bugün

uçan tekmelerin havada uçuştuğu, 1986 yılında güney kore'deki genel durumu da anlatan enteresan bir seri katil filmi.
joon-ho bong un yönettiği 2003 yapımı suç, dram, gerilim, cinayet ve çoğu yerde kara mizah tarzında bir güney kore filmi. adı ingilizceye memories of murder olarak çevirilen filmin içerisindeki alışık olmadığımız türden uçan tekmeler, 86 yılının atmosferi ve mizahi bir dilde polislerin bir olayı çözmeye çalışmasının yanı sıra, kullanılan görsel temaların zenginliği ve ustaca kurgulanmış senaryo, sürükleyici ve başarılı bir filme dönüşüyor. özellikle planlardaki sadelik içerisinde gizlenmiş ayrıntılar, o kültürü size yansıtmanın dışında o atmosfere dahil olmanızı sağlıyor. bu açıdan başarılı sürükleyici ve mizahi yönüyle eğlenceli, dram ve gerilim yönüyle etkileyici bir yapım.

edit:yong yu nun tekmeleri o kadar gerçek ki, uzak doğu sinemasının en başarılı tekme sahneleri bu filmde diyebilirim. ayrıca şu her yere tükürme huyunun sadece çin de var olduğunu sanıyordum. meğer bu korelilerin de çinlilerden pek bir farkı yokmuş.
1986 yılında güney kore'de yaşanan gerçek bir hikayeden esinlenerek yapılmıştır. güney kore tarihinde bir ilk olan bu durumda 10 kadın yağmurlu günlerde, aynı şekilde bağlanarak, aynı gün radyodan istenen bir şarkı eşliğinde öldürülmektedir. güney kore polis teşkilatı ne kadar uğraşsa da bir türlü katili bulamamıştır. haliyle bu cinayet zinciri çözülemedeğinden dolayı dosyalar askıya alınır. ancak bu cinayet zinciri esnasında sorgulanan onlarca insana yapılan işkencelerden dolayı ailelerinin dava açma isteği üzerine yönetmende bir ilgi uyandırmış ve ailelerle, sorgulanan kişilerle yaptığı görüşmeler sonucunda böyle bir senaryo ortaya çıkmıştır.
enfes bir güney kore yapımı. mükemmel polisler yok, mükemmel teknoloji yok, canla başla katili arayan iki tane dedektif var. zaten bu filmdeki amaç da katili bulmak değil kanımca hollywood'a bir tekme atmaktı ki kıçlarının ortasına atmışlar. zira katili öğrenip 'aa' diye tepki verilen ve sonra da unutulan amerikan filmlerinden değil. mesela ben hala katilin kim olduğunu düşünürüm, 3 yıl geçti, defalarca izledim ama bulamadım. yalnız bir şey cool beynimi kurcalamıştı;
--spoiler--
hani bir kıza gidiyorlar katilin elinden kaçmış ve katilin ellerinin yumuşak olduğunu falan söylüyordu. e o bebek yüzlü çocuğu yakalayınca neden bu kadına götürmediler ki lan? illa ki anlaşılırdı.
--spoiler--
2003 yılında Kore'de yönetmeni Bong Joon-ho'ya en iyi yönetmen, Song Kang-ho'ya ise en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandıran film olmuş bu enfes yapım. Aynı zamanda 5,101,645 tarafından izlenerek en çok izlenen filmi olmuş 2003 yılının.

