bugün

çok ilginçtir esasen. kainattan bile öncesinden; ezelden beridir yani! var olan bir varlık olarak allahın, önce kullarını yaratıp ardından gece gündüz önümde diz çökün demesi tuhaf değil midir? diyelim ki diz çökmüyoruz ama iyi bir insanız ailemize karşı çevremizdekilere karşı dürüst ve samimi bir tavır içindeyiz bu neden yetmiyor? neden illa da ibadet et varlığımı kabul et deniyor. ve bütün dinlerde de bu böyledir. budizm bile "insan icadı" bir din olduğu halde ibadete ayrı bir değer ve önem veriyor. anlamak istiyorum inanın! doğru dürüst cümleler kuralım lütfen, laik-antilaik salaklığı içinde değilim.
bize sunduğu bu güzellikleri bedavadan yaşamayalım, bize bahşedilen bu nimetlere şükredelim diyerekten istemiştir ibadet etmemizi.

mesela sen bir işverensin. birisini işe aldın ve de çalıştırıyosun. Fakat o adam aksine çalışmıyor tüm gün ense yapıyor. Sen bu adama kalkıpta para verir misin hergün ? hakkını vermesi lazım değil mi o paranın.
işte insan da şükretmeli bize verilen nimetlere. allah bunun için bahşetmiştir tüm dünya güzelliklerini, ona şükredelim diye.
'önemli olan kalptir, kalp temizse o yeter' deriz eğer ibadet etmiyor ancak inanıyorsak. ailemize karşı çevremizdekilere karşı dürüst ve samimi bir tavır içinde bulunmanın da bir çeşit ibadet olduğu gerçeğinin yanında yaratıcıya yapılan ibadet bir şükür niteliğindedir. yaratıcı adına empati kurmak kesinlikle bizim haddimiz değildir ancak bunu yine de düşünsek, yani biz birşeyler yaratabilsek onun bize yakınlık göstermesini ummaz mıyız? eğer bunu beklemezsek, onu başka bir gezegene göndermek sadece göndermiş olmak için neden yaratalım ki?
tanrının yaratmış olduğu cennet ödülünü elde edebilmek için tanrının emirlerini, kurallarını yerine getirmemiz gerekir. iyi bir insan olarak zaten halk içinde ödülümüzü halkın kurallarına göre alırız. örneğin iyi anılırız, güvenilir bir insan olma sıfatıyla aranan kişi haline geliriz. ama tanrının ödülüne layık olabilmek için tanrının emirlerini yerine getirmeliyizdir. tanrı onun ödülünü alabilecek olanlarla alamayacak olanları ayırt edebilmek için (kendisi zaten biliyor da cehenneme gönderilen kullar beni niye cehenneme gönderiyorsun diye sorarlarsa onlara gözleriyle görüp inanabilecekleri kanıt sunmak) ibadeti şart koşmuştur. en azından insanın anlayabileği kadarı budur. bunun dışında ibadetlerin insanın fiziki ve ruhi sağlığı, halk arasındaki birlik beraberlik ve dayanışma olguları üzerindeki olumlu etkileri de saymakla bitirilebilecek gibi değildir.
sadece kendisine tapınsınlar diye günah kabiliyeti olmayan melekler yaratmış bi varlığın benzer icraatıdır işte. bugün olgun bi insan elini bile öptürmezken tanrı kendisine tapınmayı şart koşar. bu megalomani ise zaten bu fikirle büyütüldükleri için günümüz dindarlarının gözüne pek batmaz.
ancak aradan birkaç süperzeka insan çıkar ve din ile ibadet konusunun eksiklerini yakalamayı başarır. kutluyoruz.
(bkz: bilgi sahibi olmadan yorum yapmak)
melekler dahi mertebece insandan yani eşref_ül mahlükattan daha düşük seviyedelerdir. eğer bir kul cenneti hakettiyse cennette insana hizmet edecek olan yine meleklerdir. onların yaratıcıya ibadet etmeleri ise, ki insanlar görmeden etmeye çalışıyorsa onların yaratıcıyı görmelerine rağmen ibadet etmemeleri çelişki olurdu,gayet normaldir. bu ayrıntı ise zaten bunun reddi ile büyütüldükleri için günümüz insanlarının çoğunun gözünden kaçar.
çünkü ibadet insanı gerek maddi gerekse manevi olarak mükemmelliğe ulaştırma amaçlıdır. hangi ibadete bakarsanız bakın bu açılımı görürsünüz, namaz ibadeti nefsin terbiyesi, kuran okuma, allah'a secde ederek kibrini öldürme, camide toplanarak toplum olma bilincini ve hoşgörüsünü geliştirme, günü düzene sokma, insanı günahtan arınma gibi yüzlerce fayda sağlıyor. diğer yandan zekat gibi mükemmel bir ibadet var, toplumsal barışın ve gelir dağılımındaki adaletin büyük bir etkeni, oruç ibadeti hem vücudun şükrü hem de yine yardımlaşma gibi açılımları olan ibadetlerdir. bunlara azar azar değindik sadece. bakın mesela yoldaki bir taşı alıp yayaları ve şoförleri o taştan gelecek olan ufacık bir aksaklıktan korumak bile ibadettir.

