7 haziran 2008 portekiz türkiye maçı sonucu alınan mağlubyet ile ilgili;
"....oyunun kırılma anı Gökhan'ın sakatlanmasıydı.
Fatih Terim göbekten çok basit bir gol yediğimizi belirtirken Portekiz'in bizden daha iyi oynadığını fakat zaman zaman onlara güzel cevaplar verdiğimizi ifade etti. "Emre Aşık'ın kafa vuruşu gol olsaydı karşılaşma 1-1 biterdi..." diyerek karizmasına, özgüvenine, ben ders almam ders veririmciliğine yazık etmiş teknik direktör.

gökhan zan'ın yerine oynayacak daha iyi br yedek yokmuydu emreye kadar?
maçı kurtaracak tek adam gökhan mıydı? sadece ona mı güvendin maça çıkarken?
emre gol atsaydı maç 1-1 biterdi de portekiz'in direkte patalayan topları gol olsaydı hangi matematikle beraberlik sağlanırdı?

soruları sorulması gereken teknik direktör.

çok salak sanıyo heralde izleyiciyi. biz aynı maçı izlemedik sanki. gelmiş bana nenemin sakalları olsaydı dedem olurdu muhabbeti yapıyo.
zaten sevmezdim iyice nefret ettim kişisidir. galatasaraylı olarak zamanında bir kaç kez imparator fatih terim falan diye tempo tuttuğum içinde kendimden utanmaktayım şu anda. işin enteresan tarafı takım hala çıkıp isviçre ve çek cumhuriyeti maçlarını alabilir ve alırsada yine bu abimiz tüm yurdu sevince falan boğucak ve tüm türkiye'ye trip üstüne trip atıcak . kendisinin futboldan ne kadar anladığı bugun bir kez daha ispatlanmıştır.
(bkz: ego)
(bkz: hava)
(bkz: dibine kadar inatlaşmak)
90+1'de kazım kazım'a taktik veren hoca.. 2. golü yedikten sonra ise "olsun atarız" gibi triplere giriyor.. orta sahada boş beleş* * oyuncular varken hamit altıntop'u çıkarıyor...
gokhan zan ın rakibi biçip kendi sakatlandığı pozisyondan sonra kameralar rakip takımın klubesine çevriliyor.bir adam sakinliğiyle duruyor.o esnada arkasında ki heyet ayağa kalkıp hakeme bir şeyler söylemeye deniyorlar.o adam tek bir hamle ile hepsini oturtuyor yerine.

oysa bir de bizim klubeye kamera çevriliyor.orada bir yerlere kızmaya programlanmış,sürekli enterans hareketler yapan,arkasında ki * * adamların bile korktuğu bir adam var.bu adam türkiye yi temsil ediyor.

futbol bilgisinin,kariyeri geçtim bu iki kişilik arasındaki fark beni rakip takım klübesindeki adama ne yazık ki daha sempatiyle bakmamı sağlıyor.
geçmiş başarılar ile tahammül edilebilmenin euro 2008'e kadar olacağını bizlere gösteren hocadır. işin garibi karşısında fatih terim yokken onunla ilgili her türlü eleştiriyi sapır sapır yapanlar, sinyor terin hattayken tut yemiş bülbül kesilmektedirler. (bkz: ahmet çakar) 12 yaşındaki yeğenim bu adamdan daha iyi kadro kurar hale geldi , korkar oldum. nasıl olur diye biraz kafa yordum anladım ki bizim velet ülkenin milli takımını kurarken kişisel egolarla değil, faydalı olur-olmaz mantığıyla kadro kurmuş. ha bi de hani urugayla filan yaptığımız hazırlık maçlarındaki topçuların verimliliklerine bakmış. ama bunlar boş be hocam saçın iyi olmuş, yeni eşortmanlar çok yakışmış, karizmana ayrı bir hava vermiş, takım portekiz'e atak yapamamış kimin umrunda.
dünkü maçın golü yiyene kadar olan kısmında takımı korkak oynatan insan. son değişikliği de semih ten yana kullanması bir nevi intahar oldu bizim için. kazım tuncay gibi oyuncular elbette koşan ve basan oyuncular maça bunlarla başlaması yerinde ancak 70 den sonra bari gör arda yı hocam.
bu saatten sonra imparator kelimesini haketmeyen insan , almış olduğu bir uefa kupasını primini dünkü maçla tüketmiş teknik adamdır, istifa etsindir.
"milletvekillerinden 550 tane, benden bir tane var" gibi abuk bir açıklamayla, aldığı devasa maaşı normal göstermeye çalışmış bir teknik adamdır. seçilmiş gelen millet temsilcilerinden yetki olarak kendisini üstün görmektedir.

