bugün

maç.

baros maçın başlarında resmen pes çalımı atmış. hani song'la olan pozisyon. düştü ve hakem faul vermedi ya o pozisyon işte.

faul ya da değil diyemiyorum bu açıdan ama o çalım hamlesi. hani "tık" diye bir hamlesi var ya orada baros'un, işte o pes çalımıdır arkadaş. pes'te o çalımı atıp yere düşerse bi' adam fauldür o pozisyon.

o değil de cimbom'un ilk golü alanzinyo'nun golünden 8 kat daha güzel arkadaş. arda'nın pası bi' kere zaten harika. rui costa'yı getiriyor hemen akıllara. baros'un vuruşu da geyet klas. crespo ya da ne bileyim henry'nin son vuruşları gibi tecrübe ve kalite kokuyor.

ha bir de, arda da 1 gol 1 asist; alanzinyo da. hadi bakalım...
trabzonsporlu taraftarın trabzonspor'un, bülent korkmaz ile yunus yıldırım'ın galatasaray'ın kazanmasını engellemek için ellerinden geleni artlarına koymadığı karşılaşmadır. sonuç olarak taraflar yenişememiştir.

trabzon'un rakibi ısırdığı anda trabzonspor taraftarı konfeti atar oyun soğur, trabzon'un hızı kesilir, 6. dakikada baros song tarafından indiriliyor, serbest vuruş artı kırmızı kart kararı gerekirken "devam" der hakem yunus yıldırım dönen topta gelişen atakla beraber pozisyon 7. dakikada golle sonuçlanır alanzinho mükemmel bir vuruşla azeri kardeşlerimizin deyimiyle hesabı açar. 20. dakikada alanzinho hakem yunus yıldırım'ın 3 metre önünde düşürülür ama yunus yıldırım önceki pozisyonun etkisinden kurtulamadığından "devam" der ve eyyamını yapmış olur. kaderin cilvesidir ki, o top da gider gol olur! trabzonspor bastırır ama golü bulamaz, 2. yarı başlar trabzonspor taraftarları trabzonspor galatasaray'ı boğarken abzürt şekilde oyunu soğuttular. neymiş 61. dakika şovuymuş, lan bi durun takım fırtına gibi, geliyor sağlı sollu, galatasaray defansı bunalmış, ne soğutuyorsun, ne galatasaray defansının nefes almasını sağlıyorsun? aldınız şovunuzun karşılığını oyun başlar başlamaz! yıllar önce bir fenerbahçe-galatasaray maçında fenerbahçe öndeyken ve saldırıyorken taraftarı meşale yakmış, yangın çıkmış, oyun soğumuş ve galatasaray 10 kişi olduğu halde beraberliği yakalamış ve maç öyle bitmişti. direkt o maç geldi aklıma. oyunun başlamasının akabinde de arda'nın golü geldi. bülent zaten kırılgan orta sahasını daha kırılgan yapıyor mehmet güven'i oyundan alıp, yerine kanat adamı hasan şaş'ı koyuyor. ardından baros'un ikinci sarı kartı isteyen tavırları ve bülent'ten müthiş hamle yaser yıldız! yaser beşiktaş'tayken şımarık tavırları sebebiyle gönderilmişti, kendisi hakkında akıllanırsa iyi topçu demiştim de ayıplanmıştım. attığı dirsek sarılıktır, kırmızılıktır ayrı mesele ha kırmızı bana göre ağırdı ama verene de "neden verdin arkadaş, doğradın" demem tabi bağımsız bakarsam zira direkt "şöyle vurayım ağzını burnunu dağıtayım" sertliğinde değildir bence ama elini kolunu öyle kullanmayacaksın arkadaş, elin oğlu çeker bayrağı attırır böyle. ha egemen'e kartı basamıyorsan arda'ya savurduğu tekmeye buna "afedersin hocam!" derim. arda mecburen çıktı bülent'ten yine müthiş hamle, serkan kurtuluş! sonra colman ve skor 2-2.

arda'ya atılan tekmeler ne menem bir düşmanlığın eseri ulan 15 gün sonra onun ayaklarına ihtiyacımız var bre densizler. size arda'yı bırakın oynasın istediği gibi demiyoruz ama insaflı olun nizami davranın be. içim acıdı lan o deliği görünce. egemen'in dize savurduğu tekme ne kadar iyi niyetliydi?

bülent sen nasıl oyun okuyorsun? lincoln'ü oyuna nasıl almazsın? senin orta sahan zaten düşmüş, 10 kişi de kalmışsın top tutacak, top saklayacak adama ihtiyacın varken kanat oyuncularını alıyorsun oyuna! lincoln'e gövde gösterisi yapacaksan hiç alma kadroya? bak geçen sene kalli beşiktaş maçında kadro dışı bıraktı? resmen tercihlerinle skora etki ettin.

