bugün

aslında tam olarak bir dil değildir. bir kaç dilin karışımı olarak duyulmuştur.*
dil olması için bir millete, bir bayrağa, bir toprağa sahip olması gerekir''
''i demek istedim going to house , ich bin twenty yaşındayım '' ' ın ne kadar bir dil olma şansı varsa bunun şansı da onun kadardır. (bkz: imkansız)
kısa bir süre daha turklerin kafatasçı olanlarının hata vermesine, entegre yakmasına neden olacak dildir.

bu dilin kimi türk bünyelerdeki etkisi ise oldukça ilginçtir. meselâ bu dil bazıları için mağarada konuşulan bir dildir, zira mağarada türkçe konuşmak mümkün değildir, ya türkçe anlamını kaybeder, ya da fazla eko ana dilim olan türkçeyi anlaşılmaz kılmaktadır kimileri için.

kimi şövenist türkçülerde ise çakma dil sanrısına yol açan bir dildir. ama kürtlerin bu "çakma dil"i konuşarak anlaşabiliyor olmaları nedense bu bünyelerde soru işaretlerine neden olmaz. ayrıca türkçe kelimelerin büyük bir bölümünün farsça ve arapça, hatırı sayılır bir başka kısmının da batı dillerinden alıntı ve/veya devşirme olduğu gerçeği nedense bu üstün etnisite dilini geçersiz kılmaz. üstelik bu dilin* içinde bu "çakma dil"den* alınmış sözler olabilme ihtimali çıldırasıya korkulacak bir ihtimaldir ki sormayın gitsin.

özü itibariyle kürtçe, dünya üzerinde kürtlere en yakın olan etnilerden biri olan türklerin bir kısmı için yoktur. bu mutlu azınlığa da dünyada bugün 180 küsür ulus devlet varken yüzlerce farklı dil olduğunu anlatmaya kalkmak abesle iştigaldir.

bunların zihinsel haritasında kürtçe, en fazla "ne oluyor lan bunlar bana hakaret mi ediyorlar" ekseninde geçerlilik kazanabilecek bir şeydir. ama "mağara adamları" bu kuşların dilini de bilmektedir.
türkiye sınırları içerisinde konuşulanı türkçe lehçesi, arap sınırları içerisinde konuşulanı arap lehçesi, iran sınırları içerisinde konuşulanları ise fars lehçesi olan dil.

örneğin tatarca da bir dil. ancak türkçe lehçesi. daha ötesi değil; aynen türkiye de konuşulan kürtçe gibi.

adına kürt denilen toplumun türklerden, araplardan veya farslardan herhangi bir etnik ayrımı mümkün olmadığından ingilizler tarafından kürt enstitüleri kurulmak suretiyle desteklenen dildir. 40 yıldan daha eski değildir.

bazıları çıkar vay efendim bilmemkaçyüz yıl evvel bilmem ne yazılmış derler; yoktur öyle bir şey. en yakın yazılı kürtçe kaynak 1969 yılında yazılmıştır. daha eski bir kürtçe kaynak yoktur. söylenen yazıtların tümü ya farsçadır, ya arapçadır ya da türkçedir.

**örneklersek; 1539 da yazıldığı iddia edilen yûsif û zuleyxa isimli eser(!) 2005 yılında tarihte ilk defa basılmıştır veya mawlud isimli eser bildiğimiz farsçadır ve peygamber hayatı anlatır. mam u zin denilen kitapta 1993 yılında kürtçeye çevrilmiştir. uzatmıycam, kürtçenin hali budur işte. yalanlar üzerine kurulu bir dil. gerçekçi olmak ve sallamamak gerekir; orjinalleri nerededir bu kitapların 100 sene evvel yazıldıysa? öyle bir şey yoktur. g.tten sallamanın en güzel örnekleriyle bir topluluğa edebiyat veya dil uyduramazsınız.

kürtlerin dağlardan geldikleri söylenir, ancak hakkari'nin dağlarında, mağaralarında 4 bin yıllık türkçe yazıtlar varken hiç bir yerde 100 yıllık dahi kürtçe yazıt yoktur.

