bugün

hastalik latincede sifon anlamina gelir. cidden seker hastasi insanlarda devamli tuvalete gitme ihtiyaci duyarlar yani tuvaleti islatirlar.
en önemli belirtileri ağız kuruluğu, çok su içme, sık idrar ihtiyacı, aşırı yorgunluk ve uyku hali, uzun süre kapanmayan yaralar ve parmak uçlarında görülen uyuşukluktur.
okullarda sınavlara giriş sırasında artış gösteren hastalık.
ölçüm sonucunda normal değeri 115 olması gereken hastalıktır. 400- 1000 arası ise kesinlikle tedavi gerektirir. * *
pankreasın salgiladıgı insülin hormonunu artık salgılamamasıyla oluşan hastalıktır. insülin vücuttaki şekerin düşmesini saglar. salgılanmadıgında ise kanda şeker yükselir ve kandaki fazla şeker karaciğere depolanır. genel olarak belirtileri açlik halinde halsizlik hissetmek, sık sık idrara çıkmak ve çok su içmektir. gereken perhiz yapıldıgında normal hayata bir etkisi olmaz. fakat eger beslenmeye dikkat edilmezse vücudun her yerine etki edebilir. vücutta açılan yaralar ggeç kapanır. kapanmazsa kangrene kadar gidebilir. ya da körlük, sagırlık, akli dengeyi kaybetmek, böbrek yetersizliği gibi birçok ciddi rahatsızlık ortaya çıkabilir. çok basit bir kan testiyle ölçülebilir. özellikle ailenizde birinde varsa daha dikkat etmeniz gerekir. çünkü kalıtsaldır.
tip I ve tip II diyabet olarak ikiye ayrılır.
tip I diyabete juvenil diyabet de denilmektedir. genellikle erken yaşlarda görülür. pankreasın beta hücrelerinin işlevini yerine getirememesi sonucu insülin üretilemez ya da çok az üretilir.
tip II diyebette çoğunlukla beta hücrelerinde bir sorun yoktur. insülin üretilir, fakat hücreler insülini kullanamaz. genellikle ileri yaşlarda görülür.
tip 1, yani gençlik diyabeti düzenli insülin enjeksiyonu ile kontrol altında tutulurken, tip 2 diyabette genelde hap kullanılır.
insana hasta olduğunu öğrendiğinde "neden ben?", "bu hastalıkla ömür boyu nasıl yaşarım?", "yaşıtlarım istediğini rahatça yiyip içerken ben neden bu iğnelere mecburum?" gibi isyankar cümleler kurdurtsa da bir dönem sonra bu cümleler yerini "beterin beteri var, Allah daha beter hastalık vermesin", "hem şeker hastaları kendilerine çok dikkat ettikleri için en uzun yaşayan insanlarmış" gibi daha iyimser cümlelere bırakır. *
okuduğum bir takvim yaprağından paylaşımdır: diyabet hastalarına faydası olabilecek bir tedavi şeklidir;

Gerekli Malzemeler:

1. 100gr Buğday
2. 100gr Arpa
3. 200gr çörek otu
4. 100gr acı çam sakızı

Cam sakizi hariç, digerleri işleme başlamadan once kırılmalı ve ezilmelidir. tüm malzemeler harman yapılıp, üzerine iki buçuk litre su ilave edilerek ateşte 10 dk. kaynatıldıktan sonra soğumaya bırakılmalıdır. Daha sonra süzgeçle süzülerek bir cam şişe ya da sürahiye konulur... Hasta 40 gün her sabah aç karnına bir fincan içmelidir... 40 günden sonra gün aşırı içmeye devam ederse faydalı geleceği belirtilmiştir.... acil şifalar...
forum tarzı entry gibi olacak ama yine de yazmak istedim.

zoraki tanım; doğada tedavisi olduğu birçok kez iddia edilmiş olan hastalık.

bir yakınım var, birisi bir bitkinin yaprağını kaynatıp, çay gibi içmesini tavsiye etmiş. tavsiye eden kişinin eşi diyabet hastasıymış ve bu çayı içmeye başladıktan sonra hastalık gerileme göstermeye başlamış, doktoru en sonunda duruma çok şaşırmakla beraber, insülin kullanımını durdurmuş. bunlar doktora "biz böyle bir şey kullandık" dememişler doktor azarlar diye.

neyse, yakınım dediğim kişi bunu yapıyor ve inanılmaz şekilde değerlerin normalleştiğini bilirtiyor. hatta o kişinin verdiği bitki bitince bana "bulursan getir" diye söyledi ben de kolayca buldum. kaynatmaya ve içmeye devam... karşı komşunun annesine bahsettim bunu, getirdiğim yapraklardan ona da ayırmıştım, kullanıyor şimdi o da "normalleşiyorum" dedi.

koca karı ilaçlarına pek inanmam ama hani bir laf var ya, doğada ölüm hariç bütün hastalıkların çaresi var diye. bu da öyle bir şey sanırım.

