bugün

sapik bir arac sahibi gelmedigi surece, guzel olan anilar toplulugudur.
abuzittin zelzele ben ve birkaç arkadaş okula beleş dönmek amacıyla otostopla gitmek niyetindeyiz önümüzden geçen arabalara bir bir el uzatılır, duran olmaz. en sonunda biri durur. olayın sevincinden ne yapacağını şaşıran a.z. hemen arabaya koşar adam az biraz sarhoş bi vaziyette "araba dolu görmüyanoz mu?" dumura uğrayan a.z. gerisin geri döner ve okula yürüyerek gitmenin daha sağlıklı olacağı kararlaştırılır ve 3km yürüyerek gidilir
(bkz: otopsi anıları)
the kene okula gidecektir.parası yoktur her zamanki gibi.otostop çekmeye karar verir.ordan bir araba durur 06 plakalı.
-abi benim okulum şu ilerde de oraya kadar atsan?
-olum sen geçen gün de bana otostop çekmemiş miydin?
-??*
bayanların yapmadığı sürece eğlenceli olan kısa ya da uzun süreli seyahat anısıdır.en azından yol süresince atlatılmak zorunda kaldığın bir tehlike söz konusu değildir.hemcins değilse tabi karşındaki
maceraperestliğinin ilk yıllarında salca daha 17 yaşındayken arkadaşlarında kalma amacıyla bursa'dan yalova'ya gidecektir. saat 23:00'te bursa terminaline geldiği vakit bursa - yalova otobüsünün o saatten sonra olmadığını öğrenir ve başka şehirlere giderken yalova'dan geçen otobüs firmalarını araştırmaya başlar.

bartın'a giden as 74 adlı firmanın, bartın'a giderken yalova'dan geçtiğini öğrenir ve bu firmanın otobüsünden bilet alır. neyse yola çıkılır, otobüs; belediye otobüsü tarzında, rahatlıkla cep telefonu açılabilecek, bırakın absyi normal freni bile iyi olmayan, ikram servisi bulunmayan bir otobüstür. yola çıkıldığı vakit host diye tabir edilen elemana "ben yalova hızlı feribotlarının kalktığı yerde inicem, beni orada indirirsiniz, biliyorsunuz değil mi şehir girişinde ki yeri ?" diye sorulur. elemanda "evet tabi, sen dert etme, biliyorum ben orayı, indiririz" der. salça gönül rahatlığıyla her yolculuğunda olduğu gibi yine derin bir uykuya dalar.

kapkapranlık bir yerde olduğunu farkeden salça'ya kendisine dürterek uyandıran eleman şu sözleri söyler ve diyaloglar gelişir..

- hemşehrim kalk, ineceğin yere geldin. *+ burası hızlı feribotların kalktığı yer mi yahu ?
- burada karşıdan arabalı feribotlar kalkıyor, yalova'da başka feribot var mı ki ?
+ ya abi olur mu ? burası arabalı vapurların kalktığı yer, topçular'dı galiba adı.
- haa yeğenim biz burayı biliyoruz valla. ** senin söylediğin yer merkezde 10-15 km geride kaldı
- ee ben oraya nasıl gidicem
+ valla yeğenim karşıdan atla birinin arabasına ya da bin minibüse. vardır herhalde.
- abi saat 01:00'i geçti, yoktur ya bu saatte bırakın beni şehre.
+ vardır yeğenim vardır, hadi sen geç karşıya. kaptaaan devam et
- abi durun yaaa bırakmayın beni.. şerefsizleeeeeeeeeerrrrrrrrr

o andan sonra salça'nın otostop macerası başlar. önce arkadaşlar aranır

- oğlum bu şerefsiz otobüs firması beni topçular mıdır nedir orda indirdi
+ muahahaha topçular mı ? napıosun oğlum sen orada. ulan bursalı olduğunu bu kadar mı belli eder insan. top topu çekmiş ahahahhaa
- bırak stand-up yapmayı yavşak! napcam ben burda, gelin alın beni
+ mauahahah dur oğlum gülüyoruz biz birazdan ara
- dümbelekler sizi, bakarım ben başımın çaresine, bekleyin orada..

bu sırada yağmur çiselemeye başlar..

o an feribottan inen arabalar geçmeye başlar ve biri durdurulup binilecektir, yapacak birşey kalmamıştır. tek gidiş yolu budur. farlardan arabanın markası ve içindekiler gözükmez, sonunda bir araba salça'nın işaret etmesiyle durur.. salça bir bakar gecenin 2. şoku! şahin marka ve içinde dört tane izbandut gibi ağır abi vardır, salça son duasını etmeye başlar. diyaloglar gelişir..

