bugün

entry'ler (835)

ihsan yıldırım

ismini sol tarafta görmemle ne kadar özlediğimi farkettim kendisini.
bir bölümde muhittin boşat için şu şiiri yazmıştı:

muhittin, muhittin!
bizim takıma sen ne ettin, n'ettin??
görmedin mi topa eliyle vurdu brezilyalııı,
yani şüphe ediyor insan, yoksa aziz yıldırım sana aldı mı bir yalı?
hem de mobilyalı!
görmezden geldin kabak gibi smaçı!
beraberliğe bağladın hakkımız olan maçı.
kolay vermek tabi korneri, autu, taçı..
fakat, penaltıyı vermeyip, yoldurdun bana başı-saçı!
bu son şiirimdir sana, bir daha ki sefere,
hele bize bir yamuk yap, başlayacağım küfüre...

facebook kullanan evli kadınlar yolludur

- çünkü zaten facebook aslen bir sevişme platformudur. biz facebook'u bekar insanlar sevsin, sevişsin, eş seçsin diye kurduk.

ufuk günaydın

videoyu izlemedim, izlemek de istemiyorum. ama yaşadığınız ülkeyi gözünüzün önüne getirdiğinizde nasıl bir video olduğunu ve nasıl zihniyetlerin o videoda yer aldığını tahmin etmeniz zor olmuyor. olur da ileride orospu çocuğu nasıl olur dersem, açıp izlemeyi düşünüyorum. bugün bu adama tepki gösterdik, güzel. yarın başkasına tepki gösteririz, güzel. ama birer birer bireyleri düzeltmeye çalışmak yerine, yaptırımı olan yasalar olsa da böyle şeylere üzülmek durumunda kalmasak ya da ne bileyim hiçbir suçu olmayan o hayvanlar acı çekmese falan. böyle orospu çocukları da yeltenmese o caydırıcı yasalar yüzünden. bakın insan olmadıklarının, insani bir eylemde bulunamayacaklarının farkındayım. o yüzden yasalar diyorum. sizin gibilere kafam girsin.

kavşak

güzel filmmiş, izledim ve onayladım. filmi izlerken insanın içi sıkılıyor, bunalıyor. başarılı bir dram filmi olmuş demek ki sonucunu çıkardım ben buradan. lakin kesişen yaşamlar gibi sıradan bir konu işlenmiş, öyle pek de farklı değil diğer örneklerinden. zaten kötü yanı burada. belli bir noktadan sonra filmi tahmin edebiliyorsunuz.

bir kızı unutabilmek için gay olmak

(bkz: ava giderken avlanmak)

galatasaraylıların kurnaz planı

-beyler sanki bize seslenmiyormuş gibi davranın, başka tarafa bakın.

the upper crust pizzeria

beşiktaş çırağan caddesinde bulunan pizzacı.

http://www.theuppercrustpizzeria.com/
http://www.uppercrustturkiye.com/

istanbul'da bulunan en iyi 5 pizzacıdan biridir. oldukça güzeldir pizzaları. gidin, deneyin efendim.

saçını boyatmak

bunalım işareti falan değildir. insan zaman zaman yenilik ister fiziki olarak. saçını boyattığı zaman da bu yeniliği yakaladığını düşünür. lan ne çok seviyorsunuz bunalım işaretidir, şu işaretidir, ülkücü işaretidir vs demeyi. sokağa çıkın artık 10 insandan 8i hayatını tespit yaparak geçirir olmuş.

incisözlük cevahir zirvesi

taciz olayını geçtim de, tipleri gördükten sonra şu soruyu soruyorum kendime : "şimdi benim oyum bu avam kesimle bir mi?"

cinnet

şöyle geçirilir:

anne kişisi yemek hazırlar. tabaklara koyarken "anne o yeterli bana" demenize rağmen tabağa eklemeye devam eder. üstelik bunu sadece size değil babanıza ve kardeşinize de yapar. bir süre yedikten sonra sofradan kalkmaya yeltenirsiniz. "o bitmemiş ama, ben boşuna yemek yapıyorum bu evde." der sonra o eserin sahibi. işte o anda gözünüz döner. "öööeeeeh insanım ben insan. ayı mıyım ben, ayı mıyım hıaa !11!!1!" diye bağırmaya başlarsınız tüm caddeyi inleterek. ki o ana kadar aslında duruma sinirlendiğinizin de farkında değilsinizdir. öfke kontrolu seminerleri varsa katılmayı düşünüyorum.

sözlükçülerin formspring sayfaları

http://www.formspring.me/mugeanli

müge anlı ile tatlı sert

silahlı saldırı gerçekleşmiş sanırım. o kadar izledim, bir içeri geçeyim dedim patır patır sesler geldi. sabriye vurulmuş sanırım.

