bugün

kişinin çevresine,olaylara ve durumlara yabancılaşması.psikiyatrik hastalıklarda görülür.
şizofreni, anoreksiya gibi algı bozukluğu temelli hastalıklarda derealizasyon etkileri de görülür.
kanalizasyonları derelere akıtırlarsa sorumsuz belediye görevlileri, derelerin alabileceği hal.
çevrenin değişmiş biçimde algılanmasıdır.
Dış dünyanın acayip ya da gerçek dışıymış gibi göründüğü biçiminde bir algı değişikliği ya da yaşantı durumudur.
kişinin gerçeklik duygusunu kaybetmesidir. normal kişilerde de olabilir. mesela sınavlardan sonra, yüksek not alan öğrencide de görülebilir. patolojik olarak ise kişi anksiyetede, madde kullanımında, sarhoşlukta olabilir. kişi kendini tiyatro ya da film sahnesinde gibi hisseder.
insanı dış dunyadan koparan durum. Bazen çok kötü ataklar gelir ve insanın deprese olmasına korkmasına neden olur. Anksyetenin en rahatsızedici belirtisidir. Tekbaşına ortaya çıkması nadir olarak görülür.
kendini rüyada gibi hissetme en büyük belirtisidir. buna sahip insanlar büyük çıldırma korkusu, kontrolu kaybetme korkusu yaşar. çoğunlukla anksiyete, panik atak yüzünden görülür ama normal insanlarda da görülme olasılığı bu bozukluklara göre daha azdır. geçici(ymiş).

