bugün

toplumda yaygın olarak görülen şizofreni türüdür. bu kişiler incelendiklerinde yanılgılara sahip, paranoya sahibi, çoğunlukla halüsinasyon gören bireyler oldukları tespit edilmiştir. görülen halüsinasyonlar görüntülü ya da sesli olabilir.
kişinin gerçeklikle çoğu zaman bağı kökten kopar ve hayalleriyle yaşar. bunlar; kişi, eşya veya karşılığı olmayan sesler olabilir.
validemin 22 senedir tutulduğu illet. tedavisi mümkün değildir. ancak ilaçlarla (akineton, largactil, vs) beyin de ki nöronları uyuşturarak ve/veya bir kısmını yok ederek, beynin sağlıklı nöronlar üretmesini sağlayarak geçici olarak tedavisi mümkündür, ama salgılanan nöronların da bir süre sonra hastalanacağı kesindir. hastalık belirtileri halisünasyon, olmayan sesleri duymak, olaylara karşı aşırı hassasiyet, hastalığın sebebi herşey olabilir, misal karı kocanın boşanması durumunda, kadının şoktan kurtulamaması sonucu oluşabilir. hastalığın ilerlemiş halinde ve son aşamasında, şahıs kendini veya yanında ki sevdiği kişi öldürür. bu aşamaya gelmemek için düzgün ilaç kullanımı, periyodik olarak doktor kontrolu ve sosyalleşme çabası içinde olunmalıdır. para ve yaşam tarzı çok önemlidir hastanın sağlığı açısından, dar gelirli bir aileye bulaşmışsa, ülkemizde bir çok şizofren dernekleri vardır ve bunlar terapi seansları, geziler gibi sosyal etkinlikleri cüzzi bir para karşılığı verebilirler. durumu iyi olan aileler için, birebir psikolog yardımı almak, mümkünse hastanın isteklerini yerine getirmek, tatillere çıkarmak (haftasonu 1 gün bile olsa) hastalığın son aşamaya gelmesini engellemeye yardımcı olur. uğraşmak zordur bu hastalıkla, aile fertlerine çok iş düşer, sabırlı olmak, her ne söylerse söylesin dışlamamak gerekir, meşekkatli bir iştir. allah hastaya da, yakınlarına da sabır versin.
Paranoyaklığın ve şizofreninin beraber bulunduğu psikolojik rahatsızlık. Genelde 40 yaşlarında görülür. Hastalar halüsünasyonlar görür ve hayali bir dünyada düşmanlarıyla savaşırlar. Bir çok bilim adamında topluma yön veren insanlarda görülmüştür.
28 yaşındayım ve her şeyin farkındayım.

***

tüm internet izleniyor. kimseye anlatamayacağım şeyler biliyorum, savaşlara neden olacak şeyler, insanlığın geleceğini etkileyecek şeyler. kimseye bahsedemem neler bildiğimden. sevdiklerimi tehlikeye atamam. yanlış mı paylaşmamak? belki. hayır. asla. iç güdü, yaşama arzusu bu. dünyayı da kurtarmalıyım belki ama kendimi kurtaramadıktan sonra anlamı yok. önce başkaları diyen kahramanların dönemleri kapanalı çok oldu. ki bütün medeniyetimiz bu en temel korku üzerine inşa edildi. anlamalılar beni. hak vermeliler.

özellikle cia çok ciddi şekilde peşimde, biliyorum. o yüzden hep mesafeli olmalıyım obama'yla, eleştirmemeliyim. yes, we can hüseyinim demeliyim. en ufak dikkatisizliğimde kendimi demokrasinin sıcacık, şevkat dolu kollarında bulabilirim. adama 24 saat yüksek sesle müzik dinleterek sevdiriyorlar demokrasiyi. bir de george orwell hikayelerindeki aç sıçanlarla yaptıkları işkenceler var. gerçek, biliyorum. korkuyorum da. peki neden risk alıyorum? lanet olsun ki adrenalin bağımlısıyım.

