bugün

sinema

yüzyılın en popüler ve kitlesel anlatılarından/ betimlemelerinden birisidir sinema. tabii sinema denilince ilk konulu filmler akla geliyor. bunun dışında olanı olduğu gibi göstermeye dayanan belgesel sinema , yenilikçi tarzıyla sinemaya yeni anlatım tarzları getiren deneysel sinema ve 80'lerdan sonra iyiden iyiye kullanılmaya başlanan görsel efekt, görüntüsel farklılıkların ve teknolojinin nimetlerini kullanan elektronik sinema (videonun yaygınlaşmasıyla) ...

şimdi sinemaya dair bu türsel sınıflamaların ve tanımlamanın ışığında bazı saptamalar yapmak ister gönül. (gönül neler ister neler:))

1) sinemaya bir sanat dalı olarak çeşitli misyonlar yükleme derdiyle; sinemanın popüler- görsel bir iletişim aracı olması (yani popcorn durumu) çoğu zaman tartışmaya açılır. lakin bu tarz bir tartışma çoğu zaman yersiz noktalara çekilir. yeni dünya düzeninden de öte sinemanın toplumcu, sanatsal, kültürel, estetik bir tarafı olduğu kadar ilk başlangıç yıllarından itibaren kitlelere ulaşma aracı olduğu gözden kaçırılır, dikkate alınmaz. bu satırlar sinemanın toplumsal tarafına kendince ruhuna ve felsefesine sadık bir bünyeden çıksa bile bazı realiteleri içimize sindirebilmemiz gerekiyor. zaten bu görsellik ve kitlesel tandans, sinemanın edebiyattan çok daha kolay bir anlatı olmasını sağlar. üstelik sinemanın tiyatrodan farkı kalıcı olmamasında da yatar. tiyatro daha kalıcıdır her haliyle. (sinemayı eğlence düzeyinden bir anlatım aracı poziyonuna sokan isim abd'li d.w.griffith'tir. o da 1. dünya savaşından önce müthiş bir sıçrama yapan italyan hatta fransız sinemasının anlatısından etkilenmiştir.)

2) yalnız şu sav iddia edilebilir. sinema içinde bulunduğu toplumsal dinamiklerden etkilenir ve beslenir. bu sosyo kültürel tavır bence sinemaya zenginlik katar. akla iki büyük sinemasal akım geliyor. italyan yeni gerçekçiliği ve fransız yeni dalgası... tabii onlardan hayli önce sessiz sinema dönemi. mesela italyan yeni gerçekçiliği 1920'lerin 2. devresinde yaşadığı zorlukları da sinemaya yansıtan alman sinemasıyla etki-tepki içinde olmuştur. bu akım yeni nesnelcilik adıyla bilinir. bu yıllara tekabül eden büyük bunalım yenilikçi sinemacıların stüdyolarla çalışma olanağını azalttı. (chaplin, keaton,senneth, griffith gibi)(mack sennett'in keystone stüdyosunda üretilen ve keystone komedileri olarak bilinen yapımlar birçok yeteneğin ortaya çıkmasına vesile oldu. chaplin ünlü şarlo tipini bu komedilerle yarattı.)

3)etki-tepki ve sebep-sonuç bağlamında ilerlersek ki (ilerlememiz gerekiyor) sinemanın miladı kabul edilen lumiere kardeşler'in aralık 1895'te paris'teki gösterileri kadar 1839'da fotoğrafın bulunmasıyla sinema sanatına doğru yavaş yavaş yol alınması ilgi çekicidir. ilk hareketli görüntü ingiliz kökenli fotoğrafçı eadweard muybridge yan yana dizdiği fotoğraf makineleriyle koşan bir atın görüntülerini saptamış ve dönen bir disk içine yerleştirdiği bu fotolarla hareketli bir görüntü yaratmıştır.(1877)1882'de fransa'da yapılan saniyede 12 foto çeken aygıt gene 1887-1888'de abd'li h.goodwin'in foto çekiminde selüloit film kullanması ve peşisıra g.eastman'ın bu uygulamayı geliştirmesi ve selüloit film şeridinin seri üretimini başlatmasını da sinemanın başlangıcı için yapılan ön hazırlıklar olarak sayabiliriz. sonra ise kinetografın kameranın ilk biçimi olarak ortaya çıkması ve kinetoskopların ticari olarak satışa sunulması...