bildiğin normaldeyken kendini rüyada gibi hissediyorsun. bu iyi bişey gibi gelebilir ama sizi salak durumuna sokuyor, ne konuştuğunuzu bilemiyorsunuz. aklınızdan bu durum hiç çıkmıyor. hep bu durumdan çıkmak için uğraşıyorsunuz ama içinizde hep umutsuzluk oluyor. çok kötü durum çok. nasıl kurtulucaz lan bu durumdan ?
çok ciddi psikolojik rahatsızlık belirtisidir. depersonalizasyon arkasından gelir. başa çıkmakta zorluk çekenler varsa mesaj yoluyla ulaşabilir.
Sanırım yaşadığım durum. Ama emin değilim çünkü benim yaşadığım şey çok kısa sürüyor 4-5 saniye. 2-3 sene öncesine kadar daha sık oluyordu artık pek olmuyor. yalnız ve sessiz ortamda durup dururken birden dünyadan kopma durumu oluyor. Sanki ben değilim Dehşete düşüyor gibi oluyorum ama korku şeklinde değil bambaşka bir durum. Hatta ilk o durumu yaşarken kendimi birkaç kez daha o duruma dusurebiliyorum isteyerek. Çok ilginç bir durum. yine olsa çok tuhaf bir his ve bu durumu kimseye anlatamıyorum sanırım sık yaşanan bir durum değil. Bu durumun uzun süreli olanı sanırım hastalık olarak geçiyor fakat ben kısa yaşadığım için sansliyim dünyanın en ilginç hissi diyebilirim. Anneme anlattığımda bön bön bakıyor.*
8-9 senedir içinde bulunduğum hayatımı mahveden hastalık. 5 yaşında istemsiz olarak tanrıya küfür etmeye başlamıştım. bu bayağı bir devam etti ve hep kendimi suçladım. her gece cehennemde yanacağımı düşünüp uyuyamazdım. tabi ara sıra bu obsesyonların dışavurumu olarak rahatlatıcı sesler çıkarttığım oldu ( art arda oh deyip kendimi rahatlatıyordum) kompülsiyonlarım oldu yine de hayat o kadar da kötü değildi zekiydim iyi top oynuyordum ta ki 8. sınıfa gelene kadar 8. sınıfta beynimden bir şeylerin eksildiğini hissettim dünyadan kopmaya başladığımı anlamıştım zekamı kullanmama engel olacak bir şey olduğunu hissetmiştim lakin bunu önlemek için hiç bir şey yapamadım sanki beynimin bunu yapmamı sağlayacak kısmı ilk olarak bozulmaya başlamıştı elim kolum bağlandı düşünemedim sağlıklı bir şekilde.sonuç olarak benden beklenenin daha altında bir anadolu lisesine yerleştim. liseye başladığımda gerçeklikten tam anlamıyla kopmasamda yaşadığımı hissetmiyordum. tanrıya küfür etmemin benim suçum olmadığını okb hastası olduğumu bile liseye giderken anladım .sonrasında dünyadan kopmuş bir şekilde yaşamıma devam ederken histerik olaylarda eklendi buna. ayak kaslarım sertleşti ve yürüyemedim. sabah kalkınca kaslarımı yavaş yavaş yumuşatmaya çalışıyordum lakin yatıp kalktığımda yeniden kasılmış halde oluyordu. topal da olmuştum. onlarca doktora gittim lakin kimse bir şey bulamamıştı. lise 3 e geldiğimde en kötü durumuma ulaşmıştım dünyadan kopma durumu tavan yapmıştı ölü bir varlık gibiydim arafa tam anlamıyla ulaşmıştım. hayatla yokluk arasında sıkışmanın ne berbat bir şey olduğunu öğrenmiştim. kötü olmayan bir anadolu lisesinde okuyordum ve derslerle ölü bir şekilde uğraşıp geçmeye çalışıyordum ve sınıftaki kötü insanlarla da uğraşıyordum aynı zamanda. lise 3 ten sonra gittiğim psikiyatristin verdiği ilaçlar etkisini gösterdi ve istemsiz hareketler yapmaya başlattı beni vücudum sanki yeniden dünyayla iletişim halinde olmak için tepki veriyordu. ilaçları kullanmaya başladıktan sonra aşırı derecede uykum oluyordu ve okula yastık götürüp uyuyordum hep. gel zaman git zaman üniversite sınavını bir şekilde kazandım ölü halimle 3 kez girerek . gittiğim psikologların ve psikiyatristlerin hiçbiri bana bu hastalığın adını söylemedi yaşadığımı hissetmiyorum dememe ve her şeyi anlatmama rağmen.
yoluma devam etmemden cok beni bu yolda bensiz birakmistir kendisi.bazen bazi anlar olur,zaman durur,renkler,kokular, dusunceler ve siz bile varliginizi yitirirsiniz.bir seyler yazarsiniz elleriniz sanki sizin degilmiscesine sadece hareket eder.konusursunuz ama kelimeler sadece agizinizdan cikar.delirdiginizi dusunursunuz fakat insan nasil fark eder bunu diye daha derin dusuncelere dalarsiniz.oyle kotudur ki en sevdiginiz insanla en sevdiginiz seyi bile yaparken yakalar bulur sizi.en guzel anlarinizda ne oldu?iyi misin? sorularini duymaya alistirir.anlatamazsiniz.
ahmet gündüz, zen ve tasavvuf ışığında kendini bilmenin yolu kitabında şöyle bir şey paylaşmış ki bence derealizasyon ve depersonalizasyon için iyi bir tanım:

"ben, ego' dediğimiz şey, temelde bu ayrılık yanılsaması ve yabancılaşmayla doğrudan ilintilidir. düşünce, lisan, kavramsallaştırma ve tanımlamalar hiç yoktan âşikar bir ikilik (dualite) ve ayrı bir kişilik imajı yaratır. kendimizi böylesine kavramsallaştırmaya dayalı bu 'bireysel' bilincimiz, özdeşleştirmemiz ve düşüncenin oluşturduğu kişiliğimizin ayrılık ve yalıtılmışlık duygusu; gerçekte bir yanılsamadır. insan yaşamında temel sorun olarak nitelendirilebilecek şey de, hakikat ve farkındalığa dayalı benlik ile kurgusallığa dayalı egosal ben arasındaki uyumsuzluk ve çatışmadan kaynaklanmaktadır. özgür ve gerçek varlık/benlik olabilmek için insanın en birincil ödevi, egosal benliği ve ondan kaynaklanan yabancılaşma durumunu tanıması, ayrımsaması, onu aşmayı başarabilmesidir"
ya bana karşı olan etkisini azaltan ya da beni terk eden hastalığımsı bir durumdur. hastalık mıdır bilmem, tıpta ne diye geçer bilmem ama zamanında bana çok çektirdiği kesin. cidden hayatım boyunca en kötü, en mutsuz, en çaresiz zamanlarımı saysam ilk üçe girer, birinciliği zorlar belki.