herhalde kendisini kara kuvvetleri ordusu generali sanıyordu. hani futbol takımı ülkede vazgeçilmez, onulmaz bir şey ya. peh. ya da padişah gibi bir şey. artık ne geçiyorsa aklından.

görünen o ki amcada ne mihrap kalmış ne minber. o lafları böyle yedirirler adama. vergiler de geliyor.
eh bundan sonra madem 550 milletvekili çalıştırsın futbolcuları, yazık günah 50sinin parasını alıyor adam.
turnuvaya şov yapmaya gelmiş milli takım teknik direktörüdür(maalesef). akşam oynanan maçta gördük ki bu turnuvayı kendini avrupa kulüplerine pazarlayabilmek için basamak olarak kullandığı aşikardır. futbolda kötü oynayıp kaybedersin ama takımımızın, turnuvanın ilk maçında fiziksel olarak bu kadar yetersiz kalmasını ben kabul edemiyorum. buna bir de devre arasında yaptığı akıl almaz mevlüt-sabri değişikli eklenince hücum etkinliğimiz sıfırlandı. tamam orta saha dışında diğer iki bölgede çok iyi oyuncularımız yok bunları biliyoruz ama mücadele olarak da portekiz'in gerisinde kalmamız ileriye dönük hiçbir umut belirtisi ortaya koymadı. bu maçtan gereken derslerin çıkarılması lazımdır diyeceğim ama biliyorum ki yüce imparator(!) ders almaz ders verir.

yazık...
turnuvaya değil ama portekiz'e renk vermiş teknik bir şey.
doldur-boşalt futbol felsefesine sahip teknik adam.
Kadrosunda ingiltere ve ispanya liglerinin önemli forvetlerini barındıran milli takımın ortasahasına, 90 dakika boyunca forvetleri topla buluşturacak olan taktiği verememiş olan teknik adam.

