bugün

Habermas'ın "Kamusallığın Yapısal Dönüşümü" isimli kitabını Tanıl Bora ile çevirmiştir.
(bkz: devlet aklı kıskacında hukuk devleti)
1963 nusaybin doğumlu olan hocamız , Ankara üniversitesi hukuk fakültesi mezunu ve aynı zamanda şu anda aühf'de öğretim üyesidir.iyi bir akademisyen olmasının yanı sıra çok iyi bir insandır ; öğrencilerine karşı her daim ilgili ve naziktir. aynı zamanda (bkz: birgün gazetesi) yazarlarındandır kendisi.
geçmişle hesaplaşma

şehrin zulası

"Devlet Aklı" Kıskacında Hukuk Devleti

Kamusallığın Yapısal Dönüşümü (çeviri : tanıl bora & mithat sancar)
tesev'in hakimler üzerine yaptığı son araştırmanın hazırlayıcılarından.

(bkz: yargıda algı ve zihniyet kalıpları)

izmir'deki mardinliler konusunda */nde çıkmış ırkçı çağrışımlar yapan hikmet çetinkaya'nın bir yazısı üzerine kaleme alınmış makalesini okumak için: http://www.izmirizmir.net...;file=article&sid=457
Ankara Hukuk Fakültesi'nin kamu hukuku ve insan hakları hocasıdır. Bilgi birikimi, meselelere yaklaşım şekli ve insancıllığı ile kalplerde taht kurmuş örnek alınası insandır.
bugünden itibaren her perşembe günü taraf gazetesinde yazacak olan akademisyen-yazar.
Kendisi mardin kızıltepeli'dir. ayrıca cebeci'de yürürken kendisini görmüştüm. gazetelerde görülen resimlerinden çok daha esmerdir. baya da bi kiloludur.
Adana'da katılmış olduğu konferans sırasında ergenekon tutuklularının cezaevi koşullarını şikayet eden ulusalcı takımına fena sallamış, saydırmış hocadır.

40 yıldır insanlar cezaevlerinde olmadık işkenceleri görüyorken, devrimciler asılıyorken, karakollar işkence yuvalarına dönmüşken ses çıkarmayanlar, hukuk devleti burası olmaz öyle şeyler diyenler şimdi samimiyetsiz şekilde ergenekon tutuklularının cezaevi koşullarını protesto ediyorlar. onlar samimiyetsizdir, çıkarcıdır dedi.
ankara hukukta çok değerli hocamdır kendisi. derslerinde siyasetten edebiyata, birçok konuda konuşan aydın bir insandır. her derste birkaç kitap adı verir ve okumamızı önerir. 'bu hoca bir deniz' lafının gerçekten hakkını veren birisidir.bir dersinde nazi almanyasında doktor mengeleden bahsederken sınıftan birkaç öğrencinin wendel' i anımsayıp gülmesi üzerine çok sert tepkiler vermiş, bu vahşet karşısında nasıl gülersiniz diye kızmış ve o yıl final sınavında döşemiştir adeta.
ankara hukuk hocası , mükemmel bir insan. imc tv'ye sık sık çıkıyor , izlemenizi ve yazılarını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. akil insanlar listesinde görmek beni ayrıca çok mutlu etmiştir.
akademisyendir ama öyle böyle değil akil adam olacak kadar akademisyendir.
akilliğini pkk dan da esirgemez.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile yaptığı söyleşiyi aktaralım da yıllar sonrasına not olsun!

cemil bayık'tan sonra PYD lideri Salih Müslim ve KYP Politbüro Üyesi Sadi Ahmed Pire röportajlarına devam eder.

cemil bayık röportajı 1

----- alıntı --------

Kongre öncesi Kürtlerin nabzı 1
Ortadoğu için Kürt sorunu çözülmeli
Büyük Kürt Ulusal Kongresi öncesinde sorularımızı yanıtlayan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürt sorununun Filistin den de öte Ortadoğu nun en önemli sorunu olduğunu savunarak Kürt sorunu çözülmeden bölgedeki sorunlar çözülemez. işte bu kongrenin en çok buna hizmet etmesi gerekir dedi

BAŞLARKEN
Kürt sorununda tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda Türkiye de barış ve çözüm süreci yürüyor, diğer yanda Rojava sorunu Suriye deki gelişmelerin merkezine oturuyor. Bu arada, Kürt Ulusal Kongresi nin toplanması için hazırlıklar tamamlanmak üzere. Türkiye de daha önce de Kürt sorununu çözmek amacıyla girişimler olmuş, süreçler başlatılmıştı. Fakat hiçbiri şimdiki kadar ciddi ve kapsamlı olamamıştı. Kürt Ulusal Kongresi de daha önce defalarca gündeme gelmiş, ama bir türlü toplanamamıştı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani nin çağrısı üzerine, 22 Temmuz da Erbil de gerçekleşen hazırlık toplantısı, kongre fikrinin bu sefer hayata geçirileceğine dair çok önemli bir işaretti. Dört ülkede (Türkiye, Irak, Suriye ve iran) yaşayan Kürtlerin temsilcilerinin ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gözlemcilerin katılacağı kongrenin 24-26 Ağustos tarihlerinde toplanması öngörülüyor.
6 Ağustos sabahı Erbil e gittim. Kürt siyasetinin kalbinin burada attığı, otel lobisinde bile hemen fark ediliyor. O gün bazı görüşmeler yaptım. Ertesi gün Kandil e gittim. Bayramın ilk günü, sabah erkenden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık la buluştum. Söyleşi ve sohbet, beş saatten fazla sürdü. Birçok konuda ayrıntılı açıklamalar yaptı, bilgiler verdi. Söyleşinin ilk bölümünü, Kürt Ulusal Kongresi ve bölgedeki gelişmelere ayırdım. Yarın Cemil Bayık ın Türkiye deki barış ve çözüm sürecinin çeşitli yönleri hakkındaki görüşlerini aktaracağım. Yazı dizisi diğer söyleşilerle devam edecek ve kendi değerlendirmelerimle son bulacak.

