz yöntemi olabilir.
Biz küçükken akranlarımızla oynardık. Şimdikilerse ekranlarla oynuyor. Bu sebepten mütevellit yürek yakan durum.
Sıkıcı bir eser karşısında uykuya yenik düşmek olarak tanımlanabilir. Heh şimdi güzelleşecek, aha şimdi yardırmaya başlayacak derken Godot bir türlü gelmez. Oysa ne diyor imamlarımız.
Essaletühayrümminennevm. ( namaz uykudan daha hayırlıdır.)
Allah kabul etsin.
Essaletühayrümminennevm. ( namaz uykudan daha hayırlıdır.)
Allah kabul etsin.
Akıllara durgunluk verir. Insan ağzından çıkanı önce bir mantık süzgecinden geçirmeli sonra kulağının da duymasını sağlamalı.
Diğer hepsinden baskın çıkıp yarışı önde bitiren, hem de açık ara, karnabahar kokusudur değerli suserler. Bir karnabahar on helaya bedeldir. Helalar taşmış olsa bile tartışma götürmez!
Bir çeşit entel esprisi.
resimdeki ünlünün zaten sakallı, bıyıklı olması durumunda gerçekleştirilmesi yüksek bir ihtimal.
kız arkadaşın yanında gerçekleşmesi halinde
ayakkabımın içine taş kaçtı, çıkarmaya kürek gerek
yârin elini tutmaya yürek gerek!
beyitinin okunması durumunda dezavantajdan avantaja çevrilebilecek olan durum.
ayakkabımın içine taş kaçtı, çıkarmaya kürek gerek
yârin elini tutmaya yürek gerek!
beyitinin okunması durumunda dezavantajdan avantaja çevrilebilecek olan durum.
tam gaza gelmişken lafı fazla uzatmayarak seni terk ediyorum ve seni tanıdığım güne lanet olsun diyorum.
şu an yeni sevgilimle beraberim ve ona yazdığım şu dizeleri sana da okumak istiyorum.
yürü güzelim endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını gibeyim
ben mecnun muyum bir dıb için çöllere düşeyim
leylanın da ona uyan kafamın da anasını gibeyim.
şu an yeni sevgilimle beraberim ve ona yazdığım şu dizeleri sana da okumak istiyorum.
yürü güzelim endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını gibeyim
ben mecnun muyum bir dıb için çöllere düşeyim
leylanın da ona uyan kafamın da anasını gibeyim.