bugün

2016 yapımı 137 dakikalık kenneth lonergan filmi, imdb notu 8/metascore 96 görsel
2 oscar/105 ödül sahibidir. 217 ödül adaylığı vardır. 8 buçuk milyon bütçe ile çekilmiş, 45 milyondan fazla gişe yapmıştır. matt damon filmin yapımcılarından biridir.

görüntüler harika. Her karesi tablo gibi, Masmavi bir güzellik görsel şahane bir film olsa da oscarı kazanamayacaktır malesef. Fakat casey affleck oscarı kazanacaktır, kazanmalı!

Edit: kazandı!!
Edit2: film, en iyi özgün senaryo oscarını aldı.
casey affleck'in üstün oyunculuk performansı gösterdiği dokunaklı film.
öncelikle film gerçekten upuzun. uzun bile az kalır. bir de öncesinde az çok fısıltıları duyduğumdan olsa gerek beklenti yaratarak izledim fakat aradığımı bulamadım. yani çok gizli alt metinleri yoktu filmin. basit bir drama bence. sadeliği ile vurmak istedi belki ama bunun gibi onlarca film var. püff.

çok beğenmedim açıkçası.
john wick chapter 2 yerine gideceğim film. çünkü ben artık daha sakin ve olgun bir adamım. interstellar'dan hayran kaldığım casey affleck'e yine hayran kalacağımı tahmin ediyorum.

https://youtu.be/LI11MAqb-CM
içinde barındırdığı dramla börüme taş oturtmuş film, yaktın beni lee!!

Öyle film kritiği yapacak bi nitelikte değilim ama bu film olmuş, lee yani casey döktürmüş resmen. oscar bu adamın hakkı.

ilk kez kendisini izledim ve ben affleckin kardeşi olduğunu öğrendim, öyle yeteneksiz bir adamın böyle yetenekli bir kardeşinin olmasına şaşırdım. Insan gerçekten hayret ediyor.
Durağan, yavaş ilerleyen temposuna rağmen kesinlikle sıkmayan, Gerçekçiliğiyle ve diyalogların sadeliğiyle etkileyen, hikayesi ve kurgusuyla insana sigara üzerine sigara yaktıran müzikleri de ayrı güzel bir kenneth lonergan filmi. casey affleck'in oyunculuğunu beğendim, hem soğuk tavırları yüzünden sinir etmeyi hem de empati yaptırmayı başarmış. oscar'ı kazanamaz muhtemelen ama kesinlikle izlenmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. kesinlikle etkileyici bir drama.

kurgusunu özellikle çok beğendim. hikayeyi dümdüz anlatmak yerine böyle parça parça anlatmaları etkiyi artırmış. ayrıca patty'nin götürdüğü kızlara da ayrı bi parantez açmak lazım, çocuk 16 yaşında ama maşallahı var.
Tek bir sahnesi ile ağzıma sıçmış film. Baş roldeki elemanı tanımıyorum ama dehşet doğal oynamış, eski karısı ile karşılaşma anı ve konuşamayıp kekelemesi, seni seviyorum diyen karısına muhteşem donuklukla bakıp uzaklaşıp gitmesi falan neydi öyle? Film uzun ama sıkıcı değil, karaktere dayalı filmleri seviyorsanız kesinlikle izleyin. Yok ben 2 saat durağan dram çekemem diyorsanız, gidin marvelin çoluk çocuk filmlerini izleyin.
En iyi erkek oyuncu ve en iyi özgün senaryo olmakla birlikte 2 oscar almış şahane film.
En iyi film ve yönetmen ödüllerini de alması gerekiyordu, işte bunlar hep akademinin oyunları.
Uludağ sözlükte değerinin bilinmediği film. La la land daha popüler olduğu için başlığında 50 den çok entry var, burdaysa 3-5 kişinin yorumları. Aferin böyle popüler şeylerin köpeği olmaya devam!
Sırf Oscar muhabbetine Merak edip izlemeye başladım. Genelde filmleri bölerek izlemem.bu filmi sevdim ama tamamlayamadım. Son 1 saatini sonra izlerim diye bıraktım ama izler miyim emin değilim.
(bkz: lee chandler)
o kızıl saçlı piç afedersin uçan kaçanı sikti filmde. sonunda amcayada takacak diye bekledim neyseki oralara gitmedi. yoksa tam oscarlık olurdu.
nuri bilge ceylan'ın yeni filmi. ben beğendim mi. hayır.