- Söyleşiye Kürt Ulusal Kongresi nden başlayalım. Öncelikle Kongre hazırlıkları nasıl gidiyor?
Cemil Bayık: Bir hazırlık komitesi var, biliyorsunuz. Komite, çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor. Bazı sorunlar vardı. Bunların büyük bir kısmı aşıldı. Şimdi delegelerin Kürtlerin yaşadığı ülkelere göre paylaştırılması, yani hangi bölgeye kaç delegelik verileceği meselesi var komitenin gündeminde. Bunu halletmek zor değil. Hazırlık sürecinde sorun çözme tecrübemiz de arttı zaten. Gelinen noktadan memnunuz.

- Suriye deki gelişmeler ve Rojava konusunda KDP yle sorunlar yaşadığınız biliniyor. Bunlar hazırlık sürecine nasıl yansıyor?
Kürdistan Bölgesel Yönetimi nin Rojava yla olan sınırları kapalı tutması, bizim açımızdan kabul edilebilir bir tutum değildir. Ulusal Kongre nin başlıca amaçlarından biri, Kürtler arasındaki sorunları çözmektir. Güney Kürdistan Yönetimi nin Rojava ya karşı izlediği tutum, kongrenin amaçlarıyla bağdaşmıyor. Bu konu, hem örgütlerin hem de hazırlık komitesinin gündemindedir, orada da tartışılıyor, çözülmesi için uğraşılıyor.
Yarın KDP ve KYB temsilcileri, buraya bizimle bu meseleyi görüşmeye gelecekler. Ortak bir çözüm bulacağımızı ümit ediyorum.
(Nitekim 9 Ağustos ta KDP den Kemal Kerkuki ile KYB den Sadi Ahmed Pire, Kandil de Cemil Bayık ı ziyaret ettiler. Ertesi gün Sadi Ahmed Pire yle bir söyleşi yaptım. Söyleşinin geniş bir özetini, yazı dizisi kapsamında yayımlayacağız. Pire, Kandil deki görüşmede, Mesut Barzani nin Rojava da durumu yerinde incelemek üzere bir heyet oluşturulması önerisinin ele alındığını ve Cemil Bayık ın da buna olumlu yaklaştığını söyledi.)

-Kürt Ulusal Kongresi fikri uzun zamandır var, buna ilişkin çeşitli girişimler de oldu, ama bir sonuç alınamadı. Ne oldu da, kongre şimdi toplanabiliyor?
Biz böyle bir kongrenin toplanmasını uzun zamandır istiyorduk. KDP ve KYB nin katılmayacağı bir kongrenin ulusal nitelik taşımayacağının, dolayısıyla bir anlamı olmayacağının farkındaydık. Bu nedenle kendileriyle görüşmeler yaptık, ama onların çekinceleri vardı, bu nedenle sonuç alamadık.
- Daha önce kongre çağrısına olumlu cevap vermeyen, çalışmalarına katılmayı kabul etmeyen bu örgütler, şimdi neden kabul ettiler?
Daha önce bize diyorlardı ki, siz savaş yürütüyorsunuz, bu şartlarda bir kongre toplanamaz. Bazı örgütler gelmez, bazı devletler rahatsız olur.
Önderlik, Newroz da strateji değişikliğini içeren yeni tarihi hamleyi başlatınca, yani çatışmalar durunca ve gerillanın geri çekilmesi başlayınca, artık o gerekçeler de ortadan kalktı. Biz de çalışmalara başladık. KDP ve KYB yle görüşmeler, toplantılar yaptık. Onlarla anlaştıktan sonra, hazırlık süreci başladı.
Yani bu kongrenin toplanması girişimi de bizden geldi. Önderlik, çözüm süreci çerçevesinde dört konferans yapılması talebini iletmişti. Üç tanesi yapıldı, bu sonuncusudur. Bunlar birbirini tamamlıyor. Hepsinin ortak amacı, demokratik siyaset zeminini geliştirmektir. Bu açıdan hepsinin ayrı ayrı işlevi var.

