bugün

olaylara çok farklı pencereden bakan milliyet gazetesi yazarı.
(bkz: sarı zeybek) belgeselinin yaratıcısı Atatürk ile ilgili diğer eserleri ile övgümü kazanmış yazar.
17 ağustos depremi'nden sonra allah için "şiddetine amenna ama nerde merhametin" başlıklı bi köşe yazısı yazarak saçmalasa da
"... ve daha kaç gemi var içinde olmak isterken arkasından el salladığımız?"
".. 'neden zirvede değilim'i mi düşünüyosunuz, 'iyi ki uçurumdan düşmedim'i mi"
"..hep başkaları boyadı gökyüzünü, bize alkışlamak düştü"
".. her seçim bir kaybediştir çünkü her tercih bir vazgeçistir"*
gibi daha bir çok sözüyle okunası/okutturulası kişidir.
aşk ve insan ilişkilerini kagıt kalemle en iyi sevistiren gazeteci yazardır,önemli deyişleri ve düsünce tarzı ile filozofik bir yapıya sahiptir.
forward yazar.
her ne kadar uyuz olsamda hatta cok zit olsakta belgesellerini izlemekten, yazilarini ve kitaplarini okumaktan vazgecemedigim adam.
son kitabı olan yarim haziran süperdir. bu kitap onun ne kadar zeki biri olduğunun göstergesidir. okunası bir kitaptır.
kırmızı bisiklet adlı kitabın yazari.
yaptıklarıyla takdir edilen, bulunmaz kaftan insan.
(bkz: aynalar)
saygı duyulması gereken arastırmacı şeffaf ve objektif bir gazetecei..Ses tonunun etkiside göz ardı edilmemeli..
nereye ve benim geçliğim kitaplarının yazarıdır.
sesi büyüleyici olan adamlardan biri
Can Dündar 1982'de AÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Basın Yayın Okulu'ndan mezun oldu. 1979'dan itibaren, Yankı, Hürriyet, Nokta, Haftaya Bakış, Söz , Tempo, Yeni Yüzyıl ve Sabah gibi dergi ve gazetelerde çalıştı. 1986'da London School of Journalism'de okudu. ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde siyaset bilimi dalında yaptığı master'ını 1988'de, ODTU Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi'nde doktorasını 1996'da tamamladı. Televizyona 1988'de TRT'de başladı. Can Dündar halen Milliyet Gazetesi ve Aktüel Dergisi'nde köşe yazarı olarak çalışmaktadır.
yaptigi belgeseller ve yazdigi kitaplarla adindan sözettiren ve bu adindan söz ettirilme hadisesini sonuna kadar hakeden, oldukca etkileyici bir ses tonu olan, seviyeli, kültürlü, arastirmaci gazeteci-yazar.
yarim haziran adlı kitabından bir alıntı:

neyi arıyorsan o'sun der mevlana
zulmün pesindeysen zalimsin,askı arıyorsan asık...
elinden tuttugumuz her sevgili,bizi sürükleyip kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir kesif gezisine cıkarır.
her iliski,benligimizde bir kazıdır aslında,her sevda ruhumuzun bir baska yüzü...
her askta kendimizi ararız ; o yüzden bulduklarımız benzerlerimizdir.
fotograflarını yanyana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakın yüzlerine,onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...
ask denilen kaleydoskobun buzlu camına gözünüzü dayadıgınızda,binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaska sekiller ördüğünü görürsünüz.her camda farklı bir renginiz vardır;her sekilde sizden bir parca...
sevdiğiniz her adam,begendiğiniz her kadın farklı ruh hallerinizi ele verir;arada bir cevirdinizmi kaleydoskobu,cam parcalar yer degiştirip yeni sekiller alır;hepsi siz...
hala bir sevdiceğiniz yoksa ,henüz kendinizi bulamadığınızdandır...
(bkz: kaleydoskop)
Kimbilir kaç baharı birlikte uğurladık seninle...
Kimbilir kaç yazı karşıladık kan ter içinde...
ilhamısın ergenlik şiirlerimin, o ilk Hazirandan beri...
Yaşgünlerimin fener alayı, ilkyaz günahlarımın tanığısın...
Tanığısın yüzüme düşen gözlerin, tenime değen ellerin...
Senle başlayıp, sende bitirdim bunca yılı...
Sendin hararetli yılsonu muhasebelerimin değişmez takvim yaprağı...
Tutkunum sana... sadık, itaatkar ve hayran.. ...
Yarim Haziran...!
Hasretle bekleyip iple çektim gelişlerini çoğu zaman...

Sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin; eteklerinde ilkyaz
coşkuları ve isyanlarla...
Haziranlarda aşık, haziranlarda pişman, haziranlarda ergen ol­dum.
işte burada yıllar yılı getirip, iadesiz taahhütsüz önüme atıverdiğin eski yaşlar... kimi hakkınca yaşanmış, kimi belki hiç yaşanmamış... kimi çocuk, kim genç, kimi olgun...
Her serin baharın ardından yaz kokulu yıldız müjdeler taşıdın bana... hararetli ve çıplak Temmuz akşamları vadettin... peşisıra hazan geldiğini hissettirmeksizin bir süre...
Gün oldu tomurcuk olup çiçek çiçek boy verdin; gün oldu şiddet yüklü bir öfke bulu­tuna tutunup seller yağdırdın gecikmiş bahar dallarının üzerine... hazırlıksız... insafsız...
Öncesiz ve sonrasız aşklarda oyaladın beni...
Kimi gerçek, çoğu yalan...
Zamanla ibadet eder gibi sevmeyi öğrettin...üzerine kırağı düşmüş beyaz bir gül kadar taze... bir o kadar kusursuz...
Anladım ki, Haziran'da sevmek yaman...
Yarim Haziran..!

***

Ocaklar kurdum sıcacık... Aşım, eşim, işim oldu katıksız, riyasız... Oğullar ve gecikmiş heyecanlar verdin bana...
Gidemediğimiz uzak denizleri çocuklarımıza isim yaptık... onlar yüzsün diye yüzemediklerimizi...
Geride kırık dökük onlarca Haziran bırakarak karşıladık yarınları... Ve sen bağışladın hatalarımı yılsonu bilançolarında... Sorguda ele vermedin beni... Tanıyamadılar kimlik tesbitinde bedenimi, kalbimi...
Kimbilir kaç sırrı sakladın... kaçını ele verdin... o gecikmiş hesaplaşmalarda...
Sen ilkyazdan alıp güze açarken kapılarını... ben yazın sarhoşluğundan sonbahar serinliğinde aydım.
Seni beklerken kendime vardım.
Yadsıyamam: Sevildim ve sevdim çoğu.. zaman...
Müsebbibi sensin... Yarim Haziran...!

***

Kalbim büyüse de büyümedi içimdeki çocuk..
ama zamanla olgunlaştı Haziranlarım
Yeni gelenler sonbahara daha yakın şimdi...
Eski mektuplar ve sepya renkli fotoğraflarla dolu bir albümde hayatım... Haziran doğumlu...
Kulağımda bir şiir Hasan Hüseyin'den artakalan:
'"Sokaktayım/gece leylak ve tomurcuk kokuyor/yaralı bir şahin olmuş yüreğimi uy anam anam.../Haziran'da ölmek zor"...
Lakin doğmak da zor Haziran'da...
Yaz kapıyı çalsa da;
biliyoruz sonu hazan...
Yine de seviyorum seni...
Yarim Haziran..!
terörist başı apoyla röpörtaj yapan, röpörtaji yayinlayarak onun propagandasini yapan gazeteci.
AŞAĞIDAKi YAZIYLA BENi BENDEN ALMIŞ VE MUTLU BiR EVLiLiĞiN NE KADAR YÜCE BiR ŞEY OLDUĞUNU ANLATAN VE BENCE YENi EVLENECEKLERiN BU YAZISINI MUTLAKA OKUMALARI GEREKTiĞiNE iNANDIĞIM YAZAR

Evlilik, inanmadigim halde içerisinde 17 seneyi

bitirdigim bir kurum benim için..

17 senede (abartmiyorum) 40 çift arkadasimin son

verdigi kurum ayni zamanda da...

Evliligimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide

kuruma inanmamaktan geçiyor.

Evliligi toplumun dayattigi sekilde

yasamamaktan...

Nedir bu dayatmalar?

Erkegin muhakkak kadindan yasça büyük olmasi, egitim

seviyesinin erkegin lehine yada en azindan esit

olmasi



bunlarin sadece ikisi...

Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük

olmali ki, kadina "hot" dediginde oturmali kadin...



Yada yumusatiyorlar; efendim kadin erkekten önce

çöktügü için (hani dogum felan) küçük olmaliymis

yasi...

