Üç profesör, bir doçent ve bir uzmanın hazırladığı Şule Çetin'in adli tıp raporunda çıkan sonuca göre, "Ölüm sebebi Tıbben Bilinemiyor" muş. Bilmeyenler için söyliyeyim. Şule Çetin 23 yaşında üniversite öğrencisi. Eski patronu Çağatay AKSU tarafından tecavüze uğrayıp 20nci kattan aşağı atılıyor. Bizim üç profesör bir doçent ve bir uzmandan oluşan gerizekalı adli tıpçılarımız ölüm nedenini tıbben bilemiyorlar. (küfür etmeyeceğim) Ya da boşver. Sizin okuduğunuz tıbbı sikiyim şerefsizler. Parası olanın keyfi birilerine tecavüz edip ve öldürüp aklandığı, adli tıp denilen kurumların, kulaklarını gözlerini kapattığı, her şeyin üzerini örttüğü, katil ve sapıkların aklandığı, varlıklı olanın her türlü sapkınlığı yapmaya hakkı olduğu bir ülkeye döndür. Yakında özel mezbahalar kurup, insanları oralara asıp, parasını verene dilediğini yapma hakkı da tanıyacağız. Az kaldı, bu adiliğin, hukuksuzluğun ve şerefsizliğin bir sonraki leveli budur. insanların ucuz hayatları var bu ülkede. Kendi canınıza güvenmeyin. Kendisini en değerli sananın bile ederi bir kaç bin liradır bu ülkede. Satılık olmayan hayat, üzeri örtünmeyececek suç yok bu ülkede.

Edit. Ismi Şule çet imiş, başlıkta yanlışlık yaptım. Moderatörlerden düzeltmelerini rica edeceğim.
cinayeti hafifleten sebepler var imiş gibi görünse de olay o kadar basit değil. burada sanki rıza varmış gibi görünse de kimse tecavüze uğramayı, neticesinde intiharı seçmez yok yere. ne yani gece 3 te birinin evine giden herkes tecavüzü ve ölümü hakeder demeye mi getiriyorsunuz? aldatılma veya kandırılma sayesinde zorla ırza geçme ve neticesinde intihara sebebiyet verme suçu sadece gece yarısından sonra ve sanığa ait bir mekanda olduğu için mi hafifletici bir sebep olabiliyor? neticeyi neden değerlendirmeye almıyor sadece buna zemin hazırlayan sebeplere yoğunlaşıyorsunuz? ortada planlı bir suç var. bir kasıt var. en azından cinayete sebebiyet verme var. bu suçu örtbas edemez. ilaveten şayet direkt cinayet var olsa (camdan aşağı atma) peki sorarım size bunu nasıl ispat edebileceksiniz? bak sözüm ona adli raporlar şuan sanığın lehine görünmekte. ölen öldüğüyle kaldı. evet belki maktül sanığa inanmak ve güvenmekle hayatının hatasını yaptı. ama bu suçu aklamaz. hukuken bir takım bilgi belge bulgu delil kanıt rapor ve değerlendirmeler sanığın lehine, maktulün aleyhine olsa dahi.

