bugün

abd'de, florida'nın güneydoğusundaki broward ilinde kent.
atlas okyanusu kıyısında, miami'nin kuzeyinde.
1921'e kadar birkaç ananas ve domates bahçesiyle birlikte bir palmiye ormanından ibaretmiş.
sonradan büyüyüp serpilmiş.
avrupa 'daki film stüdyolarının asla sahip olamayacagı teknolojik aletleri elinde bulunduran, film stüdyolarından olusan koskoca bir sehir.
(bkz: bollywood)
her iyi oyuncunun hayaLi.tabi türkiyemizden öyle bir aday cıkmamış bulunuyor henüz.
70 li yılların vazgeçilmez eğlencesi trt ve mahalle sineması ile hayatımıza giren (en azından bizim kuşak için) abd filmleri adeta ulaşılmaz gibi görünen harikalıkta savaş va teknoloji senaryolarıyla gizliden gizliye beynimizi yıkamışlar. Şimdi daha iyi anlıyoruz ki türk filmlerinden daha saçma ve gerçekçilikten uzaklarmış...
''Hollywood'da en iyi fikirlerimizi alırlar. Köle gibi çalışırız, yaratırız, yeniden yaratırız, değiştiririz. Bu oyunu yöneten budalalar için yenilikler, yeni düşünceler peşinde saatlerce, saatlerce koşarız. Sonunda elimize ne geçer? Boktan bir servet!'' *
türkçe meali kutsal ağaç ya da kutsal kütük olan los angelas a bağlı bir nahiye.
hollanda'nın rotterdam şehrinde bir gece klubu *
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=229836
Charles Bukowski'nin senaryosunu yazdığı Barfly filminin yazım ve çekilme sürecini anlattığı romanı.
Film, genç Chinaski'nin hayatının en büyük aşklarından birisini yaşadığı döneme dairdir. Mickey Rourke ve Faye Dunaway filmin iki başrol oyuncusuyken, kitapta film ve edebiyat dünyasına ait birçok önemli kişiyi bulabiliyoruz. Bukowski, her zamanki alaycılığıyla tüm bu kişilerle inceden dalgasını geçmeyi bilmiş. Oyuncu ve yönetmenlere verilen isimler bile başlı başına eğlencelik.
Barfly ın yazılma aşamalarında bir otel odasında yapılan ciddi! Bir görüşmeden parçalar aşağıdadır:

Jon-Luc Modard aniden ayağa kalkıp yanımıza geldi.
"Şu kahrolası şaraptan bir bardak versenize", dedi.
Bardağı ağzına kadar doldurdum. Bir dikişte içti. Tekrar doldurdum.
"Yazdıklarını okudum", dedi. "En iyi tarafın yalınlığın, beyin zedelenmesi falan oldu mu sende hiç?"
"Mümkün, 1957 senesinde neredeyse tamamen kansız kaldım. Merhametli bir hademe beni bulana kadar, hastanenin sefillere ait bölümünün bodrumunda iki gün kaldım. Sanırım orada birçok şeyimi yitirdim, zihinsel ağırlıklı bir kayıp... "
Ardından iskemlelerimizi yaklaştırıp içmeye devam ettik ve jon-Luc konuşmaya başladı. Sadece bana bakarak aralıksız konuştu. Önceleri gururlandım ama bir süre sonra hissettiklerim azaldı(...)
Jon-Luc durmuyordu(... )
Jon-Luc konuşmayı sürdürdü. Tek hatırladığım bu.
Ama Jon-Luc havaya girmişti.
Söylediklerini anlayamıyordum artık. Hareket eden dudaklar görüyordum. Can sıkıcı değildi, orada duruyordu. Sakal tıraşına ihtiyacı vardı(... )
Şarap aktı ve Jon-Luc konuştu.
Kendime özgü o marazi kopukluk haline geçtim. (Böyle durumlarda) beynim duruverir. Dinlerim. Tepki veririm ve onlar orada olmadığımı fark edemeyecek kadar aptaldırlar.
Şişeler boşaldı ve Jon-Luc konuşmayı sürdürdü. Bir alay şaşırtıcı şey söylediğinden eminim. Ben kaşlarını izliyordum (...)
Ertesi sabah yatağımızdaydık, on bir sularında telefon çaldı.
"Alo?"
Pinchot'ydu.
"Dinle, sana söylemem gereken bir şey var!"
"Evet?"
"Modard asla konuşmazdı. Şimdiye kadar hiç kimse, hiç kimse onu senin gibi konuşturamadı! Saatlerce konuştu! Herkes hayret etti!"
"Eyvallah." (s.24 ve devamı)
cayır cayır yanan kent.Saatte 110 kilometre hızla esen sert rüzgârlar, yangının hızlı bir şekilde yayılmasına yol açtığından dolayı olağanüstü hal ilan edilmiş, hatta boşaltılmaya başlanmış şehir.
amerika'nın emperyalist ve kapitalist ve başka her türlü pislik amacına hizmet eden sinema sektörü. birisi sanat mı dedi? de get işine!

