bugün

Kopi-peyst ile üstesinden gelindiği sanılan akademik işkence şeysi.
emek ister. ayrıca çakallık ister.
Argumanimi çürütmesinler diye kivrak köşeli laflar etmektir.
sadece bilimsel makale yazmak demek değildir.

her şey hakkında makale yazılabilir.
Başladığım fakat bir türlü bitiremediğim, beş gün sonra teslim etmek zorunda olduğum yazıdır kendileri. Yüksek lisansın en zorlu ve sinir bozucu yanı bu olsa gerektir. Şöyle ki ödevi aldığımda ilk gün bir hevesle yazmış yazmış sonrasında öyle bir sıkılmışımdır ki; "yarın pembe kar yağarsa yazacağım" moduna girmişimdir. Bugün artık bitirmek için binbir acılar çekerek kendimi mahvedeceğim olaydır. Tabi bir de bunun intihal derdinden bahsetmiyorum. Tamam, belki bir tez değil ama makale ödevi sonuçta. hadi bakalım sıkıysa alıntılama yapma, dipnot gösterme. Fikir ve emek hırsızlığından öttürürler alimallah.
akademik insanların ömür törpüsüdür. çok fazla emek harcamak ve sağlam bir bünyeye sahip olmak gerekir bu eylemi tamamlamak için. bulgularınızı sadece yazmak yetmez uluslararası dergilerden kabul alabilmek için, onları bir de süslemeniz, diğer yapılan çalışmalardan farkının ne olduğunu (novelty) çok iyi anlatmanız lazım gelir. yazıyla bitti mi sandınız, bir de figürler vardır ki onları ayarlamak ayrı derttir. kısacası ben çok çektim (hala da çekiyorum) siz bulaşmayın derim. makale yazmaya çalışmaktan bunalan bir dostun haykırışlarını okudunuz.
zorlayan ancak bittiğinde "işte ben buyum" dedirtip mutlu eden bilimsel yazı yazma işi. farklı türleri vardır. en son bitirdiğim makale türü için (bkz: betimsel çalışma).
Köprülü devrini yazıyorsanız durun hemen yazmayın. Bana mesaj atın ben 1 hafta uğraştım yarın bitecek. Size yollarım hazır makale...
Zazalar hakkında yazmış olduğum bir makale vardı. Zahmetli bir iş gerçekten. Kaynak sıkıntısı yaşadım sıkça. işin ironik kısmı genelde yabancı kaynaklardan yararlandım. Düşünsenize Türkiye'de bulunan bir etnik kökeni araştırıyorum ve Türk kaynakları yetersiz kalıyor. Dip not kısmı çok zahmetli geçmişti.
kendi çapımda başlangıç yapmak istediğimdir.
türkiye'de yurtdışında yapılmış bir çalışmanın çevirisinin üzerine birkaç kişisel yorumdan ibaret olan eylem.
turnitin yüzünden başa bela olan eylemdir.
Yazmayı bırakın,proflar artık birbirlerinin makalesini çalıyorlar,ortada etik bir sorun var.orjinal bir makale yazdığınızda çaldırmayın yeter.
Akademik kariyerde, level atlamanın olmazsa olmazı meşakkatli iş.

Kafa yedirten cinsten!
Üretmektir bu yüzden zor bir iştir. insanlar aylarını yıllarını verirken iki günde ordan burdan bilgi araklayıp sunmak değildir. Öğrenmek için değil de popüler olmak ya da başka ikincil kazançlar için yapılan araştırmadan da yazılan yazıdan da hiçbir hayır gelmez zaten.
Dünyada yayınlanan bilimsel makalelerin %82'si boştur.

Akademide yer kapmak için yapılan hiçbir özgünlüğü olmayan vasat makalelerden tiksiniyorum.
bilimsel etkinliği ziyadesiyle tartışılandır..

çünkü isteyen herkes istediği her konuda bir şeyler yazıp yayınlatabilir..

uluslarası camiayı peşinizden koşturabiliyorsanız eyvallah ama onun dışında dostlar alışverişte görsün hadisesidir..

emme tabiisi çok su kaldırır bir meseledir yine de..

birisi çinlilerin yaptıkları abuk subuk yayınları beğenir, ötekisi ıyy leş der..

ama günün sonunda bir bakarsın o leş dediğiniz kitlenin ülkesi dünyada taşları yerinden oynatacak teknik yetkinliğe ulaşmıştır..

sonuçta kuramsal çalışma her millet her ülke için kolay bulunan bir mesele değil..

yani her yerde hemen hemen aynı oranda kuramsal çalışan yüksek seviyeli vatandaşlar..

her bir bireyden de böyle olmasını bekleyemeyiz..

ben bu konuda çinciyim arkaaşlar..

çalışmanın sonu yok..

ucu hiçbir yere dokunmayan çalışmalar yapılmadığı sürece bence yine de -özellikle bizim gibi ülkeler için- değerli.

ha bizim ülkeden çıkanlar hakkında ne düşünüyorsunuz ciddiliinsan beyciğim derseniz eğer..

%90 çöp derim..

üstelik bunun içine odtü’deki çalışmalar bile dahil..
bana çok zor gelen bir faaliyet. bir meseleyi araştırmak çok güzel ve keyif verici. ilgili literatürü elden geçirmek de keyfi katlıyor. ardından bilgi üretiyorsun, o literatüre bir şeyler katıyorsun. hiç kimsenin görmediği bir şeyi gündeme getiriyorsun. kimsenin çözemediği bir soruna cevap getiriyorsun. işte tam bu noktada kişi nirvanaya ulaşıyor. insanı kendinden geçiren bir tatmindir o. ama işte. o bulduğun sonuçları oturup yazıya dökmen ve meslektaşlarında paylaşman gerekiyor ya... o dünyanın en zor şeylerinden biri gibi geliyor bana. çünkü bir sorunu ele alırken bir heyecan ve şevk duyuyorsun. araştırma sonunda onu çözdüğün zaman artık o konu senin için ilgi çekici değil. bayat bir yemeğe dönüyor. bu yüzden makale yazarken çok bunalırım. zaten bildiğim ve keşfettiğim bir şeyi oturup yazmak zor gelir. bunu yapacağıma gidip başka kitaplar okumak daha cezbedicidir. başka literatüre angaje olmak ya da başka bilinmezler peşinde koşmak daha heyecan vericidir. bir sorunu çözünce zihnin öteki bir başka sorunla meşgul olmaya başlıyor. ama senin işte o önceki araştırmanın bulgularını da paylaşman gerekiyor. bilim bunu gerektiriyor. aslında araştırmayı yapacaksın, asistanları olacak, yazma işini onlara bırakacaksın.
10 sayfalık makale yazmak yerine aynı gün iki sınavım olmasını tercih ederdim.

edit: kısa makale dingil. tez yazmıyoruz.
uludağda makale tartışması
Günlerdir erteleyip son güne bıraktığım ödevim.

Yüksek lisansa başlamakla iyi mi ettim acaba diye sordurur daha ilk haftadan. Korkuyorum abicim. Sözlükte yazdığım kadar makaleye uğraşsaydım ödevim bitmişti şu an.
Bir günde yazılan yazı “makale” değildir, Deneme falan olabilir en fazla.
makale; Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazısı.
bir günde yazılıyorsa ben de bi deneyeyim. hem deneme olur hem makale.

konumuz ise; ayda sevişenler.
Kopyala yapıştır yapmayacağız zaten. 1-2 sayfa makale yazacağız bir konu hakkında o kadar.

Bilmişlere bak. Ay götüm.