- Kongreden beklentileriniz nelerdir?
Bu kongreyi çok önemsiyoruz. Kürtlerin yüzyıllardır hayalini kurduğu bir şeydir. Bunu gerçekleştirmek zorundayız.
Kongrede kalıcı mekanizmalar için kararlar alınmasını bekliyoruz. Bizim önerilerimiz var, diğer örgütlerin de önerileri var. Bunlardan ortak bir model oluşturulacaktır.
Kongrenin sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmasını istiyoruz. Mesela bir meclisi, bir yürütmesi olmalı; başkanlığı, diplomasi komitesi olmalı.
- Bu kurullar ne yapacak? Böyle bir yapının çalışmaları hangi amaçlara yönelik olacak?
Kongrenin amaçlarını şöyle görüyoruz: Ulusal birliği sağlamak, Kürtler arası sorunları çözmek, Kürtlerle komşu halklar arasındaki sorunları çözmek, özellikle kuşku, endişe ve korkuları gidermek, diğer halklarla birliği, kardeşliği sağlamak. Bütün bunlar, hem Kürt sorununun çözümüne katkı sağlar, hem de çevre ülkelerde demokratikleşmeyi teşvik eder, geliştirir. istikrar da böyle ortaya çıkar. Bu da herkesin yararına olur.
Kürt sorunu artık bölgesel bir sorundur, hatta uluslararası hale gelmiştir. Bugün Orta Doğu nun en önemli sorunudur, Filistin sorununun da önüne geçmiştir. Kürt sorunu çözülmeden, Orta Doğu daki sorunlar çözülemez, bölgede istikrar sağlanamaz. işte bu kongrenin en çok buna hizmet etmesi gerekir.
Türkiye de Kürt sorunu için başlayan bir süreç var. Çözüm sürecinin en önemli hedefi, demokratik siyasetin hakim kılınmasıdır. Demokratik siyaset stratejisinin başarısı açısından da kongre çok önemlidir. Bu stratejinin önündeki birçok engel bu kongreyle birlikte ortadan kalkacaktır. Kısacası Kongrenin gerçekleşmesi, hem sürece hizmet edecek, hem Kürtlerin kendi aralarındaki sorunları çözmelerine, hem de diyalog, müzakere yöntemlerinin yerleşmesine ve sorunları demokratik yollarla çözmenin zemininin güçlenmesine hizmet edecek.
- Mesela çözüm sürecinde önemli sorunlar ortaya çıktığı takdirde, bunların çözülmesi için kongrenin organlarının ve özellikle Mesut Barzani nin daha fazla devreye girmesi söz konusu olacak mı?
Süreçte zorluklar yaşanması doğaldır. Daha önemli sıkıntılar yaşanırsa, kongrenin devreye girmesi de normaldir. Türkiye deki süreç sadece Türkiye yi ve Türkiye Kürtlerini değil, bütün Kürtleri ve bölgedeki diğer ülkeleri de ilgilendiriyor. Sürecin ilerlemesi için gerektiğinde Kongre kendisi devreye girmeyi isteyebilir, biz isteyebiliriz, hatta Türkiye nin kendisi de belki ister, isteyebilir.
KDP nin burada özel bir rolü olabilir. Biz de onlardan bunu bekleriz. Konumları ve imkanları, Kürt sorunun çözümüne daha çok katkı sunmalarına el veriyor.
iran ın geleceği Suriye ye bağlı
- iran meselesine dönersek... Son günlerde iran ın Kürt sorununda daha aktif bir rol oynamak istediğini gösteren gelişmeler yaşandı. Neçirvan Barzani iran ı ziyaret etti ve alışılmadık bir protokolle ağırlandı. Salih Müslim, iran a davet edildi. Bütün bunların anlamı nedir sizce?
iran Ortadoğu da hegemonik güç olmak istiyor. Bunun için Suriye deki savaşı kazanması şart. Zaten ambargolar dolayısıyla çok sıkıştı, içeride de sorunları var. Yani iran ciddi tehlikelerle karşı karşıya. Suriye deki savaşı kazanırsa, bunları aşabileceğini hesaplıyor. iran ın geleceği, Suriye deki bu savaşın gelişimine bağlıdır. Burada kaybederse, bırakın hegemon güç olmayı, şu anki varlığını bile sürdüremez. Bu nedenle Suriye deki savaştan kazançlı çıkmak için, her yöntemi deniyor. En başta da bütün Kürtleri yanına almaya çalışıyor. Kürtleri yanına alamazsa kazanamayacağını biliyor. Bütün çabası bunun içindir.

- Bu çabaların ya da bölgedeki gelişmelerin Türkiye deki sürece etkisi ne olur?
iran, bu süreci baltalamak ister. Bunun için de sabotajlar dahil her yolu deneyebilir. Aslında Ortadoğu daki bütün gelişmeler ve çekişmeler, Türkiye deki çözüm sürecine doğrudan etki eder. Ortaya çıkabilecek olumsuz etkileri engellemek için süreci hızlandırmak gerekiyor. Önderlik de bunu açıkça söyledi. Sürecin sabote edilmemesi için, hızla ilerlemesi gerekiyor. Çünkü sabote edebilecek çok güç var. Hükümete gecikmeden adım atması yönündeki uyarılarımızın önemli bir sebebi de budur.

Arayışımız demokratik ulus
- Kongre girişimiyle Öcalan ın hedef olarak gösterdiği Anadolu ve Mezopotamya bütünleşmesi fikri arasında bir bağ
var mı?
Biz bunu istiyoruz, bu yönde çaba harcayacağız. Ama diğer örgütler buna ne kadar yanaşır, sonuç ne olur, bilemem.
Mesela Türkiye deki süreç çerçevesinde hükümete en son sunduğumuz öneride, sekiz komisyon kurulması talebi var. Bunlardan biri, Misak-ı Milli Komisyonu dur.

