bugün

entry'ler (394)

ganglion kisti

maalesef kesilip çıkarılmayla bile %50 civarında tekrar gösteren bir lezyon. çoğunlukla zararsız olduğundan hekimler tarafından tedavisine gerek duyulmaz. bazen kendiliğinden geriler ve kaybolur. kozmetik olarak aşırı bir sorun yaratmıyorsa sadece takibi tavsiye edilir.

saç dökülmesine karşı iyi gelen şeyler

bilimsel olarak kanıtlanmış tek etkin ilaç minoxidil'dir.* eski yıllarda hipertansiyon tedavisi için kullanılan ilacın androjenik alopesi denilen genetik saç dökülmesine etkisi sonradan gözlenmiş ve birçok defa çalışmalarda gösterilmiş. burada bir tanesini görebilirsiniz: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12196747

diğer söylenenlerle ilgili (ilaç, sarımsak, zeytinyağı, muska, akla hayale gelmeyecek türlü ıvır zıvırlar) başarısı gösterilmiş bir çalışma hâlâ yok, bu yüzden bilimsel olarak hâlâ dedikodu statüsündedirler.

anna vissi

psihethelia'sıyla beni yunan müziği bağımlısı haline getiren aslen kıbrıslı rum sanatçı. meslektaşı haris aleksiu'yla sıkça karşılaştırılır. ayrıca 2006 yılının eurovision'unda dokuzunculuğu vardır, ki bu onun için hayalkırıklığı yaratan bir sonuç olarak görülmüştü. bunun dışında 2001 yılında "mala" adında bir müzikalde oynadı ve buradaki oyunculuğuyla da dünya çapında bir üne kavuştu.

psihethelia için : https://www.youtube.com/watch?v=FEeMIL5hLPE

depresyon

giderek tıp dışı bir hale sokulan psikiyatrik rahatsızlık.

aslında profesyonel olarak incelendiğinde çok zararlı sonuçlara yol açabilecek bir hastalık olmasına karşın günümüz kontrolsüz ilaç pazarında adeta ağrı kesici gibi dağıtılan anti-depresanlarla, artık bir hekime bile başvurulmadan giderilmeye çalışılmaktadır. ingiltere'de yapılan bir çalışmaya göre toplumun yaklaşık yüzde 70'i hayatının belli bir dönemini depresyonda geçirdiğini düşünüyor. bu kişilerin sadece yüzde 12'si bu dönemde bir psikiyatriste başvurmuş. (diğer yüzde 88'i kendi kendine tanılarını koymuşlar)

psikiyatriste başvuran 12'lik dilimin yüzde 40'ına profesyonel bir hekim anti-depresan ilaç reçetesi yazmış. diğer yüzde 60'ta yer alan kişiler non-medikal tedavi kapsamına giren yaşam tarzı düzenlemesi, terapi gibi tedaviler uygun görülmüş. psikiyatriste başvurmayan yüzde 88'lik dilimdeki kişilerin yüzde 20'si tamamen çevresinden veya reklamlardan duyduğu ilaçları kullanırken yüzde 28'lik bir başka grup ise eczane görevlisinin tavsiyesine göre ilaç kullanmış. yani bu insanların yarıya yakını bir yığın yan etkisi olabilecek bir ilaç grubunun çeşitli üyelerini kendi yakıştırmalarına göre kullanmışlar ve kimse de onlara engel olmamış veya bir hekime yönlendirmemiş.

işin en ilginç tarafı ise ilaç kullanan hastaların (gerek hekim önerisiyle gerek kendi kendilerine almaya karar verdikleri ilaçlarla) ilaçtan yarar görme oranı yüzde 15 civarında. fakat non-medikal tedavi uygulanan hastalar ise yüzde 80 tedaviden fayda gördüklerini belirtmişler. yani depresyon için hâlâ ilaç tedavisi diğer tedavilerin yanında çok daha başarı oranı düşük bir tedavi. gün geçtikçe psikiyatristlerin anti-depresan ilaç önerilerinden uzaklaşmaya başlamaları işte tam da bu yüzden.