lanettir. hiç kimseye bunu anlatamazsın. öyle bir durumdur ki hayatta olduğunun, yaşamanının devam ettiğini bilirsin ama nerede olduğunu düşünürsün. her şeyden uzaklaşırsın. rüyadaymış gibi hissedersin. öyle bir durumdur ki görüntüde bir şey olmasa bile yürüdüğünüz yol size uzaklaşır. arkadaşınla konuşurken birden bu hissiyat seni ele geçirir ve "nerdeyim ben?" sorusunu sordurur. önce bu durumun nedenini sorarsın kendine, kendince bir problem bulursun. çözüm yollarını ararsın. bu bir yerde oluyorsa o yere gitmezsin. camdan uzun süre dışarı bakarsın, etraftaki evleri incelersin. elinin altında internet varsa hemen araştırırsın ve kolay kolay sonuç elde edemezsin. bunun bir adı olduğunu öğrenince azıcıkta olsa rahatlarsın, çünkü sadece bu durumun sende geçerli olduğunu düşünmüşsündür. çözüm yolları pek başarılı olmaz ve bunun doktor yardımıyla çözülebileceğini düşünerek psikiyatri randevuları alırsın, hastanelerde beklersin. çevrendekilere bakarsın ve dört gözle doktoru beklersin. güzelce derdini anlatırsın ve kimisi panik atak der, kimisi saçma sapan testler ister. siktiriboktan ilaç verip seni evine yollar. ilacın sana etkisi olacağını düşünürsün ama bir gram etki etmez. sosyal bir insansan yaptığın hiçbir faaliyetten eğlenemezsin. asosyal bir insansan ölümün çok yakınında gezdiğini hissedersin. alkol veya uyuşturucuların çözüm kavuşacağını düşünürsün fakat bunlar çözüm değildir. zaman geçtikçe bu duruma karşı isyan edersin, yıpranırsın ve her şeyin dikine gidersin. her şeyi boşverirsin. yapmak istediklerini yapmaya kalkıştığında başarmaya yakınsındır. o zaman bu duruma karşı neler yapılabileceğini öğrenirsin, kendini rahatlatan şeyleri bulursun.

dertleşmek veya yardım, öneri isteyecek insanlara itinayla destek olabilirim.
hayatı fps oyunu kamerası yerine tps oyunu kamerasından yaşamaktır. insan kendini sihirli aynadan izliyormuş gibi hisseder. birey gözünün önündekini görmesi gerekirken kendisini veya çevresini farklı açılardan görür gibi olur: gözün önündeki her şey aynı filmlerdeki sihirli ayna efektindeki gibi buğulu görünür, konuştuğunuz kişinin yüzü, etraftaki nesneler, insanlar, açtığınız kapı, burnunuzun dibindeki bardak... bir süre için gözün önündeki nesneler sanki yok gibidir, o sis efekti yüzünden yapılan işler rüya gibi olur, bazen bireyin kendi ağzından çıkan sözlere müdahale etmesi bile zorlaşır, sözler kendiliğinden dökülüverir.

derealizasyon yaşayan insanların zaman, mekan algıları bozulmaya uğrar. birey fiziksel olarak kendisinin kafasında simüle ettiği şekilde bulunduğunu düşündüğü için gerçekliğe dönme yetisindeki anlık bir bozulma sebebiyle nerede olduğunu, neden orada olduğunu unutabilir.

