bugün

yıl 2006. sp ve manitası tophane'nin içlerine dalmış yürümektedir. bir ara manitanın bağcığı çözülür. onu bağlarken spde başında dikilmekte, biraz ötede duran 55-60 yaşlarında, paspal görünüşlü tuhaf adamı süzmektedir. adam öyle birşey yaparki, dumurların dumurunu yaşar sp. elindeki torbadan bir sigara paketi çıkarır, içinden iki sigara alır ve ikisini de yakıp içmeye başlar! bir sigara işaret/orta parmak arasına, bir sigara orta/yüzük parmak arasına yerleştirilmiş, fütursuzca bir ondan bir burdan nefes çekmektedir amcam. sp salağı tam adamın yanına gidip uyaracakken akıllı sevgilisi "adamın belli ki deli olduğunu, laf atarsak saldırabileceğini" söyler ve hızlı adımlarla ortam terkedilir.
(bkz: #2116730)
4 kişi şehir dışına çıkarlar fakat kalacak yerleri yoktur. gittikleri şehirdeki heriflerden biri; "lan oğlum, şenol diye bi herif var, geleni gideni evine alıyor, gidek orda kalak, fena daşşak geçeriz." der ve şenol adlı herifin evine doğru yol alınır. önemli bir ayrıntı olarak veriyorum, bu grup envai çeşit su katılmamış piç barındırmaktadır. bu arada şenol denen herif de, otuzlu yaşlarında ve bir ibneyle kalmaktadır, bildiğin karı koca hayatı yaşıyorlar abura koyim. neyse varırlar şenol'un eve, ibneyle şenol odalarına çekilir, yatar uyurlar. alkolün etkisiyle piçlik damarları da atmaya başlamıştır bunların. sonunda biri fitili ateşler ve odada evi s.kmek için çıldıran 5 kişi olduğu gözlemlenir. biri televizyonu devirir. biri perdeleri yakmaya çalışmaktadır. yerler zaten ful sigara izmariti ve tükürük. biri ağzına bira doldurup, akvaryumdaki balığı yakalar, ağzına atıp çalkalar, balığı sarhoş eder. öbürü balığı kapar dart okuyla deler, sobanın üzerinde kızartır. en bombası da, bu heriflerden teki, tavlayı açıp ortasına sıçmaya başlar, sonra; "gelin olum tavla oynayak, pullar senin boklar benim." deyu böğürür. aynı herif gider ev sahibi şenol'un ayakkabısına da sıçar. bu arada, şenol'un karısı olan ibne odaya girer; " ya ıma çok ayıp yaa, kandi evinizde bööle yapsalar hoşunuza gider mii?" der, "s.ktir lan defol" diye bir de adamcağızı kovar misafirler. bu arada şenol denen kulampara hala uyumaktadır, ev gidiyor, o götündeki sineklerle gayet mutlu, huzurlu. tavlaya ve şenol'un ayakkabısına sıçan herif, artık olayın bokunun çıkmasına kendini adamış olacak, dolaptan yumurta alıp, şenol'un kafada patlatır. şenol anca uyanmıştır. misafirler evden kaçarken, peşlerinden gelmesin diye, kapıya herifi sıkıştırırlar, bu arada "son bi piçlik yapmam lazım babacım" diyen misafirlerden biri, karşı komşunun bebek arabasını tekmeleye tekmeleye parçalar. sahile kaçarlar ve şenol'un ihbarı üzerine, polis bunları yakalar fakat, uğraşmak istemediğinden olsa gerek s.ktiri çeker. şöyle bir düşünüyorum da, dumur çok hafif kaçıyor lan, bildiğin şok abura koyim.
bugün yazarın başına gelmiş olan, hakikaten dumur edici olay. bakırköy'de minibüslerin olduğu yöne doğru seğirtirken, omzumdan bir el (aslında pençe) kavradı. baktım sakallı makallı yaşlı bir adam. "sen de annen gibi kapan sende" diyor! meğer yanımda yürüyen başörtülü kadını annem sanmış. "amca git işine" demekle yetindim, doğrusu içimden epeyi bir sövdüm. hem elalemin kıçına başına karışan yobazlara hemde onlara bu cesareti veren "birilerine". benim yaşadığım hiçbir şey aslında, eteği kısa diye bir polis(!) tarafından dövülen kızı düşününce..
yer, marmaris sabancı lisesi.
lise sondayız.
sezer isimli, okula ara ara çakırkeyf gelen, derslerde uyuyan arkadaşımız, işaret parmağı boyutunda bir şişeyle gelir sınıfa. sadece bir damlası burun direklerini sızlatan kokuya sahip bu şişe, son tenefüs elden ele dolaşır, ne olduğu tartışılırken. tartışma koridora sıçrar, şişeyi ver-vermem tartışması esnasında yere düşüp kırılan şişe sayesinde. lise sonların katı, mis* gibi kokmaktadır.