- Böyle bir komisyonun hedefi ne olacak?
Kürtler bölücü değildir, bütünlükten yanadır, ama eşit ve özgür şartlarda bir bütünlükten. Bizim sınırlarla bir sorunumuz yok. Esasen ulus devlet anlayışına karşıyız. Bizi diğer Kürt hareketlerinden ayıran en temel özelliklerden biri budur. Onlar ulus devlet anlayışıyla hareket ediyorlar, biz demokratik ulus anlayışını savunuyoruz. Demokratik ulus anlayışında sınırlar esas alınmaz; özgürlük ve demokrasi, adalet ve eşitlik, kardeşlik esas alınır. Biz bu temelde sınırlara dokunmadan Kürtler arasında ve Kürtlerle diğer Ortadoğu halkları arasında birliği sağlamak istiyoruz. Misak-ı Milli komisyonunu da bunun için öneriyoruz.

Ortadoğu daki büyük savaş

- AKP nin, özellikle Dışişleri Bakanı Davutoğlu nun bölge siyaseti yaklaşımıyla çizdiğiniz bu çerçeve arasında bir yakınlık yok mu?
AKP de hegemonik bir yaklaşım var. Buna göre devlet Kürt sorununu çözüp bölgede güçlü hale gelecek. Biz bu sorunun çözümünü, Türkiye nin bölgede hegemonik güç haline gelmesi için değil, tam tersine demokratik bir güç olması için istiyoruz. Sorun çözülürse elbette Türkiye güçlenir, ama demokratik temelde, demokratik ulus temelinde güçlenir.

- iran ın Kongre yle ilgili, hatta Türkiye deki barış ve çözüm süreciyle ilgili kaygıları, endişeleri olduğu, bunları hatta engellemek istediği yönünde değerlendirmelere ne diyorsunuz?
Ortadoğu da büyük bir savaş yaşanıyor. Bu savaş geldi, Suriye de düğümlendi. Suriye, Arap sahasındaki son savaştır. Bu sahadaki savaşın kaderi burada belirlenecek. Suriye şu anda dünya siyasetinin merkezidir. Kürt (Rojava) sorunu da Suriye nin merkezini oluşturuyor. Burada ortaya çıkacak çözüm, bütün Ortadoğu nun biçimlenmesinde belirleyici olacaktır. Birçok güç Suriye deki savaşın tarafıdır. Herkes kendine göre avantajlı bir sonuç için çıkar ve iktidar mücadelesi yürütüyor. iki büyük cephe ortaya çıkmış durumda. En tehlikeli cepheleşme, mezhep temelinde olanıdır. Bu, bölgeyi kan gölüne çevirir.

- Siz bu cepheleşmede nerede duruyorsunuz?
Biz hiçbirinde değiliz, üçüncü bir tarafız. Her iki cephe de bizi yanına çekmeye çalışıyor. Rojava da hem rejimin hem de muhalefetin saldırmasının nedeni de bu. Kürtleri sıkıştırıp kendilerine mecbur hale getirmek istiyorlar.

- Gelişmeler sizi fiilen bir yere daha yakın durmak zorunda bırakmayacak mı? Mesela Türkiye de yürüyen süreç, Kürtler ile Türkiye arasında bir yakınlaşma, fiili bir ittifak yaratamaz mı?
Bu cepheleşmede kim Kürtlerin doğal haklarını kabul ederse, onunla birlikte oluruz. Kabul etmediği takdirde, biz birini diğerine tercih etmeyiz. Büyük zorluklarla karşılaşacağımızı biliyoruz, ama bu konuda çok netiz. Tercihlerimizi, amaçlarımıza göre yaparız.

----- alıntı --------
http://gundem.milliyet.co...detay/1749171/default.htm
cemil bayık röportajının ikinci kısmı aşağıda olan kişi.

----- alıntı --------
Kongre Öncesi Kürtler in Nabzı - 2 Bölüm Kandil
Takvim belirlensin önümüzü görelim
Cemil Bayık, çözüm sürecinde verilen tarihlerin karşılıklı olarak esnetilebileceğini, önemli olanın ise tutumlar ve uygulamalar olduğunu söyledi. Bayık daha önce çözüm için atılan adımların başarısız olmasını ise Ergenekon a bağladı
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık çözüm süreci konusunda sorularımızı yanıtlamaya devam etti. Silahlı güçlerin Türkiye dışına çıkması konusunda gerekenin yapıldığı anlatan Bayık, hükümetin ise söz verdiği adımları atmayarak güvenilirlik sorunu yaşattığını ileri sürdü. Bayık söz verilenr tarihlere takılıp kalmak yerine adımlar atıldığını görmenin her iki taraf için daha ikna edici olduğunu söyledi.
Çözüm sürecinin Ortadoğu daki gelişmelerden bağımsız olmadığını söylediniz. Türkiye deki tartışmalara baktığınızda, bunun yeterince dikkate alındığını düşünüyor musunuz?
- Türkiye de sürecin daha çok yüzeysel tartışıldığını söyleyebilirim. Oysa biz bu süreci stratejik nitelikte görüyoruz. Çözüm süreci, bizim için stratejik bir tercihtir.
Somut olarak bununla ne kastediyorsunuz?
- Demek istediğimiz şu: Amacımız, Kürt sorununun demokratik siyasal yöntemle çözülmesidir. Bu süreci de bu çerçevede değerlendiriyoruz. Sürecin ilerlemesi ve başarılı olması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Ama bu sadece bize bağlı değil. Hükümetin de aynı anlayışla hareket etmesi lazım.

