bugün

bugünki başlıklardan sonra servet çetin i sümüksavar olarak görmekteyim. adamdan harbi tiksindim arkadaşlar. valla karşılaşsak tokalaşmak için elimi uzatırsam ibne olayım yani o derece.
olum git o burnunu bi doktora göster amk. bu ne ya. *
aşk tesadüfleri severi 4 kız ve ben yani totalde 1 erkek 4 kız izlemek beni tedirgin ediyor, çünkü bu filmi hangi kızdan dinlediysem mest olmuş hemen akşam gelmiş façabukta paylaşımını yapmış!( yapınca daha bi bağlandığını anlıyosun zaten ).
bu 4 kız da daha gitmeden filmden etkilendiler ( malum kız milleti içinde aşk lafı geçsin mest olmasına yeter de artar bile ) , dolayısıyla bu 4 kızlada bundan sonraki hayatımda sevgili olamıycağım bu dünyadaki nadir realitelerden biri olduğunu ve içlerinden birinin eski sevgilim olduğunu düşünürsek beni nasıl bişeyin beklediğini gerçekten merak ediyorum.
umarım film tırt çıkar umarım bunlar filmden sonra günlerce muabbetini döndürmezler zira hattımla aramda bi sorun yok ve durup dururken numaramı değiştirmek istemiyorum.

not: epey 4 kız lafını kullanmışım valla amacım aramızdaki makina müh . arkadaşları özendirmek falan değildir .
yaş büyüyünce alışkanlıklardan vazgeçmek daha bi zorlaşıyor. alışmak kolay ama bırakmak çok güç. içi boşaltılmış bir aşkın

kırıntılarını tekrar tekrar hatırlamak...
gidilen filmleri hatırlamak. yenilen yemeğin tabağın ucundaki kırık bile aklımda.

bilim, aşk ve edebiyat ayrıntıda gizlidir.

gizlene gizlene bu haldeyiz... oysa insan bi cümle beklerken işin buraya kadar gelmesi sadece ekşi bir gülümseme.

fedakarlık...
sevgilimden hediye gelen parfümü, diğer sevgilimin yanına giderken sıktım.
not: seneler geçti, değiştik.
(bkz: şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler)
etrafımdaki iyi görünmeye çalışıp yüzüme yalakalık yapan, arkamdan saçma sapan konuşup yalanlar uyduran, her şeyimi kıskanan eş, dost, akrabadan nefret ediyorum sözlük. * * *
Bob Dylan dinlemek beni intihara sürüklüyor ve her seferinde bunu yapıyorum.
Geçen yıl istinye Parkta yanlışlıkla 3 arkadaş yürüyen merdivene bindik aşağı indik ve bir de baktık ki otoparka giden yoldayız işin acı tarafı geri donmek için güvenlikçilerin kontrol yaptığı hayvani sıraya girmemiz gerekti tabi bendeniz sivri zekamı harekete geçirip beyler bu merdivene tersten tırmanıp yukarı çıkabilirmiyiz dedim. Uyanık (göstericem ben o şerefsize) arkadaşım yaparsın ne var canım hatta ben bile arkandan gelirim dedi. Neyse ben de ulan ben çıkarım ama gelmeyeni napsınlar gibisinden iddaya girdim. Aptal kafam tabi ki bu işi yaptım hatta merdivenin ortasında biraz dinlenip, bebekli kadınların çığlıkları arasında yukarı cıktım. Evet yaptım be sözlük hem de istinye Parkta.
çaylak ceza evinden çıktım sözlük on gündür yazamıyorum ne kötü bir şeymiş şimdi anladım .
artık sana çok fazla özen göstericem , söz.
biriyle tanış, o kadar muhabbet et, eve bırakırken ablasına hasta ol. bu mu lan hayat.
Mutfak soğuk olduğu için her akşam yemek yerken mutfak masasını oturma odasına taşıyoruz. Ben artık bundan bıkmış durumdayım. Bu sebepten yemek yer yemez tuvalete kaçıyorum ki masayı geri mutfağa ben taşımayayım. annemle ablam durumu çakar gibi oldular ama ses etmiyolla.
ayaz kötü şey hele ki bi erkek için üstadım. dudaklar çatlıyo, patlıyo, sürekli pirelli takvimine poz veren seksi gacılar gibi dudakları yalıyosun ediyosun zor vesselam... çare tıbbi olarak lipstick. tabi ahmet maranki'nin falan belli naturel yollarla oluşan çözümleri var ama o adamdan tiksiniyorum. bi kere basur için bi çözümünü dinledim sonra koptum bu adamdan. kansere çare buldum dese inanmam ki buldu pezemenk. neyse dudak çatlamasının verdiği acıyı bi süre sonra kaldıramayıp gittim aldım eczanede utana sıkıla.

+ııı lipstick varmıydı sizde?
-tabikide çilekli olsun mu?

lan prezervatif mi bu hadi onu geçtim ibnemiyim ulan ben?