bir parşomen, bir kayaya yazılmış yazı, bir şey. bir dilin olduğunun kanıtı olan bir şey. bir türkü mesela. var mıdır kürtçe türkü? var mıdır kürt halk ozanı? objektif ve açık olalım ki yoktur.

saz, söz, halay ve edebiyat bu topraklara türklerle gelmiştir.

ayrıca kürtler birbirleriyle anlaşamazlar. hatta aynı il sınırında olan iki köyden gelenler dahi türkçeyi kendi aralarında daha çok kullanır; askere gidince göreceksiniz ki.

bu da kürtlerin kollektif çalışma yoksunluğundan ileri gelir. kapalı ve muhafazakar toplum olduklarından, yardımlaşma ve kollektivite de çok iyi değildirler.

kürtçeden türkçeye kelime geçmiş olması ise çok gülünçtür; kim var imiş biz burada yoğ iken?

edit büdüt hederöy: yazının akabinde gelen aşırı sallamalar sonucu "**örnekleme" lafzı ile başlayan komik bölüm mecburen eklenmiştir.

edit büdür hederöy part 2: istek üzerine kaynakça eklenmiştir. burda önemli olan mesele türkiye de "etnik sosyoloji" alanında tek profesörün orhan türkdoğan olmasıdır. yani; bir meseleyi etnik olarak incelerken bu adamın dedikleri haricindeki laflar akademik değil, halk mantığı/masalıdır, sallamadır.

kaynakça;

orhan türkdoğan / etnik sosyoloji, Kültür-Değişme ve Toplumsal Çözülme, Alevi-Bektaşi Kimliği, Türk Toplumunda Zazalar ve Kürtler
haluk tarcan / ön türkler
uğur mumcu / kürt dosyası
ismet inönü / kürt raporu
umut yalım / halkların kalleşliği (k harfi) yazısı
öyle veya böyle, başka dillerden etkilenmiş veya etkilenmemiş *, bir dildir. konuşan insanlar vardır.
hüseyin nihal atsız'ın hakkında "farsça'nın iptidai bir kolu" değerlendirmesini yaptığı dil.
su siralar turban gibi simgelestirilerek baskaldiri araci olarak kullanilmak istenen garibim dil.
türkiye nin zenginliklerinden ancak ne yazık ki şovenistler yok lan böyle bir dil, 40 yıllık bir dil bu gibi saçma sapan teorilerle dili kötülemeye çalışırlar.
türkiye cumhuriyeti sınırları içersinde resmi dilimiz türkçe'miz haricinde konuşuan dillerden bir tanesi...

yaşanılan olaylardan * dolayı normal olarak bir çoğumuza * itici gelmektedir.

bilinmelidir ki; bu dil güzel ülkemizde konuşulan dillerden farklı bir dil değildir. bu topraklarda lazca da konuşuluyor, rumca da konuşuluyor ama bu dilleri konuşan insanlar için hiç bir zaman özel eğitim yapılmamalıdır. bu ülkenin dili bellidir kimseye ayrıcalık verilemez....
kuzey ırak bölgesinde konuşulan gorani lehçesinin edebiyatında yazar ve şair olarak Parishan Dinawari (1395 civarları), Mustafa Besarani (1642-1701), Muhammad Kandulayi (geç 17. yüzyıl), Khana Qubadi (1700-1759), Shayda Awrami (1784-1852) ve Mastoureh Ardalan (1805-1848) gibi, türkiye'de konuşulan kırmançi lehçesinin edebiyatında da Ali Hariri (1425-1490), hakkâri bölgesinden "mawlud" isimli eserin yazarı molla ahmad (1417-1494), 1586'de "yûsif û zuleyxa"yı yazan salim salman, buhtan bölgesinden 2000'in üzerinde mısra barındıran derlemesiyle ünlü sûfi şair Malaye Jaziri (1570-1640), 2650 bölümden oluşan "mam û zin"in yazarı ahmad khani (1651-1707) ve çocuklara yönelik yazılmış "guljen" isimli kırmançi-arapça-farsça sözlüğün yazarı ismail bayazidi (1654-1710) gibi yazar ve şairleri içeren dildir.

ayrıca, yaşama hakkı olması için "köklü" olmasında gerek duyulmayan dünya dillerinden birisidir.
kurtlerin anadilidir.
kürtlerin anadili olan ancak itici gelen dildir. evet iticidir.