bitki de bulunmaz türden bir şey değil. antalya'da hemen her parkta bahçede bulunabilen bir bitki. hassas falan da değil, kopar dalından dik toprağa oradan kök salıp devam ediyor hayatına.
tip 1 türü ile 7 yaşında tanışmış olduğum hastalık.12 yılı deviricez birlikte. lakin pek hoş bir ilişkimiz olduğu söylenemez. küçükken akıllımıymışım neymişim, doktorlar, ailem ne derse yapmışım. uymuşum diyetime baya. ortaokul dönemi cozuttuğum dönemdir işte. ne kek bırakırdım, ne meyve suyu. iki tenefüs arka arkaya yerdim bunları. neyime güvenip yaptığım da meçhul. gözümün bozulması da tam o döneme tekabul eder. bir baktım miyop olmuşum. önceden gittiğim kontrolleri de boşvermeye başladım. tek avantajı sağlıkçı bir ailede olmam. o yönden biraz dengelemeye çalışıyordum. lisede artık ne diyabet tanıdım, ne kontrol. bir de endişelenme namına da bir şey yok lan. güllük gülüstanlıktı hayat. şekerim mi yüksek, tak, insulinimi yapardım. ki aslında olmaması gereken bir şey bu. kan şekerindeki iniş çıkışlar tahmin edildiğinden de fazla zarar vermekte. lise bittiğinde bir hayli bozulmuştu gözüm. miyopla kanka modundayım zaten. kontrollere de gitmiyorum. korktuğumdan olsa gerek. bu entryi neden girdim. yaklaşık 2 saat önce ölçtüğüm şekerim 120 iken, bir tabak karpuz yediğimden kendisi 260'a çıkmış. ondan girdim. şerefsizsin diyabet, haberin olsun.
ayrıca diyabetlilere tavsiyem şudur ki akıllı olun, uyun. kontrollere koşun, sevgiliye koşar gibi.*
an itibariyle babamda olduğunu öğrendiğim hastalık.
körlüğün en yaygın sebeplerinden biri olan hastalık.
hastalık yoktur , hasta vardır lafının belki de en geçerli olduğu hastalık..
her tıp öğrencisi cerrahi ya da nöroloji hayali kurar..dahiliye genelde , zor karmaşık ve daha az kuul gelir..gelin görün ki , dünyanın birinci ölüm sebebi kalp hastalıklarıdır..bunun mühim sebeplerinden biri de şekerdir..
mahvolan kan basıncı , kalbin kanlanmasının içine eder..sonrasında , her birimizin en az bi kere duyduğu "kalpte gitti" cümlesi kurulur..
diğerlerini bilmem ama benim universitemde , araştırma fonunun çoğu nörofizyolojiye akıyor..burda şeker hastalığı dururken , bunca para bana luzumsuz geliyor ne yalan söyliyelim..

son bi tanım : kalleş hastalıktır..
tip 1 türünü taşıdığım hastalık.ayrı bir sektör olarak da nitelendirebiriz aslında yok kan ölçücü aletlerin modeli yok insülin kaleminin türü falan tam bir sektör oldu. bazı doktorlara göre de bu küçük hastalığın çözülememesinin nedeni de bu sektördeki yarış.ayrıca bu hastalığı taşıyanların normal insanlara göre daha uzun yaşadığı da servisimize gelen haberler arasında.
karbonhidrat sayımı öğrenen şeker hastaları normale göre biraz daha rahat yaşarlar. fakat zor bir hastalıktır. 2.5 senedir saat 9'dan geç kalktığımı bilmiyorum. hadi 9da kalktım kahvaltımı yaptım. 10.30da tekrar ara öğün için uyanıyorum. benim için hastalığın en zor tarafı bu. uyanmak. doktora ilk sorduğum soruda "öğün atlamak olur mu?" olmuştu. siz siz olun bunu yapmayın. uzun yolculuğa çıkacaksanız haftalar öncesinden uçak biletinizi alın. zira yolda ayaklarınız uyuşacak, tuvaletiniz gelecek ve en can sıkıcısıda yanınızda amca/teyze oturuyorsa size aptal saptal öğütler verecek. arkadaşım; ayda 300 liranın üstünde bu hastalığa para yatırıyorsun, her sabah bir yeşil mercimek yutmakla geçebileceğini nasıl düşünürsün ki? evet geçiyor diye iddia ediyorlar bir de. tamam yardımcı olabilir sonuçta tüm ilaçların kökü doğadan geliyor. fakat bu etraftan duyulan şeyler çok can sıkıyor bir süre sonra. bir başka söyleyeceğim şeyse çok ağır spor yapmamanızdır. tabi ki spor bu hastalığa en çok yardım eden şey fakat fazlası şekerin dengesini bozabiliyor. bu da en son istediğimiz şey olmalı. şekeriniz düştüğünde ise bence direk nutella kavanozuna koşmayın. çünkü kendinizi durduramayacaksınız ve sonradan şekeriniz yükselecek. * canınız çok nutella çekiyorsa tansaş ve migrosta satılan schneekoppe marka fındık kreması var. ama oda çok kilo aldırıyor. ve kilo almamaya özen göstermelisiniz çünkü vermeniz normale göre biraz daha zor oluyor. bir öğrenci evine kalmaya gidecekseniz mutlaka kahvaltınızı ve ara öğünlerinizi garantiye alın. sigara içmemeye özen gösterin. çünkü ilerde damar tıkanıklığı ve ardından kalp krizi riski yüksek*. en azından azaltın sigaranızı. aklıma gelenler bunlar şimdilik. dikkat edin kendinize.
tanı kriterleri şunlardır;

