bugün

iflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali nin anlatıldığı muhteşem bir orhan kemal romanı..

kendi ağzından ;

" Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir..."
orhan kemal' in derin ruhsal tahlillere en fazla yer verdiği iki romanından biridir.
(bkz: arkadaş ıslıkları)
realizmin bu kadar içine edilir dediğim konulu porno romanı. ilişkiler hayvani cinsel dürtüler üzerine kurulu, hafif ateizm propogandası da var. hani türk romanı dersi hocası zorunlu kılmasa okunacak gibi değil. yine de ufkumu genişletmedi değil.
bereketli topraklardır türkiye.hoşgörü ekilmeli,insanlık biçilmeli,yenilik ekilmeli medeniyet biçilmeli bu bereketli topraklar üzerinde.
toplumcu gerçekçi ekolde, başlı başına bir ekol olan büyük yazar Orhan Kemal'in büyük romanı. romandaki neredeyse bütün cümleler, bütün noktalar birer sembol ve işaret olarak kullanılmış. filminin çekilmiş, fakat uzun zamandır yayınlanamıyor olduğu söylenirdi, galiba herhangi bir multimedya formatına uyarlanamamıştı. fakat bu seneki istanbul film festivalinde yayınlanacakmış.

kazandığı ödüller,
1980 Nantes Jüri Özel Ödülü
1981 Strasbourg Büyük Ödül
1981 Antalya En iyi Yönetmen; En iyi Görüntü Yönetmeni; En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Yaman Okay)

kadro;

Yönetmen
Erden Kıral
Oyuncular
Tuncel Kurtiz, Erkan Yücel, Nur Sürer

Türkiye, 1979
35 mm / Renkli / 115’
Türkçe; Fransızca ve ingilizce altyazılı

kaynak: iksv.org (istanbul kültür sanat vakfı)
28 yıl sonra tekrar gösterime giren filmdir.
(bkz: mezapotamya)
roman olarak algılanıp gerçeklik ile karıştırılmadığında belli bir düzeyde övgüyü hakeden çalışmadır. aynı şeyi film için de söylemek mümkündür. başına gelenlerin pişmiş tavuk serüvenine dönüşmesi filmi başyapıt yapmaya yetmez maalesef... ancak bir dönemin köy romana-köy filmlerinin düştüğü istenen dünya ile gerçek dünya arasındaki uçurum romanı ve filmi inandırıcılıktan alıp başka bir yerlere savuruyor, türk taşrasını avrupa taşrası parametreeriyle algılayıp sofistike porno havası katma çabaları cabasıdır. yeni gerçekçilik türü özenti tanımlardan yola çıkarak toplumsal gerçekçilik sıfatıyla nitelemek gerçeğe ve topluma bir parça haksızlık demektir.
Orta Anadolu'nun seksen evlik köylerinden Ç. Köyü' nün erkekleri o yıl da çalışmak için çeşitli bölgelere dağıldılar: Sekizi onu Kayseri Dokuma Fabrikası' na gitti, dördü beşi sivas çimento fabrikası cer atölyesine, içlerinden üçü de Çukurova' nın yolunu tuttular. Bu üç kişi iflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali

Böyle başlar işte Orhan Kemal' in mükemmel eseri. Öyle bir anlatır ki yazar bu üç adamın iç dünyasını, öylesine derin yansıtır ki ruh hallerini; önce Yusuf olursunuz sonra hasan, ali, yeniden yusuf... Bunun yanında o insanların yaşadığı dünyayı, karın tokluğuna çalışmayı ya da kazandığı parayla nefsine hakim olamamayı..
üzerinde çok konuşulup tartışılacak bir eserin okunması kişisel gelişim açısından tüm sözlük ahalisine tavsiye edilir.
(bkz: konulu porno)