- eee abiii merhaba.. ben yalova'ya gidicem, bırakır mısınız beni ?
+ ne işin var burada bu saatte senin ?
- ya abi hızlı feribot dedim, arabalı vapura getirdiler beni. merkezde arkadaşlarım bekliyor
+ atla bırakırız seni
- ee abi sıkıştırmayayım ben sizi, kalabalıksınız..
+ gel gel birşey olmaz.

sıkış tepiş binilir arabaya, arkadaşlar o sırada mesaj atar

- lan nerdesin oğlum, açsana telefonu!
+ ulan durun hayatım tehlikede olabilir, bekleyin 10 dakika sonra gelebilirim.
- oğlum birşeyin yok dimi, iyi misin sen ?
+ lan bir susun be geliyoruz

abilerle muhabbet edilir. cüsselerine rağmen hepsi şeker gibi insanlar çıkar. o zamanlarda bilgisayarcılıkla uğraşan salça, neredeyse abilere bilgisayar satacaktır. abiler salça'yı bırakır, salça abilere teşekkür eder. sonunda zar zor da olsa arkadaşların yanına varılır, arkadaşlara sarılınır ve eve gidip içki muhabbetine başlanırken arkadaşların ömür boyu unutamayacağı, bir misafirlerinin başına gelen hatıra meydana gelmiş olur.
aklıma geldikçe koptugum bir muhabbet...

yaz okulu işte her zamanki gibi çekmişim otostopumu tırla yol almaktayız dayım 40 lı yaşlarda avrupayı falan gezmiş balkanlar falan... ee tabi muhabbet acıldı karı kızdan..(K:kamyoncu dayı, T:Teksomania)
K:ya kamyoncular falan serefsiz ya çogu gidiyolar kendi karısının üstüne gül kokluyolar baska ülkelerde coluk cocugunun rızkını ona yediriyorlar ayıptır günahtır ya..
T:(ilk kez böe bi soför gördüm.. şaşkınlıkla) ya abi haklısın da şimdi bi rusyanın falan hatunu da baska oluyor ya o kadar da sövme adamlara zaten karısından falan uzak adam.. derken sözüm yarıda kesildi
K:sen ne diyosun birader evde 2 yapamazken onlara 5-6 gidiyor bee
T:?!?! *
eskişehir'den bursa'ya gelinecektir, otostop olayına baş vurmaya karar kılınır.
iki arkadaş besmeleyle kütahya yol ayrımında eskişehir'den çıkan arabalara acıklı ve "allah belanı versin almazsan" manasına gelen bakışlar atmaktayız.

ve olan olur bir bmw x5 zembille inmişcesine yanımızda durur.
-gençler nereye ?
--bursaya abi
-atlayın...

beleş vasıta bulunduğuna mı sevinmeliydik, otobüsün yarı zamanında evde olacağımıza mı, bindiğimiz vasıtanın mahiyetine mi? karar vermek zordu...

önde oturan balyancho damardan glikoz verme gayretiyle sormaya başlar.

-abi ne kadara aldın bu arabayı,acayip hoş bi alet
--çok para çoook
-bursa'nın neresinde oturuyosunuz
--istanbul'da oturuyorum, eskişehir'de bir işim vardı bandırma'ya gidiyorum
- bu arabayla nereye gidilmez ki güzel abim?
-kaç bastın abi en fazla ?
--onu sorma, ben çok hızlı kullanıyorum arabayı. ceza mühim değil ama radar limitim doldu bi ceza daha yersem ehliyet gider... *

-vaaay abi o direksiyondaki tuşlarla mı hızlanıyor bu meret
--evet gaza gerek yok, tuşla hızlanıyor
-bu arada habire "+" tuşana basmaktadır ve araba gittikçe hızlanmaktadır
--yürü be abi, biz böyle teknoloji görmedik...

başa gelecek ya nasılsa... çok geçmeden trafik çevirir bizi

adam hafiften tutuşmaya başlar polis gelir 195 ile radara girdiğimizi bildirir ve adamı arkadaki ekip otosuna çağırır, abinin dil döktüğü, ikna yöntemlerinin tümünü denediği arabadan izlenmektdir. sonra adam hafiften rahatlamış olarak gelir