ne var ki, ilaç tedavisinin başarısızlığına karşın anti-depresan ilaç kullanım oranı toplumda giderek artıyor. aynı çalışmada ingiltere'de her yıl 3000 yeni anti-depresan bağımlısı ortaya çıktığı belirtilmiş. "peki ilaç tedavisi bu kadar başarısızken insanların ilaç kullanmaya bu kadar meraklı olmasını sağlayan şey nedir?" diye sorarsanız, cevap iki kelime: ilaç endüstrisi.

kadir mısıroğlu

(#27266839).

abdülhamid in yahudilere vatan sözü vermesi

tarihsel olarak hiçbir dayanağı olmayan bir iddiadır. türkiye'de sağ-sol savaşının varolmasına anlam verediğim abdülhamid cephesinde uzun süredir bahsedilen bir durumdur. halbuki o dönemde tartışılacak birçok başka konu olmasına karşın..

(bkz: britanya nın mısır ı resmen ilhakı)
(bkz: kanun-i esasi)
(bkz: jurnalcilik)
(bkz: türkiye de sansür)
(bkz: 93 harbi)
(bkz: haliç te çürüyen osmanlı donanması)
(bkz: ii abdülhamid döneminde balkanların kaybı)
(bkz: yunan bağımsızlık savaşı)
(bkz: berlin antlaşması)
(bkz: kuzey afrika nın savaşsız kaybedilmesi)

sahte ricat

uluslararası adıyla "kıskaç manevrası", sun tzu'nun 'savaş sanatı' isimli eserinden beri, yani en az 2500 yıldır kullanımda olan bir askeri stratejidir. koordinasyon ve savaş alanına oryantasyon açısından uygulanması oldukça zor bir manevra olarak bilinir.

manevranın bilinen en eski kullanımı marathon savaşı olmasına rağmen, greko-pers savaşlarında yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. tarihçiler, grek ordularının persler karşısındaki sayıca dezavantajı yüzünden bu uygulanması zor stratejiye mecbur kaldığını düşünüyorlar. herodot'a göre ise perslere karşı daha önce çok daha basit ve kaba stratejilerle savaşmış spartalılara nazaran atinalıların bu kadar olgun taktikler uygulamış olmaları iki şehri karşılaştırmak açısından önemli bir ipucudur.

grek orduların perslere karşı sıkça kullandığı bu riskli manevrayı, askeri konularda çok daha muhafazakar ve katı görüşleri olan romalılar pek fazla benimsememişler ama kartacalılarla girdikleri ikinci pön savaşlarının kritik bir parçasında, cannea muharebesi'nde, bu konudaki muhafazakarlıklarını ağır bir mağlubiyetle ödemişlerdir. roma orduları çok daha ortodoks, stabil, savaşın hiçbir anında zayıflığa, pozisyon kaybına, rakibin savaş alanında büyük bir hareket şansına sahip olmasına izin vermeyen eski kurallara göre yönetilmişlerdir. merkezden atanan preator'lar ve ordu hiyerarşisi içinde yıllar içinde yükselerek gelmiş generaller böyle teamül dışı manevralara girişmeyecekleri gibi, kuzey afrikalı barbar bir ordunun böylesine disiplin ve zeka gerektiren bir harekata girişebileceğini düşünmemiş olmalılardır.

çok daha sonra halid bin ziyad ve alparslan gibi müslüman liderler tarafından kullanılmıştır. öncesinde cengiz han'ın erken dönem zaferlerinde de kullanılmış olsa da cengiz han, ordusunun büyüyüp genişlemesiyle bu manevrayı terk etmiştir. daha büyük ordularda koordinasyon ve hız açısından uygulanması çok zor olduğu için orta çağ sonlarından yakın çağ'a kadar avrupalılar ve doğu asya nadiren kullanılmış olan manevra, yine de osmanlılarca kullanılmaya devam etmiştir. ancak zaman içinde nüfus artışlarıyla birlikte orduların mevcudunun artması osmanlılara da yöntemi büyük ölçüde terk ettirmiştir. hatta ironik bir şekilde, osmanlılar ve iran arasındaki akderbend savaşı'nda osmanlılar kendi eski manevralarının kurbanı olmuşlardır. (ne var ki savaş sırasında iran'dan gelen muhammed han beluci'nin isyan haberi iran'ın kazandığı zaferin anlamını kaybetmesine yol açmıştı)

