bugün

entry'ler (1192)

marksist bakış

Sürekli Devrim Hareketi (SDH) olarak mücadelesini yürüten siyasi hareket.
sıfır gibi bir pozisyondan başlayarak adım adım güçlendiler ve ciddi bir güç olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyorlar. Ankara'nın Halkevi, TKP gibi yapılardan sonra en derli toplu, en örgütlü yapısı haline geldiler. ikitelli'nin de en faal ve etkili grubu durumundalar.
ideolojik politik duruş anlamında da gayet donanımlılar.

allah diyene şakirt diyen kemalistler

(bkz: tip tip tipsizler allahsız kemalistler)

biji partiya komünista türkiya

yaşasın türkiye komünist partisi'nin kürtçesi.

öyle ki bu sloganı kürtçe 10 kere atarsan daha leninist, 100 kere atarsan daha marksist olur, 1000 kere atarsan ezilen uluslara kaderini tayin hakkı tanır ve bu sloganı atarken aynı zamanda kürtlere linç girişiminde bulunursan da parti programına ukth'nı eklermişsin. yaa yaaa...

ankara daki cami azlığı

(bkz: gözünü toprak doyursun)

dersten kalma bahaneleri

(bkz: lost)

ihanete uğrayan devrim

çin, küba, kore, sscb... gibi örnekleri görüp de "ulan sosyalizm dedikleri, marksizm diye yere göğe sığdıramarıkları bu muymuş" diye hayalkırıklığına uğrayanların önlerine koyup ders kitabı niteliğinde okumaları gereken bir başyapıt.

daha 1924te "tek ülkede sosyalizm gerçekleşmesi imkansız bir hedeftir, sscb'nin ayakta kalabilmesi kesinlikle avrupa'da onu takip edecek bir dizi devrimlere bağlıdır" diyen stalin'in nasıl da sonradan "gelir dağılımındaki farklılık insan doğasından gelir. bu eşitlikçi anlayış tamamen komünizm psikolojisinden gelir", "sosyalist rekabet"... gibi açıklamalar yapabilecek kadar şuursuzlaşmasını, marksizm'in ana dallarının birer birer kesilip stalinizm adı altında dünyaya servis yapılışını bir belgesel tadında adım adım gösteren kitap.

okuyunuz, okutunuz.

atatürk olsaydı

"kürt diye bişi yok, onlar aslında bir türk boyu" masalları ile uyumak zorunda kalırdık.

ermeni ile soykırım kelimelerinin arasına "sözde" kelimesini yerleştirmezsen bikaç yıl içerde geçirebilirdin.

emek-sermaye çelişkisi hepimizi sömürmeye devam eder, yaratmadığımız krizlerin faturaları bize çıkartılırdı.

bi dakika.

(bkz: lan yoksa)

evrim teorisi

aah ah. gün geçiyor geçmesine ama şu teoriye "inanmayan"lara laf anlatmakla harcadığım zaman yok mu, gerçekten yaşlı hissettiriyor kendimi.

şimdi bak güzel kardeşim;

benim anlatmakta, senin anlamamakta ısrar ettiğin nokta şu ki; elma ile armut karşılaştırılmaz. yani inanç sistemi ile bilimsel bir teorinin birbirleri ile karşılaştırılması kadar saçma bir şey dünya üzerinde pek enderdir.

neden mi?

din ve evrim kıyaslanamaz iki olgudur. kıyaslanamaz, çünkü evrim yıllarca sürmüş çalışmaların ürünü olan, sağlam ve bilimsel kanıtlara dayanan ve yıllardır harun yahya kılıklı yaradılışçılar tarafından çürütülmeye çalışılmasına rağmen çürütülemeyen bilimsel bir gerçektir. (gerçek olan evrim, yani canlıların evrimleşiyor olduğudur. darwin'in teorisi de bu alanda yapılmış en başarılı çalışmadır) kıyaslanamaz, çünkü din hiçbir gerçek ve bilimsel kaynağa dayanmayan, hiçbir çalışmanın ürünü olmayan, hiçbir sorgulanma yapılmaksızın aradaki boşlukların yaratıcı tarafından kapatıldığına gönül vererek inanılan gerçek bir dogmadır. birbirinden bağımsız bu ki olguyu kıyaslamak gerçekten çok, anlatamayacağım kadar çok saçmadır.