ve o gün bütün lise sonlar son derslerini iki kat aşağıda, bir ders erken çıkan 9 ların katında işlerler.
bilgi üniversitesinde okuyan bir arkadaşım anlattı olay şöyle;
iki tane tikican kanki karşılaşır, ikisinin üzerinde aynı tommy tişört vardır ve diyalog...
+ohaa yeşim pişti olduk.bu daha tommy nin yeni sezonu nerden buldun?
-ya evet bende karşıdan gördüm seni dımırrr yani yerlerdeyim falan...
yaş 9'dur. evde sular kesiktir. anne ile birlikte kadınlar hamamına gidilir. sabun köpüğünden kamuflaj yapılmış bir şekilde hamamda piyasa yapılırken karşı cinsten sınıf arkadaşı ile karşılaşılır.bu arkadaşın adı leyla. leyla ki cumhuriyet ilkokulu tarihi'nin ilk kadın sınıf başkanı edası ile 9 yaşında bir delikanlıyı baştan aşağı süzerken öteki elinde tuttuğu yuvarlak hamam tası ile kapatması gereken en büyük açığını muhafaza etmektedir. gözleri kocaman açılır ve

- sen ne arıyorsun burda bee
- ehheehee birazdan babam da gelecek girişteki kadın sordu anneme 'babasını da getirseydin bunun' dedi

beyin travmasına uğrayan leyla elindeki tası düşürür.ve sene sonuna kadar tahtada konuşanlar listesinde e fe'nin adı geçmez. leyla bilir ki e fe konuşursa yer yerinden oynayacaktır cumhuriyet ilkokulunda.
regulus'un evin kombisi bozulmuştur, aylardan ocak, ankaranın soğuğu evi donduruyor. kombi daha önce de böyle bir arıza yaptığından ama 1 saate kendi kendine düzeldiğinden regulus takmaz bozulduğu gibi yatar. sabah kalktığında donmuştur, biraz kombiyi kurcalar. imkanı yok çalışmamaktadır. hemen servisi arar ama ulaşamaz. zaman okul zamanıydı. gittim dersime napayım. döndüğümde ev resmen sokak gibiydi. kediler kıyafetlerin arasına sinmiş devamlı uyuyorlardı. o gece kat kat giyinip yattım. ertesi sabah servisi aradım gelicez dediler ve tabii gelmediler bütün gün evin içinde dona dona bekledim. bu arada suyu da kullanamıyorum tabi o daha soğuk. kedileri de alıp bir arkadaşa gitmeyi düşündüm ama son bir gece daha kalmaya karar verdim. sabah kapı çalındı. bir baktım servisten gelmişler. uu bir sevinç ben de, hemen geçtiler kombinin başına iki kişi, kapağını sökmeye başladılar. ben de kediler ayak altında gezmesin diye onları içeri götürdüm, kapıyı kapadım ve geri geldiğimde adamlar tekrar kapıya yönelmişti. ne olduğunu anlamadım. ama kombiden harr harr şeklinde yanma sesi geliyordu. ben şaşkınlıktan ne olduğunu bile soramadan uzattıkları kağıdı imzaladım ve 10 ytl de servis parası verdim. ancak onlar gittikten sonra baktım faturaya. faturanın üzerine yazdıkları açıklama kısa ve netti; gevşemiş kablo yerine oturtuldu.
bayram sabahında oturmuş balkonda kahvaltı yaparken,balkonun tam ortasında bir adet kızkaçıran la karşılaşmak bu da yetmezmiş gibi sinirlenip o kızkaçıranı atan çocukları bir temiz sopalamak. *
edit: o bir torpilmiş
trende oturmuş hareket saatini beklerken sol yanımızda aniden 2 kız ve anneleri belirdi.