Çünkü en başta pkk belasını çağrıştırır ister istemez.

ikincisi, kavgayı, gürültüyü, huzursuzluğu, salak töreleri, töre cinayetlerini çağrıştırır.

Eroin kaçakçılarını çağrıştırır.

Otopark mafyasını çağrıştırır.

Kimse kabul etmek istemese de, ne yazık ki bu bir gerçektir.

Yoksa kürt dili ya da lehçesi ile kimsenin bir alıp veremediği yoktur. Bülent Ersoy da türkçe konuşuyor ama ben bi s.k anlamıyorum mesela.

Mesele kürtçenin kabul edilip edilmemesi değil, kürtlerin medeniyete uyum sağlayıp sağlamamış olmalarıdır. Kabul etmek gerekir ki, yaşam tarzları, dünyaya bakış açıları bizlere ters gelmektedir.

Hem aynı dili konuşmazsak nasıl anlaşabiliriz ki?
türkçe bir türkünün "le le le sakine, niye gittin tütüne" mısrasında geçen "le" kadın zamiri gibi fark edemediğimiz* şekillerde türkçeye giren arapça, farsça, fransızca, almanca ve ingilizce gibi bir dildir.
resmi yazışmalarda kullanmılması yasak olduğu gibi günlük hayatta da kullanılmasının yasaklanması gereken ilkel ve iptidai dil.

aksi taktirde ulus devletin temeli sorgulanmaya başlanacaktır. zira bu durum atatürkün tek dil, tek bayrak, tek millet tanıyan ulus devlet anlayışı ile çelişmektedir.

bir ulus devlette belirli bir etnik gruba ulus hüviyeti tanıyan bu tip ayrıcalıklar verirseniz o devletin temeline dinamiti kendi elinizle koymuş olursunuz.
"Bir gün Ulucami´de dilenen bir küçük kız gördüm, içim yandı...Güzel çocuk avucunu açmış mütamediyen, 'Ji bo Xwedê sedeqekê' diye yalvarıyordu. Birkaç kuruş verdim. Türkçe bilip bilmediğini sordum. Diyarbekir şivesi ile, 'Anliyem ama çeviremiyem' dedi. Ben ayrılırken kendisince arkamdan dua etti, 'Xwedê gunehê te auf û bike'. Bu söz beni büsbütün deliye çevirdi.

Kızın bu sözünü, 'Niye beni bu durumdan kurtaramıyorsunuz? Onun için günahkârsınız...' anlamında kavrıyordum. Ben de kendimi günahkâr kabul ettim. Ertesi gün, 'Ji bo Xwedê sedeqekê' başlığıyla bu olayı yazıya dönüştürerek gazetede yayınladım.Yazım, gazetenin ileri Yurt adınından kinaye olarak , Aman Ne ileri Yurt başlığıyla çıktı. Bomba tesiri yaptı. Savcılık derhal dava açtı, nasıl olur da Kürtçe yazı yazılır diye.

Ama peşini bırakmadım. Yaptığım her hayali röportaja Kürtçeyi de serpştiriyordum. Tabii hepsi dava konusu oluyordu. Yaptığım hayali röportajlar da politikti ve Kürdistan´in sefil durumunu ifade ediyordu. Bunlardan birinde dilenci bir ihtiyarla konuştum. Niye dilendiğini sordum, cevabını Kürtçe olarak şöyle yazdım: 'Ma ez ci bikim. Tu dibînî, ji her du cavê xwe ez kor im. Kurekî min hebû, wî jî bi dar kirin. Dîya wî jî pey wî da kerbena mir. Ez li vî rastî bê xwedî û bê Xweda ma me'.

