bugün

nazım hikmet ran şiiri.

o, yalnız ağaran tanyerini görüyor,
ben, geceyi de.
sen yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de..

30 ağustos 958/ [ekim 1958]
(bkz: biz)
Nesildaş yazardır. Hoşgelmiş. *
(bkz: nolcak bakalım)
#9384741

hiç hoş gelmemiş kullanıcı. sen ataya dava açmayı bırak, onun adını anamazsın. o sözde katliamın gerçeği yapılacak sizin gibiler yüzünden.
o entryi yiyecek, artık silsede fark etmez zira, kodları alındı.
atatürk'e hakaret etmiş yoksun.

sen yine doğardın lakin...
atatürk'ten pek haz etmiyor. yerinde olmak istemezdim. her yerde onun izleri varken yaşaması zordur herhalde.
atatürk'ün yakasına yapışıp hesap soracakmış dersim katliamı için.
seni yarattığı için biz tanrıya hesap soruyor muyuz?
(bkz: adnan menderes/#9413226)

iyi de adını ağzına almadığın kişiler olmasa tc olmayacaktı zamanında ona ne diyeceksin yazarı. zaten muhtemelen şaka yapıyor, biz de zamanımızı boşa harcıyoruz da işte neyse.
#9424222

ne içtiysen bana da söyle dediğim yazar şeysi.
başlık:akp ve bdp nin gizli ittifakı


nickaltına yazdığım varlığın entrysi: kemalist faşizmin mağduru olan iki siyasi partinin ittifakı.
türbanlı annesi ve takkeli molla babasının düşüncelerini sözlükte entry girerek savunmaya çalışan kullanıcı. fikirsiz yetişen bir ümmetçi daha, yazık, üzülüyorum böyle irinlerin doğması için harcanan atp miktarına.
(#9431447)
(#9424222)
kürdistan diye rüya gören saf sözlük yazarı.
soylu köpeklere haddini bildiren yazar.
ben sen
O

O herşeyi kendi yanında görüp
Almak istediğini alır
Başka sey düşünmez
Beni unuturdu
Onun her anı heyecan dolu
Beni üzdüğü zamanlarda bile
Yokluğunu hissetmek
Beni korkuturdu
Ben herşeyi onun için, onun
Yanında yaparken
O hepsine uzktan bakardı bir yabancı gibi
Her sözümü dinliyor gibi
Beni kandırırken
içinden geçen binlerce ses bastırırdı sesimi
O her günü yeni bir umutla
Bekler gibi görünür
Yarına inanmaz, beni avuturdu
Onun her anı heyecan dolu
Beni üzdüğü zamanlarda bile
Yokluğunu hissetmek
Beni korkuturdu .
tekil şahıslardır.
(#9443744) girisinden sonra nedensiz yere tutuklanmasını ve iddaanamenin okunmasının bile yıllar süreceği mahkeme fiyaskosuna düşmesini istediğim yazardır. zira nedensiz yere tutuklamalara destek çıkan açıklaması yukarıdadır. yok ergenekon yok zart zurt demesin kimse varsa suç 2 yılda bi iddaaname okuyun ve içeriye kamera alın halk izlesin. görsün mahkemeyi. 3-5 kişiyee açık mahkeme mi olur böyle davada?

faşizmin kelime anlamını bilmediğini tahmin ediyorum zira arama motoru kullanıp arasa dahi onun gibi anlamını bilmeyen adamların yazdığı anlamları buraya koyacak kişdir.
ve sorarım kemalizmi savunan parti en son ne zaman iktidardaydı?
(bkz: akustikmolotof/#9435387)

sözkonusu entryde duruma dair yapılan aptal nitelendirmesine oldukça alınmış ve aziz nesinden alıntı yapan nihat gençle ilgili olarak ironik sıfatlar ve yakıştırmalar kullanmış yazar. şimdi öncelikle arkadaşın terminolojisinde nasyonalizm,sosyalizm,faşizm,kemalizm... ne gibi anlamlar ifade ediyor bilemiyorum, eğer evrensel değerler ve kriterler çerçevesinde şekillendirilmiş bir terminolosiyse muhtemelen bu kavramların işaret ettikleri olgular konusunda bir hemfikirlilik durumu yaşıyor olabiliriz, ama bu kavramları kendi algısının ürünü olan bir olgular dünyasından hareketle biçimlendirip, kendi yaşam pratiklerinin dayandığı paradigmanın nefes alıp vermesini sağlayacak arzu, beklenti ve isteklere uygun bir tutumda şekillendiriyorsa ortak bir hemfikirlilik yaşamamız pekte olası görünmemekte, ki anladığım kadarıyla arkadaşın kendinde barındırdığı mevcut terminoloji ikinci tanıma daha uygun düşmekte.