kızlardan biri:şey bizim koltuk numaramızda 50 idi.
benden manasız bakışlar....
diğer kız:aaaaa!!! o biletler dönüş biletiymiş kusura bakmayın.
manasız gülüşmeler... ve bana hitaben
anne:sizi de heyecanlandırdık durup dururken.
cranium:yoooooooooo!
bu sefer annede manasız bakışlar ve mal olup gidiş.. *
bir bayram günü hayatımın hatasını yaparak belediye otobüsüne binmiştim. şans eseri bir yer kapıp 30 dk.lik yolculuğa başladım. otobüs bedava olması nedeniyle kapasitesinin 10 katı yolcu almış, yolcular kucak kucağa otururken, fortçulara gün doğmuşken, bazıları ayak basma kavgaları ederken, bazı yolcular cama yapışmış, bazıları nefes alabilmek için burunlarını camdan dışarı uzatır bir haldeyken hemen kafamın üzerinde beliren baba ve kız yaklaşık 29 dk. boyunca dedikodularıyla afedersiniz kafamı s.kmişlerdi. bir araysa " ya ortaya doğru mu gitsek bak oradan inecekler var gibi " dediler. bense durağım gelmekte olduğu için kalkmaya hazırlanıyordum. bu meşe odunuyla dövülesi ailenin içini ferahlatmak adına dilimi tutamayıp " merak etmeyin abi, ben iniyorum " dedim. peki adamdan gelen tepki neydi? aha da yazıma bu dövülesi adamın tepkisiyle son veriyorum:

" bizim için önemli değil "
iş çıkışlarında her gün ugrayıp çayımı içtiğim çay salonuna, bir iş çıkışı daha ugradıgımda camda asılı duran yazıyı görünce tekrar baglanılması cok zor olan bir kopma yaşamıştım ki camda yazan yazı aynen şöyleydi;
günlük taze çay bulunur mür: çay ocagı *
aynı çaycı abimiz bir defasında da beni şöyle yerlere yatırmıştı, cay salonun tam karşısında bulunan wc ye gelen gecenin girip, sürekli kirli bırakıp gitmesinden bayagı bir derde bürünmüş ki, wc nin kapısına şöyle bir yazı yazmıştı;

kapalı, yes-no, başka yere gidin

yorumsuz
halkbilimi ve diğer bilimlerin etkileşimi, hedesi, hödösü konulu dersinize misafir olarak katılmış dürbün gözlüklü sosyoloji bilmemnesi asistan hatunun "eheheh böyle bir bölüm açıldığını ben de yeni öğrendim, aman şöyleymiş de böyleymiş doğru dürüst kürsünüz yokmuş" Diye bok atması üzerine dellenen penguenin kadının sosyolojiyle ilgili tanımının akabinde "eheheh, biz de sosyoloji diye bir şey olduğunu ilk defa sizden öğrendik, iYi OLDU" şeklinde hocayı göt edip sınıfı yarmak suretiyle kendini bir halt sanması, ve birkaç hafta sonraki vizede o dürbün gözlüklü asistan hatunun sınava gözetmen olarak konulması, ilk iş pengueni kopya verebilitesi yüksek arkadaşlarından koparıp amfinin en ücra köşesine göndermesi, sınav boyunca gözünün üstünde olması, ve en nihayetinde öndeki çocuğun kağıda doğru hafif seğirtmişken pengueni mıhlaması durumudur. kıssaca penguen yarrağı yemiştir. allah düşmanının başına vermesindir. bir daha öyle asistanlarla laf dalaşına filan girmeyecektir.
deli ali sabah 7:30 da kalkmış, otobüs durağına doğru ilerlemektedir. derken bir araba yanaşır ve arabayı süren adam konuşur:

a: adam, d: deli ali

a: birader, sana bişey sorabilir miyim?
d: tabi.
a: burda bi çocuk kreşi varmış(yetişkin kreşi var mı da çocuk kreşi diyon öküz ???), nerde biliyor musun.
d: (4-5 saniye düşünülür) bilmiyorum.
a: bilmiyo musun?
d: yok.
a: tipini sikeyim ben senin.(ve adam basıp gider)

sonuç: deli ali uykusuzlukla karışık bir şekilde dumur olmuştur. ardından neyse gitti anasını şaaptığımın öküzü diyip yoluna devam etmiştir.
bir porno cd tezgahında gördüğüm cd isimleri yaklaşık olarak şu şekildeydi:
lezbiyenli, gayli, çocuklu, hayvanlı.
hadi bunları anlarım da şu ne mına koyyim
japonlu
bir düğünde havai fişek gösterisi yapılır ve kalabalık onu izlerken kalabalığın içinden bir teyze kalkar ve yeter ya bu kadar çok fişek atarsın tabi delinir ozon tabakası der.damatta özür dileriz teyze der ve gösteri sonlanır kalabalık ise şoka girmiştir.
sevdicek sağ koltukta, ara sokakların birine girilir. ileride camda oturmuş sarı saçlı,sevimli mi sevimli bir kız farkedilir ve sevdiceğe; "hayatım şu kıza bak ne tatlı" denir, denmez olasıdır. tam yanından geçerkene göz kırpıp sevimlilik yapmak isteyen bünyenin yaşadığı dumur öyle böyle değildir;

sarı saçlı,sevimli mi sevimli kız; "piç kurusu!"
altıparmaktan fomaraya dönülmektedir.yaşlı bir teyze selpak satmaktadır.haline üzünülmüş ve bir adet alınmış ve fiyatı sorulmuştur.
+gönlünden ne koparsa!
cüzdandaki bir adet 25 kuruş,15 kuruş, 50 kuruş çıkartılıp verilmiştir.teyze paraları almış ve saymıştır.gidilmek için hazırlanılmaktadır ki bir anda teyzenin çantanızı çekiştirmesiyle durursunuz.
+bu para az, ver mendili geri.
gerçekten dumur olunmuş, teyzeden para alınmış ve yerine 1 ytl verilmiştir.
*** *
hamsi hayvan degildir. evet ben böyle bir olayla karşı karşıya kaldım. bir ingiliz, bir italyan, bir de temel değil. tamamı üniversite öğrencisi bu olaydaki kişilerin... olay şöyle gelişmiştir:

5-6 üniversite öğrencisi gece vakti sıkılıp isim-şehir oynamaya karar verir. sıra h harfindedir. süre biter ve cevaplar okunmaya başlar. sıra hayvandadır. ben hamsi derim, bu cevap başka kimsede olmadığı için 10 puan yazarım haneme. ama o da ne bir arkadaş hamsi hayvan değil der? peki nedir o zaman? hamsi balıktır. balık ne a.q? cevap: balık bir canlıdır. lan canlıdır tamam ama o canlı dediğin hayvandır.
yok anlatamadım bir türlü. tüm arkadaşlar oy birliğiyle hamsiyi hayvanlıktan çıkardılar o gün. hamsi o günden beri kendi başına bir tür, cins, ırk olarak ya da her ne hedeyse olarak yaşamını sürdürüyor. o da bi şey değil olan benim 10 puanıma oldu.

tabi burada çıkarılacak konu benim isim-şehir'de o gece başarılı olamayışım değil eğitim sistemimizin ne halde olduğudur. ingilizce derslerine beden hocalarının girdiği bir ülkede bunlar çok garip şeyler değil. heralde bizim arkadaşların biyoloji dersine felsefe hocası ya da psikolojici girmiş? hamsiyi bu kadar sınıflar üstü bir konuma getirmek nereden bakarsan bak önemli bir şartlandırmayı, geniş düşenebilmeyi ve elbette neden ulan neden hamsi hayvandır sorusunu sormayı gerektirir.