Pazarlık yok
Sizce süreç şimdi hangi aşamada?
- imralı da devlet heyetiyle yapılan görüşmelerde, sürecin üç aşamadan oluşacağı öngörüldü. Birinci aşama, Newroz dan 1 Haziran a kadar olan dönemi kapsıyor. Burada daha çok bizim adım atmamız gerekiyordu. Bunlar da; ateşkes ilan etmek, esirleri bırakmak ve silahlı güçlerimizi sınır dışına çekmekti. Bunları tek taraflı olarak yapmaya başladık. Yani arada bir pazarlık, imza atma gibi bir şey yok. Amaç çözüm için ortamın hazır hale gelmesini sağlamaktı.

Savaşı durdurduk
Geri çekilmenin ne zaman tamamlanacağı konusunda tartışmalar var, biliyorsunuz. 1 Haziran tarihi neyi işaret ediyor?
- imralı daki görüşmelerde mutabakata varılan husus şudur: 1 Haziran da savaş durdurulmuş, çatışmalar bitirilmiş ve silahlı unsurlar geri çekilmeye başlamış olacak.
Geri çekilmenin tamamlanması için bir tarih belirlendi mi?
- Silahlı güçlerimizi 1 Haziran a kadar Türkiye den tümüyle çekmemiz pratikte mümkün değil. Türkiye de bunu biliyor zaten. Biz bunu yazılı olarak da imralı ya ilettik ve geri çekilmenin sonbahardan önce tamamlanamayacağını açıkça belirttik. Burada uzlaşılan nokta savaşın durmasıdır, çatışmaların olmamasıdır, kanın akmamasıdır. Bu noktada mutabakat var. 1 Haziran, bunun tarihidir. ikinci aşama da tam bu noktada başlıyor.
Bu aşamada yapılması gerekenler neler?
- Bu aşama daha çok, devletin ve hükümetin atacağı adımları kapsıyor. Yasal değişiklikler, yeni anayasa yapımı gibi şeyler. Yasal değişikliklerin amacı da, yeni anayasanın önünü açmak, sonrasında Kürt sorununu anayasal çerçeveye oturtmak. Demokratikleşme reformlarıyla, bir bakıma yol temizliği gerçekleşecek. Bunun için de, ekimin ortalarına kadar bir süre öngörüldü. Devlet heyetiyle de konuşulan takvim böyleydi.
Bir de eylül ve ekim gibi tarihlerden söz ediyorsunuz. Bu tarihlerin anlamı ne?
- Son olarak imralı daki görüşmelerde devlet heyetine bir mektup verildi. Mektup bize de iletildi. Bu mektupta sekiz komisyon öneriliyor. Parlamento açılır açılmaz, bu komisyonların kurulması ve çalışmaya başlaması isteniyor.
Eğer bu olursa, ikinci aşama işlemeye devam eder ve sonunda üçüncü aşamaya geliriz. Bunun da 1 Eylül e kadar yapılması lazım.

Bakan ın açıklamaları önemli
Size bu konuda hükümetten bir cevap geldi mi?
- Dolaylı cevaplar var, basında yer alan açıklamalar var. Mesela Adalet Bakanı Sadullah Ergin in açıklamalarını önemli buluyoruz. Ama sonuçlarını da görmek istiyoruz.
Böylesi derinliği olan süreçlerde tarihleri bu kadar öne çıkarmak, kesin tarihler telaffuz etmek sizce doğru mu?
- Biz olaya böyle bakmıyoruz zaten. Tarihler esnetilebilir. Önemli olan tarihler değil, tutumlardır. 1 Eylül derken, istediklerimizin hemen o gün gerçekleşmesini beklemiyoruz. Biz şunu anlamak istiyoruz: Hükümet bu yönde adım atmayı kabul ediyor mu, etmiyor mu?
Kabul ettiğini açıklasa, bunlar için süreler uzayabilir, birkaç ay da sarkabilir. Mesela demokratikleşme paketini hemen çıkaramıyoruz, çeşitli engeller var, ulusal ve uluslararası güçler var. Ama şu zamana kadar şu adımları atacağız, diğerlerini de sonra yapacağız deseler, bunu anlarız. Biz diyoruz ki, bir takvim belirlensin, biz de önümüzü görelim. O zaman süreç daha sağlıklı işler.
Bu yapılmadığı takdirde, ortada bir oyalama taktiği olduğunu düşünürüz elbette. Bize şimdiye kadar hiç güven vermediler. Şimdi bir takvim belirlensin, bunu kabul ederiz. Ama oyalamayı kabul etmemiz mümkün değil.
SÜREÇTE SIKINTI YAŞANIR
1 Eylül e kadar bunlar yapılmasa, tavrınız ne olacak?
- Bunlar yapılmadığı takdirde, süreçte ciddi sıkıntılar yaşanır, tıkanma ihtimali ortaya çıkar. Tıkanma derken, sürecin durabileceğini kast ediyorum.
Stratejik nitelik taşıyan bir süreçte, bu sıkıntıların aşılmasının da yolları vardır herhalde, değil mi?