+yok yok düz olsun *
-eh eh peki

aldım direk montumun iç cebine yerleştirdim. eşe, dosta çaktırmadan gizli gizli sürüyorum dudaklarıma. umarsızca, titreyerek... ulan nasıl rahatlatıyo var ya offf.. höst lan noluyo? neyse günün birinde otobüse bindim. izmiti bilen bilir sanayi dolmuşları vardır kırmızı. istanbul'da falanda bunların sarı versiyonu mevcut. onlara bindim. bakın sanayi otobüsleri diyorum full erkek dolu, tornacı mı istersin, motorcu mu, balanscı mı. yok yok kısacası durağa yaklaştım mp3 player açık şarkı dinliyorum, seslendim kaptana durdu indim hop daha iki adım atmadan bi ses..

+bilader bu ruj senden düştü! * * *

bilader ile ruj kelimesi aynı cümlede ilk benim vesilemle yan yana geldi herhalde. ne kadar absürd dimi bilader ve ruj. işin bi diğer yanıda kulaklık kulağımda normalde korna çalsa duymam tam o sırada şarkı bitmiş amk, refleks döndüm baktım

-hee? eee şey evet ya
+al yeğen..

bilader, yeğen, ruj nasıl bir olay lan bu. adamın yüzüne bakamadım, herkeste bi sırıtma hayır desem ki aga ruj değil lipstick o lipstickir git lan diyecek. aldım koşar adım uzaklaştım, sigara yaktım, sigarada dudağımı yaktı zaten amk. elim hemen lipstick'e gitti...

(bkz: bilader lipstickleri)
bu sabah kendi kendime uyku arasında kendime kızıyordum. hiç bir işe yaramadığımı düşünüyordum. gerçekten de öyleyim... üzgünüm... yenildim.
Yalnızımdım, bir kaldırımda oturup, arayabileceğim tek dostumun telefonunu açmasını beklerken. Telefonu açan arkadaşımın, yalnız değilsin demesiyle daha da yalnızlaştım.
bade-i vuslat dinliyorum, ne kadar oldugunu bilmedigim bir süredir.. ve giderek kendimi sarhoş gibi hissetmeye başladım..
ders çalışmam gerekirken çalışmıyorum, kitap okumam gerekirken okumuyorum, saçma sapan boş işlerle uğraşıyorum, yapmam gereken işlerden kaytarıyorum, bazı konularda etik davranmıyorum, hissişleştim, donuklaştım, robotlaştım gibi hissediyorum. daha bencil, daha güçlü, daha hissizim. duygusuzum, duygularıma vermem gereken önemi artık hiç vermiyorum. olaylara aşırı mantıklı yaklaşıyorum. kalbime ne olduğunu merak ediyorum. açıkçası bu durum, beni korkutuyor.