realizmin ötesinde bir naturalizm: yalnızca seks yapmak ve karın doyurmak, sadece yaşamak için yaşamanın zorluğu... ancak umut var, umut...
1978-1979 yılları arasında çekimi tamamlandı ve sıkı yönetim tarafından yasaklanan daha sonra kimliği belirsiz kişilerce çalınan film şimdi tekrar seyirciyle buluştu. Filmin yönetmeni orjinal negatifleri çaldırınca isviçredeki bir film koleksiyoncusundan parayla satın aldı. Almanya da Fatih Akın'ın ricası üzerine negatifler dijital teknoloji ile onarıldı.
1980 12 Eylül darbesi nedeniyle düzenlenmeyen Altın Portakal Film Festivali nin ardından, film 1981 yılında En iyi film, En iyi Yönetmen ve En iyi Erkek Oyuncu (Yaman Okay) ödüllerini alır. Ancak En iyi Film ödülü, daha sonra filmin muzır olduğu gerekçesiyle geri alınır. Kararı protesto eden Kıral, En iyi Yönetmen Ödülü nü almayı reddeder. Film, başta gösterim izni almasına karşın, Adana Sıkıyönetim Komutanlığı nca yasaklanır ve yine 1981 de Avrupa da En iyi Film seçilmesine karşın, yönetmen sıkıyönetim nedeniyle ödülü almaya gidemez. Kıral, yıllar sonra Paris e giderek ödülü alabilecektir. Bu sırada, filmin negatif kopyasının tutulduğu depodan çalınır. Avrupa da dahil olmak üzere her yerde filmi arayan Kıral ın çabaları sonuçsuz kalır. Yıllar sonra, filmin negatiflerinin isviçre de bir stüdyoda olduğunu haber alan bir yakını sayesinde filmin izi bulunur. Filmin hakları, bazıları filmin oyuncusu da olan 7 ortağa ait. Bu ortakların üçü isveç te yaşıyor. Filmin negatifini kaçırıp yıllarca saklayanların da, bu ortaklar olduğu sanılıyor. Filmin isviçre de bulunan negatifini, para vererek geri alan Erden Kıral, Bu duruma sevineyim mi, üzüleyim mi bilemiyorum, şaşkınlık içindeyim. Bir yandan da seviniyorum. Çocuğuma ve yakınlarıma, 'benden sonra bu filmi mutlaka bulun ve gösterin' demiştim. Şimdi ele geçirdik diyor ve ekliyor: 28 yıl sonra çocuğumu bulmuş gibiyim. Öte yandan, filmin çekimleri de apayrı bir macera. Çukurova nın deltalarında gerçekleştirilen çekimler sırasında, ıslak pirinç tarlalarında çalışan ekip tuhaf böcekler tarafından ısırılmış. Daha sonra yaraya dönüşen bu ısırıklar, 5-6 yıl boyunca geçmemiş. Zorlu koşullarda gerçekleştirilen filmin çekimleri sırasında, ekibin parası bitince seti terk eden işçilerin yerine filmin oyuncuları set işçisi olarak çalışmış. Parasızlık nedeniyle haftalıkları dahi ödenemeyen oyuncular, filmi sahiplenmiş ve eşleri dahi, kollarındaki bilezikleri satarak filme destek olmuşlar. Erden Kıral, bu film sevgiyle yapılmıştır diyor ve ekliyor: Filmin anlattığı kadar, çekerken yaşadıklarımız benim için çok önemlidir. Filmin oyuncularından Erkan Yücel, Yaman Okay, Osman Alyanak, Özcan Özgür ve Kaplan Tarsuslu gibi birçok isim, bugün aramızda değil. Yönetmen Erden Kıral, o güzel insanlar diye andığı bu isimlerin beyazperdede tekrar anılacak olmalarından da çok memnun...

Filmin Konusu:

Başrollerinde Yaman Okay, Erkan Yücel, Tuncel Kurtiz ve Nur Sürer'in rol aldığı ve Çukurova'da çetin şartlar içinde yaşam savaşı veren üç arkadaşın öyküsünün anlatıldığı film, "Köse Hasan, Pehlivan Ali ve Yusuf"un çalışmak için Çukurova'ya gelmelerini ve akabinde başlarından geçen olayları anlatıyor. Önce bir fabrikada, ardından bir inşaatta, daha sonra da çeltik tarlalarında, çok ağır koşullarda işçilik yapmaya başlayan arkadaşların her biri için kader farklı bir yol çizmiştir. Ne var ki bu yollar, hiç biri için hayırlı olmayacaktır...
insanı silkeleyen orhan kemal romanı. sosyalist gerçekçi üslûbun üç işçinin hayatından yansıması. iç anadolu köylüğünden çalışmak için çukurova'ya inen üç işçinin hikayesi, gıyabında sosyal yapıdaki çelişkiler.