(bkz: 7 haziran 2008 portekiz turkiye maci)
turnuvadan önce yok ispanya'dan teklif alıyorum yok ingiltere'den teklif alıyorum diye böbürlenen teknik direktör.son iki maçta da portekiz maçındaki gibi oynarsak görüzcez kaç tane teklif aldığını.
sözünün eri bir adammış bunu anladım. *
dün tüm avrupa'ya gösterdi ki bir takımın nasıl a.ına koyulur. bir takım nasıl 2 pas yapamaz, bir takım nasıl kaleye şut çekemez. * bunların dersini dün milli takıma oynattığı oyunla tüm avrupa'ya göstererek gururumuz olmuştur. *
aile tipi muhalif. otur kahve iç, melmeket meselelerini tartış. valla sevmem pek.
rakibin iki gol atıp, üç topunun direkten döndüğü, top hakimiyetinin % 63 vs % 37 aleyhine olduğu, numunelik bir tek olgun atak geliştiremediğin bir maçtan sonra yaradana sığınıp kötü oynamadığımızı söyleyebilen, mağlubiyeti neredeyse gökhan zan'ın sakatlanıp çıkmasına bağlayabilen, bütün bu mavralara da inanmamızı bekleyen, biraz daha eleştirecek olursak alayımızı sıradan geçirebilecek olan asabi teknik direktörümüz.
artık bırakması gereken (zaten turnuva sonu kuvvetle muhtemel bırakmak zorunda kalıcak) zat. mükemmel tercihleriyle olan tüm kredisini de günden güne tüketmekte. o değil de nihat nasıl tek forvet oynar ya? adamın boyu 1.60 zaten!
(bkz: hagi olunca terim de teknik direktör sayıldı)
imparatorluk günleri çoktan geride kalmış olan teknik direktör. bunun sebebi de o şişip şişip inmek bilmeyen egosu.
takımdaki hiç bir futbolcunun alışık olmadığı bir sistem icat edip 1 ayda bu sistemi uygulatabileceğini sandı. uyarılara kulak asmadı. neden? çünkü o ders almaz ders verir. kadro seçimi zaten facia, üstüne üstlük takımın top yapacak iki adamından birini* evine geri gönderdi, birini de yanında oturttu* 90 dakika... nihat'ı nasıl topla buluşturacaksa artık. takıma portekiz karşısında öyle rezil bir top oynattı ki takımın yıldızı kazım kazım oldu, inanılacak gibi değil.
çok değil, sadece şu 2 maç için komplekslerinden arınıp bir takım çıkarsa yine de bu iş olur ama nerdeee...
avrupa şampiyonası finallerine gerçek santrfor vasfına sahip bir tek oyuncuyla ( semih şentürk ) giden ( onu da ilk maçta yedek soyunduran ), fatih tekke, ümit karan, mehmet yıldız, gökhan ünal, hatta umut bulut gibi oyuncuların üzerinde bile durmayan, hiç değilse elinde olan halil altıntop' u da kadrodan çıkaran, şapkadan tavşan çıkarma meraklısı teknik direktörümüz. yahu tümer metin'in olduğu kadroda hakan şükür haydi haydi oynardı.
duygusallığı profosyonelliğini geride bırakmış teknik direktör. en basit örneğini milli takımımızın golcü sıkıntısı olduğunu bildiği halde, ne sebepten bilinmez, ümit karan'ı ve halil altıntop'u kadroya dahil etmemiş, sahada tel tel dökülen emre ve tuncay'ı oyundan almamış milli takım patronu.
kasıntı adam.
bize, galatasaray'a uefa kupası kazandırmayan teknik direktör. oysa biz seni imparator sanmıştık, yanılmışız. şayet profesyonelsen hata yapma şansın sınırlıdır. hata yapmamalısın, yapamazsın. kişisel takıntılar yüzünden milli takım ile oynayamazsın. oynarsan euro 2008 çeyrek final maçlarını emre aşık ile meyhanede bira içerek izlersin. "gavur yapıyor abi" cümlesini kurarsın.
şahsımı sırf şu kadar senelik cm kariyerimle milli takım teknik direktörlüğü konusunda umutlandırmış adam. evet bu kadar ileri gidiyorum. hatta daha da ileri gidebilirim. ama neyse durayım...

fatih terim diyoruz. türkiye'nin yetiştirdiği en iyi teknik direktör diyoruz. pohpohluyoruz. büyütüyoruz. onun yanında şenol güneş'i, mustafa denizli'yi, ersun yanal'ı adam yerine koymuyoruz. peki o bize ne veriyor: koskoca bir ego balonu, tamamen keyfi bir kadro, hatır-gönül çerçevesinde alınmış en az 5-6 adam... e elimizde patlıyor haliyle.

bu maça gelmeden önce açık söyleyeyim, hatta buraya yazdığım entryler de şahidim olsun ben final için ümitliydim. düşün ki yarı finali falan değil doğrudan finali düşünüyordum. duygusallıkla falan alakası yok bunun. beni ümitlendiren avrupa futbolunun geldiği nokta ve milli takımlar düzeyinde şahit olduğumuz kısırlıktı. güveniyordum takıma. ama öyle bir portekiz maçı izledim kii "allah'ım kör et beni" şarkısını haykırmaya başladım. ben şu son 10 senede böyle aciz bir oyun hatırlamıyorum. ne oyunu, oyun bile oynatamadı ki topçulara... tam bir rezalet vardı sahada. ve inanın an itibarıyle şu satırları döşenen ben dahil bu ülkedeki herkes fatih terim'in yerinde şimdi şenol güneş olsa yaka paça turnuva bitmeden kendisini kovardık. böyle bir kredi sahibi işte bu adam. ama o krediyi yedikçe yiyiyor.

