bugün

yönetmenliğini fernando léon de aranoa'nın yaptığı 2002 ispanya,fransa,italya yapımı orjinal adı 'los lunes al sol' olan 113 dakika süren film.*
güne$li pazartesiler adıyla tercüme edilmi$ bir fernando leon de aranoa filmi..
javier bardem'in ba$rolündeki film, 2002 san sebastian film festivali'nde en iyi film ödülünü kazanmasının tesadüfi olmadığını kanıtlar bir güzellikte.

küreselle$meyle cebelle$en i$sizliği, duygu sömürüsüne ba$vurmadan tüm çıplaklığıyla anlatan, hissettirdikleriyle ki$isel gelgitlere sebep olan hüzünlü, yaralayıcı, komik ve de acı bir ispanyol yapımı..
javier bardem'in bilinen mizacıyla daha da tatlı bir kıvam alan film. kaybedenler için, esaslı bir kaybedişin dayanışmanın yitmesiyle perçinlendiğini anlatır bir nevi. işsizliğin istatistiklerden ibaret olmadığını, gerçekliğinin yıkıcı-travmatik bir yaşantıya tekabül ettiğini gösterir bize yönetmen.

ayrıca;

(bkz: the economic horror)
beni javier bardem'le, luis tosar'la tanıştıran, günün 12 saati emeğini satıp yine de işsiz kalma korkusuyla yaşayanlara, geleceği patronlarının iki dudağı arasında olanlara ağıt niteliğinde bir aranoa başyapıtı.

ayrıca bkz.

te doy mis ojos
mar adentro
bu akşam kanal 1'de yayınlanacak film. 22.40 imiş...
sade, sıradan, olağan, güzel, sıcak, kardeş insanların, santaların hikayesi.
--spoiler--
-the matter is not that we believe in god, the matter is that god believe in us.
--spoiler--
sadece javier bardem'in muazzam performansı için bile izlenebilecek, sıcak, sakin ama asla sıkıcı olmayan film.

filmin dvd kapağındaki tek bir cümle, tüm filmi özetlemeye yetiyor aslında;

"her gününü pazar günüymüş gibi yaşayan, pazartesi'lerini güneş altında geçiren insanların hikayesi.."
(bkz: Mondays in the Sun)
ispanyolların -beleştepe-sine konuşlanmış amigolar...
işte, hayatlarını ve filmi özetleyen kare...

vapurda. bembeyaz oturgaçların üzerinde. günlerden pazartesi. güneş gözlüğümünün üzerinde güneş de varsa; ben de onların amigo'su olurum. tanımam etmem. beni tanımazlar etmezler...
fakirlik, işşizlik, çaresizlik ile küçük umutlar arasında gidip gelen ruh halleri, ve komedi unsuru kullanılarak anlatılamayacağını düşündüğüm daha birçok mefhumu anlatabilmiş güzel film. önyargının yanılmasına örnek...

ayrıca filmin bünyesinde, mar adentro'dan tanınan muhteşem oyuncu
(bkz: javier bardem)
"Güneşli Pazartesiler / Los Lunes Al Sol
2002, 113'', ispanya
Yönetmen: Fernando Leon de Aranoa
Senaryo: Ignacio del Moral
Görüntü Yönetmeni: Alfredo Mayo
Müzik: Lucio Godoy
Kurgu: Nacho Ruiz Capillas
Oyuncular: Javier Bardem, Luis Tosar, Jose Angel Egido, Nieve De Medina, Enrique Villen"
kaynak: http://festival.sendika.o...eylem=yazi&yazi_no=77

--spoiler--
birden fazla izlenmesi gereken bir film, espirileri ile, gülüşü ile bizim gibi film. tersane direnişi ile başlayan film, 5 arkadaşın işsiz kalması ile devam eder. diyalogların çoğunluğu bir barda geçer. barda amador'un tanrı ile ilgili diyaloğu mutlaka dikkatli izlemmeli. filmin en keyifli yeri barda geçen sahneler.
--spoiler--

7 mayıs çarşamba günü emek sinemasında festival gecesi düzenlendi. geceye görüntülü mesaj gönderen filmin yönetmeni Fernando Leon de Aranoa uluslararası işçi filmleri festivali'ne "işsizlik hepimizin sorunu" mesajını iletti, festivale katılmış olmaktan mutlu olduğunu dile getirdi.
dost filmdir.

filmden bir detay...

