bugün

en son geliştirilmiş darbe planıdır. bakalım sırada nasıl bir plan var, zamanla göreceğiz. bırakın planı, darbeyi yapmış olan kenan evren köşkte ağırlanırken plan peşinde koşmak zaten başlı başına bir komedi. planı veya planları bırakıp yapılmış darbelerin hesabını sormak, anaysayı değiştirerek askeri vesayet düzenine son vermek gerekir. o kadar plan çıkıyor da ne oluyor? biri bitip biri başlıyor, ancak halkın kafası karıştırılıp yapay gündemlerle ülke gereksiz konulara odaklanıyor.
25 aralık 1979 güneş gazetesi.
bu haberden 9 ay sonra ne oldu dersin ?*
görsel
eskiden de bu gazete senaryo yazıyordu zaten.
(bkz: darbe olunca sözlükte yazabileceğini sanan mal)
fatih camisimi bombalanacaktı,kendi jetimizi mi düşüttürecektik ? bu nasıl bir zırvadır. gelin bu zırvayı paşanın ağzından çürütelim...
(bkz: http://videonuz.ensonhabe...di-haberturk-yayini-kesti)
gormek istemeyenin bir turlu gormek istemedigi durum. gorun artik yeter. kandirilmak ayip degil ama kandirilmadigina inanmak icin gercekleri inkar etmek hic te akil kari degil.
madımak otelin yaktıranların cami de bombalayabileceklerini ortaya koyan darbe planı.

aynı ordunun jetleri , mgk öncesinde recep tayyip erdoğanın evine 200 metre mesafeden bir caminin alemine çarparak geçtiğinde kimse böyle şey olur mu dememişti.havada uçakları dans ettiren bir ordunun , nasıl olupta "kazayla" cami alemine çarptığı sorgulanmamıştı.

bir de olayları tersinden okuyalım.ordu "dinci" bir kesimin yönetiminde olsaydı ve bir kiliseye bu kadar yakında uçarak zarar verseydi , medyanın ve dış dünyanın tepkisi bu kadar mı olurdu ?

ses kayıtları , girişimler , planlar , kişiler ,tavırlar , anayasa mahkemesinin kararları , tam bu sırada "sivil dikta" iddiaları , hrant dink-rahip santoro-malatya cinayetleri...

1993'te 33 askerini , dağlıca'da "düğün operasyonunu" feda eden yapılanma ; askerinin eline bomba vererek terbiye eden rütbeli ; hepsi menfi hareketler zaten...

hepsi yalan , hepsi kurgu dimi ? 27 mayıs , 12 mart , 12 eylül , 28 şubat , 27 nisan...bütün bunlar hikayeydi zaten ; yakamoz-eldiven-sarıkız-kafes ve nihayet balyoz da hikaye...

(bkz: ironiye dübür harekatı)
her kesimden tepki gören şerefsizlik planıdır.

-----
dün madımak'ı yaktıranlar bugün de camiyi bombalatır
kanlı eylemler içeren balyoz darbe planına tüm kesimlerden tepki yağıyor. sivil toplum, cuntacıların yargılanması talebiyle protesto gösterileri düzenlerken, alevîlerden de çarpıcı mesajlar geldi.

alevî önderleri, fatih ve beyazıt camilerinin cuma namazı sırasında bombalanması, cübbeli ajanlara askerî hava müzesinin bastırılması, türk jet uçağının düşürülmesi gibi eylemlerin yer aldığı kanlı planı 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan madımak olaylarına benzetiyor. "dün madımak'ı yaktıranlar bugün camiyi bombalatır. aynı planları cemevleri için de yapabilirlerdi." diyen alevîler, bu tür planların ortak özelliğinin 'kardeş kavgasının körüklenmesi' olduğunun altını çiziyor. çorum ve maraş olaylarında da aynı senaryonun hayata geçirildiğine dikkat çekiyorlar. pir sultan abdal kültür derneği başkanı fevzi gümüş, balyoz'u, olağan demokrasi işleyişinin dışına çıkılmasının bir sonucu olarak değerlendiriyor: "yeri gelir oteli kuşattırıp insanlar katlettirilir, yeri gelir evlerine çarpı işareti konulur, insanlar gönderilir. yeri gelir cami bombalanır, yeri gelir 'cami bombalandı' diye söylenti çıkarılır."