yunus yıldırım maçın başından sonuna rezalet maç yönetti. verdiği, vermediği kartlarla, verdiği vermediği faul kararlarıyla skora da etki etti, sinirlere de. küçük maçların, orta düzey hakemi olmaya "varım" dedi. fifa kokartlı hakemimiz böyleyse varın gerisini siz düşünün. şu maçı bir uefa, bir şampiyonlar ligi farz edin yunus yıldırım bir daha maç yüzü göremez ama yunus'a fifa kokartını takarlar burada!

sonuç olarak ne trabzonsporlu taraftarların isteği trabzon mağlubiyeti geldi, ne de yunus yıldırım ve bülent korkmaz'ın isteği galatasaray mağlubiyeti geldi. sonuç ise en azından galatasaray ve trabzon ile mesafeyi koruyan fenerbahçe ile 2'şer puan farkı açan beşiktaş-sivas ikilisini sevindirdi.
bir küvette uyanan böbreği çalınmş insanın feryadı gibi; canı aslında yanmamış bir oyuncunun yerlere atıp debelendiği * tarihteki ilk maçtır. rakibi kart görsün diye yerlerde yuvarlanıp, saha kenarında dizine ilahi fısfıs sıkılınca pantere dönüşen başka hiçbir futbolcu yoktur zaten.

sorun bu değil; bunu senin tarafındakiler yaptığında göbeğini kaşıyan adam olmak. emre belözoğlu nun her defasında ayağının kırıldığını sanıp rakibi kart gördükten sonra fırtına gibi koştuğunu görememek. arif erdem in gariban anadolu stoperlerini kaç defa haksızca oyundan attırdığını hatırlamamak.

yoksa kimin kimden farkı var heyecanlı dostum?

not: artık bir çok ülkede video görüntülerinden bu şahsiyetsizliği yapanlar tespit edildiğinde ceza veriliyor; bizim ülkemizde ise rakibine kasti tekme atıp kırmızı yiyenler tünelin önünde hocaları tarafından alınları öpülüyor.

(bkz: fark var)
trabzon'un emeğine yazık olan maç. o kadar emeğin karşılığı sadece delik bir bacak* olmamalıydı, taraftar "baldır, baldır" diye bağırsa da trabzonsporlu oyuncular en fazla bunu verebildi taraftarına. galatasaray kötü oynadı, kadro yanlıştı, en fazla beraberliği hakettiler tamam. buna sözüm yok da yaser yıldız'ın kırmızı kartı ne ya? bunu utanmadan "dirsek attı" diyerek yorumlayan o yan hakem parçası var ya, senin hiç mi gururun yok? adam sırtını rakibine verip pozisyon almaya çalışırken rakibinin yüzüne "değen" eli dirsek olarak yorumlanıyorsa hepinizin cümleten şerefine ekmek banayım ben.

egemen korkmaz: sen futbolcu falan değilsin arkadaş. anca o komik sakal biçiminle bizim ufak yeğenleri güldürürsün. bunlara nacizane tavsiyem, bunlar gibi topa vurmaktan ve adam biçmekten başka bir vasfı olmayan ne kadar üçüncü lig topçusu varsa bir araya gelsinler ve şu ülkenin futbolundan da defolup gitsinler. yakında ispanya maçı var, götümüz 3.5 atıyor değil mi? niye? onlar torres çıkartıyor, bizler burak yılmaz. onlar puyol yetiştiriyor, bizler egemen korkmaz gibi "kasapları". hocanız ne diyor size? "top geçsin adam geçmesin" öyle mi? bu mantalite var olduğunca siksen bir bok olamayız biz.

ayrıca trabzonspor tam tempoyu yakalamışken sahaya konfeti ve balon yağdırıp oyunu tamamen soğutan akabinde galatasaray lehine döndüren trabzonspor seyircisine de çok güldüm. kim alıyor bunları taraftar diye stada?

ayrıca o yaratıcı balon şekillerini de sevdim. koca kafalı, 4 bacaklı, uçan renkli yaratıklar bastı dün bir ara avni aker'i. ilk defa bu tür yaratıkların hollywood stüdyoları yerine başka bir yere iniş yaptığını gördüm. bence orada maç tatil edilmeliydi...

uzun lafın kısası, her zamanki gibi hakem saçmalıklarıyla ön plana çıkan bir trabzonspor-galatasaray maçı olmuştur. iki takım da esasında berbat futbol oynasa da gösterdiği mücadeleler takdir edilmelidir. maçın son dakikalarda gerildikçe gerilmesinin sebebi de muhterem official yunus yıldırım'dan başkası değildir...
trabzonspor'un 90 dakika boyunca dayak atarak bir puanı aldığı maç. harbiden küçük takımsınız lan! sıradan ve basit bir anadolu takımısınız. bundandır ki aradan 30 yılda geçse şampiyon filan olamayacaksınız. küçüksünüz ve küçük kalacaksınız.