bende de var bu durumdan, hem de küçüklüğümden beri. gerçekten rahatsız edici bir hastalık: sosyal etkinliklerden aldığım zevki azalttı, gergin olduğum zamanlarda daha çok ortaya çıktığı için gerginliğimi artırdı, bazen basit şeylerde bile gerilmeme yol açtı, sürekli bilinçli durumda kalıp "olm bunun kafa uçmuş" durumuna girmemek için zihnimi ve dikkatimi zorlamaya çalıştım ama olay küçüklükten beri olduğu için, otomatik olarak gerçekleştiği için başaramadım. bu sorunu yaşayan diğer insanlarda da böyle oluyor mu bilmiyorum ama bendeki durum bu şekilde *.
Yaklaşık 5 yıldır muzdarip olduğum ama adını daha yeni ögrendigim hastalık.

Tanıdığım insanlarla bi cafede otururken yada her zaman gittiğim bi ortamda bulunurken bile yabancilasiyorum boş gözlerle etrafa bakıyorum sanki başka bi boyuttaymişim ben orada degilmisim gibi hissediyorum sonra insanlar noldu durgunlastin filan diyo ama yok bisey diyip gecistiriyorum.

Gel de bunu insanlara açıkla. Birden bire geliyor bu durum bana çok ilginç bisey.
"hiçbir şey değişmedi, ama yine de her şey başka bir biçimde var olup gidiyor. anlatamıyorum. bulantıya benziyor bu, ama aynı zamanda onun tam tersi."

Sartre, bulantı'da tam da bu cümlerle konuşturur Roquentin'i. Bir derealizasyon atağının, fenomenolojik ve nispeten de edebi bir betimlemesi yapılmak istense, bundan daha vuzuhu ve güçlüsünün tasviri epey güç olurdu sanıyorum.

Öznenin, kendi bedeninin de bir parçasını oluşturduğu uzam, mekan ve zamana karşı mutlak bir yabancılık duygusuna kapılması; bu duygunun tüm algı boyutları üzerinde egemenlik kurması onu en nihayetinde bedeni başta olmak üzere -ki bu da depersonalizasyondur- tüm fiziksel çevreyi ihtiva eden eşyaya karşı bir tür anlam aşımına uğratması demektir. Psikoloji, bir tür algı bozukluğu olan bu duygu-durumu kısaca 'derealizasyon' olarak sınıflandırır ve genellikle tek başına bir bozukluk olmaklıktan ziyade yan-semptom olarak saptandığını ve üretildiğini düşünür. Sözgelimi, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, major depresyon gibi ana faktörlerin bir yan ürünü olarak görmeye eğilimlidir. Dolayısıyla bu esas sebep saydıkları olgular ortadan kalktığında, bu bozukluğun da kendiliğinden bertaraf olacağı düşünülür. Fakat bu yaklaşım, sözkonusu algı çarpıklığının mahiyeti üzerinde bir soruşturma imkanını kısırlaştığı gibi onun gerçekten bir 'yan-semptom' olduğuna karşı bir kanıt da sağlamaz. Bununla birlikte bu tür algıda bozuklukların tıbbı-biyolojik modelin hakimiyetindeki dar psikiyatrist yöntemlerle salt bir beyindeki deformasyona indirgenmesi ve böylece anti-depresan türevi ilaçlarla diğer olası sebepler göz önünde bulundurulmaksızın durumun bir çözüme kavuşturulabileceği de kesin bir temelden yoksundur.

Dolayısıyla Psikoloji, Derealizasyon ve çoğunlukla ona eşlik eden depersonalizasyon gibi yeterli gözlem ışığında aydınlatılmamış birçok algı rahatsızlığını artık neredeyse geleneksel kalıplar haline gelmiş terminolojisinden hareketle açıklamaya devam ettikçe duyum ve algı alanındaki potansiyel çalışmaları yavaşlatacağı gibi yanlış, eksik ya da kâfi temellerden yoksun tedavi uygulamalarına da açık kapı bırakmaya devam edecektir.