Biz üzerimize düşeni yaptık
- Biz bu aşamaya kadar üzerimize düşeni fazlasıyla yaptığımıza inanıyoruz. Ama süreç, sadece bizim çabamızla yürüyemez. Açık söyleyeyim: Süreç şu an sıkıntıya girmiş durumda, tıkanma ihtimali de ortaya çıkabilir. Ama bunları aşmanın yolları vardır elbette. Öncelikle hükümetin adımlar atması lazım. Ayrıca Türkiye deki demokrasi güçlerine de önemli görevler düşüyor, onların da daha fazla devreye girmesi gerekir.
Tıkanmayı gündeme getirdiğinizde, bunun şantaj olarak anlaşılması gibi bir risk yok mu?
- Biz siyasette tehdit ve şantajı asla tasvip etmiyoruz. Bizim yaptığımız şey, tehlikelere dikkat çekmek, sorumlulukları hatırlatmaktır. Tıkanma ciddi tehlikeler yaratır. Biz bunu kesinlikle istemiyoruz. Ama sürecin, bizim tek taraflı adımlarımızla ancak bir yere kadar işleyebileceğinin de bilinmesini istiyoruz. Türkiye de daha önce de çözüm imkanları çıktı, ama bunlar değerlendirilemedi. Sonrasında neler yaşandığını hepimiz biliyoruz.
Aynı şeylerin yeniden yaşanmaması için gerekli gördüğümüz uyarıları yapmayı bir görev sorumluluk olarak algılıyoruz

Erbakan bize üç mektup gönderdi
Geçmişteki çözüm girişimlerinden en ciddi olanı sizce hangisiydi ve neden sonuca ulaşamadı?
- Bundan önce iki kere geri çekilme kararı aldık. ilki, Erbakan iktidara geldiğinde, yani 1996 da oldu. Erbakan, Kürt meselesi çözülmeden Türkiye nin ilerleyemeyeceğini ve çok önemli sorunlarla karşılaşacağını çok iyi görmüş ve kavramıştı. Bu meselenin mutlaka çözülmesi gerektiğine inanıyordu. Ama bir yandan da korkuyordu. Çünkü o güne kadar kim Kürt sorununu çözmek istediyse, bunu hayatıyla ödemişti. Erbakan, mutlaka bir şeyler yapmak istiyordu.

Sabote ettiler
Bu kadarı biliniyor. Daha fazla ayrıntı vermeniz mümkün mü?
- Erbakan, Suriye devleti üzerinden üç tane mektup gönderdi. Biz de, aynı şekilde Suriye devleti üzerinden Erbakan a cevaben mektup gönderdik. Bu girişimi çeşitli güçler fark ettiler ve engellemek için harekete geçtiler. 1996 da 6 Mayıs ta Şam da Öcalan ı imha etmek için patlatılan o büyük bombanın esas nedeni buydu. Süreci sabote etmek, savaşı daha da derinleştirmek, amaç buydu.
28 Şubat ın bir nedeni de bu muydu?
- Elbette, bir nedeni değil, esas nedeni buydu.
Burada birçok güç var. Bizim mücadelemiz üzerinden siyaset yapan, bundan çıkar elde etmek isteyen birçok güç var. Bunlar önlemek istediler çözüm girişimini.
O zaman şunu tartıştık. Madem Erbakan sorunu çözmek istiyor, bu çok önemli. O zaman, silahlı güçlerimizi Türkiye sınırlarının dışına çıkarmayı çok ciddi olarak tartıştık. Böylece Erbakan ın eli güçlenebilir, daha cesur adımlar atabilir, diye düşündük. Ama ne uluslararası alanda çözümden yana güçler vardı, ne de Türkiye toplumunda. Bu şartlarda bizim tek yanlı bir şekilde mesafe almamız mümkün görünmedi bize. Geri çekilme kararını bu nedenle uygulayamadık.

Bugünkü koşullar farklı
ikincisi 1999 dakiydi, değil mi?
- Evet, ama oradakinin amacı başkaydı. Orada geri çekilme kararı, esas olarak hareketin ayakta kalabilmesi için alınmıştı.
Bugün şartlar çok farklı, amaç da çok farklı. Şimdiki süreçte çözüm esastır. Geri çekilmenin nedeni de budur. Biz sorunu demokratik siyasal yöntemle çözmek istiyoruz. Bugüne kadar değişik dönemlerde çeşitli yöntemler denedik, projeler sunduk. Bunları bizim zayıflığımıza yordular. Oysa biz ne zayıftık, ne de bunları zayıflığımızdan dolayı yapıyoruz. Biz çözüm istiyoruz ve bunda ısrarlıyız. iç ve dış koşullar çözüm için her zamankinden daha elverişli. Bakın, geçmişteki çözüm girişimlerinin önündeki en büyük engel özel savaş rejimi ve Ergenekon yapılanmasıydı. Bu yapının en önemli hamlesi, Şubat 2008 deki Zap Operasyonu , yani bize karşı geliştirilen kara harekatıydı. Bu operasyon başarılı olsaydı, AKP yi de yok edeceklerdi. Operasyonu boşa çıkarmamız, hem savaş politikalarının geçersizliğini tescil etti, hem de Ergenekon un tasfiye edilmesini mümkün kıldı. Bu da, barış sürecine kadar gelen yolu açan en önemli gelişmelerden biridir. Geçmişte içeride çözümün önünde duran en önemli engel, bugün yok. Ortadoğu daki durum da, çözümü acil hale getiriyor. Suriye deki gelişmelerden dolayı ABD de, süreci desteklemeye yakın duruyor.
Çözüm için çok önemli bir fırsat yakalamış bulunuyoruz ve önümüzde büyük bir imkan var. Bunu değerlendirmek için herkes üzerine düşeni yapmalı.

