bugün

lise arkadaşımdır kendisi. öğretmen ne zaman yanına gelse bu konuşurken küfrediyordu. bilmiyo hocanın olduğunu tabi. disipline gidecekti en son. nasıl denk tutturuyordu anlamıyorum konu da hep o anda küfür edilecek moddaydı ahah, nevet.
Lisede yan sıramda oturan arkadaş , silgilerini ısırıyordu pis insan .
hangi birini saysam bilemedim. keçi muharrem, h3, deli mehmet, tunçay, şahin k., berkman, ciguli, 131 murat, küçük osman, kıbrıs güzeli, gıygıdı, kudurmuş, esche, kemallow gibi gibi.
lisede adnan adında bir arkadaşım vardı. dev gibi bir adamdı. iki metreye yakın, tahminen 130 kilo falan. bu kalıbına rağmen yeşil yol'daki dev cüsseli mahkum gibi inanılmaz mütevazıydı. ne etliye karışırdı, ne de sütlüye. pek konuşmazdı. tipi gibi karakteri de olgundu. biz yanında çocuk kalıyorduk. şimdi bu arkadaş sınıftan çıkmaz, sadece işemeye ve yemek yemeye giderdi. adnan'ı garip yapan ise, benim birileriyle kavga ettiğimi öğrendiği andan itibaren delirmesiydi. konuşmayan, yürümeyen, yerinden kalkmayan bu adam, benim kavga ettiğimi öğrenince bir hışım yerinden fırlar, hasmımı bulur, omzundan tutar ve okulun arka bahçesinde yer alan trafonun arkasında döverdi. zaten silkelese bile dövmüş kadar oluyordu. o'nun yanında herkes plankton gibi kalıyordu.
bunu birçok defa yaptı ve sadece benim için. bir süre sonra dokunulmaz olmuştum. çünkü benimle kim atışırsa bilirdi ki adnan müdahil olacak. işin başka garip tarafı ise, bazen benimle bile konuşmak istemezdi. koyar kafayı sıraya ve uyurdu. konuşmuyordu adam. çok az sohbet etmişimdir. ama bir şekilde beni seviyordu işte.
resmen koruyucu meleğim gibiydi. sanırım benim gibi bir dengesizin bok yoluna gitmemesi için tanrı tarafından bir melek olarak yollanmış gibiydi. sonra ben okuldan atıldım. atıldıktan sonra adnan'ı çok aradım ama hiç karşılık vermedi.

çok garip adamdı. pek sevilmezdi ama ben çok seviyordum. kırmızı çizgilerinden dolayı sevilmezdi. halbuki adamın istediği tek şey, yalnızlık. yalnız olmayı seven bir kişiyi neden sevmezler anlamıyorum.
sadece beni koruduğu için değil, karakterli duruşunu da çok seviyordum. mümtazdı. kaşarlı ve ketçaplı tosta bayılırdı. sade soda içerdi.
bazen kantinden sevdiği bu tostu yaptırır, o'na getirirdim. soda da alırdım. "sağ olasın güzel insan" der, tebessüm ederdi. ben de tebessüm eder, el selamı verir ve o'nun alanından uzaklaşırdım. bilirdim ki o alanda çok uzun süre durulmaz. zira münzeviydi.

umarım iyi bir yerlerde, iyi bir şekilde yaşamını sürdürüyorsundur dev adam.
buradan sana selam olsun.
Bizim uzun eşek arkadaş takımımız vardı. ben yastıktım her defasında. Sadece uzun eşek oynamak için toplanırdık. hep nöbetçi öğretmen bizi basar ne yapıyorsunuz burada lan derdi. Bizde hocam allahına tek mi çift mi yapar mısınız derdik. Hoca şok.
sınıfımın olduğu zamanlardan birinde sınıfımdan biri olmasa da tüm o okuldaki yıllarımda ders hariç neredeyse tüm zamanlarda günde en az 1 kez uğrayan uğramadığında bugün okula gelmedi diyebileceğim sınıfımda geçiren bir arkadaş vardı. çevresine göre tuhaf derlerdi ama onca ayda herhalde tanımayı beceremediğimden pek tuhaflığını göremediydim. acaba garipliği fazla normal mi olmasıydı -birkaç aşırı absürt olduğu konu haricinde- hep merak ederdim. ama görmeyince etmez oldum da acaba birileri o kişiyi çözerse bana da açıklar mı neymiş tuhaflığı, merakımı gidereyim.
kaan-dı sanırım adı. annemin çalıştığı avm'nin arkasındaki dublekslerde otururdu. aynı yaştaydık, o ve abisi özelde okurdu. çevrede insanlar olduğunda ağzı bozulur, benden ölümüne nefret eder, dalga geçip dururdu. el ayak çekilip insanlar yok olduğunda o yaramaz, acımasız, agresif çocuk gider; yerine sevimli, eğlenceli, becerikli, tam anlamıyla kusursuz, mükemmel bir çocuk gelirdi. hala bu değişiminin nedenini anlamakta zorlanırım.