asıl mesele, ibadetlere yüzeysel yaklaşmamakta biter. yoksa namazı; yat kalk, orucu; aç kal, haccı; taş at ve koş gibi görüyorsak burada bir sorun var demektir. ya bilgi eksikliğimiz var, ya nefsimiz/kibrimiz bizi iyice zorluyor ya da başka bir şey. selametle.
iste patronunun, evde haniminin sozunden cikmayan insan yakarisi. insanoglu hayatinin her evresinde birilerine sukur ve minnet borclu iken kendisini yaratana minnet duymasi neden bu kadar zor. annemiz bizi buyuttugu icin annelerin yeri ayridir, esimiz her eksigimizi kapattigi icin yeri ayridir, bu insanlarin her dedigi yapilir da neden yaraticinin emri tartisilir?

iyi insan olmak kendin icin yaptigin bir davranistir, hangi hirsizin, katilin huzurlu yasadigini iddia edebilirsin? iyi yasarsin cunku huzuru bulursun, iste sana bu huzuru bulmani saglayan gosterdigi yol ile allah u teala dir. hicbir kural ve din inanci olmadigini dusun, kim ugrasirdi iyi bir insan olmakla, namusla, durustlukle. "allah" diyen o kadar muslumanin kendine ve topluma o kadar eziyeti varken bir de inanmadigini dusun.

iyi bir muslumanin zaten iyi bir insan olmasi gerektiginden biri zaten seni digerine goturur. sadece gozunu yoldan ayirma ve saga sola sapma.
islam inancı açısından değerlendirirsek, samimiyet, iyi niyet, bunlar islam inancında ibadetin alternatifi değildir. bilakis, ibadet bunlarla desteklenmelidir, yani bunlar zaten ön koşuldur. öyle bir şeçme durumu söz konusu değildir.

islam inancında ibadetin yegane amacı allah rızasıdır. her ibadet allah rızası için yapılır. cennet veyahut ta cehennem kaygısı ile de yapılmaz. necip fazıl'ın o erler'de belirttiği gibi "ne cennet tasası, ne de cehennem, sadece allah'ın rızasındalar". islam inancında yapılan ibadet cennete gitmek için de yapılmaz yani. esasen allah rızasını kazanmak olan amaç ibadet yolu ile şükrederek gerçekleşir. ibadet şükürdür. verdiği her türlü nimete. her nimetin şükrüde farklıdır. paranın şükrü zekattır misal, hacdır. sağlığın şükrü namazdır belki. her nimetin işükrü ayrı hallerde yerine getirilir. öyle şükürler olsun lafı ile de şükredilmez.

onun haricinde faydaları konusu ise ibadetin amacı değildir ha keza. yani oruç zayıflamak için tutulmaz, sadece allah rızasını kazanmak için tutulur. namaz spor olması için kılınmaz. bunun gibi. ama faydaları vardır. tıbbın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan faydalarını görüyoruz. örneğin orucun sağlığa faydaları doktorların üzerinde uzlaştığı bir konudur. bunlar ise allah'ın hikmetidir. biz allah'ın bir ibadet istemekten muradının ne olduğunu bilemeyiz. sadece rızası için yaparız. ayakta hacet gidermenin prostata yol açması islamın ilk yıllarında bilinen bir gerçek değildi. ama o zmn sünnettir diye böyle yapılırdı. zamanla faydası açığa çıkmıştır. hasılı islami açıdan ibadetin yegane amacı allah rızasıdır, ama hiçbir ibadet hikmetsiz de değildir, her biri hikmetlerle donatılmıştır.