maçtan bahsetmek gerekirse...bülent korkmaz muhteşem bir futbolcuydu, çok da iyi bir insandır ama kimse kusura bakmasın iyi bir hoca olamayacak. 90 dakika boyunca sahada yürüyen ümit karan'a tahammül etmesi, ayağı parça parça olmuş arda turan'ı 5 dakika değiştirmemesi ve kompleksleri uğruna lincoln'u oynatmaması ile anlaşıldı ki teknik direktörlük bülent korkmaz'ın işi değil.

yönetimin yapması gereken tez elden ümit karan ve yaser yıdız ile ilişkileri kesmektir. bu adamlar galatasaray'da daha fazla barınmamalı. galatasaray büyük kulüptür, kimsenin oyun alanı değil!

bu arada trabzon tribunlerini kudurtan milan baros'a da saygılarımı iletiyorum. galatasaray amblemini öptü ve tribünlere 'küçük takımlığınızı bilin' imajını çok güzel verdi.
bülent korkmaz'ın gelişinden sonra daha iyi savunma yapan galatasaray'ın, orta sahada hakimiyeti kaptırmadığı sürece galip gelmeye yakın olduğu maç.

galatasaray'ın tek handikabı * ise; fenerbahçe'nin * bu hafta puan kaybetmesi. malumunuz, fenerbahçe puan kaybettiği zaman galatasaray geri kalmaz...
hakem yunus yıldırım kişisinin her iki takıma da aleni olarak olarak tecavüz ettiği karşılaşma olmuştur.
trabzonlu oyuncuların "dur şunların bacağına baldırına tekmeyi vuralım da hamburg karşısında perişan olsunlar" mantığıyla oynadığı karşılaşmadır, bunun başka da açıklaması yoktur. ulan düşman mı var be karşınızda, zaten yedek kadro çıkmış neredeyse. böyle hırs, böyle adilik nasıl olur anlamıyorum...

gerçi taraftarı tribünden "avrupa fatihiymiş galatasaray..." şeklinde tezahürat yapan takımın futbolcusu ne yapmaz? ligin tepeye oynayan iki takımına bakalım biri sivas, diğeri trabzon! kavga dövüş maç yapan 3.lig kalitesine sahip iki kulübün şampiyonluk yarışını izliyoruz, vay be!

sonuçta galatasaray'ın yedek ağırlıklı 10 kişi bırakılan kadrosu ile trabzonspor + hakem triosu berabere kalmıştır efendim, hayırlı olsundur...
yaser yıldız'ın kırmızı kartla oyun dışında kalıp cimbom'u 10 kişi bıraktığı maçtır.

dayanın, son 5 dakika.

edit: hayvanlar, yemişler bile.
izlerken bülent korkmazdan teknik direktör olmaz dediğimiz maç. Kişisel kaprisleri yüzünden lincoln'ü yedi. helal olsun sana . senin disiplin anlayışını s.keyim.Maç sonunda da ben lincoln'ü hamburg maçına sakladım diye masal anlatıyorsun.
ligtv'ye teşekkür etmemi sağlayan maç. ayrıca türk blog yazarlarına da teşekkür etmemi sağlayan maç.

yazdıklarım bir ironi değil kimse yanlış anlamasın. ama artık açılan her sayfada gördüğüm "xxx.blogspot.com tüm lig maçları burada gel hadi" resimlerini koyanlara o kadar çok küfür ettim ki, ani bir kararla radyodan maç dinlemeye karar verdim, ve açtığım gibi baros'un golünü duyup sevinebildim. en azından maçı izlemesem de radyodan dinleyebiliyorum.

teşekkürler ligtv, teşekkürler kendini zeki sanan embesil türk bloggerları.
o kadar tekrarını izlememe rağmen arda'nın dizinin hemen altında o krampon deliğinin ne aradığını hala anlamadığım karşılaşma.
oraya bir futbolcu niye tekme atar?
tekmeyi atan bir futbolcu mudur?
tekme atmadıysa o iz nasıl çıkar?

tamam hadi sahada bir kasap vardı ve tekme attı! peki o kasabı sahada tutan hakem ne bok yemeye gezer o sahada elinde düdükle? koftiden kırmızı göstermek için mi?
bülent korkmaz'ın lincoln'e ders vereyim derken ders aldığı maç. madem oynatmayacaksın niye kadroya alıyorsun. hangi rakip takıma sorarsan sor gs'de size karşı oynamasını istemediğin oyuncu kim deseler çoğunun cevabı lincoln olur.
fenerbahce'nin berabere kalmasi sebebiyle, galatasaray'in da berabere kaldigi mactir.
ayda 49 ytl'ye digitürk 77. kanaldan izlenebilen müsabaka.

(bkz: dağılın şimdi)