son dönemde çıkan "sanki hayatın içindeymiş" film modasından biri sadece.
son yıllarda beni fena halde çarpan film. çok özel sahneleri vardı. mutlaka görülmesi gereken bir film.
Dokunaklı Ve gerçek kesitlerden ibaret olan güzel bir film. Sıkmadan izlenebilecek seviyede, tavsiye edilir.
çocuklarını yangınla kaybetmiş ve üstüne eşinden ayrılmış bi adamın abisi vefat edince yeğenini sahiplenmesi üzerine bi film. böyle yazınca 60 lar sezercik türk filmlerini anlatıyormuşum gibi oldu. ama işin öte yanında filmin kurgusu ve aidiyet boyutunda karakterlerin dönüşümü duyguların tersyüz olmasına sebebiyet vermekte.

sonuç olarak, sıradan türk draması senaryosundan güzel bi kurguyla iyi film çıkmış.
Şıpoyler nedir bilmez yazarların varlığını ispat eden film.
hayatı sorgulatan bir film. hepimizin bir telefon konuşması kadar yakın olduğumuz gerçek bir hikaye. bazılarının ne yazık ki yaşadığı bazılarımızınsa ne yazık ki yaşayacağı bir düzenin hikayesi.

ve peçete virali. çoğu sahnede gözümüze sokulan peçeteler sanıyorum ki insanları ağlatmaya teşvik etmek amaçlı.
Gerçek bir dram! Hayatın içinden, etkileyici duygusal...
--spoiler--

Patrick'in buzluğa tavukları koyamamasıyla patladığı sahnede onunla birlikte ben de hıçkırarak ağlamaya başladım. Ulan 96'lı çocuk ya nasıl böyle oynayabiliyor arkadaş.

--spoiler--

Mutluyken izlenmemesi gereken film. Psikolojinin amına koyuyor çünkü.
ne yazık ki overrated bulduğum film. casey affleck'in oyunculuğunda da apayrı bi' şeyler yok ayrıca. filmi güzel sinematografi, senaryosu için izleyebilirsiniz fakat ne oyunculuklar çok iyi ne de filmde aşırı güçlü bir dram var. beklediğimi bulamadım.
Bu film hakkında ne yazsak boş yönetmen sinematografi ile ilgili iyi iş çıkarmış ve bu görüntüleri de iyi oyunculuk ve sade ama sağlam bir senaryo ile bize sunmuş. Casey Affleck için söylenecek söz yok oscar heykelciğini hakkı ile almış. Dram filmi sevenler izlemeli ve arşive koymalı. Son zamanlarda nebraska ve judge filmlerinden sonra arşivlik 3. Dram filmidir. Hollywooddan böyle filmler ender çıkıyor.
öncelikle filmi çok beğendim öyle böyle değil. herkeslerin bayılmayacağının da farkındayım ama benim için damardan girdi diyebilirim.

başrol casey affleck döktürmüş anladığım kadarıyla abisi ben affleck daha yakışıklı ve dışa dönük birisi olduğu için casey'den daha ünlü ve başarılı olmuş. yoksa oyunculukta casey bir adım önde bence.

ayrıca çok gerçekçi olduğunu düşündüğüm müthiş film.

yaz gelmeden havalar açılmadan hazır şu sıra istanbul'da yağmur varken izleyin bence böyle etkisi daha vurucu oluyor.

zaman zaman boyhood ile aynı tadı aldığımı söylemem lazım ki boyhood'da çok beğendiğim filmlerdendi.

--spoiler--

filmi izledikten sonra zaten aklımda olan belli başlı düşüncelerimi bir daha onaylamış oldum. nelerdir bunlar efendim? ilki; önemli bir yakınını kaybettiğinde kendini verebileceğin bir işin bir de fazladan bir hobin varsa bu yas tutma sürecini daha kolay atlatırsın. bakınız: patrick babasının ölümünü ne kadar kolay atlattı çünkü hiç boş vakti olmuyordu hemen hemen.
ikincisi ise; asla çocuk sahibi olma. torun acısından sonra dünyadaki en büyük acı evlat acısıdır herhalde. daha fazla açıklamaya gerek yok filmi izleyenlere.

malum karakol sahnesinde intihar denemesi yine muazzam gerçekçi ve gerekliydi.

başta bahsetmem gerekirdi ama kapanışı böyle yapacağım filmin ilk sahnesindeki lee chandler ne kadar da neşeli, şakacı ve iyimser bir kişilik. hayatın sillesini yemek insanı dehşet verici şekilde değiştirebildiğinin bir kanıtı adeta. filmdeki en sevdiğim defalarca izlediğim sahnesi de yine bu lee ile patrick'in teknedeki neşeli konuşması ve lee'nin patrick'e manidar sorusu.

hayat hiç kimseyi 5-6 sene boyunca her şeyden vazgeçmiş, yaşayan ölü olarak yaşatmasın.

--spoiler--
Bana ilham verdi.

Yani kırolardan kurtulmak icin soğuk yerlerde yaşamak gerek.

Onun dışında sorry guys abartılmış bir film. Yani biz ordinary people'la büyümüş insanlarız. Bu film çooook sıradan.