4)sesli sinemayla izleyici sayısındaki artışı stüdyo sisteminin güçlenmesine usta yönetmen alfred hitchcock ve daha sonra sistemin içinden gelip zamanla sistemle çatışan büyük sinemacı orson welles (yurttaş kane)ile özgün bir kimlik yaratıldı.. 2. madde de öneminden bahsettiğim italyan yeni gerçekçiliği 2. dünya savaşının ardından visconti 'yle (tutku) ortaya çıkmıştır. aslında bu akım beyaz telefon filmleri olarak adlandırılan yapay salon filmlerine tepki olarak doğmuştur. bir karşıt tavır vardır. tabii döneminde visconti'nin öncülüğü sansürle boğuşmasına da neden olmuştur. gene tüm zamanların en baba filmlerinden bisiklet hırsızları 'nın yönetmeni v. de sica daha nicelerine de o dönem de imzasını atmıştır. fellini ve m. antonioni yeni gerçekçilik akımının izlerini sürerken zamanla sinemaya katkıları üst seviyede modern bir okul haline geldiler. (gene 1970'lerde bu kuşakla bağlantılı v.taviani ve b.bertolucci'ye de bakmak lazım) fransa'da yenileşme dönemi yeni dalga akımıyla başladı.a.astruc ve andre bazin 'in bu akıma tarz, tavır ve kuramlarıyla ışık tuttukları söylenebilir. bu dalgada belirgin olarak klasik fransız ve hollywood anlatılarına karşı çıkarak aynı romanlar gibi filmler de kesin yaratıcılarının damgasını taşıması gerekliliğini savundular. françois truffaut, alain resnais ve jean luc godard isimleri öncelikli olarak sayılabilir. (ilk maddeye ışın hızıyla uçarsak işte bu noktada sinemasal kuram tartışmaları yapmak mümkün olur. sinemanın nasıl bir sanat dalı olarak görülmesi konusu yeni dalga'yla iyiden iyiye su yüzüne çıkmıştır.)

5)1960 sonrası batı almanya'daki yenilikçi hareket 26 genç sinemacının bildirisi, (bir isim vermek gerekirse wim wenders) kıpırdayan japon sineması, (akira kurosava, ozu) hindistan'da yenilikçi çıkışın öncüsü satyacit ray,62-68 arası canlanma yaşayan çek yeni dalgası, güney amerika ve afrika sinemalarındaki sömürgeciliğe karşı geliştirilen radikal tutum (ispanyol luis bunuel 'in ve isveçli ingmar bergman 'ın isimleri hayli ağır kuşkusuz), polonya sinemasından k.kieslowski, a.wajda toplumsal huzursuzluk sinemasının öncüleri oldular. gene 60'lardan sonra dönüşüm yaşayan abd sineması (s.kubrick)70'lerde f.f. coppola ,m. scorsese, s.spielberg'in şaşalı çalışmalarını 80'lerde videonun yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan elektronik sinemanın yan etkisi olarak hızına hız katan bağımsız yenilikçi sinema (joel ve ethan coen,david lynch ve jim jarmush)izledi.