Cem gariboğlu-münevver karabulut olayını hatırlayın. En sonunda astı kendini cem. Hukuk adaleti yansıtmadığında elbet er yada geç ilahi adalet devreye girer.
Adli tıp eldeki verilerden dolayı yetersiz kalmıştır. Bu şunu gösterir "kusursuz cinayet" hep vardır.
Ya arkadaş ortada besbelli bir cinayet var bir tecavüz yeltenme yada eylemi var. Ve sonuç olarak hala cezası verilmiyor. Nasıl oluyor da hâla neden gitmiş, ne işi varmış, önemli mi gibi sorular sorabiliyorsunuz. Kimseye böyle bir acı yaşatmasin Allah ama olur da bir gün başınıza yakınınizin böyle bir olay gelirse çevrenizde bunlari söyleyenler olunca delirirsiniz. Gencecik kız oraya bir şekilde çekilmiş. Sonrasında yazılan mesajlarda alikonuldugu ve korktuğu apaçık ortada. Kaldı ki dediğiniz gibi eğer bir şekilde oraya gidip sonrasında çıkmak istenirse de işte böyle ya atlayıp(inanmıyorum buna) ya atılıp çıkabiliyor ancak. istese de geç oldu deyip madem öyle gidiyorum deyip arkasını dönüp çıkıp gidemiyor. Kaldı ki raporlarda nelere maruz kaldığı açık açık yazılmış. Bu kadar olmayın bir anlık boşluk bir anlık saflık yada her neyse bu şekilde ölüme hakediş olabilir mi? Bu kadar dar bu kadar alçak niyetli olmayın. Herkesin kızı kardeşi ablası var. Herkes kadın herkes insan. Böyle birşeyle karsilasmadiniz diye olayları bu kadar uzaktan izleyip aman bana ne demeyin. En azından adaletini isteyenlere ne işi varmış demeyin. Yazıktır.
adli tıpın yetersiz kalmasından şunu çıkarabiliriz kusursuz cinayet. hiç kimse yanında biri varken spontone intihar etmez.
intihar, belirli bir birikimin neticesinde tasarlayarak yapılan bir eylemdir.
Düşünsene kadinsan başına ne geldiği kimsenin umrunda değil. ilk önce şu soruluyor, namuslu mu? Namus dediği de şu, gece yarısı patronla yemek yiyip yememesi. Oldu ki patronuyla sırf iş için birlikte degil, bu ihtimal gerçek olsa bile sizce şu vahşeti hak eder mi? Nasıl kafalar ya... insana ne olduğundan once, pardon sadece kadınlar için geçerli bu; bir erkegin yanında mi değil mi, nasıl giyinmişti, ne için oradaydı, ne işi vardı deniyor. iflah olmayız biz.
Kadinsan bu ülkede gece gezmeye hakkin yok çalışmaya hakkin yok. Kendi vücudunu koruma hakkin yok. Okumaya hakkin yok. Oysa ki șule ve şule gibiler bu hale düşmek istemezlerdi. 23 yaşında ölmeyi de istemezlerdi. Hemde iğrenç bir tecavuzden sonra. Adalet umarım tecelli eder.
kanıt dizisindeki oyuncuları getir, diziden edindikleri tecrübelerle o adli tıp raporunu daha iyi yazarlardı. şule kardeşim, masum yüzlü kardeşim, gerçek adalet tecelli etmese de ilahi adalet bir gün tecelli edecektir.
adli tıpçılar işadamına resmen makas kesmiyor demişler yani.

yiyin efendiler afiyet olsun.
Saçma sapan yorumlar-hele ki hukuki yorumlar- yapmaya gerek yok... o davaya bakan savcı 3 kez değiştirildi...o dosyanın içinde şule çet in ters ilişkiye zorlandığı, barsaklarında zorlanma olduğu, kanında uyku etkisi yaratan penthatol isimli maddenin bulunduğuna ilişkin uzman tespitleri var... şimdi adli tıp kalkmıi tıbben tespit edemiyorız diyor. Buna hukukta topu doğrudan mahkemeye atmak denir. En basit bir hukuki uyuşmazlıkta dahi bilirkişi/uzman raporlarında raporu hazırlayanlar kendilerini neredeyse hakim yerine koyarak bir tek karar vermedikleri kalıyor lakin böylesine önemli bir davada bu kritik rapor bir şekilde hazırlanamıyor ilginç...
Biraz acele yorum yapılmış. Gerçi o kadar çok benzeri yaşanan olaylarda öyle kararlar çıktı ki siz de haklısınız.
Ama...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı,bir plazanın 20. katından şüpheli şekilde düşerek hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Şule Çet'in ölümüne ilişkin soruşturmayı tamamladı.

Savcılık, Çet ile birlikte aynı ofiste bulunan Çağatay Aksu ve Berk Akand hakkında "kasten öldürme, cinsel saldırı ve hürriyeti tehdit" suçlarından müebbet ve 39 yıla kadar hapis cezası istedi. iddianamede sanıkların Şule Çet'e cinsel saldırıda bulunduktan sonra darp ettikleri ve aşağı attıkları belirtildi.

Ankara Cumhuriyet Savcısı Aykut Hüseyin Koca, 29 Mayıs 2018'de hayatını kaybeden Şule Çet'in ölümüne ilişkin hazırladığı iddianamede "Şule Çet'in çalıştığı ve şüphelilerden Aksu'ya ait işyerinin kapanması nedeniyle işsiz kalması üzerine Aksu ile telefonda görüştüğü ve kendisine iş bulacağı yönünde beklentiye girdiği, bu nedenle de Aksu'nun lokantaya davetini kabul ettiği ifade edildi. Çet'in lokantaya giderken ev arkadaşına Çağatay'ın alkol alınca kendisine asıldığını söylediği belirtildi. Daha sonra şüphelilerle plazada ofise giden Çet'in burada cinsel saldırıya uğradığı belirtildi.

iddianamede, cinsel saldırı olayından sonra yaşananlar ise şöyle anlatıldı: "Bu olaydan sonra, alkollü olan şüphelilerin maktülle girdikleri tartışma ve mücadele sonucunda maktülü darp ederek ölümüne sebebiyet verdikleri ve maktul üzerinde oluşan travma ve şiddet izlerini karartmak amacıyla maktulü ofisin penceresinden aşağıya attıkları yönünde kanaat oluşmuştur. Şüpheli Çağatay Aksu'nun adli tıp raporuna göre parmağının kırılma ihtimalinin bulunduğu, diğer şüpheli Berk Akand'ın ise maktülün tırnaklarında DNA örneğine rastlanmasının, taraflar arasında yaşanan mücedele sırasında oluşacağı değerlendirilmiştir.