hem biliyor musun çok merak ediyorum; charles darwin öyle zannettiğiniz gibi maymunun oğlu bir ateist değil bir hıristiyandı. evet, yanlış okumadın, darwin bir hıristiyandı.

halbuki biraz kafa yorsan evrim üzerine, biraz genişletsen o ramazan ayında sıkıştırıp bıraktığın aklını.

hem insanın maymundan geldiğine hem de çamurdan yaratıldığına islamiyet çerçevesinde pekala inanılabilir. "evet insan maymundan geliyor ama kaç yılda oldu bu", "evet, insan çamurdan da geliyor ama o çamur ne? bence koaservat" gibi savlarla desteklenebilir bu. hatta "allah dünyayı yarattı ama bu öyle birden bire olmadı. evrim de allah'ın dünyayı bu hale getirirken kullandığı yöntemlerden birisidir" bile düşünülebilir. yeter ki sen düşünmeyi iste.

evet, evrim güçlü bir ateizm argümanıdır. ancak dini değerlerle taban tabana çelişmez. hatta incelendiğinde yaradılış ile birçok ortak noktası olduğu da görülebilir.

"insan ırkı maymundan mı geliyor şimdi" değildir evrim teorisi. yaradılışı bu argümanlarla savunmak da ayrıca hiç de etik olmayan bir tartışma biçimidir. sen böyle dersen ben de sana "adem ile havva'dan geliyorsak da o zaman hepimiz ensest türüyüz" derim ve iş içindek çıkılamaz bir hal alır.

bu satırların sahibinin dünya üzerinde hiçbir din ile bir alakası yok. evrimin kanıtlarına bakarak savlarına sonuna kadar katılıyorum (inanmıyorum katılıyorum çünkü evrim bir inanç sistemi değildir). ancak inançlarımı evrime dayandırdığım için, öyle hissettiğim için ya da bana öyle geldiği için değil. savlarını bana gayet güçlü kanıtlarla ve argümanlarla savunduğu için.

akp hukumeti bitince olacaklar

ben en çok bütün siyasetini akp üzerinden yürüten siyasi yapılanmaların ne yapacağını merak ediyorum.

kırk yıllık yök bile "akp'nin yök'ü" oldu ya, akp'den sonra gelecek partiye karşı tutumları ne olacak, gerçekten merak etmekteyim.

antikomunist

bildiğin kontrgerilla. sermaye ayakçısı da diyebiliriz.

artık grev kırıcılığı mı dersiniz, cinayet mi, toplu katliam mı; ne derseniz adına.

ankara üniversitesi nde yemek boykotu

kafalarda oluşan bir soru işaretini gidermek için şu açıklamayı yapmak elzemdir: boykot süresince bizzat tadal tarafından işçilerin hırsız oldukları iddiası ortalıkta dolaşmaktaydı. evet, işçiler bir hırsızlık olayına karışmışlardır bu doğru. ancak (ç)aldıkları şey maddi değer olarak hiçbir şey ifade etmeyen işçilerin imzaladıkları kölelik sözleşmesinin* bir örneğidir. yani işçiler hiçbir zıynete el sürmemiş, ancak imzaladıkları sözleşmenin bir örneğini basına vermek için almışlardır.

