bugün

"bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. uçamayanlar ise tavuk olur... 'tavuk toplum', önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz." diyen çağdaş bilge.
...
anlamsız eksi oy üzerine cık cık cık diyen edit:
beni mi eksiledin, sunay akın'ı mı?
neden eksilediğini kendin de bilmiyorsun aslında, değil mi?!
(bkz: sunay bey tarihi)
konuşmasından ve sesinden ve anlattığı hikayelerden iğrendiğim isim.şair.
göztepedeki oyuncak müzesinde sık sık karşılaşılabilir kendisiyle.
" Bir hitit çanağıyım toprağa gömülü.. ve sen ilk kazısını yapan bir arkeolog ürkekliğiyle, ellerinin arasına al beni..."
Kapımı çalarsan bir gün
Eşikteki ayakkabılara aldanıp
Evimin içini kalabalık sanma
Atmaya kıyamayan annem
Bütün ayakkabılarımı dizmiş yalnızlığıma....
Kapımı çalarsan bir gün
Eşikteki ayakkabılara aldanıp
Evimin içini kalabalık sanma
Atmaya kıyamayan annem
Bütün ayakkabılarımı dizmiş yalnızlığıma....
akçay'da gösteri yaparken siyaseti karıştıran laikçi meddah.* sanatçılar mümkünse siyaset yapmasın.. alkışlayanların gazına gelmiş olacak ki olayı iyice abartıp mide bulandırmıştır.

anlattığı uçak olayında ise içimden geçen hayal: keşke o uçağa binseymiş tarif ettiği çakır gözlü genç...
--spoiler--
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet! yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama... yine de susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında. Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye "GiT" de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, hergün yaptıklarına utansın diye...
Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
--spoiler--
(bkz: sunay akın beni anlatıyor)
insanı başka diyarlara götürebilen mizacı, sesi, kalemi yumuşak şair.

deniz kıyısında bir martıyla konuşurken, görüyormuş dostlarım beni sürekli,
bir kaptanım çünkü kağıt gemilerden emekli.

gülemedim ki hiç hasta yatağının baş ucunda,
haberi bu yüzden yoktur annemin
sol yanağımdaki gamzeden.

komidinin üzerindeki ilaçların sayıları arttıkça,
kutularından yaptığım gökdelenin uzamasına sevinirdim!

ve bilmezdim annemin yaşantısındaki renkliliğin
sadece raflara dizili kavonozların içindeki reçeller olduğunu.

beni birde annem terketti senin gibi,
ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur.
kitabında da yer alan rosenbergler adlı yaşanmış olayı çok güzel bir şekilde anlatır. dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir.

http://www.youtube.com/watch?v=OJVQcsQ-DVE
mahalledeki en güzel kızın
duvara aynasından
yansıttığı ışığı
nedendir bilmem
hep ben yakalardım
onca çocuğun
elleri arasından.

sunay akın(ayna oyunu).
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet! Yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama... yinede susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında.. Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye "GiT" de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, Hergün yaptıklarına utansın diye.
Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!

(bkz: büyüksün)
adını uzun süre "suna yakın" zannettiğim şair. oyuncaklarla arası iyidir.

adı karştırılan biri daha:
(bkz: inciya rakos)
şehir ancak şairinin onu anlattığı kadardır belki de..

istanbul,sunay akın'ın kaleminde bir kadın olmuştur..

boğaz,onun altın saçları..

ve kız kulesi,o saçları toplayan bir toka..
Gelir gibi yapıp köşeden 'U' dönüşü yapıyor mutluluk. Bir türlü mutlu olamadık bizde, ama hala U/mutluyuz.
tv de gördüğümde seviyorum lan bu adamı dediğim nadide insanalrdan biridir.**
Bazen susmak gerekiyormuş, bazen bomboş bakmak gerekiyormuş hayatın yalanlarına.
Anlamaya çalışmak saçmalık!
Anlamadan yaşamak gerekiyormuş.
Ama bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına.
Zaman değilmiş gideni getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.

dizelerinin sahibi
Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim ,
Sen beni hep bıraktın bense hep arkandan ağladım.
Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan

Daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı

Ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa

şiiriyle yarım yarım yardıran adamdır.
--spoiler--
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet! Yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama... yinede susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında.. Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye "GiT" de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, Hergün yaptıklarına utansın diye.
Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
--spoiler--
diyerek bize başka söz bırakmayan üstad, oyuncak adam... *
Virgül
hiç susmayan
bir davulun tokmağı
çağırır kelimeleri
kağıtlardaki düğüne

Nokta
tepeden inme
sonradan görme
son verir yazının özgürlüğüne

Biraraya geldiklerinde
hemen çıkar üste
acımasız nokta
virgül ise gariban
boynu bükük
ezilir altta.
son zamanlarda facebook ta küçük iskenderin yerini almış iyi yazan şair.
--spoiler--
Tenine dokunabilmek mi..? Haşa !
Gözüm göz menziline girsin yeter..
Hadi düş düşlerime.. Tutmayana aşk olsun...
--spoiler--
bizim evin yakınlarında oyuncak müzesi olan şair, yazardır. gördüğüm kadarıyla çok fazla konuşan ve bilgili biri.
elimden gelen her şeyi yaptıktan sonra, sıra ayağımdan geleni yapmakta.
gitmek mesela...

cümlesinin sahibi, basit görünen her anı mükemmel bir şekilde kağıda ve sözcüklere dökebilen üstad.
güncel Önemli Başlıklar