filmi olduğunu sözlükten öğrendim ve derhal indiriyorum. bazı yazarlarımız kitabın konulu porno olduğunu söylemişler. bu bile tek başına romanda çalışıp sevişmekten başka bir filleri bulunmayan insanların gerçekçiliğini gözler önnüe seriyor. orhan kemal bunu başarmış. 50 sene öncesinden bir halkı tasvir etmiş, hiç bir şey katmadan. yalın. 377 sayfa okuyup aklında sadece porno kalan insanlarla aynı insanları göreceksiniz romanda.
yeni başladığım kitaptır. şimdiden üçlünün yapacaklarını merak etmekteyim.

edit: kitabı bitirdim. duygularıma tel tel dokunana ender kitaplar arasına girmiştir. var ol orhan kemal!
Filmin çekimleri çeltik tarlalarında çok zor şartlarda gerçekleşmiş ve Erden Kıral ile arkadaşlarını ısıran böceklerin yara izleri aylarca geçmemiştir. ayrıca bir su deposu üzerinde çekim yaparken filmin yönetmeni Erden Kıral ve ekibine suya zehir kattıkları gerekçesiyle köylüler saldırmak istemiştir. olaya el koyan jandarma tarafından set kaldırılmak istense de Kıral; böyle bir şeyin mümkün olmadığını, istiyorlarsa zehirli denen sudan kana kana içebileceğini -ki içmiştir de- söyleyerek durumu kontrol altına almıştır.
sosyalist realist bir eserdir. cinselliğin çok olması, her türlü gerçekliği tam şekilde yansıtma arzusundan mütevellittir.
bütün çıplaklığı ve acılığıyla toplumsal bir yarayı konu alan bir orhan kemal romanı.

yıllar önce okumuştum. romanın kahramanlarından pehlivan ali, on yedi yaşımın kahramanı olmuştu romanın sonuna geldiğimde..