6)türk sineması 1916-1948 yıllarını kimlik arayışı içinde geçirirken (fuat özkınay ve 22 sonrası tiyatrocu muhsin ertuğrul)50'li yıllarda sinemacılar dönemine geçip özgün bir kimlik yaratıldı. ömer lütfi akad 'ın kanun namına 'sı (1952), metin erksan (sevmek zamanı, acı hayat, susuz yaz, yılanların öcü), atıf yılmaz(ah güzel istanbul), memduh ün(üç arkadaş)ilk örnekleri verdiler. dönemin ayırıcı özelliği fransız ve abd sinemalarından etkilenilmiş olsa bile sinema dili tutturma çabası ve anlatım teknikleri ve biçimlerinin kullanılmaya başlanmasıdır. 1960'ların 2. yarısı metin erksan ve halit refiğ 'in ulusal sinema kavramını ortaya atmaları ve 70'lerde italyan yeni gerçekçiliğin etkileriyle sinemasını yaratmış yılmaz güney (umut), 70'lerin 2. yarısında zeki ökten (düttürü dünya), şerif gören (Yol), ömer kavur (anayurt oteli), erden kıral (bereketli topraklar üzerinde- hakkari'de bir mevsim) ve daha sonraları yavuz turgul... (önemli başyapıtlarda 70'lere değil 80'lere tekabül eder) (gene akad'ın damgasını vurduğu 60'ların 2 yarısında vesikalı yarim, kızılırmak karakoyun 70'lerde gelin-düğün-diyet üçlemesi son derece mühim filmlerdir)