-ehliyeti olan var mı gençler?
--var abi,
-ben polislerle konuştum cezayı sana yazacaklar ben parayı ödicem olur mu, yoksa ehliyet gidecek?
--ne demek abi lafı mı olur *

ve o trafik tecrübesi olmayan ehliyet sahibi balyancho'nun bmw x5 ile 195 km aşırı hız nedeniyle trafik cezası aldığı yer almaktadır sicilinde.
hey gidi x5, cezası bile mutlu etmeye yetiyor adamı...
bir gün arkadaşımla otostop çekerken, başımdan geçen anıdır.
arkadaşım, bacağını göstermeye çalışmıştı yanından geçen arabalara.
belli bir süre sonra, bir araç yanımıza yaklaştı. bizim erkek olduğumuzu anlıyabilecek görüş mesafesine gelince, hız limitini aşarak yanımızdan uzaklaştı.
arkadaşım buna rağmen devam etti.
10 dakika sonra, bir araba yanımızda durdu ve "oğlum burdan ibneler geçmez." dedi. daha sonra bana yönelerek;
"oğlum, hava soğuk. baksana erkek arkadaşının eli üşümüş. ne biçim sevgilisiniz siz? tutsana elini. romantik olun biraz. "
hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum.
iki kafadar seneler önce tatilde hergün yaptıkları gibi yine arabaya atlayıp ayvalığa inerler, fakat bugün birinin annesinin canı sıkkındır ve kafadarlar anneyi de ikna ederler denize gelmesi için. Yola çıkılır, denize girilir, ayvalık tostu yenir, geri dönülürken, defalarca başbaşa teptikleri o yolda, ilk kez otostop çeken 2 adet plaj yorgunu, ilik gibi hanımefendi görürler, yavaşlarlar, dikizden önce anneye sonra birbirlerine sonra tekrar anneye bakarak gaza basarlar, ve çaresizce kaderlerine söverler.
O kızları da bir daha hiçbirzaman o yolda göremezler.
akçaydan bursa'ya bilet bulamayıp elimizde bavulla yol ortasında ne yapcaz diye düşünürken yanımıza bi minübüs durur. şoförün gençler izmir'e gidiyorum demesiyle olaylar gelişir. şoför abimiz orta yaşlıdır. gençliğinde müthiş hızlı yaşadığından ve ne kadar maceraya düşkün olduğundan bahseder. sonra sohbet malum yere gelir.
- sizin üniversitede acayip karı kız ortamı olur ha keranacılar!
+ valla oyle abi dehşet kızlar var.
- yiyonuzmu lan onları?
+ ara sıra oluyo abi denk gelince ama üç aydır bi şey yok.
- sizde gençmisiniz ulan.ben geçliğimde diye başlayan muhabbet uzar uzar uzar...
yolculuk biter telefonlar alınır. soför abimiz
-siz okulda ortamı kurun kızları ayarlayın vahit abinize bi telefon çakın abi bole bole diye ben koşar gelirim.
+ !!! tamam abi!
olay seawind ve 4 tane sarhoş amca arasında geçmiştir.

seawind yaklaşık 3 sene önce dershaneye gitmek üzere evden çıkar.ve minibüsü beklemeye koyulur. minibüslerin gelme zaman araları bir hayli uzun olduğundan yağan yağmurla birlikte ıslanmaya başlamıştır ve bir anda önünde bir şahin bitiverir. seawinde bugün de yırttık yol parasından der.

sarhoş ön sağ koltuk-abicim nereye gideceksin?
seawind-abi heykele kadar gidecem o yol üstünde nerde bırakırsanız olur.
sarhoş ön sağ koltuk-tamam atla o zaman.

seawind arabaya bindiği anda burnuna buram buram bira kokusu gelmektedir.

seawind-selamünaleyküm.
sarhoş bütün koltuklar-ve aleykümselam.
sarhoş arka sol koltuk-öğrenci misin abicim sen?
seawind-evet abi öss ye hazırlanıyorum.
sarhoş ön sol koltuk-aferin abicim okuyun.bu memleketin okuyan adamlara ihtiyacı var

muhabbetle birlikte yolculuk da tam gaz devam ettiğinden seawind endişelenir çünkü kokudan bile sarhoş olunacak bir arabanın içinde seawşnd dışında herkes alkollüdür. bira seawind ede ikram edilir ancak seawind dershaneye gideceği gerekçesiyle reddeder. teyip te ise ahmet kaya nın kadınlar şarkısı çalmaktadır

sarhoş bütün koltuklar+seawind-3 etekli ak puşulu türkü bakışlıııı...

