bugün

yine the pursuit of happiness'ın yönetmeninden bir film. zevkler renkler tartışılmaz ama beğenmeyenin aklına şaşabilirim, belli olmaz.
will smith her amerikalı şarkıcı gibi film işine girip şansını deneyen biri değil artık gözümde, çok iyi bir oyuncu.
bir de, spoiler verecek arkadaşlar çok büyük ihtimalle küfür yiyecekler; konu çok açık değil çünkü.
yakın zamanda türkiye'de gösterime girmeyecek will smith filmi.

http://www.imdb.com/title/tt0814314/
organ bağışını konu alan filmde 25th hour filminden edward norton'u çıkarıp yerine will'i koyan* yönetmen abimiz, filmin ses getireceğini düşünmüş olmalı ki* ilk bir saatinde filmi kasmışta kasmış.
yönetmen filmi kastıra kastıra sonunda vuracağını belli ettiğinden izleyiciyi ister istemez alıyor bir düşünce ve tahmin edilen bir sonla bitiyor.

bu nedenle işlenilen konu harika olsada film vasat. izlerken çok sıkıcı kendinizi filme adapte etmekte zorlanıyorsunuz ancak sevgilinizden ayrıldığınız bir günün akşamında bu filmin içinde kaybolabilirsiniz de.

edit: david fincher'a verselerdi bu malzemeyi öyle bir film yapardıki başından kalkmadan üç kez izlerdik.

dokuz: ters bir zamanda izlerseniz tapabilirsiniz bu filme o ayrı. * aklınız başınızda iken ne dramlar var diyor bu yazıyı noktalıyorum.
çeşitli yerlerde hakkında okuduktan sonra aslında biraz önyargıyla yaklaştığım ama ne kadar salakça yaklaştığımı bana fark ettiren mükemmel film.. göreceli bir olay tabi beğenmeyenler de olabilir de; daha nasıl bir film yapılmalı ki insanın içine otursun sorusunu sordurmakta efendim bu film insana..

spoiler verip te yok yere küfür yememek adına * sevgili will smith'in küvette bir sahnesi var ki ağlarsınız yemin ediyorum.. o derece bir oyunculuk sergilemiştir kendisi.. zaten ''the pursuit of happiness'' le oyunculuğunda tavan yapan will smith'i bir de bu filmle izleyip değerlendirmekte faide görüyorum efendim..

ya ben son zamanlarda çok duygusalım ya da insanlar artık duygusal gelen filmleri son derece ''bayık ve sıradan'' bulmaktalar bilemiyorum.. lakin bildiğim odur ki benim açımdan kült filmler listesine alınmalı bir filmdir.. çok mübalağa etmiş de olabilirim ama inanılmaz sevdim filmi yapacak bir şey bulamıyorum efendim..

uzun lafın kısası şiddetle izlenilmesi gereken bir film naçizane yazar görüşü..
konusu ne diye sorulduğunda cevap verilmemesi gereken filmdir. şayet konusunun ne olduğu söylenirse potansiyel seyircinin filmden alacağı tüm zevkin, şaşkınlığın, büyünün içine sıçmış olursunuz. filmden maksimum zevk alabilmek adına tekrar tekrar izlenmelidir. ilk izlemenin şaşkınlığını üzerinizden attıktan sonra sonraki izlemelerinizde filmde geçen kelimeleri daha rahat anlarsınız ki bu da size orgazmdan daha zevkli anları yaşatır. * bu filmde de will smith sinemaya dalan oyunculuk yeteneklerinden noksan şarkıcılardan olmadığını birkez daha kanıtlamıştır. lan o ağlayınca insanın ağlayası geliyor o derece yani. *
inanılmaz etkileyici bir film. mutlaka izlenmesi gerekir.

seven pounds.. bu kadar güzel bir isim bulunabilirdi.. belki de şimdiye kadar konulmuş en iyi film isimlerinden..
türkçe'ye çevirmek gerekirse; " 3.17514659 kilogram "
tek kelimeyle mükemmel..will smith Ben Thomas karakterini başarıyla oynamaktadır.*
öncelikle filmin konusunu anlamak için ilk bir saat bir hayli çaba gösteriyor insan ,Ben Thomas'ın konuştuğu kişilere, yaptıklarınıa bir mana vermeye çalışıyorsunuz. hatta sıkılıyorsunuz.
bir ara "başka film mi izlesem" diye düşündüm ama will smith'in oyunculuğu filmi bana kapattırmadı.ilk saatten sonra filmin içine yavaş yavaş girmiş bulunuyorsunuz, konusu sizi sarıp sarmalıyor son yarım saat ise her şey yerine oturmuştur şaşkınlıklar ve hüzünle.. Film muhteşem sonla bitiyor. biraz duygusal iseniz son yirmi dakka salya sümüksünüzdür. filmin başında anlamsız gözüken ufak detaylar, konuşmalar bile filmin sonunda hayat buluyor.

