bugün

Bu şahsa şahit olmaktan gerçekten hoşlanıyorum. Her zaman uçuk, şaşırtıcı ama bir o kadar sağlam bir bakış açısıyla bakıyor. Hukuk ve devlet meselesinde devletin, hem hukuku yürütmek için kullandığı güç ve hem de kendi varlığını sürdürmek için kullandığı gücün, aslında kendi varlığını ortadan kaldıracak/kaldıran asıl neden olduğunu söyler. Ben politika ve hukuktan anladığım için söylemiyorum, zaten bunlardan anlamam ama daha bu fikri ilk gördüğümde aklıma derrida gelmişti. Daha sonra Araştırdıkça tıpkı alaka kurduğum gibi, derrida'nın yapısöküm, politika, adalet, yasa vb. ilişkisini ortaya koyarken okuduğu fikirlerden birisi imiş.

Gerçekten de derrida'nın differance devinimi için oldukça ideal bir zemin.

Not: Bünyamin'i okuyun.
"benjamin vaktiyle 'çocuk bilinci' ile 'devrimci bilinci' birbirine benzetmişti. ikisi de bakarak ve tefekküre dalarak değil, dokunarak ve kurcalayarak(pratikle) işledikleri, şeylerin doğal düzenini tanımadan iş gördükleri için."

necmi Erdoğan.
metafizikle hemhal olmuş hukuk ve dil problemleri üzerine yoğunlaşmış filozof. dilin uzlaşmalarla temellendiği görüşünü reddedip, isimlerin babil'den sonra bulanıklaşıp, karmaşıklaşan ilahi özler olduğu yönündeki mistik görüşü desteklemişti. bakara 31. ayette geçen; insanlara isimleri öğrettik cümlesine tıpatıp uyan bir çözümleme yapmıştır.
Kuramcıların kuramını yapan ve bunu yaparken kendisi için kuram mahali kuran adamdır.

"Geçmiş, gizli bir zaman dizini taşır; ona kurtulma kapısını açan budur. Eskileri kuşatmış olan havanın soluğu bize değip geçmez mi? Kulak verdiğimiz seslerde, artık susmuş olanların yankısı yok mudur?"

(bkz: Son Bakışta Aşk)
On Üç Tezde Yazarlık Tekniği - Walter Benjamin

I. Büyücek bir eseri kaleme almaya girişen kimse kendini hoş tutmalı ve günlük yazacağı kadarını bitirdikten sonra kendine, yazmayı sürdürmesini engellemeyecek her şeyi bahşedebilmelidir.

II. istiyorsan, yapıp bitirdiğin işten başkalarına söz et, ama çalışma sürdükçe bir yerlerini okuma. Bu yoldan kazanacağın her hoşnutluk çalışma hızını kesecektir.Bu düzene uyulursa zamanla artacak olan kendini anlatma isteği gittikçe, çalışmanın tamamlanmasına yarayan ek bir itici güç olacaktır.

III. Çalışma evresi konusunda gündelik hayatın orta-kararlılığından kaçınmaya çalış. Adi gürültülerin eşlik ettiği bir yarı-sessizlik onur kırıcıdır. Buna karşılık bir müzik etüdünün ya da iş hayatından gelen bir ses kargaşasının eşliği, tıpkı gecenin kulakla duyulur sessizliği kadar yararlı olabilir. Böylesi sessizlik insanın içindeki kulağı keskinleştirirse, o iç kulak kendi yoğunluğu sayesinde en sıradışı gürültüleri bile silip geçen bir söyleyişin mihenk taşı halne gelir.

IV. Sıradan el araçları kullanmaktan kaçın. ince eleyip sık dokuyarak belli kağıtlar, kalem uçları, mürekkeplerde ısrar etmek yararlı olur. Bu araçların lüksü aranmayabilir, ama bolluğu olmazsa olmaz.

V. Kafandan hiçbir düşüncenin tedbilikıyafet geçmesine izin verme ve not defterini Emniyet'in yabancı uyruklular kayıtlarında gösterdiği sıklıkla tut.

VI. Kalemini ilhama karşı duyarsız kıl, o zaman mıknatıs giücüyle ekecektir kendisine ilhamı. Aklına gelen bir şeyi yazmakta ne kadar düşünceli bir çekingenlik gösterirsen, o ölçüde gelişip olgunlaşmış biçimde, gelip ellerine düşecektir. Söz düşünceyi fetheder, oysa yazı egemenliğine alır.

VII. Hiçbir zaman, aklına bir şey gelmez olduğu için yazmayı bırakma. Edebiyatçı onurunun bir buyruğu, yazmayı ancak ya uyulacak bir saat geldiğinde (yemek zamanı, bir buluşma) ya da eser bittiğinde kesmek yolundadır.