Bu yazı da mahkemelik oldu. Yalnız Kürtçe yazdığım için değil, geçmiş siyasi olayları dile getirerek vatandaşlar arasına nifak ve fesat soktuğum da ilave edildi. Bundan da beraat ettim. Çünkü davama namuslu Kürt avukatlar giriyordu. Diyarbekir´in küçük mahkeme salonlarında dinleyicilere yer kalmıyordu. Bu arada benimle hâkimler arasında enteresan konuşmalar da geçiyordu. Bir-iki örnek vereyim: Asliye Ceza Hakimi Ahmet Bey bir celsede bana dedi ki, 'Musa Bey, ne diye Kürtçe yazıyorsunuz?'

Ben de kendisine, 'Hakim Bey, Istanbul´da Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler gazete çıkarıyorlar. Ayrıca ingilizce ve Fransızca gazete de çıkıyor. Ben Kürtçe yazıyorum diye ne olacak?' dedim.

Hâkim, 'Efendim onlar azınlıktır' dedi.

Ben, 'Hâkim Bey, yani bir memlekette azınlık çoğunluktan daha mı avantajlıdır? Eğer bir azınlık kadar hakkım yoksa ben böyle çoğunluğu ne yapayım? Lütfen Karar verin ve beni de azınlık kabul edin', dedim. Hâkim, avukatlar, Hatta savcı güldüler.'

musa anter*
yurt arkadaşımın yüzüme bakarak konuştuğunda bende senin dediğim dil.
resmi dili türkçe olan kürt uyruklu türk vatandaşlarının ana dili olan dillerden bir dil. bırakınız konuşsunlar bırakınız yazsınlar...
(bkz: dil biliminde liberal yaklaşım)
bir milleti var eden kurduğu devlet değil var ettiği dildir. bu dillerden de sadece biridir kürtçe.
konuşsunlar ama mümkünse halka açık yerlerde bağıra bağıra (evet yahu adamlar türkçe konuşurken gayet sakin ve normal bir ses tonu var ikinci kanalda sanki içine megafon girmiş!) milleti rahatsız edici şekilde değil. kıçından megafon yemiş öküz gibi böğürürsün millet napıyo lan bu hayvan diye bakar, sonra ben kürtçe konuşunca rahatsız oldular! yapma ya senin ses ayarın yok mu lan! yoksa git başka yerde konuş embesil!
sözlükteki kullanımı provoke amaçlı olandır. kesinlikle iyi niyetle "siz de kürtçe anlamlarını öğrenin" düşüncesi değildir. hoş öğrensem de ne sikime yarayacak orası ayrı saçmalık da neyse.. kürtçe konuşun sokakta konuşun, evde konuşun, otobüste konuşun, telefonda konuşun her yerde konuşun ama sözlükte milleti kışkırtmak için kürtçe yazmayın, akıllı olun.
türkçeyi adam gibi kullanma becerisi olmayanların hala eğitimsizlikten ve şiveden dolayı megafon metaforlarıyla her kürtçe konuşanın kendisine alenen küfrettiği sanrısıyla hareket etmesine sebep olan bir dildir. bu malzemeyi en güzel cem yılmaz kullanmıştır sanırım, almancanın pornografik bir dil olması.
dübürü bir konuşma aracı zanneden yaşam formunun megafonla konuşulduğunu zannettiği dünya ana dillerinden.
genellikle bu dili iyi konuşanların türkçesi fazlasıyla bozuk olur. ama bu bozukluk sevimsiz bozukluk olur ki konuşanı ne dinlemek istersin ne de onunla aynı ortamda bulunmak. kulak tırmalayıcı bir bozuk türkçe çıkar ortaya ki kişiyi kibarca bulunduğunuz ortamdan uzak bir alana yönlendirirsiniz...
bir çok kesimin de kabul ettiği gibi: kürtçe, diller içinde en kabası ve en sinir bozucusudur.
ana dili kürtce olanların türkce konuşma cabalarının yetersiz kalması normaldir.bu herkes için geçerli bir şey.ana dili türkce olan insanların fransızca, ingilizce yada kürtce yi sonradan öğrendiklerinde yaşadıkları ifade eksikliği,telafuz problemi de buna delaletir.yeni bir dil öğrenen herkes için geçerli olan bu zorlukları bir topluma mal etmek,bu vesile ile insanları hor görmek ne kadar doğru tartışılır.
güncel Önemli Başlıklar