bugün

entry'ler (871)

babaanne

genellikle yeni dogan torunlarının mahrem yerlerini etraftakilere yedirerek torunlarını nazlatırlar. ilginç bi tutum. "halası kızımın memesini yesin, dayısı oğlumun pipisini yesin " gibi.. torun tatlı olur derler ama bu kadar mı bilemem..

kürk mantolu madonna

insanın içini daglayan bir roman. adını ilk duyduğumda itici bulmuştum uzun süre okumadım. ama gercekten kalem bu kader güzel kullanılabilir.. evet aslında şöyle bir durup düşününce ana konu çok enteresan degil.. çok bulunmaz bir kurgu yok ortada belki ama anlatım o kadar eşsiz ki sanki okumuyor rüya görüyorsunuz. hani insan bazen öyle bir rüya görür ki uyandığında hala içi rüyasındaki duygularla dolu doludur. gercek hayattakinden daha yogun duygular. tıpkı sarsıcı etkileyici bir rüya gibi kürk mantolu madonna.. dışlanmış babayı da hissediyorsunuz dışlayan evladı da, aşık olanın acılarını da hissediyorsunuz aşık olunanı da. hepsini. herkesin yüreği bir tek size, okura acık..

maria puder

roman boyunca raife çektirdikleri için kızıp son anda tam artık mutlu oldular diye sevinip derin bir ohh cektikten sonra yine kara bahtına kurban olan raiften daha çok acınan karakter..

kızılay daki ykm nin önünde buluşmak

gizli buluşmalar için seçilebilecek en berbat buluşma yeridir.. babasına da yakalanabilir insan karısına da.. artık kimden gizli iş yapıyorsanız ona göre değişir durum.

sadece annelerin yapabileceği şeyler

çok canını yakmasına rağmen sırf bebegi daha fazla ağlamasın diye saatlerce emzirmek.. kendi için katlanamayacağı şeylere çocuğu için gerektiğinde katlanmak.. en garibi de bunları yaparken karşı taraftan hiç bir şey beklememek. hatta minnet bile..

öykü berk

yeni yetme popculardan tutunda senelerin turkuculerine kadar butun sarkıcıların kendilerini allayıp pullayıp bi sagdan bi soldan bakıs atarak ne kadar guzelim bakın tadında klıplerinden sonra bu kadar hos ve dogal bir seslendirmeye uyumlu klıpleriyle de artı oy almıslardır. izlerken insan aralarındaymıs gibi egleniyor.

flightplan

biraz polisiye ve gerilim izlemis her izleyicinin daha filmin basında yaptıgı bir iki tahminden birinde senaryoyu tutturmasına ragmen bittiginde izleyicide iyi bir film tadı bırakıyor. sanırım bunun sebebi de oyuncu kalitesi. yani şimdi aynı filmde jodie foster yerine yasemin ergene ya da bergüzar korel oynasa mundar olurdu film. demek ki neymiş: senaryo hersey degilmiş.

zuleyka rivera

gelecegin banu alkanı imajı veren dunya guzeli.

uykuya dalarken dusunulenler

yarın ne giysem.

kiyafet alirken surekli yorum yapan satici

yanında kız arkadası olmasına ragmen daha sormadan surekli fikir beyan eden bayan satıcılar örnektir. ama tavsıyem bıraksınlar bu işleri bigün biri dalar olan o olur.

eve her gün misafir gelmesi

misafirpervervlikle ilgili tüm iyi niyetlerinizin eninde sonunda iflas etmesine ve artık kime denk gelir bilinmez ama cinnet gecirip birilerine dalmanızla sonuclanacak durumdur. bence ilkokullara ders koyulmalı: misafirlik adabı.

kabadayi

--spoiler--
+ dördünüz bir sürmeli etmezsiniz!
--spoiler--

filmde escinsel rolü oynayan rasim öztekin in ustalıgına diyecek yok. filmde onu ilk gördüğünüz karede daha hiç bir jest yapmadan eşcinsel biri oldugunu anlıyorsunuz. yani bu kadar iyi rol yapılabilir. tebrikler. ancak sunu da eklemek isterim ki, bundan yıllar önce filmlerde escinsel karakterler hep kötü, basit, vasıfsız insanları yansıtırken artık daha karakterli, daha düzgün insanları yansıtıyor. ya toplumun bakış açısı değişti ve bu sanata yansıyor ya da sanat inceden inceden insanların düşüncelerini değiştirmeye çalışıyor. belki farkında bile degil yumurcak.