*: demagoji falan değil, kelimenin en gerçek anlamı ile yüksek işsizlik oranından faydalanmak isteyen patronun imzalattığı bir kölelik sözleşmesidir bu. "işverenin istediği zaman beni işten çıkarmasını hiçbir hak iddia etmeden kabul ediyorum", "işten çıkarıldığım takdirde hiçbir tazmınat talep etmiyorum" gibi maddeler içeren, hatta bir nüshasında tarih kısmı boş bırakılacak şekilde* "hiçbir tazminat talep etmeden şu* tarihte işten ayrılıyorum" gibi maddeler içeren ve t.c. yasalarına dahi aykırı bir sözleşmedir bu.

ek olarak da zaten asgari ücret alan ve hiçbir ek mesai ücreti almadan saatlerce köle gibi fazla mesaiye tabi tutulan işçilerin maaşlarının da 2-3 ayda bir verildiğini, yani sözkonusu şirketin* tabiri caizse -ki caiz- sinekten bile bir yağ çıkardığını belirmek gerek.

ancak boykot dönen onca ayak oyunlarına rağmen başarıya ulaşmış, bu insanlık dışı para hırsını dize getirmeyi başarmışlardır. şenliği de cuma günüdür, herkes davetli.

hiçbir uzlaştırmacı isteğe boyun eğmeyen ve taleplerinde taviz vermeyen işçilerin bu onurlu ve kararlı mücadelesinin benzer sınıf kardeşlerine örnek olması ise en büyük temennimizdir.

turkiye de devrimci taklidi yapmak

bazen taklit o kadar tutar ki, devlet büyüklerimiz bile devrim yapacaklarına inanıp taklitçi gençlerimizi beslemeyip de asabilirler. hatta koskoca cia bile raporlarında "amerika'nın gelecekteki çıkarlarına tehlike teşkil eden örgütler" listesine ekler *

mulayim

böyle sülaleme sövecek, hayatımın ayarını verecek gibi konuya girip de duyduğum en babacan nasihatleri, abi tavsiyelerini veren kişi, kurum, kuruluş. tanışma esnasında nickini söylerken resmen yaşıyor nickini yahu, öyle bir mülayim deyişi vardı ki, o an tutsa elimi teravihe götürse giderdim heralde. **
netekim sıcakkanlı adam, fenerli yahu daha ne olsun, acımı paylaşan yegane kişidir hacettepe bozgunu sonrası.

masaaltı-kanyak yapacaktık da bir türlü gelmedi içecekler kardeşim. başka zaman dicem de, kutuplarda güneş yeniden doğdukça gidiyorum ben de zirveye.

yine de kısmet tabi, önümüzdeki zirvelere bakmak lazım.

alparslan türkeş

zamanında (yanlış hatırlamıyorsam 90ların başıydı) "beni 6 aylığına başbakan yapın, kürt sorununu çözeyim" önergesi ile yetki istemiştir meclisten. çok dikkate almadılar o ayrı.

böylesine büyük bir sorun için sadece 6 ay talep etmesi ise gayet düşündürücü. tek tek hesaplamıştır heralde: "ulan türkiye'de 15 milyon kürt olsa, her ay 1 milyonunu kessem, kalan 9 milyonun 4ünü kerkük'e, 3'ünü musul'a 2sini de kermanşah'a sürersem... iyi.. valla iyi..."

ogzi

yeni tanışmamamıza rağmen bugünkü zirvede tanışıklığımızı pekiştirdiğimiz... falan fişman.

ancak tam ben gitmek üzereyken çocuk uzattı bir sigara, gönlü zengin tabi (hehe, sanki münir özkul'un oğlu adam, gönlü zenginmiş) ben de "yok abi sağolasın, yakmayım şimdi" dediğimden, ancak sigaraya da hayır diyemediğimden aldım kulak arkası yaptım.

yaptım yapmasına da, unuttum lan ben onu orda.

o sigara iki saat boyunca saç tellerimle resmen kamasutra yapmış birader. tam iki saat saçımda kalmış bir sigara ile gezdim , ne kadar kaldı denirse ona da. bir de uyuklarken otobüste başımı pencereye yaslamışım bok var gibi, unufak olmuş sigara. kafa değil değirmen anasını satayım. anam, geldim eve, kulağımdan tütün akıyor. sonradan dank etti kafama "hassiktir, sigara vardı lan orda" diye.

iki saattir tütün temizliyorum saçımdan birader ya.