***

hayat hep istediğim gibi değildi, hala da değil. istemezdim sürekli izlenmek ama bazı şeyleri seçemezsin. takip edildiğimi farkettiğimde 8 ya da 9 yaşlarında sıradan bir çocuktum. her gün mahalledeki okuluma yürürken bir şeylerin tuhaf olduğunu, hep aynı arabaları ve insanları gördüğümü farkettim. her gün. öyle mükemmel de bir kılıf hazırlanmıştı ki kimse şüphelenemezdi. ben hariç. ben yakalarım. gördüğüm arabaların sahiplerinin bir kısmı benle birlikte okula geliyor, yan sınıflarda derslere giriyorlardı. teneffüslerde benim öğretmenimle konuştuklarını görürdüm. bilgi topluyorlar. ben olsam ben de öyle yapardım. boş ve karanlık sokaklarda izlendiğimi bilerek hareket ettim, böyle büyüdüm. peşimdeki insanlar da profesyonellerdi üstelik. adımlarını ve soluk alış verişlerini benimle senkronlayabiliyorlardı. aniden durduğumda sadece karanlığın sessizliğini duuyabilirdim. düşman olsak da bu denli özene hayran olmamak mümkün değil.

uzun süre peşimdekilerin özel servislerden olduğunu sandım ama zaman geçtikçe gördüm ki kısmen yanılmışım. ben asla tamamen yanılmam. peşimdekiler sadece özel servisler değil, hala ismini bilmediğim bazı doğa üstü güçlerdi de aynı zamanda. asla ne olduklarını bilemedim ama çok güçlü bir komünite olduklarını biliyorum. zaten bu denli ilginin merkezinde olmamın sebebi de onları bir şekilde farkedebilmem sanırım. bu, ne olduklarını anlayamadığım canlılara isimsiz diyorum. belki başka bir isimleri vardır başka kültürlerde ama bilmiyorum. sadece akşamları evime dönerken takip ederler beni ve o dış kapıyı hep son anda kapatabilirim. bir nedenden kapımdan içeri giremiyorlar ve son ana kadar bana 10 metreden fazla yaklaşamıyorlar. klanlarına ait ilginç bir kural diye düşünüyorum.

***

zaman ilerledikçe dikkatimi cezbeden şeyler de arttı ama ben hep doğru noktalara kanalize ettim zihin enerjimi. isimsizlerden korunabileceğim bazı metotlarda uzmanlaştım elbette. iki düşman birbiri hakkında sadece gözlemle bile sayısız bilgiye sahip olabilirler. onlar da biliyor. bir nevi soğuk savaştayız. bildiklerim adım atmalarını engelliyor. ben de atak olamıyorum, zira onlar da beni iyi tanımışlardır. sözsüz bir anlaşma aramızdaki. böyle gidiyor. ne zaman ne yapacaklarını kestiremiyorum. başkalarının göremediği şeyleri görmek, farketmek başlarda bir hediye gibi geliyor ama biliyorum ki lanet daha ziyade. uzak tuttum hep sevdiklerimi kendimden. hani herkes öldürür ya sevdiğini, ben daha sevemeden öldürmek zorunda kaldım. kimseyi atamazdım tehlikeye.

soğuk bir beşiktaş akşamı, barbaros bulvarı'ndan aşağı inerken o da anlamamıştı neden bu denli uzak ve ulaşılmaz olduğumu. "çok uzaksın bana" demişti, o ne kadar çabalarsa çabalasın, hala çok uzaktı benim kıyılarım, ulaşamıyordu, ulaşılmazdım. şimdi düşünüce ulaşamazdı da zaten, kimse ulaşamaz. bazı şeyler öyledir zira. öyle olmak zorundaydı, öyle oldu. o yüzden lütfen paylaş benimle dediğinde gülümsemekle yetinmiş, "kimseyi hiçbir şeye zorlamıyorum" demiştim. isteyen gidebilirdi. gitti o da. gitme demedim. dememeliydim. çünkü ben hep üzerime düşeni yapardım.