sonraki yıllarda napoleon'un savaş teorisiyle birlikte gelen "hareketli mevzilenme" kavramı kıskaç manevrasının yeniden gündeme gelmesinin önünü açtı. napoleon'a göre gelişen barutlu silah ve top teknolojisi durağan ve eldeki mevziyi korumaya çalışan tüm birimlerin açık hedef haline gelmesi demekti. napoleon, özellikle büyük doğu seferinde eski biçiminden daha farklı türevleriyle kıskaç manevrasını uygulamıştır. sonrasında ise amerikan iç savaşı'nda, britanya imparatorluğu'nun afrika harekatlarında bazı başarılı uygulamaları görüldü. ancak yine de genel görüş manevranın çok riskli olduğu yönündeydi.

manevrayı zirveye ulaştıran ise ikinci dünya savaşı'nın başlangıcındaki "blitzkrieg" operasyonlarıyla alman wehrmacht'ı oldu. alman ordusu çağının tüm gelişmiş lojistik desteğini, radyo iletişim gücünü ve toplar, ağır tanklar, hatta lojistik destek araçları dahil tüm birimlerin hareketliliğine imkan veren mobilizasyon teknolojisini kullanarak kıskaç manevrasını bilinen en kusursuz haliyle defalarca uyguladı ve büyük savaşın başlarında birçok başarı kazandı. alan hakimiyetinin bırakarak taaruza geçen birimlerin alman ordusundaki lojistik destekten, iletişimden, kooperasyonu sağlayan ekipmandan mahrum oluşu almanların gerek polonya işgalinde, gerek barbarossa operasyonunda ve en önemlisi, benelux ülkelerine giriştiği operasyonun başlangıcında rakip orduların normalden çok daha az zamanda moralini kaybederek çözülmesine yol açtı.

sonuçta bu manevra ülkemizdeki genel görüşün aksine türklere ve orta asya topluluklarına has bir strateji değildir. dünyanın her yerinde farklı zamanlarda birbirinden bağımsız olarak teoriye ve pratiğe dökülmüş yaygın bir askeri manevradır. bunların hemen hepsinde farklı isimler almış olmasına karşın uygulamada aynı teorik öze dayanır ve kooperasyonu yüksek, alanı tanıyan, disiplini sağlanmış mobil ordularda kullanımı oldukça yaygındır. herhangi bir topluma mal edilmesi ise abesle iştigaldir.

en tehlikeli ülkeler

tripadvisor'ın en gezgin 100 üyesine danışarak derlediği listeye göre aralarında başlıca şunların bulunduğu ülkelerdir:

1. afganistan: ülkenin üçte birinde taliban, üçte birinde dağ lordları denilen feodaller hakim. yabancı düşmanlığı yaygın.
2. sierra leone: ülke nüfusunun yarısına yakını fazlası devlet karşıtı savaş lordlarına çalışıyor. iç bölgeler sürekli savaş halinde.
3. nijerya: ülke içi dinsel düşmanlıklar var. bürokrasi turistlere hiçbir koruma sağlamıyor. hırsızlık ve dolandırıcılık çok yaygın.
4. somali: her sokakta başka bir çete var. hemen her yerde kapkaççılar var. yabancılar sevilmiyor. pazarlık yapmayan soyuluyor.
5. kolombiya: her köşede uyuşturucu bağımlıları var ve kesinlikle güvenilmezler. hırsızlık, kapkaç, gasp normal kabul ediliyor.

senin bence penisin yok diyen hanım sevgili

'senin bence penisin yok' diye bey sevgiliden daha zeki olduğu kesindir.

ehyeh asher ehyeh

ibrahimî dinlerin başlangıç manifestosu. tanrılara farklı kişilikler atfeden, onları neredeyse kastlara ayıracak kadar çeşitlendirip spesifikleştiren öncül orta doğu dinlerinin karşısına tek, güçlü, inkar kabul etmez bir tanrıyla çıkan ibrahimî dinlerin özü. bir bakıma politeizme meydan okumak. tanrının kutsallığını onun başka özelliklerine, isimlerine, sembollerine değil; bizzat tanrıya, onun benliğine ve tanrı oluşuna atfetmenin tek cümlelik özeti.