edit: fazladan "a" yazmışım, onu sildim valla. başka bir şey yapmadım.
değiştim sandım yanılmışım. sadece ara vermişim eski ben olmaya. yeniden başladım eskisi gibi beni acıtacak şeyler bulmaya. bu son değdiğim ne varsa tekrar yapmaya. aşşaladığım ne varsa tekrar kendimde görmeye. değişirim sandım. ama yanıldım. içimde ne varsa eskiye dair hepsi şimdi yeniden benle beraber. gülüyorlar bana şimdi ne oldu geri gelmicez mi sandın. seni aptal şey. bulduğun ufak mutluluk seni terk etmicek mi sandın. bize geri dönmicekmisin sandın. hadi vazgeç şimdi işine geliyorsa bir tek biz varız seni asla terk etmeyen. hadi işine geliyorsa sıkıyorsa yap bakalım. okudugun zırva kitaplara benzemiyor değilmi gerçek hayat yada mesleğindeki gibi millete akıl vermeye.
internetten* tanışıp,sonra tanıdık çıkıp,konuştukça çok sevdiğim bir arkadaşım var sözlük.
bir buçuk yıldır haftada en az bir kez görüştüğümüzden olsa gerek feci derecede alışkanlık yaratmış halde bende. bir hafta görüşmesem öldü mü kaldı mı diye google'dan ismini aratıyorum. gerçekten yapıyorum bunu. geçen hafta yine ismini arattım,bir final not çizelgesi çıktı karşıma. o sırada aklıma bir kez telefonda konuşurken ismini birkaç kez geçirdiği biri geldi aklıma*. ismi zarla zorla hatırladım,buldum sonra listeden*. donuk facebook hesabımı açıp ismi arattım ve yine bir kişi çıktı. kıskandım sözlük onu. her gün onunla görüşüyor diye kıskandım.
şimdi diyeceksin bana sözlük,"aşıksın sen,ekiki". vallaha da değil öyle,sen yanlış anlıyorsun.
neyse. itiraf ediyorum sözlük: takıntılı,manyak insanın tekiyim. ayrıca ajan(s) express gibiyim.
20 yaşındaydım.
uzaktan bi akrabamızın kızı vardı kendi kendime "akraban oğlum o senin" desem de gönül işte söz geçiremedik. kendimi topladım gittim açıldım. tabi yok dedi. ardından birkaç ay sonra tekrar açıldım yine yok dedi. sonra yine açıldım. çok seviyodum yüzsüzlük olarak algılanabilir ancak gerçekten seviyodum. sonra kabul etti. ben o zamanlar askere gidecektim. askerden gelince düğün yapacağımızı evleneceğimizi filan konuşurduk. sonra askerlik zamanı geldi. gelibolu ya gittim askerlik için. askere gitmeden öncede nişanlanmıştık. acemilik bittikten sonra hakkari'ye gittim. neyse lafı fazla uzatmayım. biz arada bir gruplar halinde aileye filan haber vermek yasaktı pusuya giderdik. yine gideceğimiz zaman bi kaç şehit verdik ve ertesi gün biz gitmiştik. 1 hafta kaldıktan sonra tam birliğe dönecekken 3 gün daha uzatıldı. bu 10 gün içinde beni çatışmada şehit olduğumu düşünmüşler ve kızın ailesi nişanı atmış. ardından ben benim teyze oğlum kızla anlaşmış ve utanmadan 3 ay sonra nişanlanmışlar. ben tabi bunları askerde öğreniyorum. sonra ailemle konuştum durumu anlattılar her ikiside senin akraban dediler falan filan...
ardından benim askerliğim 2. ayda bitiyordu bunların düğünüde aynı tarihe denk geliyormuş. benim haberim yok tabi. sonra memlekete döndüm terminalden babam beni aldı.
"annemler nerde abimler gelmedi mi?" diye sorunca
"gelceklerdi oğlum bi akrabanın düğünü var" dedi sordum,sordum söylemedi.
sonra evin önüne gelince anladım olayı. bizimki giymiş gelinliği teyze oğluda çekmiş damatlığı düğüne gidiyolar. beni görünce tabi herkes mal oldu. hiç kimseye bişey demeden eve girdim sessiz sedasız başımı öne eğerek küçük emrah misali elimdeki valizle.
peki itiraf ediyorum,kendimi bildim bileli yapıyorum zaten bunu***
ne zaman bi yeşilçam filminde küçük bi çocuk görsem "acaba bu çocuk şimdi kaç yaşına gelmiştir,izliyo mudur şimdi bunu ,hala oynuyo mu ki ?"diye sorup duruyorum kendime,hatta bazen dış ses olarak çıkıyo,tek salak ben olmadığımdan "hakkat lan,ne oldu acaba bu çocua"demiyor değiller.

biliyorum bak söyledim de salaklık bu kapıcılar kralı,çöpçüler şeysi neşe karaböcek,fethiye açançiçekyok lan sonuncu okul ismiydi hepsinde sordum durdum ufak çocukları.dahası da var ben ne skimdeydim o ara?babam dedemin taşaklarındamıydı ki?*,

işte dün yine hanzo yu izliyorum,aklıma geldi aynısı*
bitirilen arkadaşlıklar hakkında konuşurken 'herkes kendinden sorumludur, zamanla farklı çizgiler çizip o yollardan yürüyoruz, kimse kimsenin hayatında ölene kadar var olmak zorunda değil' derken içim acıyor. o an anlattığım kişinin yüzüne bakmadan söylüyorum tüm bunları...

bir insanın size karşı zaafı varken sırf iyi bir insan diye halen arkadaşlığa devam edilebileceğine inanmıyorum. kendi egonuzu tatmin etmekten başka hiç bir şey olmayan bu arkadaşlık sizin iyi değil; aksine kötü bir karakter olduğunuzun göstergesidir zira karşı taraf söylediğiniz 'canım' kelimesinden bile binlerce senaryo çıkartabilir. haklıdır, lagalugaya da açık bir şey değildir. kesin ve nettir.

yazdığım bir yazıya karşılık 'kime yazdın onu, ne oldu?' diyen kişi cümledeki özne değilse isim vererek konuşurum. aksi durumda kıvırma yöntemlerine başvururum.
kendimi rehin alacam.*
ben de ekşi sözlük'Ün yaş günü gibi bir organizasyon istiyorum.*
kütüphaneye gidip kitap alırsın, sonra kapağın arkasında senden önce kitabı alanların alış-veriş tarihi falan olur.. ben okuyacağım kitabı önceden okumuş olanları çok merak ediyorum be sözlük.acaba nasıl insanlar, aynı kitabı aldığımıza göre benim gibiler mi, değiller mi merak ediyorum işte...
yeni bir hayata eski insanlarla başlamak istiorum. nasıl olacak? olmayacak.

ben mutlu olmak istiorum! ben gibi sorunlu birini bulurum elbet.
ayşegül aldinç'in bütün şarkılarını ezbere bildiğimi farkedip, büyük bir iş yapmış gbi kendi yanağımdan makas aldım az önce.