7)şimdi 80 askeri darbesiyle, bu ülkenin çok ciddi sosyal dönüşümlere son derece çabuk falan girdiğini göz ardı edemeyiz. bir nevi yolu bulma, rengi belli etmeme argümanları orta sınıfın çöküşüyle ve yozlaşmayla mühim bir erozyon dalgası yarattı. köyden kente göçle nasıl olursa olsun ama bir şekilde kestirmeden zengin olayım mantığı insanların içselleştirdiği bir şekil oluverince vaziyet son derece olumsuza yaslandı. yozlaşma her yönden kendini gösterip hızlı toplumsal değişimi yarattı adeta. işin sinema boyutu da bu etki-tepki ve değişimlerden bağımsız olmadı. 70'lerde ortaya çıkan zeki ökten ve şerif gören 80'lerde iyiden iyiye toplumsal ve siyasal özeleştiri sineması yarattılar. ve dönemin aynası oldular. elbet bu yönetmenlerin yılmaz güney'le birlikte çalıştıklarını bir fikir teatisi yaratıldığını es geçmeyelim. (aslında açıkçası yılmaz güney etkisi vardır tarzlarında. lakin sadece o vaziyete indirgenip değerlenmemelidir sinemaları. çok yönlüdür iki yönetmen de.) zeki ökten, 80'lerdeki filmlerinde yanında yönetmen yardımcılığı yapan zeki demirkubuz'a da anlatı şekliyle esin kaynağı olacaktır. dönemin sosyo kültürel değişimleri, yapısı, sınıfsal eşikleri betimlenmiştir. bir nevi yeni türk sinemasına ortam hazırlanmıştır. şerif gören ise daha fazla yılmaz güney sularında gezmiş ve belgesel sinemaya gönül vermiştir. köylü, emek,dul kadın olmak ve zorlukları, ezilen insanlar daha çok odaklanılan konulardır. iki yönetmenin de (80'lerde) türk sinemasının en başarılı filmlerinden sayılabilecek birkaçına imza attıklarını yadsıyamayız. zeki ökten, kemal sunal'ın mükemmel oyunculuğuyla düttürü dünya'da dokunaklı bir yozlaşma kültürünü ele alıp aynı zamanda sınıfsal farklıların yoksulluğun altını çiziyordu. o yıllar devlete kapağı atıp rengini de siyasal açıdan belli etmediğin zaman sırtın yere gelmiyordu. hakikaten başarılı bir filmdir düttürü dünya. gene bizimkiler'e esin kaynağı olmuş kapıcılar kralı, yoksul da hem gelir düzeyi eşitsizliğini hem de yolunu bulmayı anlatan örneklerdi. zeki ökten külliyatının en başarılı çalışmalarından sürü, yılmaz güney sineması örneğidir. pehlivan ise tam bir zeki ökten filmidir. ve kanımca son derece başarılı bir filmdir. şerif gören derman, kurbağalar gibi filmler de belgesel atmosferi yakalarken en başarılı çalışması kuşkusuz yol'du. yılmaz güney senaryosuydu bu film. ödüle doymayan yapıt türk sinemasının mihenk taşlarından sayılır. (1982) bence endişe de mükemmel bir filmdir. pamuk işçilerinin hikayesini anlatır. lakin gene yılmaz güney senaryosu olup aynı zamanda güney sineması örneğidir. erden kıral ve ömer kavur isimleri de döneme binaen dikkate alınması gereken yönetmenlerin isimleridir. erden kıral'ın 1979 yapımı bereketli topraklar üzerinde'si sansüre kurban giderken 1987 yapımı ömer kavur filmi anayurt oteli'de psikolojik gelgitleri yansıtan türk sinemasının öncül filmlerindendir. 90'larda 80'lerin izinden giden toplumsal duyarlılığı yüksek biraz daha estetik ve sanatsal yeni bir akımla karşılaştık. bu dönem anlatısı; görsellik tandanslı, oyuncu odaklı, konudan çok yer yer anlatı şekline ağırlık veren bir yapıya büründü. 90'ların türk sinemasının kabuk değişimi mustafa altıoklar'ın artarda kotardığı istanbul kanatlarımın altında ve ağır roman, yavuz turgul'un efsane olan eşkıya'sı ve ömer vargı'nın her şey çok güzel olacak'ı ile ilk meyvelerini verdi. özellikle eşkıya hem sinema dili açısından beğenildi hem de gişe de büyük başarı yakaladı. zeki demirkubuz'un ilk filmi c blok tam bir sinema dili oturtamasa da gelecekte iyi yapıtların ortaya çıkacağını müjdeledi. ki 3 yıl sonra demirkubuz külliyatının en oturaklı başyapıtıyla karşımıza çıktı. (masumiyet-1997) nuri bilge ceylan taşra üçlemesiyle (kasaba-mayıs sıkıntısı ve uzak) taşradaki sıkışmışlığı ve taşra kent arasındaki farklılıkları sinemalaştırdı. üstelik müthiş bir görsel yetiyle. demirkubuz sineması daha sosyal tınlarken, ceylan sineması daha estetikti. böylece doğan yeni türk sineması yeşim ustaoğlu, derviş zaim(tabutta rövaşata),çağan ırmak, reha erdem (gerçi ilk filmi 80'lerin sonuna tekabül eder), semih kaplanoğlu gibi yönetmenlerle anılmaya başlandı. bu sinemanın a.çehov, a. camus, dostoyevski gibi büyük yazarlardan ve rus yönetmen tarkovski'den feyz aldığını söylemeliyim. rus edebiyatı ve sinemasıyla haşır neşir yer yer elitist bakış türkiye'deki sinema izleyicilerini de ikiye ayırdı. çağan ırmak (ömer lütfi akad etkisi var sinemasında) biraz daha popüler sulara yelken açtı. ıssız adam ve babam ve oğlum'la ciddi bir gişe başarısı yakaladı. kaplanoğlu 2. filmi meleğin düşüşü'nden sonra önemli bir üçlemeye girişti. ve bal'la mühim bir ödül aldı. ceylan, uzak başyapıtının ardından iklimler,üç maymun ve bir zamanlar anadolu'da ile sinemamıza ağırlığını koyarken ustaoğlu'nun pandora'nın kutusu, demirkubuz'un üçüncü sayfa ve kader'i son derece başarılı yapımlardı. bu yeni türk sinemasının öncü yönetmenleriyle etkileşim halinde ikinci bir dalgayla karşılaşmamız çokta zaman almadı. mahmut fazıl coşkun(uzak ihtimal), seren yüce(çoğunluk),ilksen başarır (başka dilde aşk ve atlıkarınca),özer kızıltan (takva),yüksel aksu (dondurmam gaymak ve entelköy efeköy'e karşı), tolga örnek (devrim arabaları, kaybedenler kulübü ve labirent), özcan alper (sonbahar ve gelecek uzun sürer) ilk ve ikinci filmleriyle hayli ses getirdiler. bunların içinden seren yüce'nin çoğunluk'u ile özcan alper'in sonbahar'ı çok başarılı çalışmalardı. popüler sularda recep ivedik serileri, eyvah eyvah serileri ve an itibariyle gösterimde olan tarihsel film fetih 1453...
sinemamızın gelişiminden, ilerleyişinden dem vurmamak olmaz. sinema salonlarına izleyici kayıtsız kalmıyor. eskiye nazaran sinema sektörünün daha canlı olduğunu ve kaliteli yapımların peşisıra geldiğini vurgulayayım. yerli sinema önyargısı büyük ölçüde aşıldı. zihin ve ufuk açıcı çalışmalar, bağımsız sinema eskisinden çok ilgi görüyor. internetle birlikte müzik gibi sinema sektörü de yara alsa da, olumlu bir sıçrayış kuşkusuz takibe değer!