----- alıntı --------
http://gundem.milliyet.co...detay/1749490/default.htm
cemil bayık röportasjına Yeni çağ gazetesinden selcan taşlı nın cevabi yazısı.

----- alıntı --------

Yıl 1996... Yine tıpkı bugünkü gibi çekiliyordu PKK...
PKK lı katillerin başı Cemil Bayık ın, akil Mithat Sancar ın da çanak tutmasıyla sarf ettiği Bundan önce iki kere geri çekilme kararı aldık. ilki, Erbakan iktidara geldiğinde, yani 1996 da oldu. 28 Şubat ın esas nedeni bunu önlemekti... sözlerini referans alan yandaş televizyon kanalları, dün gün boyu -Mısır daki katliam ajitasyonundan fırsat buldukça- Bu sorun yıllar önce bitecekti, pek demokratik ülke olacaktık ama hay bin derin devlet ve hay bin darbeci ordu kara propagandası yaptı.
Merak ettim hakikaten öyle miydi?
PKK nın 1995-96 daki pozisyonu neydi?
Tarih 08-28 Ocak 1995... Irak ın kuzeyindeki Haftanin kampında V. Kongre adı altında toplanan PKK lılar Kürdistan ın kurulması yolunda 20 yıldan beri sürdürülen faaliyetlerle bir direniş örgütü yarattıkları nı belirtip sıranın iktidarlaşmayı sağlayacak kuruluş örgütü yapılandırmasına geldiğini söylüyor.
Yani siyasalaşma kararı alıyor.
Hı yanlış da anlaşılmasın, bu yeni pozisyon silah bırakma anlamı taşımıyor. Tersine siyasal hedeflerine ulaşabilmek için PKK eylemlerini metropollere taşıyarak toplumdaki korku ve yılgınlığı artırmaya çalışıyor.
Tam da o günlerde Öcalan Kürt Ulusal Kongresi ni gündeme getiriyor; hani şu önümüzdeki hafta Erbil de yapılacak olan!
Ve yine tam da o günlerde PKK nın uluslararası alanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne karşı savaşan taraf olarak tanınmasının adımları atılıyor.
Bayık ın geri çekiliyorduk dediği, açılımcı medyanın, siyasilerin, uzman (!)ların evet evet öyleydi diye balıklama atladığı 1996, PKK için bu stratejiyi olgunlaştırma yılı.
1996 da önce 2. Yüksek Askeri Konsey Toplantısı sonra 3. Merkez Komite Toplantısı adı altında toplanan terör örgütü yöneticileri yine o yıl içinde Şam yakınlarında yeni bir konferans düzenliyorlar. Alınan kararlar -tırnak içinde onların terminolojisiyle aktarıyorum- şöyle:
- Kurtarılmış üs alanlarının oluşturulması
- Gerillanın yaygınlaştırılması
- il, ilçe, kasaba gibi kalabalık yerleşim yerlerine baskınlar düzenlenmesi,
- Çeşitli bahanelerle serhildanların yeniden oluşturulması
- Kuzey Irak ın Kuzey şehirlerinden başlayarak iktidar organlarının oluşturulması
- intihar eylemlerin gerçekleştirilmesi.
Ne geri çekilme ama değil mi?
1996 yılının bir önemi de PKK nın diline Türkiyelileşme kavramının girmesi. Böylece Karadeniz ve Amanos-Akdeniz Açılımı nı başlatıyor terör örgütü;
Çekilmek yerine tam tersi yayılıyor yani!
Bu açılım ların gerekçesini açıklarken şöyle diyor Öcalan:
1997 çözüm ve final yılı olacak.
Çözüm ve final i de ilan ediyor:
Hem güneyde hem kuzeyde federe devlet!
Bugün de, 2013 ü çözüm ve final yılı ilan edenlerin, PKK nın Kandil den metropollere yığınak yapmasını çekilme varsaydığını düşününce, 1996 daki de bir tür çekilme sayılabilir tabii!


----- alıntı --------
http://www.yg.yenicaggaze...zargoster.php?haber=27807
akademistenlik - akil adamlık yetmemiş de gazeceliğe soyunmuş kişidir.
erbil'deki kürt kongresini yerinde izlemiş.

cemil bayık röportasjından satırbaşları ve yorumlarım aşağıda.