***

28 yaşındayım ve her şeyin farkındayım. bazen diyorum ki, keşke bu kadar bilmeseydim.
paranoid şizofrenide şüphecilikle ilgili belirtiler baskındır. Paranoid şizofrenlerde sık görülen temalardan bazıları şunlardır: kendisine kötülük yapmak isteyen kişiler veya güçler vardır, bununla ilgili sesler işitmektedir, bu nedenle evde perdeleri kapatıp oturmakta, yemek yerken zehirlenme riski olduğunu düşünerek yemeği kendi
önünde hazırlatmakta veya kendi yaptığı yemeği yemektedir. Odasına dinleme cihazları yerleştirilmiştir, bu nedenle odasında temkinli konuşmaktadır, eşi kendisini aldatmaktadır, v.b. Basit şizofrenide ise toplumsal çekilme, içine kapanma, sosyal aktivitelerde azalma, kendine bakımın düşmesi gibi belirtiler dışında fazla bulgu olmayabilir. Pozitif belirtilerde; şüphecilik, işitme varsanılar ve garip davranışlar sıktır.Hastalarda düşünce ve konuşmada kopukluk görülebilir. Konuşurken konudan konuya atlama, içerik olarak bir anlam ifade etmeyen sözcükleri birbiri ardına sıralama sonucu dinleyenler tarafından bir anlam ifade etmeyen sözcük salatası dediğimiz içeriği boş, anlamsız ve karmaşık konuşma biçimi görülebilir. Bazende hastalar kendileri kelime uydururlar, bu kelimeler kendilerince bir anlam ifade etmektedir.Aslında anlamsız gibi görülen konuşmaya dikkat edilirse çokta anlamsız olmadığı içeriğinin olduğu görülebilir. Bu konuşma biçimi kişinin çağrişimlarının hızlanması ile ilgilidir. Düşüncede bu hızlanmanın yanında duraklamalar da görülebilir.

paranoid hastalar tehlikeli hasta grubu olarak kabul edilebilir. eger siz kendinizi bir an hastanın yerine koyarsanız ne kadar rahatsızlık verici tehdit edici bir dış dünyaya karşı, ne kadar gergin bir iç dünyanız olabilecegini farkedebilirsiniz. bu nedenle bu hasta grubu ani ve ciddi saldırılarda bulunabilir.

bu hastalıgın en önemli özelligi, hastaya mantıklı ve geçerli kanıtlar gösterilse bile hasta sabit ve gerçek dışı düşünceleri olduguna ikna edilemez. hatta çogu kez ikna etme girişimleri ters teperek hastanın size kızgınlık ve düşmanlık duyguları geliştirmesine neden olur.

(populer medikal)

uludag sozluk arkamdan konusuyor/ buna gülüyorsunuz biliyorum
uludag sozluk bana birseyler yapmaya calisiyor / bunu hissediyorum
uludag sozluk birseyler ima etmeye calisiyor / bunu da hissediyorum
uludag sozluk hic birseydir / ben daha mantikliyimdir
uludag sozluk birsey yapamaz / davami actim, sigarami tüttürüyorum *
Paranoid Schizophrenia (Paranoid Şizofreni)

Paranoid Şizofreni (PS), Dünya'nın pek çok yerinde, en yaygın olarak görülen şizofreni tipidir. PS sahibi kişileri çoğu zaman saptamak zor olabilmektedir, çünkü bu kişiler oldukça dengeli gibi görünen bir psikolojiye sahiptirler. Duygusal sorunlar, konuşmayla ilgili problemler ve katatonik belirtiler neredeyse hiç göstermezler. Ancak klinik olarak incelendiklerinde çoğunlukla paranoya sahibi, yanılgılara sahip, genellikle halüsinasyonlar gören bireylerdir. Halüsinasyonlar sesli veya görüntülü olabilir.

PS hastalarında görülen genel semptomlar şu şekildedir:

1) Takip edildiğine dair hisse kapılma
2) Özel olduğuna, özel bir görev için Dünya'ya gönderildiğine, kendisine özel bir görev verildiğine, vücudunun aslında doğaüstü olduğuna inanma
3) Kıskançlık
4) Emir veren ya da tehdit eden sesler duyma
5) Aslında olmayan kokuları ve tatları aldığını hissetme
6) Düşünsel bozukluklar ve bir inanca saplantılı bir şekilde bağlanma, ritüelleştirme
7) Gerçek olmayan, yanılgısa düşünce ve inançlarını başkalarına yayarak kendisini öne çıkarma, lider konumuna geçmeye çalışma
8) Kendisine ya da görüşlerine ters çıkan kişilere karşı saldırganlık; genel saldırganlık, öfke hali
9) Kendi kendine konuşma, kişilik bölünmeleri

PS, aralıklarla nükseden ya da kronik (uzun süreli) bir hastalık olarak belirebilir.