açlık kan şekeri >126 mg/dl
herhangi bir zamanda ölçülen kan şekeri >200 mg/dl
ya da 75 gr glukoz ile yapılan oral glukoz tolerans testinde 2 saat sonundaki değer >200 mg/dl ise siz şeker hastasısınız diyebiliriz.
diyabetik ketoasidoz, hiperosmolar nonketotik koma, hipoglisemi, laktik asidoz gibi komaya varan tablolar ile acile başvurabilirler.

yani neymiş glikozu sürekli kontrol altında tutmak gerekliymiş.
ortalama 10 gün önce yakalandığım hastalıktır kendileri. Hemde "tip 1" denen meretten. Her gün 07.30-08.00 arası kalkıp parmağını delip şekerini ölçtükten sonra 10 ünite Novorapid Flexpen tipi insülin enjekte edip sonra "diyet listesi"nde yazılanları tabağıma koyup kahvaltı yapıyorum. Sonra yatıyorum 10.00 da kalkıp ara öğün için 1 porsiyon meyve yiyorum, bunu yapmazsam kahvaltı öncesi aldığım insülin kan şekerimi fazla düşürür, ara öğün alarak bunu dengede tutuyorum. Sonra çıkarım evden, gazetelerimi alırım, onları okumaya başlarım, kendimce mühim gördüğüm haber küpürlerini keserim. Vakit akar gider, öğle vakti olur, bu seferde öğle yemeğimi hazırlamaya koyulurum. Tabi bu öğle yemeğide bir "ana öğün" olduğu için yine parmağımı delip, insülin enjekte ederim deri altıma. 15.00 olur yine bir ara öğün.
19.00 akşam yemeği, aynı şekil şeker ölçülür, ona göre gerekli ünite sayısını ayarlayıp bir insülin iğnesi daha. 23.00 olur bu seferde uzun süreli etkisi olan Levemir Flexpen'i enjekte ederim bacağıma. Anlayacağınız sevgili sözlük yazarları zor bir hastalıktır.
Günde 3 kez parmakların, 4 kez kolların delinir. 7 kez delik deşik olursun gün içinde.
Beterin beteri var mıdır ? Evet vardır. Fakat bu "diyabet" hastalığını aklamaz.
şeker bayramı'nda malesef şeker yenmesine izin vermeyen hastalık.
vücutta pek çok etkisi olan, ayrıca doğru ayakkabı seçilmezse tedavi edilemeyen bir ayak ağrısına sebep olan hastalık.
şöyle ufak bir hesap yapınca; yıl içinde 1400'den fazla vücudumun delinmesine sebep olan hastalık.
çeşitli eğitim kurumları**na asılan afişlerden anladığım kadarıyla artık 18 yaş altında da yaygınlaşmaya başlamış hastalık.
bu hastalık sahipleri bugünlerde şeker ölçüm çubuklarını reçetelerine yazdırıp, eczanelere gittiklerinde sgk'nın sürprizi olarak bu çubuklara 35-40 lira ücret ödemek zorunda bırakılıyorlar. alacak var alamayacak var! gizli şekeri olan sayın başbakan umarım biran önce önlemi alır, aldırır.
sevgilim nedeniyle hayatıma giren, ilk başlarda kendine iyi bakarsa hiç sorun yaşamayacağını zannettiğim, aramızdaki ilişki ciddiye binince insülin mi hap mı kullanıyorsun diye sormayı akıl ettiğim, insulin cevabıyla birlikte kendimi internetteki diyabet sitelerini okumaya verdiğim rahatsızlık. Okudukça, korkularım çoğalıyor, ilerde bir gün organlarını kaybedebileceğini, felç geçirebileceğini, gözünün kör olabileceğini, aniden ölebileceğini düşündükçe içim parçalanıyor. Ailem karşı, çok çok çok seviyorum peki ama evlilikte sevginin galip gelemeyeceği yerler olmayacak mı? Neden diye oturup ağlıyorum bu üzüntüyle çok değil yakın zamanda ben de şeker olurum. Onu bu yüzden bırakmaya yüreğim dayanmıyor dahası onunla bir ömrü beraber geçirmeyi deli gibi istiyorum ama ona evet demek hayatımın kumarı, gittikçe seviyorum gittikçe bağlanıyorum, kırılmasın üzülmesin diye onunla konuşamıyorum. Bazen hiç bir komplikasyon geçirmeden yıllarca yaşamış hastalar var, biz de öyle olabiliriz diyorum bazen de hayatımın kumarını oynamak hatta rus ruleti oynamak gibi geliyor. Diyabete lanet okuyorum
şeker hastalığı.