- vurgu öcalan'ın misak-ı milli diyerek hedef gösterdiği "Anadolu ve Mezopotamya bütünleşmesi"ne.
hatta erbil'de toplanan kürt kongresinde Misak-ı Milli Komisyonu kurulması yönünde talep varmış.

(buna ilişkin gelişmeleri ve yorumları daha önce paylaşmıştım.
http://www.uludagsozluk.c...-ı-ilhak-etmesi/@the-barz )

- Kürtler bölücü değildir, bütünlükten yanadır, ama eşit ve özgür şartlarda bir bütünlükten.
(kürtler bölücüdür demedik pkk'lılar bölücüdür diyoruz. )

- Bu cepheleşmede kim Kürtlerin doğal haklarını kabul ederse, onunla birlikte oluruz.
(yani diyor ki başka devletlerle pazarlığa açığız.)

- akp ile pazarlık yok.
(bkz: o değil de hani pazarlık yapılmamıştı/#20919488)
biz silahlı güçlerimizi tükiye dışına çıkararak üzerimize düşeni yaptık. ama şimdi hükümetin adıma tması lazım yoksa süreç tıkanır. (bu iki cümleden sonra bir de pazarlık yok demiyorlar mı? çok sevimli oluyorlar!)

- erbakan çözüm yapacakı sabote ettiler.
ve burada akil adamımız mithat sancar devreye girer yönlendirilmiş bir soru sorar: 28 Şubat'ın bir nedeni de bu muydu?
cemil bayık da muz ortaya voleyi çakar: Elbette, bir nedeni değil, esas nedeni buydu.
(hadi bakalım 28 şubat'ı da ergenekon'a bağladılar. )

- çözümün önünde en büyük engel ergenekon!
Şubat 2008'deki "Zap Operasyonu"nda asker başarılı olsaydı akp'yi yok edeceklerdi.
Operasyonu boşa çıkarmamız, hem savaş politikalarının geçersizliğini tescil etti, hem de Ergenekon'un tasfiye edilmesini mümkün kıldı.
milliyet gazetesi'ndeki macerası kısa sürmüş akademisyen. hükümetin akil adamı da olsan bir yere kadar kürtçülüğe izin veriliyor, kandil yolları artık eskisi gibi prim yapma zamanları değil, geride kaldı o dönemler, önünde bir de hasan cemal örneği var iken hem de ...

http://www.radikal.com.tr...lliyetten_kovuldu-1147309
niye şutlandığı arınç'ın şu açıklamasından belli olandır.

---- alıntı -----
Kandil'den yapılan açıklamalar, gazetelerde boy boy fotoğraflarıyla, maşallah bu işin meraklısı da çok. Gidiyorlar röportajlar yapıyorlar ve orada isimlerini bütün kamuoyunun bildiği kimbilir hangi noktaya lider pozisyonunda görünenler HPG'nin başı mıdır, KCK'nın eşbaşkanı mıdır, neyse o insanların acıtıcı, incitici, ajite edici davranışlarıyla ve sözleriyle karşılaşıyoruz.
---- alıntı -----
http://haber.gazetevatan....icindeler/564648/1/gundem

kendilerinden çok ajitasyon yapanlara tahammülleri yok! bu koalisyon ortakları olsa bile!
ankara'da metroda, ankaray'da, otobüste sıkça karşılaşabileceğiniz akademisyen. hiç görmediysem 10 kere görmüşümdür.

https://twitter.com/mithatsancarr
Kanımca Hdp'nin teorisyenlerindendir. Umarım meclise girer. Mecliste Hdp'nin sağlam toplarından olacağı kesin.
Hem profesör olmuşsun hem silahlı terör örgütünü savunacaksın hem siyasi kanadının milletvekili adayı olacaksın.demek ki okumak cahilliği gidermiyor.
Pkk 30 senedir silahlı propaganda yapacağına her akşam bunu ekrana 1 saat çıkarabilseydi daha başarılı olurdu!
şu anda cnn türk'te çok iyi bir konuşma yapan adam.
an itibarı ile cnn türk'te, 'silahla bitirilmiş bir örgüt yok' diye sallayan.

biri hocaya aydınlık yol veya tamil kaplanları diye fısıldasın.
an itibariyle program konuklarından ismail hakkı pekin'e ayar üstüne ayar vermektedir. sırf bu adamın meclise girmesi için bile hdp desteklenir. hoca konuşmaya başlayınca i.hakkı pekinin yüzü gerilmeye başlıyor ve ardından herörö, harororo seslerinden başka birşey gelmiyor.

mithat hocayla tartışma yapılacaksa karşısına tam donanımlı birini koymazsanız o tartışmadan bir sonuç çıkmıyor. sevgili şirin payzin bunu bilerekmi yaptı, yoksa zıt kutupları tartıştırarak bir sağlı bir tartışmamı yönetmek istedi, istedi ise ismail hakkı pekin malesef çok pasif kaldı. vatan partisinin hanesine büyük bir eksi daha yazılmış oldu.

bu programda gördük ki meclise ikinci bir sırrı süreyya geliyor. hemde akedemisyen olanından off ki off diyorum. ortalık çok karışcak.
doğu perinçek ile tartışması gerekirken, dişine göre 3 aylık siyasetçi i.h.pekin'i tercih eden şovmen.