şimdi böyle bir terminolojiden yola çıkarak, bana dair olarak ''felsefi bir intihar'' sözkonusu demesi distopik bir kavrayış olmuş, bunu kabul etmek gerek. evet jaspers'' felsefe, yolda olmaktır'' diye buyurmuş, ama yola çıkarken heybene doldurduğun kavramlarlardan oluşturduğun terminolojin sağlam olacakki o yolda sana pusula vazifesi görebilsin.

gelelim aptallık konusuna, doğa dediğimiz yaşamsal bütünlükte insan ne aptal olarak nede zeki olarak tasvir edilir, yani doğada salt bir aptallık ya da zekilik durumu yoktur, bu iki kavrada birer sonuçtur, zeki olmak zihinsel ve iradesel özgürlüğün, aptal olmaksa zihinsel ve iradesel özgürlüksüzlüğün sonuçlarıdır. ve bu ikiside birer yöntemdir.

shakespeare hazretlerinin hamlete söylettiği üzere;
.şunlara bak, bu bir çılgınlık...
hamlet: evet, bu bir çılgınlık, ama onların çılgınlıklarının bir yöntemi var...

çılgınlık ve aptallığı aynı kavram olarak bir tavırda bulmaya örnek arıyorsanız aziz nesinin nitelendirmesini iyi tahlil edeceksiniz dostum.

yine schiller amcamızın buyruduğu üzere'' böcek olmayı kabul ediyorsan, o halde ezilmektende şikayet etmeyeceksin''

böcekliği kabul etmek niteliksiz bir yöntemse eğer buradan yola çıkarak böcek olmanın aptallıkla totolojik bir ilişkisi var diye düşünmektende korkmayacaksın ve en son olarakta özdemir asaf ustaya kulak vereceksin dost...

''Ben aptallığı nedense hep kişisel bir durum sanırdım.Bir kadro olarak hiç düşünmemiştim.

Okumamışlık ve bilgisizlik onu bir topluluk yapıp karşımıza çıkardı. Ve onlar da, aralarında iş bölümü, sıra bölümü yapıp karşımıza çıktılar.''

no problema...
(#9450241) harika bir tanım yapmıştır!!! yedinci nesillerin çoğunda görülen durum bu yazarda da sözkonusudur ya da şöyle düzelteyim böyle bir durumu genelde yedinci nesil yazarlarda görüyoruz. çok anlamlı açık tanım var!!! ama o tanımın altını dolduracak hiçbir bilgi yok. o bilgi yazarın kendisinde de olmadığı için entry lerinde de göremiyoruz.
(bkz: akustikmolotof/#9448509)