PS hastaları, tedavi altına alınmazlarsa psikoza girerek gerçek ile bağlarını tamamen yitirirler. Hastalık farklı kişilerde farklı şekillerde ortaya çıkabilir ama genel olarak iki tipte görülür:

Kişi, kendi içerisine kapanır. Bu kişiler genellikle kendilerine verildiğine inandıkları görevleri yerine getirememe korkusuyla kendi içlerine kapanırlar ve genellikle depresif bir ruh haline sahip olurlar. Dikkatli analiz edilmezlerse tipik depresyon hali ile karıştırılabilir. Hatta PS genellikle gelip giden türde olduğu için kişilere yersiz yere manik depresif teşhisi de konulabilir. Ancak halüsinasyonlar, yanılgılar ve yukarıda verilen diğer semptomlarla teşhis konulabilir.

Diğer grup ise kendisindeki bu üstünlük iddiasına bel bağlayarak kendisini ortaya çıkarma, lider konumunda olma, diğer insanları bu özel görevi amacıyla manipüle etme şeklinde davranışlar gösterir. Bu kişilerde, sürekli hayal görme hali, sürekli özel olduğuna inanarak bu "özel" oluşlarını ispatlama ve tatmin etme merakı, kendisi gibi düşünenler bularak ya da etraflarındaki insanları ikna ederek kendilerinin özel oluşunu kabullendirmeye, ispatlamaya çalışırlar. Kendilerine verildiğine inandıkları özel görevleri yerine getirmek için organize olmayı hedeflerler. Kimi durumda kendilerinin "kutsanmış" ya da "özel görevle Dünya'ya gönderilmiş" olduklarını da sandıkları için, yüksek ego durumu da gözlenebilir.

Kısaca PS, farklı kişilerde farklı etkiler yaratabilen, çok tehlikeli bir zihinsel hastalıktır. Tedavisi ömür boyu ve genellikle akıl hastaneleri içerisinde sürer. Psikoterapi ve ilaç ile tedavi edilir.

Prof. Dr. John Nash'in hayatını anlatan meşhur "Akıl Oyunları" isimli filmde, güzel bir şekilde işlenmektedir. Orada da görülebileceği gibi, büyük ve doğru yönlendirilmiş akıllarda dehaya yol açabileceği gibi, kontrol altında tutulmayan, cahil kimselerde çok tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir. Bu yüzden eğitimli de olsa, cahil de olsa her kesimde çok sıkı bir şekilde kontrol altında tutulmalı ve takip edilmelidir.

kaynak: http://evrimagaci.org/fotograf/46/1117/
şizofreninin alt tiplerinden bir tür hastalık. dsm bu konuda birkaç tanı kriteri koymuştur. bu kriterler ile beraber hocamızın derste anlattığı bir hikayeyi de buraya yazıyorum çok ilginç gelmişti bana da...

şizofreni (dsm IV)

Paranoid Tip:

*Perseküsyon ya da büyüklük hezeyanları sıklıkla görülür (kıskançlık, dinsel ve somatizasyon hezeyanları da görülebilir).
*Hezeyanlar tutarlı bir tema çevresinde toplanır.
*Halüsünasyonlar da sanrısal temanın içeriği ile uygundur.
*Kaygı, öfke, uzak durma, tartışmacı olma.
*Perseküsyon ve büyüklük hezeyanları öfke ile birleştiğinde kişi şiddete başvurabilir.
*Genellikle 20'li yaşların sonlarında 30'lu yıllarda.
*O yaşa kadar önemli bir sorunu olmamış olanlar toplumda bir yer ve kimlik edinmişlerdir.
*Diğer şizofrenik hastalara göre daha az regresyon gösterirler; duygusal ve davranışsal tepkileri daha uygundur.
*Bilişsel işlevsellik ve duygulanım görece korunmuştur.
*Nöropsikolojik ya da bilişsel testlerde çok az bozukluk gösterir ya da bozukluk göstermezler.