şimdi en başa dönelim:
terim, 26 kişilik kadroyu açıkladığında aslında kişisel ilişkilerinin milli takıma damga vuracağını anlamıştık. ümit karan diye bir adamın milli takım kariyeri olmadan futbol hayatını noktalayacak olmasının en büyük nedenidir bu adam. fatih tekke diye bir futbolcuyu, üstelik çok da ihtiyaç olunan özelliklere sahip olmasına rağmen, bizim sistem dediği sisteme(artık her ne sistemiyse) cuk oturduğu halde kadroya almayan bir insan evladıdır bu adam.

sağ bek desen sağ bek değil, sağ kanat desen sağ kanat değil, orta saha desen o hiç değil bir sabri sarıoğlu'nun, kendi takımında bile kabul görmeyen, kendi takımının taraftarının bile tahammül edemediği sabri sarıoğlu'nun o kadar hak eden adam varken kariyerine bir avrupa şampiyonası ekleyen adamdır fatih terim.

bayern münih'in sağ kanadında sakatlanana kadar değişmez oyuncu olan hamit altıntop'u sağ beke mahkum edendir fatih terim.

şu sıralar askerlikten yırtmaktan başka hiçbir gayesi olmayan, futbolu her daim lütfen oynamış olan tümer metin'i kadroda tutup, almanya'nın hep hayıflanarak izlediği, kendi milli takımlarında görmek istediği, onun yüzünden yasalar çıkardığı yıldıray baştürk'ü kadrodan çıkaran adamdır fatih terim.

say say bitmez yanlışları hala sürdüren ve daha da sürdürecek olan biridi fatih terim. portekiz maçının hemen öncesine kadar, her şeye rağmen oldukça ümitli olan beni bu satırları yazmak zorunda bırakan kişidir fatih terim... gerçekten yazık...

------

7 haziran 2008 portekiz türkiye maçına gelelim. gerçi gelmiş geçmiş bir maç. daha iki maç var. tanrı yukardan bir koç gönderip üç günde bu takım adam olursa belki üst tura da çıkabiliriz. ama bu maçın yarası bizde kolay kolay silinmez. tekrar ediyorum: futbolun hayatında çok önemli bir yer ettiği biriyim ve ben yıllardır böyle rezil, böyle aciz bir oyun, böyle tuhaf, böyle ne yaptığı bilmeyen oyuncular, böyle iğrenç bir sistem görmedim.

ilk 11 açıklandığında ağzım kelimenin tam manasıyla açık kaldı. yorumcular vs. morallerini bozmadan "fatih terim portekiz'i durdurmak üzerine planını yapmış anlaşılan..." tarzında sözler söylediler hemen. kimse aciz bir oyun beklemiyordu ne de olsa. şimdi tamamen cm bilgimle konuşuyorum: eğer karşında portekiz gibi bir takım varsa yapacağın tek şey vardır: kalabalık bir orta saha kurup, topu mümkün olabildiğince kendinde tutmak. tıpkı şenol güneş'in dünya kupasında türkiye'yi brezilya'ya karşı oynattığı gibi. elindeki kadroda buna uygun isimler kimler? hamit, emre, aurelio, ayhan, mehmet topal(şimdi bu ismi yazdım diye dalga geçenler olacaktır. lâkin mevlüt'ün, kazım'ın olduğu bir kadroda bu adam niye olmasın ki?)... sen ne yapıyorsun? hamit'i sağ beke çekiyorsun. hesapta ronaldo'yu(ya da simao'yu) kontrol edecek. iyi de kardeşim, sen ronaldo'ya top atacak adamları kilitledikten sonra karşısında sabri de olsa o adam zaten bir şey yapamaz ki...