şarkılar söylene söylene yolda gidilir. seawind ortak nokta aramak adına ahmet kayadan bahseder kişisel düşüncelerini söyler.

seawind-ya abi bu ahmet kaya nın şarkıları ço güzel de ne bileyim kendi adam değil be abi.

sarhoş ön sol koltuk-yooo. orda dur abicim ahmet kaya bizim babamızdır.10 numara adamdır.biz sosyalist insanlarız.biz dünyalıyız.

eninde sonunda ite kaka 5 erkeğin olduğu bi yerde konu siyasete gelmiştir. ama seawind bakmıştır ki bunlar kendi görüşünde değil o zamanlar kısıtlı olan siyaset bilgisini hiç açmaz ortaya hatta ahmet kaya hakkında ki dediklerini de kıvırmaya başlar canını kurtarabilmek için.

seawind-ya abi ahmet kaya aslında dava adamıydı ya kendi davaları uğruna adadı hayatını.

sarhoş bütün koltuklar sinsi bi gülüş atarlar seawinde seawind işkillenir. abi ben lambalarda ineyim der

sarhoş ön sol koltuk-abicim daha gelmedik heykele.
seawind-olsun abi saat daha erken.hem yürürüm biraz yağmurda durdu. severim ben böyle havalarda yürümeyi.
sarhoş ön sol koltuk-tamam abicim inebilirsin o zaman. hadi iyi dersler.

seawind arabadan kendini akrobatik bir hareketle dışarı atar ve oksijeni taa ciğerlerinin içine kadar çeker. adımlarını hızlandırır.hem de arkasına bakarak takip edilip-edilmediğini kontrol ede ede yoluna devam eder ve sağ-salim dersaneye varır. ogün bugündür de hiç bir yabancı arabaya binmez.
anadolu kavaginda ceneviz kalesi'nden iskeleye otostop cektiydik vapuru kacirmamak icin. siyah mercedesi ile hakki bulut aldi bizi. bastan onu tanidik el salliyoruz zannetti, sonra amacimizi anlayip ugradigi hayal kirikligina aldirmadan mersoya aldı bizi. yol boyu ailecek sizi dinliyoruz demememize icerlemis olacak ki hakki bulut oldugu anlasilsin diye elinde cd lerini salladi durdu. sonra cok pisman olduk adama ilgi gostermedik diye.
(bkz: bir hakki bulut kolay yetismiyor)
şöyle bir fark var; otobüse biletle binersiniz. paranızı verin gerisi sorun değil. ancak otostopta farklı bir durum söz konusudur. sohbet etmek zorundasınız.

bir gün küspe kamyonuyla otostop sohbetimiz şöyleydi;

+ yiğenim çok biner misin kamyonlara?
- abi nabalım. otobüs biletleri çok pahalı. sık sık gitmem lazım napayım..
+ haklısın. ama dikkat et bak. 42 r plaka kamyonlara sakın binme. *
- neden abi?
+ hırsızı, katili, gaspçısı, hatta erkek s.keni bile onlardandır.
- yapma yaa ...

ecayip heyvanlara benziyirsen' in otostop tarzları arasına yerleşir ''42 r'' plaka kamyonlara binmemek. hatta hiç de binmez. el dahi uzatmaz, el kol işareti yapmaz.

bir gün eskişehir' den bursa' ya gelecektir. uzun bir beklemeden sonra gözünü karartmıştır. kim gelirse gelsin binecektir. derken uzaktan bir hyundai kamyonet hızlıca gelir. bir de ne görsün, araba ''42 r'' plaka.

ama gözünü bir kere karartmış ya, adama el kol yapar. o da gel der ve araca tedirgin olarak atlar.

nerden geldin nereye gidiyorsun sohbeti bittiğinde, ecayip heyvanlara benziyirsen gözünü bir açar ki bursa' ya gelmiş. adam ''hadi yiğenim in geldik'' der.

hiç bir otostopunda uyuma hatasına düşmeyen ben, ilk '' 42 r '' deneyimimde uyumuşum. allah' ım dedim, ne yaptım ben. nasıl uyurum, hem de bu arabada. ibne bişey mi içirdi falan diye düşünüyorum. derler ya hayatın film şeridi gibi gözlerden geçer. işte onu aynen o an yaşadım.

ancak sonuç olarak bi b.ok olmadı. götü de kurtarmışız. adam allah razı olsun eski fakültede bıraktı beni. oradan da şehir içi otostop yöntemiyle eve kadar gittim.
adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya. adam
arka tarafa biner...