ama ahdim var. bir daha aynı ortamda isim şehir oynarsak eşyaya yazacam hamsiyi. ona da bi şey desinler de göreyim?
yer:beylikdüzünde bir market.
saat geç olduğu için market tenha. şarküteri reyonuna bakıyorum birşeyler almak için.zort diye bir sesle irkildim. arkamı dönünce yaşlı bir teyze gördüm ki teyze belediyenin sinek ilaçladığı kamyonetler gibi dolaşıyor zortlaya zortlaya. arkasını döndü beni gördü, ama heyhat, hiç kimse yokmuş gibi osurmaya devam ediyor. be teyzem hadi bir kaçırdın iki kaçırdın. on dakika boyunca,o nasıl bir performanstır o cüsseyle. yok, reyonların arkasında kayboldu gitti ben kasaya uçtum ama teyzenin sesi hala geliyor ve gittikçe yaklaşıyor. bozuk paraları almadan koşarak uzaklaştım. teyzeden ve marketten.
bulunduğunuz mekanda sadece bir tuvalet vardır ve inanılmaz derecede sıkışmışsınızdır. pek tabii umumi tuvalet doludur. eliniz apış arasında beklersiniz dakikalarca kan ter içinde. bi süre sonra muhtemelen bazı iç organlarını da tuvalete bırakmış olan amca dışarı çıkar. adama nefret dolu bir bakış bile attıramadan dalarsınız içeri. ama o ne? içeride öyle bir koku vardır ki nefes alıp vermek bile zordur. oysa sizin tek yapmak istediğiniz masum bir çiştir. dakikalarca beklemiş olmak da işin cabası. işinizi bir an önce bitirip dışarı çıkarsınız, bir oh çekip elinizi yıkarken iki kişi daha gelir tuvalete. tam biri girerken dışarı doğru yönelirsiniz. sizden sonra tuvalete giren kişi bir kaç saniye sonra kendini dışarı atar ve sizin de duyacağınız bir şekilde seslenir:
- abi bu tuvaletin ağzına sıçmışlar. ben daha ne yapsam boş.

arkanıza bile dönüp bakmadan gidersiniz. siz yapmadığınız halde o iğrenç suçluluk psikolojisiyle. (göbekli amca sen iğrenç bir insansın.)
gidilen ilk metal konserinde, havada ucusan ve insanlarin buyuk bir hazla birbirlerine attiklari nesnenin, aslinda balon degilde baska bir sey oldugunun idrak edildigi andir. *
bir köylünün tarlaya indiği iddaa edilen ufo yu tüfekle kovalaması.
yer : kızılay halk otobüs durağı
şahıs : 25 yaşlarında hanım bir kızımız.

durakda bekleyen halk otobüsü bütün yolcuları almıştır ve yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır. ancak son anda bu hanım kızımız arkalardan koşarak el kol hareketleriyle otobüsü durdurmayı başarmıştır. kapı açılır, kızımız otobüse biner ve şöföre dönüp "thanksss" der. otobüs şöförü dahil herkes ne diyeceğini bilemez. aslında orada otobüs şöförünün "not at all" demesini beklerdim ama altyapı müsait değildi herhalde.
3-4 sene önce öğle vakti az hava alayım diye evimizin penceresinden bakınıyordum. evimizin önünden de işlek bir yol geçmektedir. etrafa bakınırken bir de baktımki yolun karşısında işini yapmaya çalışan bir hayat kadını. tabi bunu gören türk erkekleride trafiği alt üst etmektedir. kadının önüne çeşit çeşit arabalar,minübüsler,jipler duruyor ve anlaşamayınca çekip gidiyorlardı. hadi bunları anladım da hayatımda hiç hayat kadınının önüne körüklü belediye otobüsünün durduğunu görmemiştim.* günün o saatinde görevli bir memur. * *