hikaye kısmı da çok değişik ve ilgi çekici, paranoid şizofreni olan bir hastanın ne dereceye varan delüzyon dünyasını anlamaya davet ediyorum sizi:

Bilal bey, gönülsüz biçimde ruh sağlığı merkezinden ilk randevusunu aldı. 25 yaşında, bekar ve işsizdi. Kızkardeşi onun bir psikiyatrik yardım alması gerektiği konusunda son iki yıldır uğraş vermekteydi. Kız kardeşi, Bilal betin tuhaf davranışları ve sosyal dışlanmışlığı konusunda endişe duyuyordu. Bilal bey zamanının çoğunu evde hayaller kurarak, genellikle kendi kendine konuşarak ve bazen de ipe sapa gelmeyen şeyler söyleyerek geçiriyordu. Bilal bey, zamanını düzenleme yapması ve daha fazla sorumluluk alması gerektiği fikrine katılıyordu; ancak psikolojik bir yardıma ihtiyacı olmadığını düşünüyordu. Kız kardeşini mutlu etmek için sonunda bir randevu alındı.

ilk görüşmede sessizdi ve ara ara durakladı. Gözlerini kırpıştırıtor ve başını sallıyordu; sanki düşüncelerini gözden geçirmek istiyor ya da konuya odaklanma ihtiyacı duyuyor gibiydi. Bu konuya dikkati çekildiğinde ise özür diledi ve bunun herhangi bir anlamı olmadığını söyledi. Utangaçtı ancak çok rahat değildi. Konu, Bilal beyin günlük yaşamındaki döngüye geldiğinde, eğer gün içinde hayal kurmayı bırakırsa tüm problemlerinin hallolacağını söyledi. Günlük işlerini de daha iyi organize etme isteğini de belirtti.

ilk görüşmelerde oldukça temkinliydi; daha sonraki görüşmelerde sosyal ilişkilerini tartışmaya açtı ve cinsel yönelimi konusundaki endişelerinden söz etti. Çok yakın arkadaşları olmamasına rağmen, bir kaç cinsel deneyimi olmuştu. Bunlar hem heteroseksüel hem de homeseksüel ilişkilerdi. Diğer erkeklerle birlikteliğinin anlamı konusunda oldukça endişeliydi.

Gündüz hayalleri de günlük işlevlerini engellediğinden onu endişelendiriyordu. Gündüz hayallerini tanımlamakta güçlük çekiyordu. Dalıcı ve tekrarlayıcı düşünceler aklına giriveriyorsu. Bu düşünceler basit ancak kendi değer sistemine yabancıydı. Birdenbire "allahın belası" düşüncesi aklına geliyor, bunu düzeltmek için de bir dizi ifadeleri kendi kendine tekrarlıyordu. Bu düşüncelere ve düzeltme işlemine "tereddüt" adını veriyordu. Bu kendi kendine tekrarlar neden tüm gün mırıldandığını da açıklıyordu. Göz kırpıştırmaları ve baş sallamalarının nedeninin de bu dalıcı düşünceler olduğunu söyledi.

Terapinin başlangıcından altı ay sonra, Bilal beyin eniştesi terapiste telefon etti ve onun tuhaf fikirlerine nasıl cevap vermeleri gerektiği konusunda bilgi almak istedi. Terapist de Bilal beyin güvenini sarsmamak için bunların ne olduğunu terapide soracağını söyledi. Ancak o zaman Bilal beyin yoğun delüzyon temelli inanç sistemi açığa çıktı.

Bilal bey, bir akşam tuhaf bir şeyi fark etti. insanlar ona özel bir ilgi gösteriyor ve onun arkasından konuşuyordu. Bu durum bir kaç hafta kadar sürdü; bu dönemde oldukça kaygılıydı. Sonunda bulmacanın eksik parçaları bir gece TV seyrederken- tamamlandı. Bir grup komlocunun, kendisinin homoseksüel ilişkilerini videoya kaydedip sattıkları fikri aklına giriverdi. Liseden arkadaşları e bazı akrabaları bunu yapmıştı ve müthiş paralar kazanıyorlardı. Bu paralar bir törer örgütüne gönderiliyor, onlar da silah-cephane satın alıyordu. Son aylardaki intihar bombalarının v.b. de bunun bir sonucuydu.