--spoiler--
jose'nin eşini bir adamın arabasından inerken gördüğü bir sahnede duvar saati ters yöne çalışıyordu.
--spoiler--
filmin oyuncu kadrosu gerçekten çok sağlam. rol ile karakter bütünleşmesi ancak bu kadar olabilirdi. oyuncular kendilerine biçilmiş rolleri size olabilecek en gerçekçi biçimde yansıtabiliyor ve siz bu karakterlerde kendinizden bir şeyler bulabiliyordunuz.

filmdeki replikler ayrıca bir güzeldir. insanı tatlı bir şekilde gülümseten bunun yanında da aynı derecede düşündüren tiptendi.

filmin konusu olan işsizlik ve onun sosyal ilişkilere yansıyış ve onu etkileyiş biçimi, gerçekte yaşantımızdaki maddiyat faktörünün, sosyoekonomik yapımıza nasıl bir etkide bulunduğunu açık ve net bir şekilde görmemizi sağlar bir şekilde işlenmiş ve sürekli olarak kaçtığımız gerçeklerle yüzleşmemizi istercesine filme "dostluk" ilişkilerinin zayıf halkasının* gerçekte hiçbir zaman kabul etmeyeceğimiz bir gerçek* tarafından nasıl paramparça edilebileceğini gözümüze gözümüze sokmuş.

herkesin kendinden bir parça bulabileceği "güneşli pazartesiler" hayatımızdaki güneşin ne kadar gerçekçi ve aynı zamanda ne kadar sahte olabileceğinin en açık şekli.

--spoiler--
-bugün günlerden ne?
--spoiler--
Ispanyol sinemasinin masterpiece'lerinden biri denilebilir. Ironik ama sade olabilmeyi basarabilmis ender filmlerden biri.

--spoiler--
balik istifcisi kadin:
- sarilma, balik kokuyorum.
- hayir sen denizkizi gibi kokuyorsun.
--spoiler--
filmde yer alan hemen hemen bütün karakterlerin çok sağlam işlendiği bir filmdir ayrıca bu film.
düşük bütçe olunca illa ki bbg, pembe dizi ya da sktriboktan filmler çekilmeyeceğini, en iyi film ödülünü rahatlıkla alabilecek, bir sinema klasiği olabilecek filmler çekilebileceğinin ispatı.
bütün sahneler, ışık oyunları ve konuşmalar birbirleri ile alakalı, her sahne bir diğerini destekliyormuşçasına birlikte. javier bardem'in oyunculuğu, diğer oyuncuların oyunculuğu, muhteşem. nasıl ki kamera oyunlarında minimalizmin kralları vardır, bu film de senaryoda minimalizmin zirvesine çıkmış...
nasıl anlatılır bu film bilmiyorum. gerçekten o kadar güzel ki... insanların yaşadıkları olumsuz koşullar o kadar samimi anlatılmış ki... arada üzen, bazen güldüren, her an düşündüren, santa'nın ağustos böceği ile karınca hikayesi hakkında yaptığı yorumunu dinleyince "dın, dın, dın" diye kafalarda ampüllerin yanmasına sebebiyet veren, kişide, kırmızı "lady espana" ya atlayıp her pazartesi gününü güneş altında geçirme isteği uyandıran; muhteşem, muhterem, izlenmesi gereken bir müthiş bir şey. * zaten javier bardem'den hiiiiç söz açmıyorum, adam bir harika. lütfen izleyin... bir de filmin soundtrackini dinleyin. * * *
(bkz: spregel)
dökük tavandaki avustralya siması,

santa'nın, amador'un terkedildiğini anladığı zaman pencereden dışarı yapılan çekim ve muhtemelen amador'un daha sonradan o pencereden intihar etmesi,

otomatik sönen tuvalet lambasını kapatmaya çalışan amador'un başka bir sahnede intihar ederken aynı tip bir lambanın üzerine düşmesi ve o lambanın yanıp yanıp sönmesi(amador kendi ışığını söndürürken, üzerine düştüğü lamba bile yanmak için çırpınıyor),

futbol maçını yarım izlemeleri, santa'nın röntgen filmine bakması, vitrindeki televizyonda yaptıkları taklitler... ile hayattaki rollerinin özdeşleştirilmesi,

jose'nin aynadaki fotoğrafa bakarken geçmişi düşünmesi ve o sırada saatin aynadaki görüntüsünün gösterilmesi -bu nedenle ters yöne çalışıyormuş gibi gorunuyor saat- ve o fotoğrafın geçmişte kaldığının hissettirilmesi,

