bugün
- özgür özel10
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar13
- sözlük erkeğinden damat olmaz27
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı19
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız12
- fatih terim'in yuhalanması16
- suriyeliler suriye'ye dönsün14
- düşün ki o bunu okuyor13
- icardi190520
- ayça tilki11
- memesi küçük olmak14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge37
- alkole başlayacaklara tavsiyeler8
- adolf hitler9
- anın görüntüsü9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel25
- nazar değdi sözlük12
- çabuk vazgeçen insan8
- hamas bir terör örgütüdür23
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- icardi1905 silik olsun kampanyası18
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır22
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- sabah aç karnına içilen bira12
- alınan en güzel iltifat14
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- icardiyi tokat manyağı yapmak9
bazen kahvedeki çeşit çeşit insanı gören çocuğun, insanlar hakkında, yaşadıkları hakkında aptalca da olsa garip tespitlerde bulunup mutlu olmasını sağlayan eylem. şöyle ki;
babam ne tavla biliyor ne batak, oyun oynamak için de kahvehanelere gitmiyordu köydeyken lakin benzeri olayı şu şekilde yaşıyordum ben hep, babam ihracat yapıyor ben kendimi bildim bileli, sebze ve meyve üzerine o yüzden kiraz mevsimi başka yerde, nar mevsimi başka bir yerde, üzüm mevsimi başka bir yerde oluyorduk hep. okula başlamadan önceki dönemlerde yapışırdım babama şehir şehir gezerdim. şanslıydım vesselam. pansiyonlarda yatıp kalkıyorduk hep. hatta üzüm mevsimi uzun sürdüğü için yazın denizlide karahayıtta kaldığımız pansiyonun sahibi ile akraba gibi olmuştuk. hala her sene görüşüyoruz. orda liseli bir abim vardı, şimdi adıyaman da öğretmen. her neyse, bizim pederin işi güzel, ama çileli taraflarıda var. nedenini bilmiyorum ama bu tarım sektörü işe gece 3 te başlıyor, yani bildiğin 03:00 sularında. artık ürünlerle ilgilimidir başka bişeyle mi bilemiyorum, sevmiyorum ama bu işin raconunu. babamla yanlız gittiğimizden şehirlere, pansiyonda beni bırakmıyor kaldırıp götürürüyordu gittiği yerlere, o bağları geziyor, ürünlerle ilgili hesaplamalar yapıyordu ben toprakla oyun oynuyordum.
vel hasıl, kahvaltı vaktimiz gelince, köyün tek kahvehanesine gider, babam ekmeğinin arasına peynir sıkarken bende fırından henüz gelmiş tazecik, çıtırcık simitimi yer, gazozumu alırdım hep. denizli'nin sarayköy kasabasına üzüm almak için erken bir saatte gitmiştik yine bir gün. her zamanki gibi bir kaç bağ dolaştık sonra kasabanın merkezinde bir kahvehaneye girdik. babamın morali bozuktu, bişey yemedi, demli bir çay istedi. ben yine simitimi ve gazozumu aldım. gazoz ama, denizlinin zafer gazozu bu, başka gazozlara benzemez. hani sensun içersin limon tadı gelir, 7up içersin köpük yutuyormuşsun gibi olur ya, zafer gazozunda olmuyor işte öyle. meyve aromalı desen değil, demesen hiç değil. ayrı bir tadı vardır, böyle anlatılmaz yaşanır cinsten.
ben gazozumu içerken babam işi ters gidince sayıp sövmeye başlardı, morali bozukken ben konuşmak istemezdim hiç onla hep bi köşede otururdum suspus. köydeki çiftçilerle muhabbet ederdi, çiftçilerde zor durumdaydı hatırlıyorum, çok zor şartlar altında çalışıp az kazanıyorlardı. onların da dertleri büyüktü yani. ben dinlerdim dinlerdim, hiç birşey çıkartamazdım konuştuklarından, yok gibiydim zaten kimse sormazdı bu kim diye de. babamla yaş farkı da çok aramızda, bazen çıkıyordu hacı amca bu senin torun mu diyenler, gülüp geçiyordum.
sonra düşünürdüm hep, daha güneş bile doğmamışken insanlar niye aileleriyle değilde, gelmişler burda sağa sola sövüyorlar diye, anlamazdım bir türlü simitin neden gece 3 te çıktığını. iş kokusu olurdu hep o kahvehanelerde, sigara kokusuyla birlikte. herkez iş yapmak zorundaydı, geçinmek zorundaydı, o kahvehanelerde malını satabilcek birini bulmak zorundaydı, ya da kendini kurtarabilcek fiyata mal alabilecek birini bulmalıydı.
