bugün

en güzel, en ho$ anımdır, hiç unutmadığım $eydir bu.

babam öğretmendi. yaz tatilinde memleketimize dönerdik ailecek. karde$imle ben de mutlaka karnelerimizi alırdık yanımıza. 5'ler takdirler, aferinler falan..

bi kaç gün sonra babam arkada$larını da görmek için kahvehaneye takılmaya ba$lardı. ben de yanında giderdim nedense. babamla dörtlenmi$ gurup delicesine oyunlar oynardı. okey, batak, tavla falan. okey'le tavlayı biliyordum gerçi o zamanlardan ama oynadıkları bir $eyin de batak olduğunu büyüyünce öğrenecektim.

onlar oyunlarını oynarken ben de çevreyi inceler, konuşulanları dinler, çaycıya seslenen ilk ki$iden de değişen çaycının ismini öğrenirdim ki az sonra yanına gidip bir $ey istemek zorunda kaldığımda ona ismiyle hitap edebileyim. kar$ımdakine "abi" demektense "süleyman abi" demeyi daha ho$ bulurdum. bazen de oynadıkları oyunu çözmeye çalışırdım babamların. ama anlamazdık pek. babam öğretmen olduğu için genelde yazma i$ini ona verirlerdi. ben de onun yanında oturduğum için kağıt kalemle oynardım bazen de. ve sonunda çaycıya seslenilirdi bizim masadan da.

***

-buyrun abi

+bize 4 çay. murat oğlum sen ne istiyosun?

""boyum küçü olsa da bir değerim vardı""

-+gazoz içcem ben

-hemen abi!

***

çaycının elinde ismini hala bilmediğim o yuvarlak, metal ve otrada birleşip tutma yeri olan üç bacaklı tepsi ile masamıza doğru geli$ini ilk ben farkederdim. çaycı abi çayları verdikden sonra benim gazozumu da önüme koyardı. ama bardak falan yok, direk $i$eden içeceksin. zaten bardak arayan mı var?

bundan sonrası dediğim gibi benim çocukluğumun en güzel anlarıydı belki de. bir de bu gazoz sade gazoz ha! öyle portakallı falan değil. meyveli soda zaten yok o zamanlar. sade gazoz! üstüne tanımam.

***

artık yaz tatilinde köye gitmek istemiyor ne annem ne babam. koskoca adamlar bir kaç dönüm tarlayı payla$amıyorlar çünkü. ben gidiyorum gerçi amcamlara. ama artık baba kahvehanede oyun oynarken yaninda gazoz icmek diye bir $ey yok benim hayatımda. tenefüslerde meyve suyu-tost, cafelerde nescafe, evde süt, kahvaltıda çay falan içtiğim şeyler. ara sıra da olsa hatırlıyorum ama sade gazozu, cafelerde istiyorum. ama onlar yanında bardak getiriyorlar, hiç ho$lanmıyorum. istemiyorum ben bardak falan. zaten bardaksız içsem de babam yanımda bana aldırmadan oyun oynamadıkça o gazoz zevk vermiyor. cafedeki elemanlara kimse ismiyle de hitap etmiyor.

***

-bakar mısınız?

""hep sahte saygılar, sahte gülümsemeler""

+buyrun efendim!

""iki dakikada efendi oluyorsunuz artık. önceden ömrünüzü vermeniz gerekirdi belki de""

-iki nescafe alabilir miyiz? biri sütlü.

""sade gazozu ne isteyen var ne içen artık""

+tabi efendim

***

bizim çaycımız bütün kahvehanedekilerin isimlerini bilir ve asla ismini yine unuttuğum o üstüne ne istediyseniz çizgi halinde yazılan küçük kağıtlardan kullanmazdı. güven vardı bi kere.

***

""yıkılan öderdi hesabı""

-sülüman ne bizim borç?

+ ne vardı abi sizin?

""güven vardı""

-yedi çay, iki sade gazoz

""ben vardım sade gazoz içen""

+iki beşyüz abi..

***

-baba $imdi ne yapcaz?

""merak vardı bende""

+eve gidelim oğlum, yemeği hazırlamı$tır annen.

""annemin yemekleri vardı, sıcacık""

-yaa, yemek istemiyom ben, kavede bi tost yeseydim ke$ke.