şöför:
"- eee hemşerim kimsin nereye gidersin?"
yolcu:
"- ben Azrailim, canını almaya geldim!."
şöför alaycı bir tavırla :
"- sen mi Azrailsin, yaw senin gibi Azrail olur mu hiç"
yolcu sakin bir tavırla:
"-sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun" der.
ve ekler yolcu:
"- inanmadın bana öyle mi ?"
şöför:
"- inanmadım tabii.. "
yolcu:
"- o zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın"

gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde
bir yolcu daha alır..
yolcu ön tarafa oturur...
olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.....
şöför yanındakine:
"- ee sen kimsin, nereye gidersin"
öndeki:
"- abi beni merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim adım felanca."
şöför:
"- yaw şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyon mu şu herifi
hem iyilik ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi"
öndeki arkaya bakar ve şaşkınlıkla cevap verir :
"- abi arkada kimse yok ki."
şöför hışımla arkaya bakar ve
"- kör müsün be adam arkada oturuyor ya" der....
öndeki arkaya bir daha bakar ve :
"- abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun"

bu sefer arkadaki söze girer....
"- gördün mü, öndeki beni ne duyabilir ne de görebilir" der şöföre.

şöförün bir anda dizlerinin bağı çözülür beti benzi atar....

arkadaki şöföre...
"- hadi " der
"-arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam.."

şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve
iner arabadan.....

sonra....

sonra ne olmuş biliyor musunuz?????

şöför namaz kılarken arabayı alıp tüymüş ibneler. *
yıllar yıllar önce soguk ve kar yagısli bir ankara gününde, kendimden baska 3 arkadasımla birlikte sincanda oturan bir baska arkadasin evine gitmek üzere yola cıkmısızdır. soguktan bi tarafları buz tutan 4 kafadar otostop yapmaya karar verir, on dakikalık bir bekleyisten sonra nihayet dogan görunumlu bir sahin önümüzde durur, arabayi kullanan sahis 40-45 yaslarinda bir amcadir. olaylar gelisir:

- atlayın bakayım gencler.(arabada bizden baska kimse yoktur, bir arkadasımız öne, diger 3 kisi arkaya gecer.)
+ sagolasın abi valla donmak üzereydik.(arabanin ici les gibi rakı kokmaktadir.)
- gencler orhan, müslüm ne istiyonuz bakayım ?(torpido gözünden kaset secmektedir.önde oturan arkadasımız müdahale eder.)
+ orhan baba olsun abi.
- ne tatlı seymissin lan sen öyle.(yanagindan makas alir.)
+ hahhahahauhauah(3 arkadas arkada yarılmaktadır.)

bir süre daha yol alinir, kar yagisi tipiye dönüsmüstür ve korkulan olur. arac kara saplanmis ilerleyememektedir.

- gencler bi zahmet el atıverin
+ tamam abi.

araba ittirilir de ittirilir, ama neyseki sonunda aracı kardan kurtarmayi basarmisizdir ve tekrardan arabaya binilip gidilecek eve dogru yol alinmaya baslanilir.
-kızım sana babanın kim oldugunu soylemiştim ya, yalan soylemiştim
+nasıl ya babam kim?
-Ben evden kacmıstım otostop yapıyordum ve bir grup insanla bir sure yolculuk etmiştim
+yani?
-Baban kim bende bilmiyorum
+or.spu!!!
seytanin fisildadiklari düzcedeki sıcak, güvenli, temiz(!) yurdunda sıkılıp bir süre istanbul'a gitmeye karar verir. her gidişin bir dönüşü vardır elbette. Diğer gün finaller başlayacaktır, yarın düzcede olmak şarttır.