Bu düşünceler, hem terapiste hem de eniştesine akıl almaz / inanılmaz gelmişti. Ancak Bilal bey buna gönülden inanıyordu. Bu bombaların suçluluk duyguları yarattığını da söyledi. Böyle bir itirafta bulunmasının bedelinin de ağır olacağından korkuyordu. Bilal bey, videolardan haberdar olduğunda, komplocuların kendisini öldüreceğine inanıyordu. Böyle bir tehditten ötürü, bu durumu kimseye anlatamamıştı. Şimdi yaşamı tehlike altındaydı...

vay anasını...
en bilindik örneği aynı bedende yaşayan adnan oktar ve harun yahya'dır.

kimse "yasal sorun çıkabilir" demesin. adam(lar) raporlu(lar) ve bu rahatsızlık nedeniyle hastanede yatmışlığı/yatmışlıkları var.
Annemin hastalığı. Böyle biriyle yaşamak çok zor. Düzelme ihtimali de yok. Ömür boyu bakicaz uğraşcaz işte. Sürekli oldurulecegini düşünmeler, takip edildiğini düşünmeler, sabahtan aksama kadar balkonda bağırmalar, bıçak alıp komşuların kapısına saldirmalar, kurallara asla uymamalar, suça meyilli olmalar... Üstelik bu tedavi olmuş hastanede yatmış hali.
Kaç kere mahkemeye çıktı ama hepsinden yirtti cezai ehliyeti yok çünkü.
Başında olmasak öldürüp atarlar bi yere herkesle uğraşıyor çünkü.
kendini tehlikede hissetme, aşırı şüphecilik, sesler duyma, imkansız şeylere inanmak.
(bkz: filiz aker)
ergenlik dönemimde şizofrenmişim de haberim yok şimdi neyim acaba umursamamazlık memnuniyetsizlik sevinememe üzülememe vs.
paranoid şizofreni tıbben tanımı yapılmış olsa da yeterli değildir.Bu bir hastalık mıdır ? bir lütuf mudur? önce bu açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.Bu yazımda bu konuya farklı bir bakış sunmayı umuyorum.öncelikle sebepsiz sonuç olmayacağı için gözlemlerimden bir kaç örnek vereyim.1 şizofreni sebebi örneğidir:eğer size aileniz levent ismi koyduysa ve siz bir çay ocağında garsonluk yapıyorsanız kesinlikle bunda büyük bir problem vardır çünkü sizin denizde olmanız gerekir bir örnek daha eğer sizin isminiz bir alim ismi ise o ismi taşımak için ilime yönlendirilmeniz gerekmektedir aksi taktirde bir şizofreni sizi bulur evet yanlış anlamadınız şizofreni sizi bulur çünkü Shizo=manyak freni=fren anlamı taşır Latincede.sen bir manyaksın çünkü bu dünyaya geliş nedenini inkar etmiş oluyorsun.Şimdi başka bir bakış açısına geçiyoruz.sen yolda yürüyorsun ve başka biride yürüyor aranızda duvar var ve yürüme hızınıza göre çarpışma kaçınılmaz o anda ikinizi de görebilecek koordinatta bir şizofreni(manyakları frenleyen) var çok zeki olduklarından hemen kazayı engellemek için harekete geçiyor ancak yöntemi anlık oluyor mesela birinizi durdurup adres soruyor v.b o anda diğeriniz hızında kesintiye uğramadan devam ediyor ve kaza olmuyor.Kısacası şizofreniler olmasa dünyada kaos olur kimisi onlara Hızır der kimisi süper kahraman ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki şizofrenilerin yalan konuşma yetisi yoktur.Bu bağlamda şizofrenleri değilde kendinizi sorgulayın çünkü kapitalizmin kölesi olmak,mevki makam, rahatlık ve dertsiz bir hayat için kendi hesabınıza koşturuyor durumdasınız.
#31991821 öyle artistlik yapmaya kalkma canım benim, madem doğru yazılış diye kasıyorsun yarı ingilizce yarı türkçemsi olmuyor öyle işler.

(bkz: Paranoid schizophrenia)

edit: tek bir harf atlamışım.
Paranoya son evresi olan artık beyni ele geçiren sistemdir.