VIII. ilhamın gelmediği zamanı yaptığın işi temize çekerek doldur. Sezgi bu sırada uyanacaktır.

IX. Nulla dies sine linea - ama haftalar, pekala geçebilir.

X. Bir esere hiçbir zaman, üzerinde bir kere akşamdan gün aydınlanana kadar oturup çalışmadan bitmiş gözüyl bakma.

XI. Eserin sonunu alıştığın çalışma odasında yazma. Gereken cesareti orada toplayamazsın.

XII. Yazıya geçirmenin evreleri: düşünce -üslup- yazı. Temize çekmenin anlamı, dikkatin bu sırada artık yazı güzelliğinde toplanmasıdır. Düşünce ilhamı öldürür, üslup düşünceye gem vurur, yazı üslubu ödüllendirir.

XIII. Eser tasarımın ölü maskıdır.
pasajlar çalışmasında fuarlar için “adına mal denen fetişin hac yerleridir” tanımlamasında bulunmuştur, ki bunu günümüzde avm'lere hiçbir değişiklik yapmadan uyarlayabiliriz.
walter benjamin'in evine gelen bir konuğu, kitaplığı görünce şaşırır ve şu soruyu sorar benjamin'e:

'' bütün kitapları okudunuz mu? ''

walter'in cevabı ise yaşam felsefesi oluşturacak cinstendir:

'' insanlar yalnızca okumak için değil, birlikte yaşamak için de kitap alır. ''
(bkz: esrar üzerine)
Şiirin izlerini takip eden "bu sıra dışı ve büyüleyici metin", "edineceği bilginin hatırına" "kontrollü bir uyuşturucu yolculuğu"na çıkan Walter Benjaminin esrar ve diğer uyuşturucular üzerine tüm yazdıklarını bir araya getiriyor. "Gerçekten istisnai" bir çalışma olarak tanımlasa da, bu malzemenin çok az bölümü Benjamin hayattayken yayınlanmıştır.

Bu kitabın gövdesi, 1927 ile 1934 yılları arasında Berlinde, Marsilyada ve ibizada gerçekleştirilen bir dizi uyuşturucu deneyi sırasında -ya da sonrasında- kaleme alınan Uyuşturucu Deneylerinin Tutanaklarından oluşmaktadır. Bu kayıtlar, esrarın etkisi altında Benjamin ve arkadaşları (felsefeci Ernst Bloch, yazar Jean Selz, doktorlar Ernst Joël ile Fritz Fränkel ve Egon Wissing ile Egonun karısı Gert Wissing) tarafından tutulan notlardır.