ilkokulun sonlarına doğru bir şey yüzünden dalga geçmişti benimle. ilk defa o gün ona karşılık verememiştim. oysa her zaman karşılık verir, ezileceğimi bile bile atışırdım onunla. ama o gün gözlerimin dolmasına engel olamayıp içeri kaçmıştım. 1-2 saat sonra dışarı çıktığımda kimse kalmamıştı bahçede. merdivenlerin bitip avm kapısının başladığı o minik kuytuya oturduğumda fark etmiştim varlığını. sanki lacivert, yeşil, krem çizgili kazağı, lacivert keten pantolonu ve lacivert spor ayakkabılarıyla bir anda yanımda belirivermişti. ''iyi olduğuna emin olmak istedim'' diye başlayıp bir sürü şey anlattı o gün. eş anlamlı kelimelerden girdi, küfürlerin anlamlarıyla devam edip, kaykay öğretmekle sonlandırdı. onu bir daha hiç göremedim. ne onu, ne de abisini. hiç varolmamışlar gibi onlarsız yaşamaya sorgulamadan devam ettik. galiba buydu hala çocuk olmak.

ne arkadaşları, ne arkadaşlarım, ne de ben. nerede olduğunu, nereye gittiklerini hiç sorgulamadık. ama zihnimin ve kalbimin bir köşesinde bisikletle o eğimden aşağı son sürat inişi, bitmeyen atışmalarımız ve o son gün kaldı. galiba özlüyorum onu.
Hasan diye bi arkadaş maddi durumu kötü idi istanbulda tutunamadı okurken bende de kaldı 3. Sınıftan sonra görmedim. Bütün arkadaşlarına sordum kimsenin en ufak bilgisi yok. Ne olduğunu merak ediyorum. Telefonuna ulaşılamıyor. Sosyal medyada yok. Bir ara gidip okuldan ailesinin iletişim bilgilerini almayı düşünüyorum.

Çok iyi çocuktu yardımcı olamadık. Umarım iyidir.
ismi Maral’dı, erkekti, bale yapıyordu, 10 yaşında idi ve sanıyorum küçük bir bilgeydi.
sınıfta altına sıçan ve işeyen arkadaşlardır. hep bana mı denk geldi bu tipler bilmiyorum.
"Ben yönetilmekten hoşlanıyorum. Benim adıma karar versinler, ne söyleyeceğimi desinler...." bunları dedikten sonra koptum dinlemedim zaten. Kendisi 25 yaşında bir de.... 3 senelik arkadaşlığımı bu sebepten bitirim. Kendi kanatları ile uçamamak nedir?¿
Bizim mahalle'de bi batuhan vardı babası polis çocukla rahatın'dan bi 10 yıllık arkadaşız herifle sürekli görüşürdük onlar bize biz onlara giderdik falan. neyse bu siktiğimi 1 hafta aralıksız aradım açmadı en sonunda mesaj attı bundan sonra seninle bidaha görüşemeyiz hadi eyvallah dedi. bidaha da batuya ulaşamadım derdi neydi acaba neden görüşmek istemedi ? çok anormal tipler var aq.
Sürekli hasta olan arkadaşım.
Yanında biri olmadan wcye gitmeyen arkadaşım.
Ayı gibi her tenefus bir şeyler yiyen arkadaşım.
Ve daha niceleri...
-kendisinin trabzonlu olduğunu iddia eden ve yeni kelimesine "yepisyeni" diyen arkadaşım.
6-7 ve 8. Sınıfta bir enes vardı. Hep bana kopya verir, kavgamda yanımda olurdu ve sırdaşımdı da çok iyi biriydi asla unutmam onu.
Ilkokuldayken bi arkadaşim vardı erkek.

Her gün her teneffüs yanıma gelip " öpeyim mi passionate?" " hadi bi kere öpeyim" derdi. Onu hiç unutmuyorum ya.
açıklanamayan duyguların sebeplisidir bunlar. kimse anlamaz, anlatamazsınız da. acayip işte.
ayakkabı bağcıklarından sıraya bağlandığını üç gün sonra fark eden arkadaş.
boğaziçi kazandı, nereye unutuyorsun ?
zaman zaman rakı masasına meze olurlar. anlatılır, eglendirirler.
sürekli dalga konusu olup sıkıcı zamanları renklendiren kişiliklerdir.
herkesin kopya çekip 100 aldığı sikimsonik lise derslerinden kopya çekemeyip düşük alan badem gözlü nihat selam olsun.
25 kelimeden oluşan hocayla diyaloğunda 27 kez hocam diyebilen bir sınıf arkadaşım vardı.
hollanda'ya horlanda diyen arkadaş.

sanırım doğrusunu öğrenmiştir artık.
ilkokulda apo diye bi çocuk vardı, arkadaşımdı. asıl ismi abdurrahman'dı. acayip taklitleri vardı. sarhoş taklidini -abartısız söylüyorum- kimse ondan iyi yapamazdı. sonra okul bitince kayboldu çocuk. noldu, nereye gitti, öldü mü, kaldı mı hiçbi fikrim yok. eğer sözlükte yazar falansan haber et lan. özledim seni gavat.
Lisede fatih diye bir arkadaşımız vardı çok iyi anlaşırdık yalnız çocuğun bir hastalığı vardı. Bütün hocaların dersinde mastürbasyon yapardı kızların arkasına oturup yapardı hemde bu işi. Ulan şimdi düşünüyorum ne cesaretmiş a.q çocuktaki.
orta 1 de sınıfta adem adında bir arkadaş vardı. hoca sınıfta "baban ne iş yapar" sorusunu sorunca bu:
- yer altında soğan topluyor, dedi.
hoca anlamadı, soruyu tekrarladı, baban ne iş yapar evladım. adem kızdı:
- ölmüş, ölmüüüş. dedi.

babaya rahmet, ademe selamet...