aptallık denen sonuç öyle sanıldığı gibi efsunlu bir yapaylık olmayıp kişinin rutin yaşam perspektifinde farkında olmasa bile zaman zaman gerçekleştirdiği bilinçli bir farkındalık ya da spontane bir şekilde bilinçsel şekillendirmenin ürünü olmayan bir farkındalıksızlığın ürünüdür, yani kimi zaman dünyanın en alim insanları bile içinde bulundukları süreci ince eleyip sık dokuyarak kendi farkındalığına konu edinir, bu konu edinmenin sonucunda aldığı karar sonucunda ortaya çıkan sonuç kimi zaman aptallık olarak değerlendirilebilir, ama bu aptallık tavrı tarihsel ve sosyolojik bir determinizm sürecinden besleniyorsa,yani aynı nedenlerin aynı sonuçları doğuracağının bilincinde olunduğu halde rutin bir akıl tutulmasının etkisiyle sonucu aptallığa gebe bir nedeni benimsemek yöntemli bir çılgınlık değildir, ben ezilmeye alıştım, ezilmeyince afakanlar basıyor, ezilme isteği artık genlerime dahil olmuş bir istek ve arzu diye tavrını meşru görüyorsan, o halde böcek olmayıda seviyorsundur, yani böcek olmayı kabul ediyorsan ezilmeyide kabulleneceksin vecizesi ile ezilmeyi kabul ediyorsan böcek olmayıda kabul edeceksin vecizesi aynı farkındalıksız farkındalığın ürünüdür, Franz kafkanın ,dönüşüm eserinde gregor samsaya giydirmiş olduğu böcek olma algısı nitelikli bir algıdır, bir farkındalık barındırmaktadır, çünkü bu durumdan bir rahatsızlık duymakta ve bunun etkisinden kurtulma çabası vermektedir, bir nevi spartaküsleşmeye yeltenen bir böcek, ama kıyının bu tarafında bizi ezin ne olur bizi ezin diye yalvaran mutlu tutsaklar biçiminde nefes alıp vermeye devam eden kalabalıklar var, rahatsız edildiğini kavrayamayan, bu kavrayamamadan dolayı ezilmişliğini bir kader olarak görüp, tamam bu dünya bizi ezenlerin olsun, kaderimiz neyse çekeriz, ama öte dünyada bunun mükafatını, yani bu ezilmişliği kabullenmenin, ses çıkarmamanın sonucunda kazandığımız bonus sevap puanlarıyla öte dünyada rahat yaşayacağız, Allahın hikmeti orada hep bizimle olacak ve burada bizi böyle ezenler, o öte dünyada Allahın gazabına uğrayacaklar... mantığı hem bir çılgınlık, hem kaderci bir aptallık, hemde böcekliktir.
Kişinin yetersizliğinin bile yetersiz olması şeklinde bir metaforun bu ülke topraklarında kolektivist bir tavır ve benimseyiş olduğunu görmek, bu olguyu dile getirmek elitizm olarak algılanıyorsa vah halimize diyelim;

Ayrıca adornoya affedilen kavrayışın marcuse tandanslı olduğunu belirtmekte büyük fayda var, mutlu tutsaklar kavramı üzerinden şekillenen farkındalıklarını yitirmiş bir köle toplumunun aptallık ve zekilik gibi kavramları keşfedebilmesinin mümkünsüzlüğünü dile getirmekte büyük fayda vardır, söz konusu yazarın; "zincirlerinden memnun bir köle toplumu" olarak en çok korktuğu toplum biçimini anlatmaya çalışan adorno "zincirlerinden memnun" olan bu insanları hiçbir zaman aptal olmakla , böcek olmakla suçlamamıştır;şeklinde bir değerlendirme yapması ile yaşadığımız toplum arasında şu şekilde bir bağlantı kurmak mümkündür, bu durum aynen hindistanda eğitilen fillerin durumuna benzer, Sirklerde eğitilen yavru fillerin ayaklarına, sağlam bir kazığa bağlanmış bir zincir takılır. Uzun bir müddet bu şekilde bakılıp beslenen yavru fil artık büyüyüp çok güçlü hale geldiği halde, ayağına çok ince ve kolay koparılabilecek bir ip bağlandığı halde asla onu koparıp kurtulmayı düşünmez, düşünemez. Çünkü aklında hala tutsak olduğu inancı vardır.

Yaşadığımız toplumun bireylerinin, birer kamikaze pilotu mizacına bürünüp ,her zaman ,uçağı kendi sınıfının üzerine doğru sürüp intihar etme farkındalıksızlığı rutin bir şekilde devam ettikçe, bu intiharı-aptallığı- bir çılgınlık ve iyimser bir fedakarlık olarak gördüğümüz müddetçe, içinde bulunduğu sınıfın üzerine uçağını sürmesi durumunda içinde bulunduğu sınıfın bir üstündeki sınıfa dahil edileceği şeklindeki statükonun metaforsal vaadine kanma rutinliğine kanıldığı müddetçe aptallık bir bakilik gibi bu toplumun sırtına yapışık kalacaktır.
Bu rutinlik benim gözümde , bildiğiniz konusuz bir pornodur, sadece olayın kendisi konu edinilir, bu rutinlik hiç değişmez, işte bu toplumdaki aptallık rutinliğide böyle bir olgudur. Statüko sana girer ve çıkar, sonra seni gebe bırakır, çocuğun olur, statükonun sana aşıladığı kompradorluğu gensel bir miras gibi çocuğuna benimsetirsin; güçlüden yana tavır takınmasını, siyasete bulaşmamasını, devlet babanın yönlendirmelerine aykırı davranmamasını, sürüden ayrılmamasını tembihlersin, tıpkı kendine öğretilenin tıpkısını kendi çocuğuna benimsetirsin, ve yine Türksel determinizm kutsanır, artık çocuğunda mutlu bir tutsaktır, ve sen yeni bir nesili daha kurtarmanın verdiği ahenk ve ferehlıkla yüzünde kocaman bir tebessüm belirmesini sağlarsın.