""dürüm+ayran 1750'ciler yoktu. kahvede sucuklu tost vardı, süleyman abinin kirli elleriyle yaptığı""

***

ya $imdi???
ömür boyu hatırlanıp burnu sızlatacak, boğaza düğümler atacak hadisedir. çok şey verilebilir o ana dönebilmek için. zira baba arkadaşlarının yanında mutludur, sen babanın yanında huzurlusundur. ve artık bu hiç mümkün değildir.
tek gazozla kalınmacak durumdur.

annenin yeter artık içmesin o asitli şeyi müdahalesi yoktur.

kucaktan kucağa masadan masaya dolaşıp ısmarlanan sıvıları afiyetle tüketme durumudur.

tek dikkat edilmesi gereken, bu çocuğun omuza oturtulmaması gereğidir.

içilen onca şey bir süre sonra çıkacak ne de olsa.

altı üstü küçücük bir çocuktur ve altına kaçırması çok kınanmaz.

sadece yıllarca anlatılır. hele de omuzuna işediği vali ise hiç unutulmaz. * *
sürekli burnundaki kabarcıklı sümüğü çekip durması bu çocuğa daha bir sevimlilik katar ve insanda ağlamakla gülemek arası garip bir sıcaklık duygusu verir.. gazoz sadece gazoz değildir o çocuk için..
(bkz: futbolcu kartı biriktirmek)
yanı sıra şöyle olayların da gerçekleştiği durumdur;

etrafta simitçi varsa, simitçi kesilmeye başlanır. baba o bakışlardan çocuğunun canının simit çektiğini anlar ve gazozun yanına birde simit söylenir. off değmeyin keyfine..
Yeni versiyon

'' (bkz: Çocuk bilgisayar oynarken babanın yanda çay içmesi)''
kışın menüde sıcak oralet olurdu bol şekerli, babanın eline bakılır, anlamak için suratına bakılır, kazanması istenirdi, yenildiğinde dalga geçen amcalara içten içe kızılır fakat ses çıkartılamazdı.
(bkz: yakışıklıya oralet ver)
kahve alışkanlığı olmayan bir baba'nın oğlu iseniz bu tür bir anınız hiçbir zaman olmaz, ama başka hatıralar vardır baba ile birlikte yapılan ve sizin oğlunuzla hiçbir zaman yapamayacağınız yapsanız bile zamanın/dünyanın değişen zevkleri ile birlikte çocuğunuzun onlardan hiçbir zevk almayacağı hatıralar, anılar hatırlandıkça insanın içini burkan detaylar...

belki de, hatırlayacak çok hatıranız yoktur babanız size ömrünüz boyunca unutamayacağınız bir hatıra bırakmamış olabilir bunun nedeninide çocukken değil de insan büyüyüp hayat mücadelesine atıldığı zaman çok iyi anlıyor...

bir hatıra/anı bırakamayacak kadar bile kötü durumda olması ailenin hiçbir zaman unutulmayacak bir acı olarak da kalabiliyor...
eski bir anıdır ve küçük bünyelerin adam yerine konmasıdır. hey gidi günler dedirtir.
yancılığın kana girmeye başladığı çağlardır. ilerleyen dönemde bu durum otlakçılık, beleşçilik olarak kendini gösterecektir.
eskiden babam kahvehane işletirdi , o yüzden sürekli oyun oynardı bende yanında gazoz içerdim , uludağ gazoz vardı o zaman hâlâ varmı bilmiyorum ama o gazozun üstüne gazoz tanımam , onun verdiği tadı zevki şimdiki gazozların hiçbiri vermiyor , belki babamın yanımda olmamasından , belki de babamın deyimiyle " eşşek kadar olmam ".
bazen kahvedeki çeşit çeşit insanı gören çocuğun, insanlar hakkında, yaşadıkları hakkında aptalca da olsa garip tespitlerde bulunup mutlu olmasını sağlayan eylem. şöyle ki;

babam ne tavla biliyor ne batak, oyun oynamak için de kahvehanelere gitmiyordu köydeyken lakin benzeri olayı şu şekilde yaşıyordum ben hep, babam ihracat yapıyor ben kendimi bildim bileli, sebze ve meyve üzerine o yüzden kiraz mevsimi başka yerde, nar mevsimi başka bir yerde, üzüm mevsimi başka bir yerde oluyorduk hep. okula başlamadan önceki dönemlerde yapışırdım babama şehir şehir gezerdim. şanslıydım vesselam. pansiyonlarda yatıp kalkıyorduk hep. hatta üzüm mevsimi uzun sürdüğü için yazın denizlide karahayıtta kaldığımız pansiyonun sahibi ile akraba gibi olmuştuk. hala her sene görüşüyoruz. orda liseli bir abim vardı, şimdi adıyaman da öğretmen. her neyse, bizim pederin işi güzel, ama çileli taraflarıda var. nedenini bilmiyorum ama bu tarım sektörü işe gece 3 te başlıyor, yani bildiğin 03:00 sularında. artık ürünlerle ilgilimidir başka bişeyle mi bilemiyorum, sevmiyorum ama bu işin raconunu. babamla yanlız gittiğimizden şehirlere, pansiyonda beni bırakmıyor kaldırıp götürürüyordu gittiği yerlere, o bağları geziyor, ürünlerle ilgili hesaplamalar yapıyordu ben toprakla oyun oynuyordum.

