bugün

Ahmet hamdi Tanpınar'ın muhteşem eseri
"şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum." der bursa için, ki bu konuda çok haklıdır zannımca üstad...ankara, erzurum, konya, bursa ve istanbul anlatılır bu kitapta.
yılaar yıllar sonra, yine ilk ismi ahmet olan, üç isimli bir deneme üstadı ahmet turan alkan tarafından, tatlı bir sitemle nazire niteliğindeki sivas'ı anlatan Altıncı Şehir'e ilham vermiş kitap.
keşke kayseri içinde bir kaç kelam edilseydi dediğim kitap.
ahmet hamdi tanpınar' ın kaleme aldığı, beş nadide kentin ele alındığı okunmaya değer deneme - gezi yazısı tarzında eser. esere konu olan beş şehir ise ankara, erzurum, konya, bursa ve istanbul'dur.
46. antalya altın portakal film festivali'nde onur ünlü'ye en iyi senaryo ödülünü kazandıran film.
yazarın Ankara'yı tasvir ederken kullandığı bir cümle:
Bazen geniş sağrısını rüzgara vermiş bir harp gemisi gibi zaman ve hadiselerin denizinde çevik ve kudretli yüzer, bazen bir iç kale, bütün ümitlerin kendisinde toplandığı son sığınak olur, bazen bir kartal yuvası gibi erişilmesi imkansız yükselir.

günümüz yazarlarıyla kıyaslandığında çok büyük bir uslup farkı olduğunu ilk sayfada hissettiriyor yazar. gerçekten tam yazar, tam bir kitap diyebilirsiniz.
bir film. 1282 kişi izlemiş.boxofice türkiye sitesine göre. içlerinde ben var mıyım bilmiyorum. 18:45 de izledim. pera sinemasında. salonda on oniki kişiydik. ben notlarımı karanlıkta çarpık çurpuk bir yazıyla aldığım dergiye yazdım. dergi dediğime bakmayın bizim gerçek hayat.

bir film. türk sinemasının en büyük ödüllerinden biri belşki birincisi olan altın portakaldan en iyi senaryo ödülünü aldı. sinemanın patladığı iddia edilen türkiyede 1282 kişi izledi.

filmi anlatmayacağım. yarın gidin izleyin. beğenmezseniz paranızı ben iade edeceğim. bu kadar iddialıyım. size sadece çarpım tablosundan üç beş soru soracağım. bir kaç genel kültür sorusu daha. geri zekalı olmadığınızı anladığımda biletinizin parasını vereceğim.

bir film onur ünlü yazdı yönetti. es esten tanıdığınız ahmet rıfat sungar, bülent emin yarar, sebnem sönmez, beste bereket ve benim kahramanım ege tanmanbaşrollerde.
(bkz: beşir) **
altın portakaldan en iyi senaryo ödülünü alan süper filmdir. ilginç bir senaryosu var gidin izleyin pişman olmazsınız.
Bence onur ünlü çok sıkılgan bir adam ve fena halde aceleci, yoksa iyi başladığı filmlerini çalakalem bitirmesi, sonlara doğru kurguda savrulması başka nasıl izah edilir ki? aslında edilebilir belki, senaryo yazmaya gösterdiği özeni, filmi çekmeye göstermiyor da olabilir. "hayat kısa, yazacak ve çekecek çok şey var, ben hemen yazar, hemen çekerim!" mealinde bir açıklamasına denk gelmiştim bir röportajında ki hafızam bana kelek atmıyorsa.

beş şehir'de birbiri ile de kesişen 5 ana hikâye var. Hikâyeler iyi, hatta yer yer çok iyi. başlarda iyi de işleniyor lakin bağlama bölümünde, bağlamanın tellerine sanki keman telleri takılıyor ve sesler başkalaşıyor. geriye hayal kırıklığı makamında garip melodiler kalıyor.

Bu arada şevket ve kedi en beğendiğim hikayeydi. Sadece o bölüm başlı başına bir film olsa daha iyi bile olabilirmiş.