arı filmi

--spoiler--
+ nerden giyiniyorsunuz bay barry?
-kazagım ralph lauren altımda da bir şey yok:P
--spoiler--

dokuz bucuk seansını küçücük çocukları getiren ebeveynler film boyunca çocukları dürterek uyanık tutmaya çalıştıkları film. çocuk anlamıyor tabi esprileri mısır da bitmiş. uyuyo zavallıcıklar. hatta birbirini dürterek uyanık tutmaya çalışan iki kardeş de bayagı hoştu. ama büyükler daha çok eglenir sanırım bu filmde. ayrıca bu yasımdan sonra arılara karsı sempati duymaya da basladım bu film sayesinde. önümüzdeki neslin kızlarının bir kısmını arı görünce cırlamaktan kurtarmıstır belkide. aglamak degil gülmek, mutlu olmak isteyenler için güzel bir film.

üniversiteye deftersiz gelen insan

kendine güvenen insandır. sonuçta dersten geçip okulu bitiriyor mu o önemli? gelmiş ya o da yeter onu da yap(a)mayanlar var.

siyah süt

okumaya ilk başlandıgında içindeki sesler kadınlar falan masalımsı gelse de bi süre sonra aslında içimizde sesler oldugunu bizimde içimizde küçük küçük bizler oldugunu hissetmemizi saglayan bir kitap. ve tabi bu dönemi elif safak gibi bir kalemden okumak her kadın için bir şans olsa gerek. elif şafak ın diğer kitaplarına benzetemediğini aynı tadı bulamadıgını söyleyenlere de saygı duymakla beraber sasırıyorum. kesinlikle her dogum yapan ünlünün annelik, her evlenen mankenin yemek kitabı yazması gibi bir şey değil bu. kitap dünya edebiyatındaki bir çok edebiyatcı kadının anneliğe bakısını da anlatıyor. yani sıradanlıktan çok uzak. modern bir kadın olmakla anaç omayı aynı koltuga sııgdırmaya çalışanlara bir kapı aralıyor kitap.

said nursi yi kürt said diyerek harcamaya çalışmak

(bkz: pkk ile kurt milletini karistirmak)

dünyanın en güzel sözcüğü

kime kızarsa kızsın insan aglarken anne diye aglar. yani dünyanın en güzel kelimesi anne. tekrar tekrar söylemek bile insanı rahatlatır. sınırsız güven sınırsız sevgi. daha ne olsun.

aynı kişiye yeniden aşık olmak

(bkz: alzheimer)

gundelik romantikler

bunlar romantızmı gunluk hayatın bır parcası halıne getirmis, annesiyle de, sevgilisiyle de, hocasıyla da, hatta magaza da tezgatarla bile gereksiz bır samımıyet ve bır sevgi bocekliği konseptinde konusurlar. askı dıllerine dolar, suyunu cıkarırlar. bı de garıp bır versıyonu da var kı yasları kemale ermesıne ragmen hala liseli ergenler tadında ask yasarlar. örnegin:
-ya berfu napcam ben yaaa! *
+niye bebisim nolduug?
-ya berke beni aramıyo?
+yaa tatlım sen fazla aradıgın ıcın olabılır mı?
-ay ben sadece 5 ya da 6 kere arıyorum gerisi hep mesaj.
+ya bılemiyorum belki ıstemiyodur basından atıyodur. bırak o zaman zaten dun bır bugun ıkı.
-yaa ole deme ben sımdı onu bırakırsam bunalıma gırer dıye korkuyorum. sonra kadınlara karsı hep guvensız bı ınsan olur. ben sebep olmak istemiyorum.
+valla sanmam ama sen bılırsın bebegim.

yanı bu nasıl bır kendıne guvendır. ya da nasıl bı zekadır. bu kadar cocukca yasayabılen ınsanlara kızmak mı ımrenmek mı lazım bılemiyorum. ınsanlar hayatta ne acılar yasıyorlar bu tarz ayrıntıları hayat sanmak ne acı.

deve kadar odevler veren hoca

universiteye gelmis ınsana odev verip ustune bi de kontrol edeninigordukten sonra pes ettigım hocalardır. *