von recklinghausen

gerçekten de, nick değiştirmiş bir yazar. mümkünse sözlükteki kendi eskilerine dair çok şeyi değiştirmek istiyor. bilindik kısırlıklardan, temelsiz bencil yorumlardan, eğlence olsun diye yaratılmış başlıklardan sıkılmış. abartılı, dayanaksız, boş, lüzumsuz hiçbir şey yazmamaya niyetli. kişisel tartışmalar da umrunda değil. yeni ve sağlam fikirler içeren her başlıkla ve yazarla ilgileniyor.

tiroit bezi

günümüz kadınlarının dertli başına daha da dertler açan bez. sıklıkla otoimmun hastalıklara neden olur. genç yaşlardaki kadınlarda otoimmun sorunların sıklığı daha fazladır. gün içinde halsizlik, çabuk yorulma, sürekli yorgunluk hissi gibi şikayetleri olan 15-35 yaş arası kadınların derhal hekime başvurmaları önerilir. çok nadiren enfeksiyonlanır. maalesef kanser oranları da giderek artmaktadır.

(bkz: hashimoto tiroiditi)
(bkz: graves hastalığı)
(bkz: multinodüler guatr)

timur

göçebe kültürün son büyük at efendisidir. eric hobsbawm'a göre kendisinden sonraki dönemde yakındoğu'da daha güçlü, daha otoriter, daha zengin, savaş stratejileri açısından orta asya süvari manevralarına karşı savunmada daha üstün devletler kurulmuş olduğu için türünün son örneği olarak kalmıştır. ayrıca tüm moğol, türk ve ugor kökenli göçebe boyları ordusunda birleştirebilmiş son liderdir.

avrupa tarihçileri timur'u avrupa'nın orta çağ devletlerinin ömrünü oldukça uzatan bir hükümar olarak görürler. zira, timur devrinde osmanlılar bizans, sırp ve macar orduları üzerinde bariz bir üstünlük kabul ettirmişti, altın ordalılar ise birleşen slav boylar üzerinde baş baskılayıcı unsur olarak bulunuyordu. timur, bu güçlerin her ikisinin de devlet bütünlüğünü bozmuştu. ayrıca timur döneminde islam hindistan'da iyiden iyiye yayıldı ve hindistan kültürel olarak bölünmüş bir coğrafya haline gelmeye başladı. zamanla bazı küçük bölgesel hakimiyetlere ve müslüman - hindu iki ayrı merkezi güç oluşana dek süren bir bölünme sürecine yol açtı. çok uzun vadede hindistan'ın portekiz ve ingiliz deniz güçlerine karşı kesin birliği sağlayamamasında etkili oldu.

ayrıca timur döneminde göçebe kültürün kaynağını oluşturan orta asya'dan iran, pakistan, kuzey hindistan ve horasan havzasına büyük göçler yaşandı. göçebe topluluklar buradaki yerleşik yaşamı kabul ettiler ve binlerce yıllık hafif zırhlı, süvari okçuluğu geleneği gücünü yitirdi. büyüyen rus çarlığı'nın sibirya içlerine kadar fazla büyük bir tehditle karşılaşmadan ilerleyebilmesi, yine avrupa tarihçilerine göre, timur dönemi ve öncesindeki göçlerin yaşattığı depopülizasyonla ilişkilidir.

timur döneminden önce yavaş yavaş batıya, anadolu, mısır, suriye gibi topraklara kaymakta olan doğu bilimi, bu topraklarda oluşan istikrarsızlıklar nedeniyle yeniden doğuya kaydı. zaten, timur'un kendisinin de bilim ve sanata meraklı olduğu, alimler ve sanatçılara doğrudan teşviklerde bulunduğu kayıtlarda görülmektedir. ısfahan, tebriz, semerkand gibi şehirlere geri dönen doğu bilim geleneği burada aradığı sükunet ve zenginliği buldu. ancak bu kentler onu oldukça izole ve kısır bir hale de soktu ve doğu-batı rekabetinin asıl yaşandığı balkanlar, anadolu, kuzey karadeniz, haçlılardan geri alınan doğu akdeniz gibi bölgelerden uzak kalmasına yol açtı. doğu biliminin buralara tekrar yoğun şekilde ulaşması neredeyse bir buçuk - iki asırı bulacaktı.