white chocolate mocha

iç iç iç..sonra "neden kilo aldım?". işte bundan aldın antuan. allahım sen affet.

başbakanımız radiohead i türkiye ye getiriyor

başbakanınız türkiye'yi götürüyor, radiohead'i türkiye'ye getirmesi olay olmamalı. ne de müzik sever, ne de düşünceli adam.

türkiye a milli futbol takımı

on milli salonda çocuklar gibi şendik,
on milli koca salonda ergenler gibi sevindik!

cadbury finger

bugün keşfettiğim ya da ilk kez yerken bugün dikkatle incelediğim lezzetli çubukçuklar. böyle yerken allahım sana geliyorum falan dedim, derim. kim ürettiyse ellerinden öpüyorum.

http://www.taquitos.net/snacks.php?snack_code=2913
amazon'dan almak için size link bile buldum:
http://www.amazon.com/Cad...id=1283481440&sr=1-24

mehmet öz

kanser olabileceği açıklandıktan sonra milletin bir garip hallere büründüğü adam. lan sanki kanser denen illeti adam buldu, şunları şunları yapmazsanız yakalanırsınız ehihi dedi, şimdi adamda kanser riski bulununca "doktor bey nabeeer?" diyen adamlarla doldu ortalık. o değil biri kanser olunca geçmiş olsun falan denir, bu garibime diyen de yok. herkes "beyler, ne yediğinizle alakası yokmuş, yumulun yemeklere!" şeklinde geziyor ortalıkta. çok ilginç bir yere doğru gidiyor insanlık.. 13 ağustos 2010 gecesi kıyamet kopacak..
neyse, acil şifalar kendisine.

uuser ların platonik aşk hikayeleri

(bkz: parselli beyler)
abartılmadığı sürece gayet eğlenceli olabiliyor. abartılmadığı derken, insan bazen isteyerek bulaşıyor buna bazen elinde olmadan. heh işte isteyerek bulaştıysanız, sınırınızı koyun. arada dur deyin kendinize.
her ergenusun başına gelmiştir bu. benimki de liseyi bitirdiğim, dershaneye devam ettiğim süreçte meydana geldi. dershane çıkışları ya da dershaneden önce her zaman takıldığımız bir restoran sağolsun. böyle bir adam var, biz her gün gidiyoruz ve ben her gün o adamı görüyorum. çok yakışıklı değil, çirkin hiç değil. sürekli ciddi bir ifade var suratında, güldüğünü hiç görmedim neredeyse. gözüme kestirdim ben bu adamı*. her hareketini izliyorum, ne yiyor, ne içiyor, ne okuyor. kimseye de söylemedim tabii, manyak mısın tanımadığın uzaktan gördüğün adamı mı seviyorsun demesinler diye. ama bir süre sonra salak bir gülümsemeyle bir hafta dolaştığımı söylediklerinde, doğal olarak anlattım. ben sandım ki bunlar beni durdurur, öyf ne uğraşıyorsun derler. hayır, öyle olmadı. adamın ne iş yaptığını*, adını, arabasının plakasını öğrenmeme yardım ettiler. bir süre sonra işlerin çığırından çıktığını farkettim. adamla göz göze geldiğimde ay bu şimdi niye baktı ki, o da beni mi seviyor kıvamında dolaşıyordum nerdeyse. ulan manyak adama bulduğun her fırsatta bakarsan adam da sana bakar tabii ne derdi var diye, yeni yeni idrak ettim bunu da*. dediğim gibi çılgına bağladım ben bir müddet sonra. "elmyra, konuşabilir miyiz?" diyen taliplerime, "ne münasebet bir ilişkim var benim." diyerek dolanıyorum. beyefendi herhangi bir gün oraya gelmezse, nerede bu lan diye sorular dolanıyor kafamda. neyse günlerden bir gün, yağmurlu bir cuma günü -tamam yağmurlu değildi ama kapalıydı hava- ben balkonda salınırken bunu gördüm. gördüm ama nasıl gördüm bir sor. yanında bir kadın, bunun elinden tutmuş yürüyorlar.. üzüldüm tabii. küfür edicektim tam içimden, oha dedim dur. manyak mısın lan? kendine gel. ve o gün bitirdim eğlencemi. o günden sonra gördüğümde de hiçbir şey hissetmedim. tek platonik aşkım da budur. eğlenceliydi lan.

misimovic için ne dediler

-bir alex değil.

tabii ki rıdvan dilmen.

aşkım benim için en güzel kız sensin

bunun bir başka versiyonu da şöyledir :
http://i34.tinypic.com/rw4bow.jpg