--spoiler--
Filmin sonunda amiyane tabirle apışıp kalıyor insan. Nasıl yani ben mi kaçırdım yoksa gerçekten katilin kim olduğu belli değil mi gibi sorular yönelttim ben kendime. Film gerçek olaydan esinlenerek oluşturulduğu ve gerçekte de seri katilin hala bilinmemesinden dolayı seyirciye katilin kim olması gerektiğini seçme konusunda esneklik tanınmış. Zira bulunan bütün kanıtlar farklı farklı kişileri işaret ediyor. Tamam kesin buldum bu diyorsun hoop yeni bir delil ortaya çıkıyor ve düşündüğün kişinin katil olmadığını anlıyorsun. Film tam anlamıyla drama ama yerli dedektifler sayesinde kahkahalar attırmıyor da değil. En sonunda her şeyi somut delillere dayandıran Seul'lü dedektifimiz Seo duygularına yenilirken, tamamen iç güdüleriyle hareket eden ve ben katili gözünden tanırım diyen Park Doo-man'in duygularını bir kenara bırakıp sağduyuyla hareket etmeye başlaması görülmeye değerdi. Keşke aradan geçen 25 yıl sonra bu olay çözülebilse ve gerçek katili öğrenebilsek.
--spoiler--
klasik "seri katil bulmaca" polisiyeleri gibi başlayıp çok farklı biten g.kore yapımı film. yönetmen joon-ho bong 2000 haziran'ında senaryoya başlamış ve 1 yılda tamamlamış. ilk 6 ay tek bir replik yazmadan araştırma yapmış. izlenilmesi gereken bir yapımdır ve ayrıca tarantino'nun da favorilerindendir.
hollywood yapımı polisiye-gerilim filmlerini rahatlıkta geride bırakabilecek kalitede bir film. senaryosu kusursuz, finali mükemmel.
gerçek bir olaydan yola çıkılarak çekilmiş lokum gibi bir güney kore filmi.

neden bilmem ama, ortam ne kadar kara da olsa ben kore filmlerinde mutlaka gülecek bir şey buluyorum. bu filmde de iyi güldüm, halbuki ortada gülünecek çok az şey vardı. seviyorum bu korelileri ne yapalım.

yemişim film sanatını, kafa dağıtacağım, ekşın olsun, kımbıl kımbıl olsun vs diyorsanız sizi şöyle alalım; (bkz: from paris with love)
sonuyla şaşırtan ve insanda buruk bir hüzün hissi bırakan film.

--spoiler--
ayakkabısına bez geçirip uçan tekmeleri savuran abimizin çılgınlar gibi dövdüğü engelli çocuktan çivili sopayı yemesi ve tetanoz yüzünden ayağının kesilmesi çok dramatikti. yine de takdire şayan tekmeleri vardı adamın. *

filmin sonunda hala katilden izler olması ama katilin hala ortada olmaması, bunun katille birebir konuşmuş küçük bir kızdan öğrenilmesi falan ekstra sarsıcıydı. beklediğimden iyi bir film izledim.
--spoiler--
amerikan polisiyelerinin vazgeçilmezi olan, bir olayı araştıran iki polisin "ölümüne kankayız" zırvalığına da sağlam ayar vermiş güney kore yapımı film.

illa çok iyi anlaşmları şart mı bu adamların. her insan kendi iş ortamında da sürekli ciğerini kesip yedirebileceği adamlarla çalışmıyor ki. nefret ettiğin adama katlanıyorsun, işine bakıyorsun. burda da öyle. kıl oluyorlar birbilerine. yaka paça giriyorlar bazen. ama işlerine bakıyorlar. yuvarlanıp gidiyorlar. hayat "koru beni mike", "ayıp ettin, senin ben götünü yiyim ortak" şeklinde değil yani her zaman.
fevkalade bir filmdir. sonuna kadar gerer, güldürür, şaşırtır vs.

filmin bir de türk versiyonun çekilmesini çok isterdim. karakterler mi doğal geldi, mekanlar mı tanıdık, olaylar mı çok gerçekçiydi bilemiyorum ama bu film bir türk filmi olsaydı en az orijinali kadar başarılı olurdu. hollywood alır tekrar çeker mi, çekti mi bilmiyorum ama biz mutlaka yapmalıyız.

izledikten sonra aklıma ilk gelen film; bir zamanlar anadolu da oldu.
nuri bilge ceylan bu filmi çekse nasıl olurdu diye düşündüm. kaç saat sürerdi, kimler oyanardı, ağlar mıydık, vs. vs. vs...
eminim oldukça zevkli bir film olurdu.
klişelerden uzak durmuş bir güney kore filmidir. (zaten tutulmuş bütün kore filmleri klişelerden uzaktadır aslında)