Şüphelilerin delilleri karartmaya çalıştıkları vurgulanan iddianamede, "Oysa yaşanan travmatik olay karşısında şüphelilerin bardaklarını yıkaması işlenen suçun delillerini gizlemeye yönelik olacağı, pencere üzerinde yapılan incelemede şüpheliler ve maktüle ait DNA ve parmak izinin çıkmamasının bu temizlik faaliyeti içerisinde değerlendirilmektedir." ifadeleri kullanıldı.

Yani savcılarımız ve adli tıp uzmanlarımız o kadar da salak değilmiş. En azından bu olay için.
yahu kız intihar etse niye gidip biriyle görüşsün. bildiğin kızı tuzağa düşürdüler. haberlerde ilk duyunca düşündüğüm şey kesinlikle intihar edeceği değildi, öldürüldü. o kadar açık ve net ki görmemek için kötü niyetli olmak lazım. kıydılar gencecik kıza. bunu yapanları, katillerini koruyanları lanetliyorum.
Şurada yazdıklarınızda azıcık saygılı olun. Komiklik peşinde koşmayı bir bırakın.

ilaç verilip sonrasında tecavüz edilip plazanın 20. Katından atılan gencecik bir kızın ardından ediyorsunuz bu lafları ayıptır.

Onca kanıt varken bu varlıklı şerefsizler koruma altına alınmışlar ki hala hapiste değiller. O kadar kanıtla şimdiye elektrikli masaya oturtulmaları gerekilen bu haysiyetsiz iğrenç herifler dışarıda fink atıyorlar.

içim acıyor, adalet yerini bulamadığı için, masum bir insan öldürülüyor ama insanlar paraya susuyor belli ki. zor bir hayat yaşayan bu güzelim kızın cinayetinin takipçisi olacağız.
Bu ülkede susarsan, sıra sana gelir unutma!
çok yazık olan bir durum daha, pek söyleyecek bir şey yok.
Hala duymak istemediğim, hala kabullenmek istemediğim bir ölüm çıkmazı.
Öyle saçma sapan yorumlar okuyorum ki kanım donmadı adeta çekildi, neden mi çünkü siz kansız insanlar hala o saatte orada ne işi vardı diyebiliyorsunuz, bir insan neden 20. kattan atlar demek yerine. Hem de kurtulamayacağını bile bile, bırakın kurtulmayı parçaları yerden kazınmak suretiyle adli tıpa iletilmiştir. Böyle bir ceset'in tanımlanma imkanı maalesef günümüz tıbbında mümkün değildir, kaldı ki ülkemiz tıbbında ise sonuç bulamamaktadırlar.

Hala sorup duruyorum kendime neden diye?

Oysa ki nedeni bariz ortada; bir kadın yine tacize, yine tecavüze, yine zorla alıkonulmaya, yine hürriyetinden mahrum bırakılmaya zorlanmıştır.

Bildiğimiz üzere şüpheli ölümler, tanımlanamayan cesetler, ölüm sebebi belirlenemeyen kişilerin ölümleri her zaman sanık yararına olmuştur ve olmaya devam edecektir.

Neresinden tutsan elinde kalıyor, bir kadın canından olmayı bırakın paramparça olacağını bile bile ateşe yürüdüyse burada ki sorun tamamen neden o saatte orada olduğu değil, neden intihar ettiği olmalıdır.

Öncelikle bir insanın neden o saatte orada olduğunu değil, insan canının ve hürriyetinin her değerin üstünde olması gerektiğini kendinize ilke edinin ve ölene dek bu taşıdığınız en büyük gurur olsun.

Gel gelelim yine yazdıklarımı anlayacak ve insani boyuttan bakabilecek çok az bir kısıma hitap ederek bir ton kelime yazdım fakat umut tükenmeyecek, tükenmemeli.

Her bakımdan tüm hürriyetinden alıkonulmuş ve ''sözde'' erkek kurbanı olan tüm kadınlar için söylüyorum; kahrolsun erkek egemen olan insanlık!