şevket ve kedi ve ölü şiirler...
--spoiler--
karakterlerden akılda kalanlar: aydın, yaşadığı aşktan öte takıntılıymış gibi gözükmüştür, kafede onunla konuşuyormuş gibi yapma olayı güzeldi, çaresizliği hissettirmiştir.

osman:küçücük kalbiyle aşkı, kıskançlık duygusunu hissettirmiş, defterdeki eli çalışı sonra karton yapıp onunla dans edişi..

şevket ve kedi: filmin en sağlam doyamayacağınız karakterleri diyologlar çok güzeldi, şevket'in kimsesi yoktur bir kıza aşıktır şiir yazar, ölümden korkmuyordur zaten ölecektir. her sabah bunun alıştırmasını yapar, belkide. tren satar aslında o da bilmiyor belkide hala öğrenci hukuk 3. sınıfta ve ölü bir annesi vardır. aşık olduğu kıza şiir yazar ama okuyamaz ve yunus emreye yapılan gönderme çok güzedi.'' sevdiğimi demez isem sevmek derdi beni boğar.'' yunus büyük şair be.. ve kediye der:'' benim yerimde olsaydın kedicik benim yerimde olmak istemezdin.'' kızla gider konuşur kız şiir okumadığı için aşık adamın sınanmayacağını bilmez ve onların hikayesi burada biter.

dilek kanserdir üzgündür, babası karısını kaybetmiş, yengesini öldürmüş, kardeşi gibi birine karısını verir ve acıyı gösterir. filmdeki 3 karakterde kanserdir ve ölürler. kanser olmayanlarda ölür.
--spoiler--
içinde ölüm olan, içinden trenler geçen, aşklar olan sonunda hiçbir şey diyemeden ahmet kaya'nın beni vur şarkısı eşliğinde insanları derin düşüncelere daldıran, şiirleri gibi güzel çok güzel onur ünlü filmi.
başlangıçta insanı biraz sıkan bir havası olsada sonra sürükleyici giden oldukça dramatik bir filmdir.
yalnız son sahnesi gülmeme sebep olmuştur.
Ah Onur Ünlü yine hangi doğulu kafasıyla bu senaryoyu yazdın dedirten film. Yaşamak güzel şey ama tüm bu çarpışıklıklarıyla hakikatin ölüm olduğunu vurgulayan şaheser. Bu arada bir alıntı yapmadan geçemeyeceğim.
--spoiler--
Sen şiir okumazsın anlaşılan...Aşık adam sınanmaz.

--spoiler--
ibrahim tenekeci ' nin deneme yazarlarına tavsiye ettiği kitap.
senaryoda biraz kopukluk yaşanmış ancak izlendiği için pişman ettirmeyen filmdir.

polisler tarafından işlenilen suçların pek adaletli şekilde yargılanmadığını iyi söylemişler.
çok güzel ayrıntılar olan onur ünlü filmi.
aydın adlı polisin ahmet kaya şarkısının playbackini yapması örneğin..
filmin en güzel karakteri de kuşkusuz kedi..
aslında düşünüldüğünün aksine onur ünlü filmi değil ziyadesiyle ah muhsin ünlü filmidir.
bazen acı tariflere sığmaz, ne kadar inansan da çare hep ölümdedir.
ölüm herkesedir ama ölüm hiç kimseye değildir.

seyrettiğim; en iyi, en kötü, en acı, en tatlı, en en en filmdi.
bir garip işte, öyle deme, öyle deme...