*izleyiciyi etkisi altına alması için Konusu bilinmeden izlenilmesi gereken bir film.olayı çözdükçe müthiş bir haz duyacaksınız.
oyunculuk şöleni tadındaki film; will smithin harika oyunculuğuyla başlayan film bilmece tadında ilerliyor birkaç şaşırtmaca olsa dahi filmin şifresini çözüyorsunuz zaten çözmezseniz vay halinize çünkü öyle yavan bir kurgu yapılmışki filmin ilk yarısında seyircinin vazgeçmesi çok kolay ben will smith'in harika oyunculuğu hürmetine sabrettim ama o arada mutfağa gidip kendime kahve yaptım ya da wc molası verebildim öyle durağan bir ilk yarısı var filmin maalesef...
konu kesinlikle etkileyici ancak ilk kez işlenmiş bir konu değil birçok örneği mevcut dolayısıyla filme hakkından fazla yapılan övgüler beni şaşırtıyor keşke kurgunun yarattığı merak daha canlı olsaydı o zaman belki türleri içinde özel bir yere konabilirdi film.
woody harrelson için ne demeli bilemiyorum kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir oyunculuk, keşke daha çok izleyebilseydik kendisini, çağrı merkezinde will smith'le konuşma sahnesi kesinlikle unutulmaz sahnelerden biri...
rosario dawsonda bol makyajın kabul gördüğü ülkemizde sıfır makyajla güzel bir aktris olarak bonus kazanıyor, oyunculuğu da cabası...
denizanası kendisi de pek güzel pek estetikti, kahramamanımızın yaptığını yapasım geldi *. *
--spoiler--
film durağan temposunu bir yerde bozuyor seyirciyi sarsıyor o sarsıntı ve hisliyseniz -mantık hatalarına misal donörün uyum şartları vs. takılmazsanız daha bir hislenirsiniz herhalde- abartıp gözyaşı haliyle son buluyor film.
bitince başı anlam kazanan filmlerden ben bitişinde daha bir anlamlanan filmleri severim ama başı oyunculuk dışında saçma bir kurguya kurban gitmiş anlamsız olan ancak sonunda başını tekrar izleme isteği uyandıran bu filmi aynı kefeye koymuyorum.

insani değerlerin hızla azaldığı bir dünyada böylesi filmler sanıyorum daha çok iş yapacak, film sosyal mesajlarıyla da anlamlıydı ama bu anlamlar ya sıkıştırılmış -cep telefonu-kaza örneği- ya da çok göze sokulmuş -borcunu ödeyen iyi vatandaşlar, iyi insan olmak, organ bağışı- gibi geldi bana...

keşke kahramanımızın önceki hayatından -çok meşgül işadamı,çemberin içinde bir hırs- kesitler izleseydik de 'çocuklarınla ailenle mutlu bir hayat sür' repliğinin anlamını daha iyi kanıksasaydık...

özetle birçok keşke'si olan ve birçok 'film işte' dedirten detaya sahip kötü kurgulanmış ancak izlenmesi gereken muhteşem oyunculuklara sahip bir film bana göre...

