bugün

bir funda arar şarkısı.

çok ağladım diye sevdiğim o filmi
yine yeni baştan izlemek gibisin
senle ilgisi yok, yok bilmelisin
ben acıyı seviyorum sebebi bu

yok ağladın diye değişir mi sonun
kendi acılarını kendin çekmelisin
aşk bana delidir ben ona sevdalı
can bedenden çıkmadıkça durumum bu

çok sevildim
öyle sandım

çok da sevdim
belki yanıldım

çok yanan en çok bilense

acılara gülümseyen anılarım
arsız duygularım var
evet hayat hep son sözü söyler ama
benimde cümlelerim var
bir hazır giyim markasıdır genellikle olgun yaştaki kadınlara yöneliktir kıyafetleri
siirin gerilemesine karsin etkisi 20. yüzyılın sonunda yeniden büyük bir ivme kazamıs edebiyat alani.

(bkz: orhan pamuk)
(bkz: yasar kemal)
(bkz: ahmet umit)
(bkz: elif safak)
(bkz: agir roman)
" çok ağladım diye sevdiğim o filmi , yine yeni baştan izlemek gibisin , senle ilgisi yok , yok bilmelisin , ben acıyı seviyorum sebebi bu.. "
bence yazmış yazılabilecek en iyi sözlerden birine sahip olan funda arar şarkısı.
iyi bir roman icindekilerin yani sira icinde olmayanlari da iletir;bu nitelikte bir romanin yazilmamis bolumlerini okuyucuyu uretir.
(bkz: roman coppala)
latincede romanus kelimesinden bu günlere gelmiş karakter,zaman,uzam üçlemesi.
türk edebiyatı 'na tanzimatla girmiş olan edebî tür.
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
romanya vatandaşı olan insan. artık hem avrupalı hemde romanya vatandaşıdır çünkü romanya artık bir avrupa birliği üyesi.
istikrarlı yazmayı beceremeyen öykücüler için yazması zor bir edebi türdür. yazmaya başlamak, fakat kelimeleri tüketmek ya da yazdıklarınızdan bir süre sonra sıkılıp da kendinize ihanet etmek. ayrıca bu uzun soluklu yolculuk boyunca aynı çizgide kalmayı becerebilmek.. kendimin de içerisinde bulunduğum bu istikrarsız yazarlar için en iyisi, roman karşısında kısa fakat bitirilebilen yazılar yazmak gibidir. herkesin uzun laflar söylemesine lüzüm yoktur ayrıca.
gelişmeye devam eden ve tamamlanmamış tek edebi tür.
roman sözcüğü romanice'den türemiştir.
romanın ataları;
petronius'un satyricon'u(1.yy) ve apuleius'un metamorphoseon'u(2.yy) sayılır.
birçok kaynağa göre ilk büyük roman cervantes'in don kişot'udur.
Namık Kemal'e göre roman;sahiden geçmemiş bulunsa bile,geçmesi mümkün olan biir olayı;ahlak,adet,duygu ve daha olabilmesi akla gelen tüm ayrıntılarıyla canlandırmaktır.
(bkz: romanın yükselişi)
(bkz: dime novel)
ayrıca bir ecnebi ismi.
(bkz: roman polanski)
su sıralar *içeri girip kıyafetlere şöyle bi göz attığınızda kendinizi devler ülkesine düşen gulliver gibi hissettiginiz hazır giyim mağazası.
ilk modernist türk romanı abdülhak şinasi hisar'ın fahim bey ve biz adlı eseridir.
Roman, insanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî türe ve bu türde yazılmış eserlere denir. Türkçe'ye Fransızca'dan geçmiştir.

Belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir. Edebi türler içinde en yenisidir. Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir.

Tanımlanması zor bir edebi türdür. Gelişmesini tamamlamamış tek türdür denebilir.
roman, edebiyatın en sancılı uğraşını vermektir. yazımı, uykusuz geceler ve baş ağrılarıyla sürüklenir, üzerinde ısrar edilmedikçe sonuca ulaşmaz.
insanlar kurmaca öykülere sadece edebiyat değil her tarz ve türde alıştıkları için en rahat okunabilecek kitap türü.
bir roman metaforlarla bezenmiş soyut bir fikir değil; açınlayıcı bir mittir.
yeryüzü ile gökyüzünü aynı dünyada birleştiren bir yaşam imgesidir ki
yaşamı tüm boyutlarıyla kapsayan bir imgedir bu.*
teknolojinin gelişmesiyle okunmaya fırsat bulunamayan kitap.
(bkz: roman kratochvil)
batı edebiyatının bir türüdür. 19 yy da edebiyatımıza girmiştir. batıdaki ataları romans ve pikareskdir. gerçekliğe en mahkum olan tahkiyeli türdür.