tamamlanmamış ufak hikayelerle gerçek bir kesit olduğu izlenimi verilmesi gibi birçok hoşluğun dolup taştığı; muhteşem diyaloglar, muhteşem oyunculuklarla dolu; kesinlikle enaz iki defa izlenmesi gereken bir filmdir.
javier bardem ile diğer oyuncuların da çok güzel şeyler kattıkları film. tam bir işsizlik seremonisi, herkes gibi yaşanmayan pazartesilerin acısı, farkı, tatlısıdır bu film.
sıradan insanların işsizlikten doğan sıkıntılarını enfes ele alan film. belki de sıradan yaşantıları bu denli vurucu anlattığı için enfestir, kimbilir. ispanyol sinemasının en güzide örneklerinden. javier bardem esas adam rolünde can yakıyor. hırpalıyor santa rolünde.
filmin ana sahnesi hiç kuşkusuz santa ile reina'nın bardaki kopartan diyalogu. reina her ne şekilde düzgün çalışınca iş bulunabileceğinden bahsederken santa'nın ona ifadelemeleri hayli sert bir o kadar mantıklı argümanlar eşliği altında birliktelik içererek ''bölünmüşlüğe'' göndermeler zikrediyor. ee tabii şöyle bir sahne için dev bütçelere vsye ihtiyaç olmadığı açık. zekice kurgulanmış ve yansıtılmış her şey. bir çok esprisiyle, dostane tavrıyla, küreselleşmenin yansıması işsizlik buhranlarına göndermelerle, evlilik sorunlarıyla ve duygusallığıyla film baştan sona samimiyet rüzgarı gibi adeta. bu bağlamda kelimenin kifayetsiz kalacağı oranda film büyüyor izleyenlerin gözünde. akabinde izleyici şunu düşünüyor niye bitti bu film? ben bunu ikinci kere kesin izlerim tadı öyle bir damağımda kaldı ki bir fırsatını bulup tekrar izlemek bu doğallığı boynumun borcu adeta. böyle filmin samimiliğine aynı oranda samimi iç geçirişler peşisıra geliveriyor.
ağustos böceği karınca hikayesine cuk oturuveren deyiş bir yandan kriter kelimesini kafamıza kazıyışımız hepsi güzeldir. bir unutulmaz sahne de santa ve amador'un amador sarhoşken oturup düzüşmek üzerine bir cümle kurup kahkahayı bastıkları sahnedir. bir yandan güleriz bir yandan duygusallık ağır basar. aynı jose'nin amador'un ölümüyle eşine söyledikleri gibi. kadın topladığı çantasının üzerine örtüyü atıverir.
los lunes al sol öyle bir film işte. basitliğinin içerisinde vurup vuruşturuyor. santa'ya gidiyorum tekrardan. yaşamın santa gibi idealist sürdürmek istenmesi gurur falan bırakmıyor hepsini okşuyor.8000 pesata mı benim için o 8000 falan değil. etik olarak çok üstünde deyişi ikinci kere kırılan sokak lambası. avukatın bu hareketler esansında incir çekirdeğini doldurmayan konuşması. her ayrıntı aklımda. hayatın uzun maratonunda santa gibi oluverdiğimiz zamanlar olmalı, başımızı eğmediğimiz. bugün o sözü- kendime verdiğim o sözü- tutacağım ve tekrar izleyeceğim bu sımsıcak filmi. bu dostluğu su götürmez filmi. bu bir sözdü. tutulması gereken bir söz...
10 üzerinden 9!
döneminde, usta yönetmen pedro almodovar 'ın hable con ella 'sıyla kıyaslanmış filmdir.
hable con ella, hayli iyi filmdir, hoştur, izlenesidir. özellikle filmin ortasına denk düşen sessiz sinema bölümü takdire şayandır. lakin, los lunes al sol iyi ve ötesidir efendim. sonuçta bu bağlamda kaçınılmaz oluyor. içeride dışarıda galip ilan ettik geçti. * *
bu kadar yalın bir anlatım ile bu denli enfes bir iş çıkardıkları için helal olsun emeği geçen herkese.
filmden bana kalan en büyük şey ise, güneşli pazartesiler cümlesi.
pazartesileri ben bu filmle sevdim.
liman işçisiyken işsiz kalan bir grup insanın öyküsünü anlatan mükemmel film. diyaloglar harika. özellikle jose karakterine hayran olmamak elde değil.
çok doğal bir anlatımı olan filmin yönetmeni fernando león de aranoa...
filmde özellikle ağustos böceği ile karınca masalının yorumu şahanedir. tekrar tekrar izlenmesi gereken bir sahnedir.
herkese güneşli pazartesiler...