demokratik alevi örgütlenmesi olarak demokrasinin olağan akışını bozacak darbelerin, girişimlerin karşısında olduklarını belirten gümüş, bir senaryo düzeyinde dahi olsa askerin ya da başka devlet organlarının, bu tür bir çaba içinde olmasının topluma karşı yapılmış bir haksızlık olduğunun altını çiziyor. dünya ehlibeyt vakfı başkanı fermani altun, bombalama planını, "muhtemelen kardeş kavgasını körüklemek için birilerine yükleyeceklerdi." şeklinde yorumluyor. altun, geçmişte aynı şeylerin yapıldığını, benzer tuzakların çorum'da ve maraş'ta da kurulduğunu hatırlatıyor. planları toplumu galeyana getirip birbirine düşürmek için hazırlanmış tuzak olarak değerlendiren altun, şöyle konuşuyor: "türkiye'nin gizli güçler tarafından nasıl bir tehlikeye sokulduğunu görüyoruz. artık bu olayların olmaması için tedbirlerin alınmasını ve böyle düşünenlerin cezalandırılmasını istiyoruz." bu açıdan demokratik açılımların daha hız kazanmasını istiyoruz. hasandede alevi bektaşi kültür derneği başkanı özdemir özdemir ise "bundan önce de ergenekon bağlantılı olduğu bilinen kişilerin alevi toplumu üzerinde oynanacak oyunları da ortaya çıkmıştı. bu kişiler darbelerle halkı sindirmek istiyor. camilerde bombalamaları belli bir toplumun üstüne atacaklardı. belki ileride cemevlerini bombalayıp sünni toplumunun üzerine atacaklardı." ifadelerini kullanıyor. özdemir, belli bir zümrenin, ellerindeki yetkiyi kanunların dışına çıkarak kendi çıkarları için kullanmalarını tasvip etmediklerini vurguluyor. özdemir, planın farklı görüşteki insanların birbiriyle diyalog kurmasını çekemeyen kişilerin oyunu olduğunu söylüyor. erikli baba kültür derneği ve cemevi başkanı av. metin tarhan da antidemokratik girişimlerin kimi ne zaman vuracağının belli olmayacağını kaydediyor. bu ülkenin huzurunu bozmaya kimsenin hakkı olmadığını vurgulayan tarhan, planı 'hukuk ve insanlık dışı müdahale' olarak değerlendiriyor. tarhan, şöyle devam ediyor: "bu tür girişimleri kınıyoruz. amaç, kargaşa ve kaos oluşturup iktidarlarını korumaktır. bunun için kişi ya da kurumlar önemli değildir. bu girişimler toplumun tamamına yöneliktir. hukukun ve demokrasinin üstün olduğu bir ülke hedefliyorsak her sağduyulu ve aklıselim insanın bu tür davranışların karşısında olması gerekiyor."

senaryo tanıdık

madımak'ın yaşandığı 1993 yılı kritik bir dönem. '10 yılda bir darbe olur' iddialarının köşelere taşındığı, yerel ara seçimlerde refah partisi'nin önemli bir başarı elde ettiği ve avrupa birliği'nde türkiye'nin üyeliği ile ilgili görüşmelere başlandığı bir yıl. 7 mart 1990'da çetin emeç öldürüldü. 26 eylül 1990'da eski mit'çi hiram abas suikasta uğradı. 10 gün sonra bahriye üçok'a bombalı paket gönderildi. 6 şubat 1992'de neva şalom sinanogu bombalandı. izmir'de polis minibüsü taranırken nevruz provokasyonu sonuç verdi: 38 ölü. pkk ve istihbarat servisleri arasındaki gizli ilişkiyi araştıran uğur mumcu, 24 ocak 1993'te öldürüldü. 4 gün sonra yahudi işadamı jak kamhi, hedefteydi. temmuz ayında türkiye'nin yumuşak karnı sivas hedef seçildi. provokasyon sonuç verdi, 37 kişi madımak oteli'nde yakıldı. ergenekon iddianamesinde de provokasyon için azınlıklara ve alevi önderlerine yönelik suikastlar önemli bir yer tutuyor. alevi-bektaşi federasyonu başkanı ali balkız, alevi-bektaşi federasyonu genel sekreteri kazım genç, türkiye ermenileri patriği mesrob mutafyan, fener rum patriği bartholomeos, musevi işadamı ishak alaton, kaos ortamı oluşturmak için öldürülmesi planlanan isimlerden birkaçıydı.

açıklamalar bizi daha çok endişelendirdi

şanlıurfa baro başkanı yahya demirkol: demokrasiyi güçlendirmek ve sahip çıkmak için öncelikle balyoz darbe planlarıyla ilgili gazete haberlerinin ihbar kabul edilip ismi geçenler hakkında soruşturma başlatılmalıdır. baromuzun da bu konuda bir suç duyurusu olacaktır. konuyla ilgili muhataplar tarafından yapıldığı belirtilen açıklamalar kamuoyunu tatmin edici nitelikte değildir. bu tür planların iç ve dış güvenlik için tatbikat amaçlı planlar olduğu yönünde benzer basında yer alan açıklamalar endişeleri gidermekten çok endişeleri artırıcı niteliktedir. halkın iradesinin iç tehdit olarak görülmesi ve buna karşı plan düzenlenmesi kabul edilmek bir yana düşünülmesi dahi endişe verici boyutta...
-----
(bkz: asimetrik psikolojik savas)

amac orduyu lav etme noktasina getirmek ve bu gucu turkiye cumhuriyetinin serefli!!!! polisine devretmektir. Bunun icin kurulan kutsal ittifaki goremiyor olmak ahmak olmaya denktir.