Tüm bunlar doğrultusunda değerlendirildiğinde aptallığı bir duruma dair olarak ortaya çıkan sonuç olarak değilde, bir aşağılama standartı olarak ele alırsak duruma dahil olarak yapılan tahlilden bir şey anlaşılmadığının deklare edilmesi gibi bir durum ortaya çıkar. Adornoya affedilen değerlendirmeden yola çıkarak adornoyu elitizmden uzak biri olarak görmek büyük talihsizlik, adornoda çok ince ayrıntılarla biçimlendirilmiş elitistliktende öte bir benimseyiş vardır, özellikle abd de yaşadığı günlerde yazmış olduğu makaleler okunduğunda nasıl bir elitist tavrı benimsediğini gözden kaçırmak mümkün değildir.

Söz konusu yazarın benimle ilgili olarak ortaya attığı ulusalcı yaftalamasını neye dayanarak cümlelerine dahil ettiğini anlamak,anlamaya çalışmaya yeltenmek genlerime aykırı bir durum olduğundan düşünmedim bile, yazdıklarımı okumuş bir yazarın beni ulusalcı olarak nitelendirmesi ironidende öte bir durum.

Dostoyevskinin ''herkes,her şeyden sorumludur'' mottosunu sonuna kadar benimsemiş biri olarak ulusalcılıkla itham edilmek tarifi pekte mümkün olmayan bir durum, Nihat gençten yola çıkarak, Nihat gence dair olarak yazmış olduğum değerlendirmeyi baz alıp, bana dair bir dünya çıkarımı ve paradigma oluşturulması harbiden komik olmuş, elbette kişinin yazdıklarına ve konuşmalarına kişiliği ve dünyasal tavrı mutlaka yansır, bunlardan yola çıkarak o kişiye dair büyük ya da ufak çıkarımlarda yapılabilir, ama yazdıklarımdan yola çıkarak beni Marksistlikten ulusalcılığa doğru bir evrimleşmenin öznesi olarak ele almak ,sosyal bilimler terminolojisinin tüm ölçüt ve değerlendirmelerin ırzına geçilip, koyundan yumurtlamasını , tavuktanda meee lemesini beklemek kadar zorlama ve havada kalan bir benimseyiş olmuş. Nihat gencin uçsuz bucaksız bir okyanus olduğu ve bu anlamda istediği yöne doğru kulaç atabilme alternatifliği düşünüldüğünde ,Nihat gence yönelik olarak yaptığım değerlendirmenin daha iyi anlaşılacağına eminim, Nihat gencin mutlak bir ideolojisi yoktur, mutlak bir tavrı vardır, ideoloji kendi subjektif tavrınıda beraberinde getirir, ama insandan yana ahlaksal bir tavır evrensel bir objektiflikten beslenir, Nihat gencinde yaptığı tam olarak budur, Nihat gence dair yüzlerce eleştiri yapmak mümkün, ama onu monadları çerçevesinde değerlendirdiğimizde dünyanın ve insanlığın bu halinden taciz olan, rahatsızlık duyduğu aşikar olan bir adamdır, bu tavır bile tek başına kendisine saygı duyulması için yeterlidir.

Söz konusu yazarın benim kimi insanları faşist olarak nitelememi bir talihsizlik olarak görmesinin akabinde Türkan saylanı bir faşist olarak betimlemesi'' allahım, varsan eğer sana çay içmeye geliyorum'' feryadına sığınmama yol açıyor.
ben sen o
herkes aynı hikayede
başı ve sonu aynı
gerisi farklı
bir yerden tutunduysan hayata
boşa geçirmemli bırakmamalı, diye devam eden bir şebnem ferah şarkısıdır.
#9443693

sevgi pıtırcığı, eşitlikçi, sosyalist ama aynı zamanda faşist insan.
beğenmediğini kov sözlükten kov kov kov.
konuşma ve yazma kültürü "faşist" kelimesi ve bunun tamamlayıcı kelimeleri ile sınırlı olan henüz askere gitmediği için adam olmadığından bizleri klavyesi vasıtasıyla haberdar eden kullanıcı...
yiğidim birçok girini inceledim. dikkat et kendine, yazdıkların seni bağlıyor zira.
(bkz: götürürler askere diktirirler herkese)