sol frame'de görünce aklıma düştü yine bu güzel roman. bi kere daha mı okumak lazım ne?
orhan kemal 'in okunmayı hak eden romanlarından. erden kıral 'ın vurucu filmini izledikten sonra bu fikir ben de daha da pekişti.
şimdi ilk olarak film sonrasına orhan kemal'in söylemine gidiyorum. diyor ki çukurova'da işler hep böyleydi bin yıl daha böyle devam eder falan. valla doğru tespittir. güney sinemasının gerçekçi rüzgarına(ayrıntı için bkz italyan yeni gerçekçiliği) ve şerif gören'in yarı belgesel atmosferine gittim filmi izlerken. lakin son derece özgündü. bu topraklar yıllar yılı sömürünün beşiği olmuş topraklar kuşkusuz. yeri geliyor patronlar işçileri sömürüyor, yeri geliyor kadınlar gayet erkeksi bir güç simgesi içinde bedenleriyle sömürülüyor. film, 80 cuntasıyla yasaklılar kervanına katılıyor. tam 28 yıl bekleniyor isveç'te bir kopya bulunuyor ve tekrar sinemaseverlerle buluşuyor bereketli topraklar üzerinde.
filmin senaryosu üstat tuncel kurtiz 'e ait. onu film de zeynel ağa rolündeki bir işçi olarak izliyoruz. .(yalnız vurgulamamız gereken nokta filmin yarı belgesel atmosferiyle ikinci bölümü diyebileceğimiz kısmında görebiliyoruz.) film zaten sömürünün dili. ve bu dil çok gerçekçi sularda akıp gidince türk sinema tarihinin en kıyıda köşede kalmış lakin son derece sağlam bir yapıtı ortaya çıkıyor. başta; yusuf, köse hasan ve pehlivan ali'nin köylerinden çıkıp para kazanmak için bir umut çalışmalarına tanık oluyoruz. köse hasan olumsuz koşullarla hasta oluyor ona her koşulda müslümanım diyen fakat alengirli işler çevirmekte üstüne olmayan yani yaralı parmağa işemeyen eski toprak oyunculardan osman alyanak pekte yardımcı olmuyor. (hasta yatan adamdan nasiplenmeye bakıyor, bir nevi nemalanmak) arkadaşları çalışmak için onu orada bırakıp başka bir işin peşine düşüyorlar. işte akla türkiye'nin sosyal koşulları icabı son 30-40 yıl da yaşadığı değişimler falan geliyor ister istemez. sömürünün bir boyutu da dinsel sömürü tabii. ve bunu film tüm çıplaklığıyla gösteriyor. adam her fırsatta müslümanım diyor, karıştırmadığı halt kalmıyor. işçilerin, kadınların sömürüsüne dinsel çelişkilerden feyz alan bize hayli tanıdık gelen sömürü türünü de katıyoruz. etti üç oluyor.
aklıma üç sahne yerleşti pek de yitip gitmez artık. birincisi; hasta arkadaş bırakıldıktan sonra yusuf ve ali'nin konuşmaları. yusuf sürekli susmaktan bahsediyor, onu yaptılar sustuk bunu yaptılar sustuk derken iç geçirtiyor. ikinci kritik sahne ırgatbaşının ali'ye sen rüya göremezsin gördüğün rüyayı da anlatamazsın senin buna hakkın yok tutumu. (müthiş bir sahne bu)(ırgatbaşı, bizimkiler dizisindeki dumkof halis'in babasıdır) üçüncüsü; final sahnesi ali'nin ölümü- yaman okay 'ın oyunculuğu. robota bağlanmış daha çok çalışmaya ve sömürülmeye endekslenmiş insanlar... sonu ömer lütfi akad 'ın 4-5 yıl önce kotardığı üçlemenin son halkası diyet 'e benzer bir hava taşısa da olmuştur, cuk diye oturmuştur. gene, zeynel ağa'nın son sözü söylemesi ve patron bülent kayabaş 'ın üzerine yürüyen işçiler ve çoğu zaman olduğu gibi patronların haklı çıkıp işçilerin, hakkı, emeği savunan ustaların haskzı çıkması... tabii her fırsatta işçiler, ustalar, ırgatbaşları ve patronlara kadar uzanan halka da dikkate değer göt tokuşturmalar ve üstlere yaranmak için yapılan dalkavukluklar... filmden çıkarılan (orhan kemal'in de sonunda söylediği üzere) bu şekilde düzen ve düzülen değişmez öngörüsü kadar 15-16 yaşlarında reşit olmayan kızların kullanılması ve dejenere olmuş sisteme de tokatı layıkıyla atıyoruz. ve kendimize toplumsal gerçekleri bilip emeğin yanından güzide bir yer açıyoruz.
10 üzerinden 8,5!
edit: bu film izlenmelidir. son derece kötü bir kayıttan izlemiş olsam da hayli etkileyici bir çalışma olduğunu düşünüyorum. 80 askeri darbesi de filme dair ne varsa yakıp yok etmiştir efendim. (sadece film olsa ya zihinleri de yok etmiştir zaten)
edit 2: bereketli topraklar üzerinde hem oyuncularıyla hem de gerçekçi anlatısıyla tunç okan 'ın başyapıtı otobüs 'le akrabadır. söylemeden geçmek olmaz. onu da izlememek olmaz sinemamıza dair.
Çok kederli, çok hakikatli çok sancılı Orhan Kemal romanı.
Orhan Kemal’in buram buram Anadolu kokan romanı. Köyden inen 3 arkadaşın hikayesini anlatır. Bu 3 Arkadaşın 3 farklı yolu vardır.

Bizim kültürümüzde varolan köylerde yaşanan ahlaksızlığı, sonradan görmeliği, kadın düşkünlüğünü, hava atma sevdasını, köyden çıkınca insanların birbirini nasıl görmezden geldiğini çok vurucu şekilde anlatır.
Doğum günü hediyesi olarak aldığım bir kitaptı. Ve doğal olarak kitabı okudum. Kitap bu kadar bereketli topraklar üzerinde nasıl yaşamayı beceremediğimizi açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
işçi insanın çaresizliğini, açlığını, hastalığını, kimsesizliğini yanında patronların insanı öldürmek dahi olsa fabrika çarklarını döndürmeye çalıştığı gerçeğini apaçık ortaya koyan bir eser.
Kitap 1954 yılında yayımlanmış.

Bir metropol olan Adana'da geçiyor. Orhan Kemal, Köyden kente göçüşü, işçilerin yaşadığı zorlukları güzel anlatmış.

Kitap, Anadolu'da ve varoşlarda Müge Anlı ve Didem arslan Yılmaz'da yaşanan olaylar o dönemde de yaşanıyormuş dedirtiyor.
Filmini izledim, güzeldi.kitabini okumadım.
Biz bereketli topraklar üzerinde yaşıyoruz ve bunun kıymetini bilmiyoruz.