sonra çözümü bulduğumu düşünürdüm. gazoz. hiç kimse gazoz içmiyor ondan böyle herkez mutsuz, ölsün bunlar, derdim. gazoz içmeden yaşanır mı be derdim, hemde beyaz gazoz. zafer gazozu. sorunun hayatla, işle, zorluklarla alakalı olmadığını, gazozdan kaynaklandığını anlardım. sonra dünyayı kurtaracak bişi bulmuşum gibi salak salak gülerdim. çocukluk işte..
babam ne tavla biliyor ne batak, oyun oynamak için de kahvehanelere gitmiyordu köydeyken lakin benzeri olayı şu şekilde yaşıyordum ben hep, babam ihracat yapıyor ben kendimi bildim bileli, sebze ve meyve üzerine o yüzden kiraz mevsimi başka yerde, nar mevsimi başka bir yerde, üzüm mevsimi başka bir yerde oluyorduk hep. okula başlamadan önceki dönemlerde yapışırdım babama şehir şehir gezerdim. şanslıydım vesselam. pansiyonlarda yatıp kalkıyorduk hep. hatta üzüm mevsimi uzun sürdüğü için yazın denizlide karahayıtta kaldığımız pansiyonun sahibi ile akraba gibi olmuştuk. hala her sene görüşüyoruz. orda liseli bir abim vardı, şimdi adıyaman da öğretmen. her neyse, bizim pederin işi güzel, ama çileli taraflarıda var. nedenini bilmiyorum ama bu tarım sektörü işe gece 3 te başlıyor, yani bildiğin 03:00 sularında. artık ürünlerle ilgilimidir başka bişeyle mi bilemiyorum, sevmiyorum ama bu işin raconunu. babamla yanlız gittiğimizden şehirlere, pansiyonda beni bırakmıyor kaldırıp götürürüyordu gittiği yerlere, o bağları geziyor, ürünlerle ilgili hesaplamalar yapıyordu ben toprakla oyun oynuyordum.
vel hasıl, kahvaltı vaktimiz gelince, köyün tek kahvehanesine gider, babam ekmeğinin arasına peynir sıkarken bende fırından henüz gelmiş tazecik, çıtırcık simitimi yer, gazozumu alırdım hep. denizli'nin sarayköy kasabasına üzüm almak için erken bir saatte gitmiştik yine bir gün. her zamanki gibi bir kaç bağ dolaştık sonra kasabanın merkezinde bir kahvehaneye girdik. babamın morali bozuktu, bişey yemedi, demli bir çay istedi. ben yine simitimi ve gazozumu aldım. gazoz ama, denizlinin zafer gazozu bu, başka gazozlara benzemez. hani sensun içersin limon tadı gelir, 7up içersin köpük yutuyormuşsun gibi olur ya, zafer gazozunda olmuyor işte öyle. meyve aromalı desen değil, demesen hiç değil. ayrı bir tadı vardır, böyle anlatılmaz yaşanır cinsten.
ben gazozumu içerken babam işi ters gidince sayıp sövmeye başlardı, morali bozukken ben konuşmak istemezdim hiç onla hep bi köşede otururdum suspus. köydeki çiftçilerle muhabbet ederdi, çiftçilerde zor durumdaydı hatırlıyorum, çok zor şartlar altında çalışıp az kazanıyorlardı. onların da dertleri büyüktü yani. ben dinlerdim dinlerdim, hiç birşey çıkartamazdım konuştuklarından, yok gibiydim zaten kimse sormazdı bu kim diye de. babamla yaş farkı da çok aramızda, bazen çıkıyordu hacı amca bu senin torun mu diyenler, gülüp geçiyordum.
sonra düşünürdüm hep, daha güneş bile doğmamışken insanlar niye aileleriyle değilde, gelmişler burda sağa sola sövüyorlar diye, anlamazdım bir türlü simitin neden gece 3 te çıktığını. iş kokusu olurdu hep o kahvehanelerde, sigara kokusuyla birlikte. herkez iş yapmak zorundaydı, geçinmek zorundaydı, o kahvehanelerde malını satabilcek birini bulmak zorundaydı, ya da kendini kurtarabilcek fiyata mal alabilecek birini bulmalıydı.
sonra çözümü bulduğumu düşünürdüm. gazoz. hiç kimse gazoz içmiyor ondan böyle herkez mutsuz, ölsün bunlar, derdim. gazoz içmeden yaşanır mı be derdim, hemde beyaz gazoz. zafer gazozu. sorunun hayatla, işle, zorluklarla alakalı olmadığını, gazozdan kaynaklandığını anlardım. sonra dünyayı kurtaracak bişi bulmuşum gibi salak salak gülerdim. çocukluk işte..
güncel Önemli Başlıklar