bugün

3. aydan ihtibaren etrafta olup biteni 5 duyu ile gözlemleyip beyninin derinliklerine kaydeden ve büyüdükçe kişiliğini topladığı bilgilere göre oluşturan ve davranışlarını bilinçaltının yönettiği müthiş sevimli varlık.bu nedenle zaten bir şey anlamıyor diye bebeklerin yanında yapılan davranışlara dikkat etmek gerekir.
(bkz: filmlerde bebeği bir köşeye bırakıp sevişen çift)

(bkz: insan yavrusu)

(bkz: astalavista bebek)
(bkz: astalavista baby)
Bir ucunda viyak viyak bir çığlık, öteki ucunda patır patır bir sorumsuzluk olan sindirim kanalı.
hiç durmadan 5 saat ağzıyla solo atabilen insan yavrusu.
girdiği eve neşe veren tek varlık...
(bkz: tabula rasa)
sanırım dünyadaki en güzel starbucks'ın yerleştiği istanbul semti. deniz ayağınızın tamamen altındadır, çok dipte kalmadıysanız daima bir esinti olur. brownie cheesecake'inizi yer, caramel frappucinonuzu yudumlarsınız yazın sıcağında. bu semtin en ironik esnafı "bebek kasabı"dır, düşününce tüylerim diken diken oldu yine...
bir izel şarkısı.
bebek dünyanın en güzel şeyidir. allah herkese nasip etsin.
(bkz: bebeklerde bazı problemler)
(bkz: bebeğim sağ olsun)
(bkz: bebek bezi)
(bkz: aşkın meyvesi)
etrafındaki büyüklere huzur, umut, mutluluk ve sevgi hissi vermesi için her eve lazım olan mucize.
ağlak insan müsveddesi. gazlı olurlar. sonra bunlar size muhtaçtır. süt kokarlar.
dudakları ve bakışlarının ısırıp, ısıttığı; sürme gözlü altın saçlı, bazen beri gelen bazen giden, güzel, tatlı, narin ve nazik bir şey.

(bkz: duman)
Hawking'e göre; yakın bir zamanda rahim dışında yapay bir ortamda dünyaya gelecek olan insan yavrusu.
"gitme yalvarırım, yalnız koma, hasret ateşiyle kül olmuşum" denilendir.
dünya güzelidir.
(bkz: sekizinci nesil yazar)
bir nevi bok makinası. ayrıca, istanbul şehrinin en güzel semti; arada bir lağım koksa da sokakları, eski istanbul'un yeni adıdır.
yüzü altın orana sahip küçük insan.

bebeğin yüzünün, erişkin hemtüründe serotonin, melatonin, endorfin gibi ne kadar mutluluk hormonu varsa salgılattığı söylenir. bu agucu cucu tavırları hep bu hormonların işi, şerefsizler!.

doğa, yeni meydana getirdiği yapıları o kadar güzel bir biçimle oluşturuyor ki, daha önce oluşmuş olanlar onu seviyor, kolluyor, koruyor. hatta farklı türler arasında bile bu var, "ay canımmmm!! ne tatlı çita yavrusu" bile dediği oluyor insanların. yalnız bu hormonlar herkesde aynı şekilde işlemiyor tabii. bazı insanlar hiç hormonlarını yormaz bir bebek gördüklerinde.

annelerin işi ise iyice zorlaşıyor bu hormonlar yüzünden, zaten var olan salgılar üzerine bir de annelik ile desteklenmiş bir görev biniyor ki taşınacak yük değil vesselam.
(bkz: masumiyet)
demet akalın klasiği olan 2008'deki dans et albümünün üçüncü şarkısı... *

eğer bana ayıracak vaktin varsa,
kendini savunacak gücün varsa
sen de az da olsa gurur varsa
evde bekliyorum.

olmuyor böyle boş konuşmakla
bi kaç gün görüşüp sonra kaçmakla
doğru söyleyecek yüzün yoksa
gelme istemiyorum.

ne üzülür ne sıkılır
sadece birazcık düşünür
hemen yeni bir aşık bulunur
yerin çok çabuk doldurulur.

sevgilimi koluma takarım
bebek'te üç beş tur atarım
olmadı bir de sinema yaparım
gördüğün gibi çok unutkanım.

sevgilimi koluma takarım
bebek'te üç beş tur atarım
olmadı bir de miami yaparım *
gördüğün gibi çok unutkanım.
bu yaz boku yediğimizin resmi olan şarkıdır. adeta bir hastalık gibi genç kızlarımız arasına hızla ilerliyor, şimdiden kızların diline dolanmış bile bu şarkıyı hoplaya zıplaya hep bir ağızdan söyleyen kızları düşünün. neyse bi şey diyemiyorum. bir de o gülme efekti yok mu aman allahım akıllara zarar.

bu unuttum seni, buldum yenisini, keyfime bakarım, seni silerim, umrumda değilsin adammısın türevi şarkıların modası ne zaman geçecek merak ediyorum.
ne vardı bu kadını delirtti de ibrahim kutluay. niye saldı milletin üstüne.
sefasını o sürdü cefasını biz çekiyoruz bu şarkılarla anasını satıyım.
yaşama tat katan yeni dünyaya gelmiş ünsan.
dünya üzerindeki tüm yaratıkların en şirin, en masum, en sevilesi hali...

ufaklık, mis gibi kokusuyla, tüm dünyadaki en güzel duygularla çıkageldiğinde ne hissedeceğini şaşırıyor insan. sanki bebekle yeniden doğuyor gibi tanıyor dünyayı, bambaşka gözlerle bakmayı öğreniyor! bebek bir nimet, bir hediye, yepyeni bir aşk oluyor yuvaya...

insan bebek beklerken hep ağzını, burnunu, gözlerini merak ediyor. tekmelerken minicik ayaklarını, ellerini düşünüyor. sonra çıkıp geldiğinde, henüz açamadığı gözleriyle ilk karşılaştığında değişiyor duygular. ilk inatlarını yaptığında, ilk bilinçli kahkahasını attığında algılıyor onun da insan olduğunu. kişiliği olduğunu anlamaya, o ufak tefek karamela sepetinin kendinden bir farkı olmadığını görmeye başlıyor...

bebek, küçük insan! tüm yaşamımı gözden geçirmeme neden olmuş mucize. hayatımın büyük bir bölümü 3 haftalık bir bebeğe bakıp "acaba ne düşünüyor şu an? ne hissediyor?" demekle geçiyor şu an. onu anlamaya çalışmakla... sarıp, koruyabileyim; öpüp koklayabileyim; hep yanında olabileyim istiyorum elbette ama hiç böyle bakmamamıştım bir bebeğe daha önce. insan olduğunu, kişiliğini kavrayarak; saygıyla. önce anlamak istiyorum seni bebek, anlayayım ki daha çok sevebileyim...
güncel Önemli Başlıklar