Egitimde de böyle.. Kadinin çok okumusu bilmis

olurmus, evde kalmakmis layiki....

ESiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne "hot" dememe gerek kaldi

17 senede, ne de benden önce çöktü...



Yillar içinde ben yaslandikça o gençlesti, "oo

Can bey kapmisiniz çitiri" esprilerine muhattap

dahi oldum.

ESiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede

bitirdim..



Ne o bana bilmislik tasladi, ne ben ona ezik

baktim...

Kulaga gelen müzik tekse de, onu olusturan notalar

farklidir der Halil Cibran...

Bunu unutmadik biz. Ben konusurken o dinledi,

Ben dinlerken o konustu 17 sene.



O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklisin

bitanem..." dedik,



öfke bitip firtina duruldugunda "ama bi de böyle

düsün" de dedik fikrimizi savunurken.



Farkli insanlar olarak görmedik birbirimizi,

ayni amaç için savasan neferlerdik bu hayatta...

Asla bilmedik ne kadar para kazandigimizi, ortak

cüzdanimizdan gerektigi kadar aldik..



Ne kadar çalarsa çalsin masanin üstünde telefon,

kim bu saatte arayan karsi cins diye sorgulamadik da

ama...

Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"... Ve

güvenin ardina saklanmis bir "saygi" vardi daima...

Ne kavgalar, ne badireler atlattik 17 senede...



Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi

sütliman yasayacaktik...



Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez

odamin disinda yattim bi gece, misafir odasinda...

Gece yarisi kapi açildi, esim "ne yapiyosun burda?"

diye sordu kapinin esiginden,

"uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle...

Gitti, gelmesi 1 dakikasini almisti elinde

yastikla... "kay yana" dedi daracik yatakta.

"ne yapiyosun?" dedigimde "benim yerim senin yanin,

sen gelmezsen ben gelirim" dedi...

Anladim ki o gece, en uzun kavgamiz yat saatine

kadar sürecek...

Ve bence dogrusu da bu...

Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde

kavga ettik, yatak odamiz haric..



Kirsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin

tutmadik birbirimize...

Toplum kurallariyla oynasaydik bu oyunu belki de 41

inci çift olacaktik o listede...



Ama oyunun kurallarini biz koyduk... Nede olsa

bizim oyunumuzdu, oynanan...

Evlilik; hesapsiz içine dalinmasi gereken bir oyun

bence...

Topluma kulaklarini tikayarak hemde... Ne benim, ne

de bizim sözlerimizle...

Sadece gönlünüzden geçtigince...

Dedigi gibi Ataol Behramoglu' nun;

"...Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var: Yasadin

mi büyük yasayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene

karisircasina. Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata

sunulmus bir armagandir.

Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana..."

ÖNEMLi NOT: BU YAZI CAN DÜNDAR'A AiT DEĞiLMiŞ. http://www.candundar.com adresinden sahte yazılar kısmından öğrenebilirmişiz. (alperizm'e teşekkürler)

ama harbiden kim yazmışsa güzel yazmış

(bkz: bu yazı kime ait)
bir adam ki güzelliğe dair...
okuduktan sonra haziranlarımı anlamlandırmak için aşık olmalıyım dedirten tadından yenmeyen Yarim Haziran adlı kitabın yazarı.
(Malum "uzun süre uçuruma bakarsan, uçurum da senin içine bakar)*
(... ne gözümü alabildim, ne göze alabildim...)* *
küçükken bir kadının silüetine aşık olduğunu,her gece pencereden kendisini izlediğini ve tanıştıklarında geçirdikleri bir ayın hayatının en kötü bir ayı olduğunu söyleyen müthiş yazar.
bunaldıysanız haberlerin aleladeliğinden, sıkıldıysanız şarkıcı dedikodularından, futbol­cu fıkralarından, lotaryayla köşe dönme he­saplarından, bıktıysanız ekranların, sayfaların işportacı ağızlarından gelin, siz de şiire sığı­nın diyen usta yazar,şair.
hunlardan, göktürlerden, "almanlar yenildi diye bizde yenilmiş sayıldık "lardan bahseden, osmanlının gereksiz bilgileriyle gençliğin beynini dolduran gereksiz tarih yerine, kitaplarıyla yakın tarihimize ışık tutan ve bu ülkede yaşayan her insanın kitaplarını okuması gereken (özellikle "ergenekon/devlet içinde devlet" adlı kitabı) yerli yazar.
milliyet gazetesinin anlatım dili en iyi yazarı..