önceden bilet alma ya da yer ayırttırma özürlüsü olan seytanin fisildadiklari, gecenin bir vakti düzce otobüsü bulunmaz. onun yerine samsun otobüsüne biner. Samsuna giderken araba nasılsa d100 otobanından geçecektir, "abi bırakırsınız beni de" denilerek samsun otobüsüne biner.
kader işte, ağ örmeden durmuyor. seytanin fisildadiklarinin inmesi gereken yerde elektrikler kesilir ve bolu dağı girişinde göz gözü görmez. inilmesi gereken yeri baya geçtiğini d100 karayolu üzerinde bulunan Bercesteyi (sanal reklam uygulaması yapılmıştır) gördükten sonra anlar.
özellikle belirtilir ki, saat gece yarısı 1:00 civarıdır.

- söfor bey, durun. beni bırakmanız gereken yeri geçmişsiniz.
+ nasıl yani? ahmet* lan, neden haber vermedin?
- bu saatte ne burada durabilirim ne de geriye dönebilirim. geri gitmeniz gerekiyor.
+ ben geri falan gidemem, benim variş saatim var. bu yolcuları saatinde yerine bırakmalıyım.
- senin varış saatin var da, bu ortamda benim can güvenliğim yok. Abiii iyi bak bolu dağı burası, beni burda bırakmayacaksınız heralde.
+ oğlummm, ahmett çevir şurdan bir araba bayana.
- nasıl yani? hiç tanımadığım adamın arabasına mı bindireceksiniz beni? haberiniz yok mu sizin daha 3 hafta önce bir kıza tecavüz edildi burda, ondan önce ölü birinin çürümüş ceseti bulundu..
+ kızım iyi bak arada bariyerler var, ben nasıl geri dönebilirim?
- haskktrr...

muavin ahmet'in yardımları ile bir araba durdurulur. içinde 30 yaşlarında bir erkek. başka çare yoktur, korkarak tırsılarak ve ayetel kürsü okunarak arabaya binilir.

+ merhaba bayan, yolda kalmışsınızı sanırım.
- evet.
+ bu saatte buralarda kimse bulunmaz. ee nereye gidiceksiniz?
-avni akyol yurdu.
+ arabanın kapısını örtmediniz.
- evet bilerek örtmedim. ben kapı açıkken de gidebilir.
(diz boyu kar ve o kapı asla örtülmedi. amaç; adamın herhangi bir yaklaşımı anında otobana atlamaktır.)
+ öğrencisin demek.
- ...
+ hangi bölümde okuyorsun?
- ...
+ kaçıncı seneniz?
- ...
+ biz o yurda ekmek getiriyoruz, belki rastlaşırız daha sonra.
- sen bir durdursana şu arabayı!

şöfor arabayı dururur. amaç arabanın plakasını alıp arkadaşlara vermektir. var gücüyle şoföre duyurarak;

- aloo gülsüm, bak ben şimdi bolu dağındayım, hiç tanımadığım birinin arabasına binmek zorunda kaldım. araba eski birşey. arkası kasalı fiat, turuncu renkte. plakası 81 ap xxx. tahminen 20 dakika içerisinde yurdun önünde olmam gerekiyor, haberiniz olsun.

şoförün bir anda tavırları değişir.
+ tamam bacım, 15 dakika sonra ordayız.
- heh şöyle ol bakıym..

15 dakika içerisinde yurdun önündeydim. neredeyse tüm yurt kapıda gelmemi bekliyordu. adama istediği ücretin iki katı verilir, odaya gidilir, şükür namazı kılınır bir daha da adamın suratı görülmez.

eveeet; bu hikayeden ne öğreniyoruz? bilet ayırttırmak hayati önem taşır.
Diyarbakır'da her zamanki gibi sıcak bir günde, öğrenciler minibüs ücretlerine yapılan zammı yasal olmayan fakat kimsenin müdahale edemeyeceği bir şekilde "şehiriçi minibüslere binmeme" eylemi yaparak protesto etmekte ve şehir merkezine yürümektedir. en az 1-1,5 saat sürecek olan bu yürüyüşe rektör ve dekanlar da pek olumlu yaklaşmamaktadır ancak öğrenciler kararlıdır.

umxa ve can dostu hemen çözüme ulaşır; şehiriçi minibüse binilmeyecektir ancak bu otostop çekmeye engel değildir. şansa bakın ki oldukça şık bir araç denk gelir. araç sahibi ile muhabbet aşağıdaki gibi cereyan eder;

umxa: durduğunuz için sağolun abi
Şoför: önemli değil gençler
arkadaş: bu sıcakta ölürdük yürüseydik
Ş: o zaman ne diye eziyet ediyorsunuz kendinize?
u: öyle deme abi iş inada bindi
ş: ne inadı?
u: zam üstüne zam. hadi rektör sallamıyor bizi, peki bu dekanlar ne işe yarar? hiç mi vicdan yok bunlarda? insan olan bir parça acır şu çocuklara da yanlarında olur, bla bla bla.