--spoiler--
dedektif filmlerinde klişe, filmin sonunda katil(suçlu) bulunur, esas adam(lar) mutlu olur, plaket alır, gazetelere çıkarlar ve mutlu son....

ama bu filmde, katili bulamadılar, park doo-man(esas adam-1)ın dedektifliği bıraktığını cho yong-koo(esas adam-2)nun ayağının kesildiğini gördük, seo tae-yoon(esas adam-3)u filmin sonunda göstermediler bile..

yani film bittikten sonra katili aramaya başlayacak aklınız. üstelik filmin katil hakkında net bir bilgi vermemesine rağmen.
elleri yumuşak, özürlü çocuğu ateşe atan, 'standart' tipli biri imiş katil. ama kim?.....
--spoiler--
film hakkında güzel bi entry spoiler içerir.

https://eksisozluk.com/entry/17341990
2003 güney kore yapımı 132 dakikalık suç/dram/gizem kategorili 21 ödüllü şahane joon ho bong filmi. imdb notu 8.1 görsel

bu filmi gerilmeden izlemek mümkün değil, zira öyle güzel işlenmiş ve kurgulanmış ki diyecek laf yok. Kolay unutulacak cinsten değil. Çok uzun zaman önce izlenmişse bile, hala sorular ve ihtimaller aklınızı meşgul eder. Çünkü film size ne bir son, ne de bir cevap sunmaz. Tüm şüpeler ve belirsizliklerle başbaşa bırakır, hem de sonsuza kadar.. film boyu gülüp/ağlayıp, sonda mal gibi bakakalmıştım. asla unutamayacağım filmlerden biridir ve kesinlikle izlenmelidir.

(bkz: memories of murder)
görsel
Mutlaka izlenmesi gereken bir başyapıt. Çekilmiş en iyi polisiye filmdir gözümde. Oyuncuları, kurgusu, müzikleri, gerilimi muhteşem. yıl 1986. güney kore’nin taşra bir kasabasında genç kadınlara tecavüz edip öldüren bir seri katil ortaya çıkar. cinayetler her zaman yağmurlu bir günde işleniyor. bağlanıp tecavüze uğrayan, işkence gören kadınların cesetleri tarlalarda, kanalizasyon çukurlarında bulunmaya başlıyor. cinayetlerin işlendiği tarihlerde biri radyo kanalını arayıp hep aynı şarkıyı istiyor. Derin ve hüzünlü bir aşk şarkısı bu. Bu küçük taşra kasabası etrafında kedi, fare oyunu başlıyor. Tecavüz edilen kadınlar, ayarsız polisler, katilin köse olduğuna inanan ve hamamda siki kılsız adam arayan değişik bir polis, şehirden gelen bilimsel ve mantık odaklı çalışan modern polis, kore'nin dikta rejimi ve polisle dalga geçen bir katil. Belli ki kadınlarla bir sorunu var katilin. Muhteşem bir sinema şöleni sizleri bekliyor.
sonu olmayan filmlerden, güzel bir güney kore sineması örneği. spoiler vermeden bahsetmem gerekirse; gerçeklere dayanan bir hikayede yaşattığı o çıkmazlar hissi size de o anları yaşatıyor. herhalde bu konuda en başarılı filmlerin başındadır. burası olumlu yönü olumsuz yönü ise filmin sonu geldiğinde sap gibi ortada kalmanız; malum izleyici psikolojisi diye bir terim var ve izleyenler film bitiminde hazza ulaşmak için bir sonuca ulaşılmasını bekliyor. lakin böyle bir şey olmadığı için sanki boşu boşuna 2 saat vakit geçirmişsiniz hissi uyanıyor. sonu olmayan filmlerden hoşlanmayanlara önermem.
güncel Önemli Başlıklar