not: başlığın da soru şeklinde olması formata aykırı mıdır? bilemedim. sanki allah'ın ibadeti şart koşmasının nedenleri gibi olsa daha iyi olurdu.

edit: başlık düzeltilmiş. evvelden allah ibadeti neden şart koşar idi.
çünkü allah bizleri yaratmıştır ve minnet duymamız gerekir. bu duruma bir cevaptır ama doğru bir cevap değildir. elbette herkesin kendisine hayrı dokunan birilerine minnet duyması vefa göstermesi bir borç olarak görülebilir ama bunun dayatılması ve şart koşulması ayrı bir durumdur. kabul edelim ki allah tarafından yaratıldık. allah iyiliğin de kötülüğün de sahibi sıfatlara sahiptir. gerçekte bizim ibadet etmemize ihtiyacı yoktur. minnet duygusuyla o' na tapınmamız ancak bizim vefamızdan, kadir kıymet bilişimizden olabilir. ama allah' ın bana tapın diye buyurması; namaz kılmamızı, oruç tutmamızı, geceleri o' na dualar etmemizi, adına adaklar adamamızı, hacca gitmemizi v.b.. birçok ibadet biçimiyle tapınmamızı "emretmesi" anlaşılmazdır. allah için bu ibadeti bize şart koşan peygamberleri olsa daha anlaşılırdır aslında. peygamber der ki: "işte hepimizi yaratan tanrı bir ve tek olan allah' tır. bu müjdeye sahip çıkın! ve nefes almanızı sağlayan bu gücün karşısında diz çökün". ama öyle değil! bunu bizatihi allah' ın kendisi şart koşuyor. bana tapının diyor. işte bana işin bu kısmı anlaşılmaz geliyor. soru şudur: "ama neden?"
o yuzdendir. anlayana iste. gozu kor olmayan anlar.
(bkz: allah olan cevaplasın)
kanımca insan nın hayvan olmadıgını anlayabilmesi icin.
Güneşin ayçiçeklerinin yüzlerini kendisine döndürmesine benzeyen olay. (bkz: teşbihte hata olmaz)
ezikliğinin göstergesidir.
bahçenizi çiçeklerle donatma sanatıdır.
(bkz: islamiyetin tadı)
allahın ihtiyacının olmadığı ama kullarına emrettiği kurallardır. genel olarak bakıldığında insanın, ailenin huzurunu korumaya vesile olduğu görülür. kumarın, içkinin haram olması, abdest (temizlik), fakirlere yardım, kurban. v.s.
yine herşey insan içindir. sahip olduklarımıza bakınca kuldan istenen şeylerin çok az ama faydalı olduğunu görebiliriz.
allah ibadetten önce hak yol tebliğ etmiştir. işte güya bugun o yoldan giden alayı devlet millet her nasılsa dünyanın en geri ülkeleridir. o kadar petrole rağmen.

kapitalist amerika şinto japonlar hiristiyan avrupa taoist çin her nasıl oluyorsa alayından ilerdedir.

koca islam memleketlerinin dünya çapında 1 tek markası bile yoktur.
ne bilim ne teknik ne tıp ne sosyal hukuk ve adalet ne kültür ne ekonomi ne şehirleşme.

sanıyorum hak yolun tebliğine 1 gram bile saygı malesef yoktur islam ülkerinde ki her konuda geri kalmışlardır.

bu kadar başarısızlıkla yarın allahın huzuruna hangi yüzle çıkacaklardır tartışma konususdur.
ibadet, inanç bir ihtiyaçtır. ama bu konuda derine inilmesi gereken mesele insanın neden yaratıldığıdır. allah insanları kendisine kulluk etsinler diye yaratmışken neden ibadet etmemizi istiyor diye sorulması bile anlam kargaşası oluşturur aslında. kaldı ki insan bile yaptığı iyiliğe bir teşekkür beklerken, yaradan verdiği onca şey için ibadeti haketmez midir diye de açıklanabilir.