hep kafama takılırdı; acep neden izlediğimiz her 10 holivud filminin 9'unda israiliyyat ile alakalı kesin bir şey bulunur diye. az önce kesin cevabı aldım efendim, işte holivud'daki yahudi hakimiyeti:

http://www.juf.org/tweens/celebrities.aspx
güzel bir cranberries şarkısı, to the faithful departed albümünden...

I've got a picture in my head, in my head.
It's me and you, we are in bed, we are in bed.
You've always been there when I call, when I call.
You've always been there most of all, all, all, all.

This is not Hollywood, like I understood.
Is not Hollywood, like, like, like.

Run away, run away, is there anybody there?
Get away, get away, get awa-a-a-a-a-a-ay.

Oh, oh oh oh oh oh, oh...

I've got a picture in my room, in my room.
I will return there I presume, it should be soon.
The greatest irony of all, shoot the wall.
It's not so glamorous at all, all, all, all...

This is not Hollywood, like I understood.
Is not Hollywood, like, like, like.

Run away, run away, is there anybody there?
Get away, get away, get awa-a-a-a-a-a-ay.

Oh, oh oh oh oh oh, oh...

This is not Hollywood, runaway,
This is not Hollywood,
herkesin hayallerinin bir kosesinde olduguna inandigim yer.
Kesinlikle bir şehirden çok fazlası.
cinnah caddesi 'nde bulunan fasıl-rakı mekanı. son derece nezihtir. al eşini dostunu rahat rahat hem içkini iç hem yemeğini ye.
(bkz: mis gibi)
+ Sarhoşlar rahatsız edici olmuyorlar mı?
- Çoğu oluyor, içmeyenlerin çoğu gibi..

(bkz: charles bukowski)
tepesinde bulunan sign'a ulasip fotograf cekindigim yer. girilmez denen yasak bolgeyi anlamazliktan geldikten sonra tepedeki gorevliyle papaz oldugum yer.
madonnanın güzel klipli hoş şarkısı.
hollywood usulü ölüm tanımı;

' eğer yeterince inançlıysan ölüm sana zaman tanıyabilir '.
bollywood'dan sonra en fazla filmin çekildiği, amerikan film sektörünün kalbi.
bir yilda yaklasik 10 milyar dolarin kazanildigi filmlerin cekildigi yer.binlerce insanin calistigi bir sektorun toplamda bill gates in servetinden daha az kazanmasi ilginctir.
amerika'nın amaçlarına hizmet eden bir ideoloji fabrikasıdır.

kutsal (holly), tahta (wood) anlamına gelen ismiyle hollywood, haç işareti anlamına gelmektedir. yapılan filmlerde genellikle amerika'nın politikaları savunulmakta, müslümanları ise kötülenmektedir. islam karşıtı görüşler, filmlere yapılan milyon dolarlık yatırımlarla tüm dünyaya aşılanmaya çalışılmaktadır.
amerikan filmlerinde tam olarak felaketlerin başladığı yerdir. bir fırtına koptuysa mutlaka tepedeki hollywood yazıları sökülür, göktaşı düşse bu yazıya düşer, yıldırım çaksa bu yazıya çakar, yer yarılsa önce bu yazı içine girer. koskoca kıtanız var başka değeriniz mi yok anasını satayım, göstere göstere bitiremediniz yamuk yumuk bir yazıyı dedirtir.bir diğeri için de;
(bkz: özgürlük anıtı)
(bkz: ihrac ede ede bitiremedikleri kültür)
hollywood, pagan geleneğinden gelen büyücülerin sihirli sopalarını yapmada kullandıkları kütüğün(holly wood-kutsal tahta) isminden almış kendi adını.. büyücüler bu değnek ile bir şekilde hipnozite ettiği insanları kendi etkisi altına alarak zihinlerini kontrol ederlermiş...
ve bu şekilde karanlık sembolik kumkuma ile dolu yeryüzü..