içimdeki ses

light in babylon grubuyla yaptığı bölümü çok izlenmeye değer olan trt yapımı bir program.

aile hekimi salaklığı

maalesef bütün sağlık sisteminin en kritik parçası olmalarına karşın çoğunluğu görev sorumluluğu ve tıbbi yeterlilik taşımayan bir meslek grubunun hastalığı. ve siz suç onlarda zannediyorsunuz ama onlar da para kazanabilmek için kendileri kurmadıkları bir çarkın dişlisi rolü oynayan, hepimiz gibi sıradan insanlar aslında..

carl sagan

popüler bilimin yaygınlaşmasında, abd'den çıkıp uluslararası nitelik kazanmasında öncül kişi. sahtebilime karşı savaşı ilk başlatanlardan, ayrıca onun bugün geleceği korkutucu durumu ilk öngörenlerden. ayrıca saygın bir astrobiyolog, türümüzün evrendeki konumuyla ilgili halihazırda geçerli olan paradigmayı micho kaku'yla birlikte yerleştiren çok önemli bir bilim insanı. bir dönem trt'de yayınlanan televizyon programıyla ülkemizde popülerlik kazanmıştı.

kim bilir kaç çocuğun büyüyüp bilimle uğraşan insanlardan biri olmasında ilham aldığı kişilerden..

sevilen şiirin en vurucu cümlesi

"i love not the man less, but nature more... "

- lord byron

futbolun bir boka yaramaması

mantıken, topyekün bütün eğlence sektörünü de beraberinde sorgulatması gereken önerme. hatta işi uzatırsak sanatı ve temel bilimleri bile sorgulatabilir.

ateizm bir tez değil antitezdir

kısmen doğru olan bir önermedir. burada ateizm'den neyin anlaşıldığı önemlidir.

1. ateizm denildiğinde tepkisel bir düşünce şeklinden bahsediliyorsa doğrudur. gerçi bu tepkisel ateizm, ilkel tepkisel yaklaşımının ötesine sonradan geçmiştir. çeşitli düşünce dernekleri, bilim adamları ve filozoflarla birlikte yapılanmış ve kendini örgütlemiştir. toplumsal bir hareket konumunu kazanmıştır. açıkçası şu anki hali, protest bir karşı çıkış olmanın yanında, sistemli bir propaganda halidir.

2. ateizm ayrıca bireyin belli bir andaki bir düşünce durumudur. yani kişi o sırada önerilen yaratılış dizaynı esaslı ya da mutlak bir güç kontrolündeki evren fikrini kabul etmiyordur. bu durumda, bireyin gerçekliği temellendirmesinde tanrı fikri onun kişisel temellendirmesine uygun gelmiyorsa, burada ateizm bir antitez olmaktan ziyade içerisinde tanrı fikri barındırmayan bir "tez" olarak yorumlandırılmalıdır. kaza oluşumunu izleyen bir kişi tarafından bir otomobil kazasının sebebini sürücüye bağlı değil de aracın veya yolun durumuna bağlı görmek nasıl bir tez oluşturuyorsa bu da benzer nitelikte bir tez oluşturmaktadır.

internetin yasak oldugu ulkeler

bir üyesi kuzey kore'dir. (kendi deyişleriyle kore demokratik halk cumhuriyeti) ülkede özellikle üst songbun sınıflarında yer alan birçok kişinin elinde teknolojik imkanlar bulunmasına karşın, merkezi yönetim internetin kendi uyguladıkları sistemli izolasyona karşı bir koz olarak kullanılacağını düşünerek internet erişimini sadece çok üst düzey makamlardaki bir avuç insana sağlamaktadır.

yanlış hatırlamıyorsam, geçen yıllarda türkiye'de giden bir gezgin, alper metin, nam-ı diğer çelebi alper, ülkede hala çok eski birkaç hollywood filmi dışında bir sinema ürünü olmadığını, halkın hâlâ michael jackson'ın ve beatles'ın müzik yaptığını sandığını yazmıştı kendi seyahat blogunda.