(bkz: yapılmış en aptalca dalgınlık)

this is the day

aslında gayet basit melodilerden oluşan, araya serpiştirilmiş klavye melodileri ile biraz marjinal bir havaya bürünmüş bir şarkı.

ancak soluk benizli tanrıça dolores o riordan'ın sesi ile bir ilahı huzuru veriyor insana. böyle defalarca dinlese de pembe tozlar doluyor sanki dinleyicinin ciğerlerine.

faşist damgası yemek

genellikle kabullenileyeen bir eylemdir bu.

genellikle diyorum, istisnası da var elbet. çok sık olmasa da kişi faşist damgası yediğinde bunu haketmediği durumlar olur, evet. karşısındaki kişinin saplantıarından ve olayları iyi analiz edememesinden dolayı kişi hiç haketmediği bir şekilde faşist damgasını damgasını yemek deyiminin hakkını verircesine yer.

ancak, yaşadığımız ülke dahilinde kendisini "tamamen hakların kardeşliğini savunan, faşist değil, atatürk milliyetçisi" olarak tanımlayan faşist sayısı hiç de azımsanacak boyutta değil. o halkların kardeşliğini savunan kişi yüzyıllarca birlikte yaşadığımız bir milletin bütün mensuplarını "türk düşmanı" olarak yaftalarken gözünü bile kırpmaz. o yağız atatürk milliyetçisi kürtlerle ilgili bütün kavram ve elementeri "pkklı" diye lanetlerken elleri bile titremez. bu topraklarda birlikte yaşamaktan yana olurlar (ben de bundan yanayım, başıma üşüşmeyin sakın, sizinle uğraşmayayım bir de) ancak birlikte kardeş kardeş yaşamaktan dem vururken kardeş(!)lrinin kendi dillerinde konuşması, televizyon ve radyo yayını yapması, gazeye/dergi çıkarması, çocuklarına kendi etnik kültürlerinden isimler vermeleri de fena derecede batar kardeşimize.

bütün bunları öznesi olan bir kişiliğe faşist denmezse kime denir?

ama yok, sorsan faşist değildir kardeş. halkların kardeşliğinden yana bir atatürk milliyetçisidir. vatanına ve milletine bağlı bir türk evladıdır.

freedean

her yıl hicri, miladi, 12 hayvanlı, japonlu, zencili, adli ve akademik takvime göre ayrı ayrı doğum gününü kutlayan kurabiye canavarı.

sana minik kuş diyen dilleri fil arısı soksun azizim *

mute

drownin pool'un vokali dave williams patentli kaymış şarkısı. ağlatan şarkılar kategorisine girmese de pek, yine de öfkeyi, hüznü, kaybetmişliği, umutsuzluğu sırayla yaşatır insana. özellikle alkolle ve benzeri keyif maddeleri ile dinlenmesi şarkının o kaymışlık hissini artırıyor.

bluevelve

"geleneksel günlük bluevelve'ye nick altında saldırı şenlikleri"nin 646547.ni kutlayan yazar.

ulan bir gün de elleşmeyin adama be. biri der yok "bunun saygısı yok cehennemde kütük olacak" öteki der "aha! vicdan'i redci bu. asker seni kollarken neyin reddi bu" diğeri çıkar çorap yırtığından "pkklı da olsa insan insanmış ulan onlar insansa ben hayvanım be!"....

ortada bir sorun varsa, siz bu sorunun temeline inip çözmeyi denemek yerine üstten basınç uygulayıp sorunun gün yüzüne çıkmayı engellerseniz altta bu sorunu üreten etmekler var olmaya devam ettikleri sürece yukarıdaki basıncın azaldığı ilk noktada sorun normalde olduğundan çok daha fazla bir şiddetle patlayacaktır. sadece pkk değil, siyasi/toplumsal/adi... bütün suçlar için geçerli bu.

--spoiler--
şiddeti tabi ki tasvip etmem ama şiddeti doğuran nedenler var ve bunlar giderilmeden şiddet ne yazık ki son bulmaz.
--spoiler--

demiş işta adam, daha ne desin.

yok bluevelve şöyle yok bluevelve böyle yok onun gibi başlık açmanın on altın yolu yok bilmemne...

sıktınız lan. bir gün de rahat bırakın adamı.