woody harrelson'a o gözler hiç olmamış yahu, hem ne ürkütücü bir durumdur kalbinle gözlerine bakmak oy oy! * * * *
--spoiler--
piyanodaki bozuk bir nota, mutlu bir anın ahengini, ritmik olarak bozar. aynı emilynin kalbi gibi. film de zaten sürekli buruk bir nokta anlatılır.
ben in daha doğrusu tim in kendini bir şekilde bağışlama öyküsüdür. sonucu başından bellidir ama izlerken bir umut beklersiniz, gelmeyeceğini bile bile. kaçınılmaz olan geldiğinde ise kararlılığı, adanmışlığı ve iyi yüreği alkışlar ama bir yandan sorgularsınız, iç hesaplaşmanın olabilecek son noktasını.
gabriele muccino nun yönettiği filmde, atmosferin oyunculuklar kadar tatmin etmediği söylenebilir. ilk başta sonunu tahmin ettiğiniz filmde uzun ve durağan sahneler insanı sıksada filmin sonu başını unutturmakta. will smith rosario dawson ve woody harrelson ın başarısı olarak tanımlayabileceğim güzel bir film.
ilk bir saati sıkıcı gelecektir. ama emin olun beklediğinize değecek. filmin ortasında "film çok sıkıcı, başka film izleyelim." diyen arkadaşlarımı "tom cruise will smith'in manevi oğlunu oynuyormuş. onu görelim bari." diye kandırmak zorunda kaldım ama değdi.kurgu kötü olsa da sırf senaryo ve oyunculuklar için tekrar tekrar izlenebilir.
"bir film ayakkabının içine kaçan bir taşa benzemelidir" demişti birileri, bu da aynen öyle bir film.
iyi bir hikayenin boktan çekimi. sadece son 15 dk hikayeden dolayı güzeldir.
iflah olmaz bir will smith hayranı olan bendenizi maalesef hayal kırıklığına uğratmış olan film. ayrıca "seven pounds" isminde bir gizem vardır, fakat "yedi yaşam" şeklinde çevrilince filmin konusu -ki sonradan sürpriz olması gerekiyor- hakkında tüyo verilmiş oluyor. will smith'in sürekli karnı ağrıyormuş gibi olan yüz ifadesi bıkkınlık vermekte. bana bile.
will smitht in güzel oyunculuğu ile izlenmeye değer olan bir film. konusu itibariyle başka filmlere benzetilse de ana karakterin başından geçen olaylar ve sonunu merak ettiren bir film olması duygularınızı hep canlı tutmaktadır. sıkı bir filmseverseniz sonunda gözyaşlarınızı tutmak için kendinizi sıkabilirsiniz.
iyi ki ölümlüyüz ve iyi ki hayat keffaretimizi ödeyebilecek kadar uzun. kazananlar, neyi kaybettiklerini asla bilmeyeceklerdir.

bu dünyada bir kalbi hakedenler için gelsin:

bir tel kopar, ahenk ebediyyen bozulur*
hoş,duygulu,güzel bir film lakin son yarım saate kadar o kadar sürükleyici değil bunun yanında eğer will smith'in oynadığı karakter o ölümlere sebebiyet vermeseydi herhalde organ bağışı konusunda duyarsız kalıcaktı yani sanki bu işi zoraki yapmış gibi geldi bana.

not:bu arada bu filmde kullanılan otel mementoyla kullanılan otelin aynısıdır.*
müthiş bi filmdir. will smith in oyunculuğu tavan yapmıştır. insanın yüreğine dokunur, fena sarsar..
Woody Harrelson şahsının 5-10 dakika gözükerek oyunculuk adına ders verdiği harikulade film. dikkat gözleriniz dolabilir.
Harika bir sona sahip olan , duygulandıran film.ilk başlarda ne yapıyor lan bu adam deseniz de sonradan jeton düştüğünde sizi derinden etkileyecek sahnelere sahip olan bu filmde Will Smith her zamanki gibi kendine hayran bırakmıştır.itiraf ediyorum filmin ilk başlarında sıkıldım falan da son yarım saat beni baya bir etkiledi.Helal olsun ne diyelim.
nasıl bir çeviri yapılıp türkçeye yedi yaşam diye çevirildi merak ettiğim film.
düzeltme: film ismi çevrilmemiş doğrudan isim vermiş bizimkiler.
konusu ne, filmden biraz bahsetsene gibi soruların cevabı verildikten sonra izlenilesi kaçacak olan, sorana dram deyip geçilip daha sonrada izlenildiğine pişman olunmayacak mükemmel filmdir.
izleyiciye fırından yeni çıkmış tazelikte yepyeni bir intihar yöntemi sunan, vicdan azabını susturmak için insanın ne işlere kalkışacağını şahane bir şekilde anlatan film.
aldığı her rolü kotardığı aşikar olan will smith'den, başlarda nefrete kadar uzanan kötü duygular hissetmenize yol açan film. ancak filmin ilerleyen kısımlarında yapbozun oraya buraya "fazlasıyla" dağıtılmış parçaları biraraya gelince, hem filmdeki karaktere, hem de oyuncuya hayranlık duymanız kaçınılmaz oluyor.
(bkz: yedi diyet)
film boyunca ne kadar sıkılsanız da, filmin sonunda iyi ki izlemişim diyeceğiniz bir film.