şunu da ekleyeyim; filmde üç karakter kanser.
onur ünlü'nün annesi de kanserden ölmüş..
ah muhsin ünlü ye sempati duymuş herkesi tam anlamıyla kemale erdiren filmdir.

başyapıttır.
külttür.

onur ünlü kendi hayatından fazlasıyla esintiler yaşatmıştır.
filmin en baba karakteri şevkettir.ilk ölen,ilk giden odur.oyunu kazanmıştır.

onur ünlü iyi ki var,ah muhsin ünlü iyiki şiir yazıyor.allah razı olsun.
tek kelimeyle harika bir filmdir.
izlemeyen çok şey kaybeder.
--spoiler--

şevket: - hiç ilgilenmedi benimle… çay içmeye davet ettim, oraya da gelmedi.
kedi: -e, çaydan.
şevket: -ne çayı, ne alakası var?
kedi: - çaydan, çaydan... bu durumlarda kahve her zaman daha çok işe yarar. bak, çayda kadınları rahatsız eden bir şey, böyle "yerel bir tını" var.
şevket: -yerel mi? ne alâkası var. çay yerel, kahve değil mi?
kedi: - bak,"benimle kahve içer misin?” sorusu, bütün kadınlarda, hepsinde aynı rahatlatıcı çağrışımı yapar. böyle beyaz, fincan, porselen, şık, mayhoş aroma kokusu, hele latin ezgiler heheey nelerr nelerr... ama çay… çay böyle "başarısız erkek" gibi bir şey demek çay…
şevket : -bence artık heidegger okuma, kafan iyice naziler gibi çalışmaya başladı.

--spoiler--
ölümün, ölmenin, öldürmenin ne kadar basit bir şey olduğunu ortalığa saçıp savuran mükemmel bir onur ünlü filmi.
izlemek için aradığım ama 2011'in bahçeli'sinde bulamadığım film.
--spoiler--
BEN ÖĞRENCiYDiM. BELKi DE HALA ÖĞRENCiYiMDiR BiLMiYORUM.
--spoiler--
3 dakika boyunca adeta kendi kendisiyle konuşan şevket karakterini barındıran filmdir;

+ benimle buraya geldiğin için teşekkür ederim.
+ bu sabah kedi sana doğru söylemiş ben gerçekten de. yani kısa bir süre önce fark ettim seni.
+ ben aslında ailemle.
benim annem. annemi kaybettik geçen sene. babam zaten yok. kardeşim askerdeydi öldü. şehit diyorlar ona ama o elektrikçiydi. bir paşanın havuzunun tesisatını tamir ederken çarpılmış.
şehit sayılır mı sence?
bir ikisi vardı. annemle kardeşim yani. altı aydır onlar da yoklar.
+ ben öğrenciydim. belki de hala öğrenciyimdir bilmiyorum.
hukuk okuyorum. üçüncü sınıf. şiir miir dergi filan.
+ şiir okur musun? sever misin şiir?
+ sonra bir sabah seni gördüm. sonra bir sabah daha gördüm. sonra hep gördüm.
+ kedi de seni gördü. kedi seni çok seviyor biliyor musun? onunla takip ediyorduk seni. bazen izini kaybediyorduk ama onun bir sürü arkadaşı var. onlara soruyorduk.
+ sen öğrencisin aslında. resim okuyorsun. şekercide part time çalışıyorsun.
+ ben bir gün fenalaştım. hastaneye kaldırdılar beni. ölecekmişim. kanser. ilik.
ilik nedir biliyorsun. kemiğinde içinde. kemoterapiye başlayacaksın dediler.
+ bu tabancayı kedi verdi. oyun oynuyoruz biz bunla. bak, içinde bir tane kurşun var. bu tabancayla her sabah.. hani sabah oluyor ya? güneş filan.
böyle bunu çeviriyorum. sonra ağzıma sokup sıkıyorum. yok korkma şimdi sıkmam.
aslında çok mermim var benim. ana bir tane koyuyorum içine. çünkü sen varsın.

sonrasında dilek'in çıkışı,
şevket'in kısa bir süre afallaması,
akabinde aşık adam sınanmaz diyerek silahı bir kendine bir de dilek'e doğrultup sıkışı,
ve dilek'in bu durum karşısında bile tepkisiz kalışı..
her şeyiyle başkadır bu film.