bugün

işin ehli olmak, iş için yeterliliğe sahip olmak.

bu fotoğrafta da akp Balıkesir vekili Mustafa canbey’e işinin ehli birisi olduğunu kanıtlamaya çalışan bir arkadaşın mesajını görüyorsunuz.
görsel
Çöküş döneminde ki toplum ve uygarlıklarda adı anılmayan, anlamı bilinmeyen kelime.
Tüm partilerde dürüstçe olması dileğiyle.
Acizleri, layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar.

Ruh Adam ~~ Hüseyin Nihal Atsız
--spoiler--
bir devletler
--spoiler--

atsız deliydi tamam da, okurları da türkçe bilmiyor. okuyunca bulaşan bir şey mi bu delilik?
ülkemizde olmayan şey. daha çok siyaset işler.
güzel soru. ama cevabı yok. liyakat diye bir kavram yok ki.

he he.

neĞ?
"Eğitimcileri seçerken esas alınması gereken meseledir. Günümüzde ise liyakat olmuş mülakat ya da adam kayırma veyahut da dayıcılık.." demişti. Sonrasında epey gülümsedi ve ekledi, "benim dayım yok, rektör olamadım o yüzden. Liyakat ile ancak profesör oldum."

Tartışmaya gerek yok dayı bulun, dayı.
Liyakat denilen şeyi çocukluğumdan beri duyuyorum

Ne demek olduğunu da bildiğimi sanıyordum. geçmiş zamanla konuşuyorum, çünkü bildiğim anlamından çok farklı bir noktada anlamlandırılmış bir kelimeymiş liyakat.

Liyakatı “layık olmak” anlamına geliyor diye biliyordum. Ancak son günlerde bu kelimenin olur olmadık her an kullanılması nedeniyle ben de kuşkuya düştüm ve “Acaba ben yanlış mı biliyorum?” düşüncesine kapıldım.

Bunun üzerine yüce google'a sordum, evdeki sözlüklere baktım; Liyakat; Arapça ‘lyk’ kökünden geliyormuş. Layık olmak, yaraşmak, yakışmak ya da uygun olmak da denebilirmiş.

Hepimizin bildiği gibi Liyakat daha çok siyasi görevlerde olanların tercihlerinde kullanılıyor.

Özel sektörde liyakat lafı pek kullanılmıyor gördüğüm kadarıyla. Çünkü bir işi yapabilecek olana, layık olana vermek aslında akıl ve mantık işi.

Bu nedenle bizi süründürüp kendisine kölelik yaptıran ve modern zamanlarda adına patron dediğimiz kişi ya da kişiler, öncelikle kendi çıkarını düşündüğü için zaten layık olmayan birini herhangi bir işin başına getirmez.

Bu yüzden liyakat konusu siyaseten bir göreve atama yapıldığında daha dikkat çekici oluyor. işin doğrusu şudur; “Seçimlerin kazanılmasından sonra işbaşına gelen bir yönetici, liyakata değil de ‘Benim partimden mi değil mi’ diye bakmamalı. Böyle yaparsa belki partilileri sevindirir ama bu ülke için hayırlı olmaz. Uzun vadede kendi partisine de bir faydası dokunmaz.”

Ancak özellikle seçimlerden sonra genellikle böyle olmaz. iş başına gelenler önceliği kendi partilerine ya da yandaşlarına vermeye çalışır hep ve bu nedenle en düzgün çalışması gereken devlet aygıtı tekler.

Peki siyasi bir başarı sonucu işbaşına gelen kişiler liyakata önem vermek için ne yapmalıdır? işbaşı yaptığı andan itibaren mevcut kadroyu liyakat sahibi sayarak onlarla mı çalışmalıdır, yoksa kendine yakın liyakat sahibi isimleri mi aramalıdır?

Aslına bakarsanız böyle bir durumda “arama” yapılmaz bile, çünkü siyasi kadrolar zaten hazır gelirler, seçilmiş kişi göreve geldiği an kimle çalışacağını, kimlere yetki ve sorumluluk vereceğini bilir.

Bu nedenle dünyanın tüm medeni hukuk devletlerinde seçilmiş kişiler ekipleriyle gelirler ve mevcut kadro da hiçbir itirazda bulunmadan, hatta çoğu kez kendiliğinden eşyasını toplayıp gider.

Oysa bu konu Türkiye’de hep tartışılır.

Neden?

Çünkü Türkiye’de seçilen siyasetçi imza yetkisi ve sorumluluk vereceği kadronun dışında rutin işleri yapan personeli de hızla değiştirmeye, yerlerine kendi adamlarını koymaya çalışır.

Şimdi özellikle iktidar yandaşları “”liyakat” konusunu sanki çok önemsiyormuş havasındalar.

Bu konuda muhtemelen psikolojik eziklik içinde olan son dönem AKP dışındaki seçilmiş isimler de “liyakata çok önem verdiklerini” kanıtlamak için olsa gerek eski kadrolara ya da iktidar partisinin eski kadrolarına daha fazla önem verir görünümdeler.

Bu ne kadar doğru?

Bana göre yanlış ki ne yanlış.

Çünkü liyakata uymak eski kadrolarla veya rakip siyasi partinin elemanlarına istihdam sağlamak değildir.

Seçilmiş kişi imza sahibi yetkili ve sorumlu mevkilere atamalarını yaparken önceliği kendi ekibine veya kendisini destekleyenlere verecektir.

iyi bir siyasi yönetici, kendinden olan liyakatlı isimleri göreve seçebildiği oranda güçlü ve başarılı olur.

iyi bir siyasi yönetici, eğer kendi ekibinde bir göreve liyakat sahibi birini bulamazsa, hiçbir komplekse kapılmadan rakipler arasında liyakat sahibi arayandır.

Sırf “elalem bir şey demesin” diye liyakatlı kişiy,i rakiplerden aramak iyi bir siyasi yöneticilik örneği olamaz.
Anlamı dışında kullanılan kelimedir.
türkiye de iş bilen olmadığı için herkes her şeyi yaptığı için boş bi kavramdır. buralarda tutmaz.
bazen hak edene hak ettiğini vermek değil de hak etmeyenin elindekini almaktır liyakat.
Türkiye'de adam akıllı uygulanmadığından kimsenin ne olduğunu bilmemesi çok normal.
bir gülesim geldi başlığı görünce yaşıyoruz daha ne olsun.
Layık olmak demektir.
Lâyık olmak anlamına gelen kelimedir .
Türkiye'de önem verilmeyen bir özelliktir.
ülkemizde pek gözetilmez.
trtnin 380 kişilik kadro için 8 branşta açtığı yazılıda birinci olanların hiçbirinin işe alınmamasıyla ne kadar önemsiz olduğu anlaşılmış şey.
görsel
https://www.yenicaggazete...itimi-almadim-630960h.htm
layık sözcüğünden gelmedir.
Son olaylardan sonra buna çok ihtiyacımız var
Umarım seçim sonrası gelir.
https://x.com/haskologlu/status/1837590564705128564; geri zekalıya bak. one question one question asdfghjk. oğlum siz şaka mısınız lan. her şeyden önemlidir.