vel hasıl, kahvaltı vaktimiz gelince, köyün tek kahvehanesine gider, babam ekmeğinin arasına peynir sıkarken bende fırından henüz gelmiş tazecik, çıtırcık simitimi yer, gazozumu alırdım hep. denizli'nin sarayköy kasabasına üzüm almak için erken bir saatte gitmiştik yine bir gün. her zamanki gibi bir kaç bağ dolaştık sonra kasabanın merkezinde bir kahvehaneye girdik. babamın morali bozuktu, bişey yemedi, demli bir çay istedi. ben yine simitimi ve gazozumu aldım. gazoz ama, denizlinin zafer gazozu bu, başka gazozlara benzemez. hani sensun içersin limon tadı gelir, 7up içersin köpük yutuyormuşsun gibi olur ya, zafer gazozunda olmuyor işte öyle. meyve aromalı desen değil, demesen hiç değil. ayrı bir tadı vardır, böyle anlatılmaz yaşanır cinsten.

ben gazozumu içerken babam işi ters gidince sayıp sövmeye başlardı, morali bozukken ben konuşmak istemezdim hiç onla hep bi köşede otururdum suspus. köydeki çiftçilerle muhabbet ederdi, çiftçilerde zor durumdaydı hatırlıyorum, çok zor şartlar altında çalışıp az kazanıyorlardı. onların da dertleri büyüktü yani. ben dinlerdim dinlerdim, hiç birşey çıkartamazdım konuştuklarından, yok gibiydim zaten kimse sormazdı bu kim diye de. babamla yaş farkı da çok aramızda, bazen çıkıyordu hacı amca bu senin torun mu diyenler, gülüp geçiyordum.

sonra düşünürdüm hep, daha güneş bile doğmamışken insanlar niye aileleriyle değilde, gelmişler burda sağa sola sövüyorlar diye, anlamazdım bir türlü simitin neden gece 3 te çıktığını. iş kokusu olurdu hep o kahvehanelerde, sigara kokusuyla birlikte. herkez iş yapmak zorundaydı, geçinmek zorundaydı, o kahvehanelerde malını satabilcek birini bulmak zorundaydı, ya da kendini kurtarabilcek fiyata mal alabilecek birini bulmalıydı.

sonra çözümü bulduğumu düşünürdüm. gazoz. hiç kimse gazoz içmiyor ondan böyle herkez mutsuz, ölsün bunlar, derdim. gazoz içmeden yaşanır mı be derdim, hemde beyaz gazoz. zafer gazozu. sorunun hayatla, işle, zorluklarla alakalı olmadığını, gazozdan kaynaklandığını anlardım. sonra dünyayı kurtaracak bişi bulmuşum gibi salak salak gülerdim. çocukluk işte..
kış aylarında masadaki büyüklere çay küçüğe oralet ikram edildiği durumdur.
sadece erkek çocuklarının vakıf olduğu bir durum değildir.en azından benim için öyle.
babayla 15 tatilde yaşanan nadide güzel anlardan biridir bu an.seni gezmeye götüreyim der heveslenirsiniz en güzel kıyafetlerden biri giyilir palto ve atkı ,atkıhiç hoşunuza gitmez arabaya biner binmez cebe sıkıştırırsınız atkıyı. kahveye yakın bir yerde inilir tutulur babanın elinden, kahvenin dik merdivenlerinden inerken daha bi sıkılır o el. hoş geldin beş gittinden sonra oyuna başlanır baba kağıt oynamayı sever oysa hep okey oynasın istersiniz taşları şakırdatsın. zaman sonra sipariş zamanı gelir
-ercan bize iki çay, bir kuşburnu asya ne içiyosun
-"gozuz içiyim mi" (gözler fal taşı gibi açılır)
-biraz öksürüyorsun ama
-anneme söylemem
-iç bakalım..bir tanede gazoz ama dışarıdan ver dolaptan olmasın
zaman geçer ilk gazoz biter kahvehane sahibinin kızıyla oyuna dalarsınız ama aklınız hep orda kalır "keşke babam şakırdatan şeyden oynasa".terlersiniz palto falan atılmıştır ikinci gazoz zamanıda gelmiştir zaten masaya gidilir.
-baba "bi gozuz daha içiyim mi dudaklarım yapıştı *
-iç ama son
-tamam
ikinci gazoz da içilir sonra eve dönülür yine o eli sıkı sıkı tutarak.
eve dönülür o babanın nasıl bir insan haline geleceği düşünülmeden içinizdeki kocaman sevgiyle.