Benjamin hayattayken "fark edilmeden kalan" bu çalışmayı, göz kamaştırıcı özgünlüğü, düş(ün)sel yoğunluğu ve esinleme gücüyle, geleneksel uyuşturucu edebiyatı rafına koymak büyük haksızlık olur. Hayatı boyunca "inatla tutunduğu, çünkü doğru olduğuna inandığı felsefi sezgileri"ni hiç kuşkusuz olumlayan esrar uzamının deneysel bilgisi, Benjaminin "aura", "sarhoşluğun aydınlığı", "benzerlik/aynılık", "taklit", "empati" ve "flâneur" gibi anahtar sözcüklere yüklediği anlamları aydınlatıyor. Esrar Üzerine, Walter Benjaminin ağına takılanların okuması gereken baş döndürücü bir metin...
(bkz: einbahnstrasse)
http://www.youtube.com/watch?v=NRXRNUkYLTk&feature=related
"walter benjamin bir yazısında moskovada kaldığı bir otelden söz eder. otelin hemen bütün odalarının kapısının sürekli açık oluşu dikkatini çekmiştir. ilk başta bunun rastlantı olduğunu sansa da, bu durumdan giderek tedirfin olur. nihayet bu odalarda, hayatları boyunca kapalı bir mekanda kalmamaya yemin etmiş tibetli rahiplerin kaldığını öğrenir. bu ahlaki teşhircilik etkilemiştir benjamin'i, şu sonuca varır. bir camekan'da yaşamak kusursuz bir devrimci erdemidir." Nurdan gürbilek'in vitrinde yaşamak kitabından alıntı.
"pasajlar" çalışması için "başarısızlık korkusunu bu denli içimde hissederek yazdığım hiç olmamıştı" der kadim dostu sholem'e. modern, modernite, modernizm ve en son postmodernizm derken kafası karışan insanlık alemini bu eseri ve diğer yazdıklarıyla aydınlatmakta olan zat-ı muhterem.
1923 tarihli 'çevirmenin görevi' adlı yazısında çevirmenin ve çevirinin görevlerini ortaya koyan felsefeci, denemeci, sanat eleştirmeni ve çevirmen.
Kötümser bir bakışa sahip filozof. Yine de aydınlanma konusunda olağanüstü derecede umutluydu.
Uçmaya hazırdır kanatlarım
dönmek isterdim elbet geriye
çünkü o zaman canlı olarak bile kalsaydım
azalırdı şansım yine de.
frankfurt okulu ya da eleştirel kuram olarak tanınan akımın kurucularındandır (adorno ve löwenthal ile). iyi bir düşünürdür. ayrıca yazdığı eserlerde iyi bir edebiyatçı olduğunu da kanıtlamıştır.
"roman okuru,okurların en yalnızıdır"
en önemli eseri "work of art in the age of mechanical reproduction" adlı eserdir. Benjamin bu kitapta resmin yerini fotoğrafın ve filmin almasıyla sanat eserinin etrafındaki auranın yok olduğunu, otantikliğinin tarihe karıştığını söyler. verdiği örnek de gayet ilginçtir: bir van gogh tablosunun replikasına bakan onun orijinalini merak eder ve replikayı orijinalin sanatsal aurasıyla karşılaştırır fakat kimse bir sinema filminin orijinal kopyasının nerde, kimde olduğunu umursamaz. fotoğraf negatifi otantisitenin bittiği noktadır...
'' faşizm döneminde bile, tek bir canilik yoktur ki, moral bir cilayla kaplanmaksızın yapılmış olsun''
'' gerçek; kırılan bir çömleğin parçaları gibi birbiriyle ilgili, fragmanlar dünyasıdır, her biri tek başına ama izole değil''
ölümü brecht tarafından şöyle yorumlanmış yazardır;
" hitler' in alman edebiyatına verdiği ilk ciddi kayıp.".
"deneyim yoksulluğu yalnız bazı kişilerin değil, aslında insanlığın deneyimlerindeki yoksulluktur ve bu da yeni bir çeşit barbarlıktır...
bizler yoksul duruma düştük. bugün elimize birkaç kuruş geçsin diye değerinin yüzde birine rehin bırakıp insanlığın mirasını parça parça elden çıkardık..." sözlerinin sahibi Alman edebiyat eleştirmeni, düşünür, kültür tarihçisi ve estetik kuramcısı.
frankfurt okulu'nun birinci döneminin önde gelen ismidir. gazetecilikte yapmıştır bir dönem. estetikçi ve kültür eleştirmeni olarak tanınmıştır. incelediği temel konu tüketim toplumunda, sanat eserlerinin emtialaştırılmasıdır. kültür endüstrisinin egemen olduğu günümüz toplumunda sanat eserleri orjinalliğini yitirmiş, aura'sı bozulmuş ve sanat ürünleri çoğaltılarak değersizleştirilmiştir.

örnek vermek gerekirse ''mozartın en hit çalışması'' cümlesi eleştiri getirdiği şeyi açıkça özetler. ayrıca ''mekanik yeniden üretim çağında sanat'' isimli çalışması bulunmaktadır.
alman yazar. felsefe öğrenimi gördükten sonra, bir estetik tezi verdi. edebiyat eleştirileri ve çeşitli çeviriler yaptı. musevi asıllı olduğundan 1933'te paris'e sığındı. ayrıca, dil ve tarih felsefesi üzerine çalıştı. alman işgali sırasında fransız-ispanyol sınırını geçmeye çalıştıysa da başaramadı ve gestapo'ya ihbar edilmekten korkarak intihar etti.
Walter Benjamin 15 Temmuz 1892de Berlinde dünyaya geldi. Benjamin; Berlin, Freiburg im Breisgau, Münih ve Bern de felsefe öğrenimi gördü. 1920 de Berlin e yerleşerek edebiyat eleştirmenliği ve çevirmenlik yapmaya başladı. 1928 de sunduğu Ursprung des deutschen Trauerspiels (Alman Tragedyasının Kökenleri) adlı doktora tezi Frankfurt Üniversitesi nde geri çevrilince zaten pek sıcak bakmadığı akademik kariyerden bütünüyle vazgeçti.Ernst Bloch, Theodor W. Adorno ve Bertolt Brecht in etkisiyle 1930 larda giderek Marksizme yakınlaşan Benjamin 1933 te Almanya yı terk ederek Paris e yerleşti. Burada edebiyat dergilerine ve New York ta Adorno ve Horkheimer tarafından yayımlanan Sosyal Araştırmalar Dergisi ne eleştiri ve denemeler yazdı. 1939 yılında, Alman mülteciler tarafından yayımlanan bir dergide çıkan yazısı nedeniyle Alman vatandaşlığından çıkarıldı. Almanların Fransa yı işgal etmesi ve Paris teki evini Gestapo nun basması üzerine Fransa nın güneyindeki Port-Bou kentine kaçtı; burada polis tarafından Gestapo ya teslim edileceğini öğrenince , 26 Eylül 1940 da intihar etti.