3-5 dakika sonra, inmeden hemen önce;

u: çok sağolun
a: eyvallah abi, allah razı olsun.
ş: estağfurullah ya ne yaptık ki?
a: abi siz ne iş yapıyorsunuz bu arada?
ş: tıp fakültesi dekanıyım.
u: hskktr (sessiz ama derinden)

helal olsun ama adama, hiç bozmadı beni...
erkekseniz dolandırılma, kadınsanız tecavüzle sonuçlanan anılar.
bi arkadaş anlatmıştı. aynı bölümde okuyan iki karşı cins; fakat fazla muhabbetleri yok. eleman da kız da hafiften psikopat. elemanın kızı arabasına almasının akabinde şöyle bir diyalog yaşandığı nakledilmektedir:

er kişi-arka koltukta sevişelim istersen?..
hatun kişi- ?!! şırrrrraaakkkk (tokat aşkeder).
el işareti yaptım, durdu, bin dedi ve bindim..

(bkz: sözlükçülerin eşcinsel olma hikayeleri)
(bkz: yok artık vallaha lebron james)
çanakkaleden geyikliye gidilmektedir. gece saat iki. otostop çektiğimiz altıncı kamyon sonunda durmuştur. üç arkadaş kamyona binilir. ramazan ayı olduğundan, şoför az ileride sahur için duracağımızı ve daha sonra yolumuza devam edeceğimiz söyler.

şoför: hadi gençler, allahın sevdiği kuluymuşsunuz. yemeklerde benden.
arkadaş: çok sağol abi. kime el attıysak durmadı. demek şansımıza yemekler şirketten olacakmış. kamil koç gibi a.ına koyyim.
şoför: gençler sizede alkol kokusu geliyor mu?
arkadaş: bizden gelebilir abi. biz alkollüyüz.

kamyon aniden frenler.

şoför: inin lan aşağıya. o.ospu çocukları.
manisa'dan izmir'e gitmek için bir kamyon durdurulur. iki kişi olduğumuz için sıkışma derdi yoktur. orta yaşlı kamyoncu abiyle bir süre muhabbet ettikten sonra arkadaş "abi iti var uğursuzu var sen böyle herkesi alıyor musun arabana?" sorusunu yönelttikten hemen sonra cevap gelir; "tipine bakıyorum adamların önce, eli ayağı düzgünse alıyorum muhabbet ederiz zaman geçer diye, yok tipi bozuksa döverim zaman geçer diye alıyorum" der ve koltuğun altından siyah bantla sarılmış demir su borusu çıkarır bize gösteririr. abiye teşekkür edilir izmir'e girer girmez hafif tırsarak inilir..
amaç: izmir yeşilyurt-konak arası kısa bir seyahat.
şahıslar: skinyman, küçük muro ve oto hırsızları.

aslında amacımız güzel bir hafta sonunda geze geze konağa inmek iken, aracıyla yanımızda durup yol soran oto hırsızlarıyla plan bir anda değişiverir. oto hırsızları çaldıkları araçla izmir in çıkışını sormaktadırar. bir iyilik yapıp yolu tarif etmek maksadıyla küçük muro ve skinnyman kelebek camı kırılmış araca binerler. ancak aracın koltukları berbat haldedir. aracın çalıntı olduğu birkaç metre gidildikten sonra anlaşılır haliyle. at hırsızı kılıklı ibnetörlere yanlış güzergah anlatılır. karşılıklı teşekkürler edildikten sonra üzümcü okulu önünde inilir. bozyaka çevik kuvvet e doğru yönlendirilen araç yanımızdan ayrılır. akabinde 155 aranır. yaklaşık bir on dakika kadar yürüdükten sonra aracın çevik kuvvet önünde kaldırıma çıkıp pert olduğu ve yunusların oto hırsızlarını bir güzel pataklayışı zevkle izlenir.

edit: imla