8)gelelim 40 filmlik (20 yerli-20 yabancı)sinemasal önerilere. tabii izlediklerimi esas alarak naçizane bir tavsiye silsilesi yaratmak amacım. işin kitabi boyutundan öte beğeni farklılığıyla yazayım bir şeyler:
dünya sinemasına binaen:
1) ladri di biciclette (v. de sica)
2) the great dictator (charlie chaplin)
3) Scener ur ett aktenskap (ingmar bergman)
4) nuovo cinema paradiso (Giuseppe Tornatore)
5) scent of a woman (martin brest)
6) dom za vesanje (emir kusturica)
7) dogville (lars von trier)
8) los lunes al sol (fernanado leon de aranoa)
9) la vie revee des anges (erick zonca)
10)paths of glory (s.kubrick)
11)una giornata particolare (ettore scola)
12)bin jip (kim ki duk)
13)full metal jacket (s.kubrick)
14)hable con ella (pedro almodovar)
15)ta m e guilass (abbas kiyarüstemi)
16)cidade de deus (fernando meirelles)
17)das leben der anderen (Florian Henckel von Donnersmarck)
18)la faute a fidel (julie gavras)
19)The Wind That Shakes the Barley (ken loach)
20)krotki film o zabijaniu (k.kieslowski)...

türk sinemasına binaen:
1)umut (yılmaz güney)
2)muhsin bey (yavuz turgul)
3)yol (şerif gören)
4) masumiyet (zeki demirkubuz)
5)gelin- düğün- diyet (toplumsal üçleme) (ömer lütfi akad)
6)aaahh belinda- adı vasfiye- hayallerim aşkım ve sen (fantastik üçleme) (atıf yılmaz)
7)duvara karşı (fatih akın)
8)uzak (nuri bilge ceylan)
9)bereketli topraklar üzerinde (erden kıral)
10)kızılırmak karakoyun (ömer lütfi akad)
11)düttürü dünya (zeki ökten)
12)otobüs (tunç okan)
13)korkuyorum anne (reha erdem)
14)sürü (zeki ökten)
15)uçurtmayı vurmasınlar (tunç başaran)
16)züğürt ağa (nesli çölgeçen)
17)ağır roman (mustafa altıoklar)
18)sonbahar (özcan alper)
19)karpuz kabuğundan gemiler yapmak (ahmet uluçay)
20)lola ve bilidikid (kutluğ ataman)

edit: hayli uğraştırdı bu entry. ama neyse ki mutlu son!