bu tip maçlarda teknik açıdan da yeterli düzeyde olmak lâzım. yine cm bilgimle konuşuyorum: eğer portekiz gibi bir takımla oynuyorsan, bu takıma karşı elinde teknik kapasitesi yüksek topçular kullanırsın ki, rakibin rahatsız olsun, dengesi bozulsun. "flair" diye bir terim var. oyunun gidişatını her an değiştirebilme yetisi, özel yetenek demek. bizde "flair"i yüksek olan topçular kimler? yıldıray(kadrodan çıkarıldı), arda(yedek kulübesinde), gökdeniz(yedek kulübesinde)... bu adamları en azından maç esnasında kullanmış mıyız? hayır.

nereden bakarsan bak rezalet, neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. tamamen bir teknik direktör yanlışlar dizisi, bir facia...

------

ha oyuncular desen onlar ayrı bir komedi. oyunu kursun diye sahaya sürülen emre allah'tan bu maçtan önce fenerbahçe'yle kontrat imzalamış dedirtti resmen. gökhan zan bir beşiktaşlı olarak sezon boyunca beni verem ettiği yetmiyormuş gibi bir de milli takımda buna devam etti. ayrıca bu dünya üzerinde rakibine tekme atıp sakatlanan bir başka oyuncu var mıdır allasan? kazım'ı herkes iyi bulmuş. anlamak mümkün değil. mevlüt'ün ayağına top değdiğinden şüpheliyim. nihat birkaç ters top dışında varlık gösteremedi. ha şimdi "yalnız kaldı, top alamadı" diyenler olabilir, haklılardır. ama sen sahaya takımın yıldızı diye sürülmüşsün kardeşim. gerekirse orta sahaya gelip top yapacaksın, ne bileyim sağa sola savuracaksın kendini. bi dakka bi dakka, aslında şunu desem yeter: aurelio bile kötüydü. anlayın artık...

öte yandan bu adamları buraya getiren terim. öyleyse bunları oynatacak olan da terim. adamlar ne mental olarak, ne fiziksel olarak turnuvayla alakası olmayan bir takım görüntüsünde. bunun baş müsebbibi kim? milli takımlar baş sorumlusu(hey yavrum hey! unvana bak imana gel!) fatih terim. ne yazık ki fatih terim. o itici egosuna, sadece küçükleri değil büyük dağları da ben yarattım edalarına rağmen bir şekilde güvendiğimiz fatih terim. maalesef...

daha da yazasım var ama kesiyorum burada. çok üzüldüm gerçekten. yenilmemiz üzmezdi beni. ancak böyle rezil bir oyunla yenilmek gerçekten yaraladı. hele hele "averaj takımı olur" denen avusturya'yı izledikten sonra. bundan sonra neler olur, bilinmez. hala gruptan çıkma şansımız var. umarım çıkarız. fakat böyle bir şey olursa açık konuşayım, ben bunun altında fatih terim imzası aramayacağım, çünkü olmayacak. sanırım biz bu turnuvada bir şeyler yapacaksak fatih terim'e rağmen yapacağız...

-------

bu arada burası yeri değil ama yazmadan geçemeyeceğim. portekiz'deki moutinho nedir arkadaş? bu ne yetkinlik, bu ne futbolculuktur? parmak ısırttı resmen.
kendini bir bok sanan. bakın maçlarda oyuncuları nasıl baskı altına alıp bağırıp çağırıyor. bir de diğer ülkelerin teknik adamlarını izleyin ne kadar medeni. ne kadar üsturuplu. ama bizim milliyetçimiz sanki ülke savaşa gidermiş gibi hazırlıyor kendini. hazırlıyor da bir şey yapabilse bari. tuncay a 90 dk sabrediyor. neden? çünkü takıntılı. çünkü birine taktıysa severse onu hep oynatır. egosunu tatmin etmeyi sever. sağolsun bize son 20 yıldaki en esir futbolumuzu oynatmıştır. biz 2002 dünya kupası şampiyonu brezilya ya bile iki maçta da yenildiğimizde harika oynamıştık. ama fatih hoca zamanında, rezil oynadık rezil.