Siz, sirf intikam duygulariyla orduyu devirme yanlilari; bu ulkenin guvenligi ve gelecegini hic mi dusunmezsiniz? bu ulkenin camura bulanmis emniyet teskilatinin bu isi sirtlanabilecegini ve herseyin daha iyiye gidecegini mi dusunmektesiniz?

evet kurumlar icerisindeki curuk elmalarin temizligi sonuna kadar desteklenmesi gereken bir olgudur. ancak tsk'yi topyekun hedef almak ve onun yerine baska bir alternatiften medet ummak asla kabul edilemez.
olmayan plandır. olmayan plana tepki olmaz, düz mantık, düz kontak.

insanlar artık darbe olsun da kurtulalım şu adamlardan, seçimlere daha çok var demeye başladı. adamlar hem islamiyet in hem türklüğün onurunu ayaklar altına aldı.

seçim zamanı one minute diyen zihniyetten ne beklenir?
'kahraman' genelkurmayımızın milletine, sivillere; bizlere, yapmayı 'alışkanlık' hâline getirdiği 'güzelliklerden' bir diğeri... en güzeli(!) hattâ 'icrâata' geçiremediklerinden... buna da yalan demek için sosyal gerizekalı yahut süzme vicdansız, yahut kişilik bozukluğu sahibi, veya şizofren olmak gerek.
yıkın artık tabuları ve gerçek düşmanınız kimmiş görün ey insanlar. demokrasi yoksa, özgürlük yoksa, esiriz, paryayız, it hükmündeyiz, hiçiz...
basına servis edilme zamanlaması açısından ilginç plandır.

- polise ağır silah yetkisi..
- çekiç, pense vs. planları..
- ordunun lağvedilmesi tartışmaları..
çıtır ergenlerin, 80li yıllarda yaşanılanları bilmedikleri, bilmemekle birlikte dedelerinden, analarından, babalarından merak edip de bir bilgi istemediklerinden cahil ve aciz kalmalarından dolayı akıllarının almadığı, alamayacağı olası darbe planlarıdır. tsk isteseymiş yaparmış mış..

yok lan bunu mehmet baransu adında bir gazeteci oturmuş kendi başına yazmış koskoca 5000 sayfayı. hiç de üşenmemiş adam. helal valla. farklı sesler çıkartarak komutan taklidi yapmaya çalışmış, sonra da bunları tek tek kaydetmiş.

büyüyünce asker olmak istedi herhalde, laik tsk almadı bünyesine adamı!

allah'ın sopası olsaydı, tsk'nın 80li yıllar gibi balyozuda olurdu. o devirler geride kaldı cancağızım.
hâlâ 'uydurma bu lan, iftirâ ediyor i.neler yine kahraman ordumuza' demek için ciddi manada güce tapma hastası yarı-şizofren, yitik akıllı, yitik ahlaklı bir pespaye olunması gereken fecaat...
mehmetçikleri, bu ahlaksız derin devlet destekçisi omzu kalabalıkların vicdansız barbarlığı yüzünden her yıl onlarcası şehit düşen o mehmetleri tenzih ediyorum onları kastetmiyorum elbette ey çemkirmeye meyyal kardeşim. generalleri diyorum, bu topluma mâliyeti pek acı, pek yüksek olagelmiş kâim, bitmek bilmez mutlak erk mâlikiyeti hastalıkları bu çocuk inatlı büyük generallerinin bu ordunun, s.kecek hayatını, seni ıslahlık gerzek bir gayrıreşid addediyor diye haykırmak istiyorum sağır ruhlarına kör inkârcıların.
ne çekiyorsak bizi çok seven kahramanlardan çekmiyor muyuz zâten toplumca ey demokrat sözlük...
(bkz: uyan darko)
(bkz: gerçeğe sadakat şerefimizdir)
hala bazı şerefsizlerin gerçek diyerek iftira sanatını kullandığı darbe uydurması.
zaten bunlara tsk atom bombası atacak de inanır bu vatansızlar.

mesela şu durum bile bu götten uyduruk darbe fiyaskosunu ortaya seriyor;
(bkz: balyoz darbe planındaki çelişkiler)

neyse bu taraf ve akp zihniyti zaten ntv rezaletini bile savunmuştu.
pkk'ya militan diyen; tsk'ye terörist diyen şerefsizlerden ne beklesek azdır.
öngörüsü yüksek paşalarımız bu planı 2002 yılında hazırlayıp sonlandırmak isterken, 2006 yılında kurulan tgb yi faydalanılacak dernekler arasına almışlar.

tgb'nin ki büyük başarı. kurulmadan 4 yıl önce kendisinden bir planda söz ettirebiliyor(!).

(#7118697)

http://www.radikal.com.tr...01.2010&CategoryID=77

http://ulusalkanal.com.tr...amp;id=12745&Itemid=4
bu darbe planına inanan inanmayan herkesin aklına yatabilecek, kesinlikle üzerinde durulması gereken mahir kaynak ın bi komplo teorisi var. şöyle ki
silahlı kuvvetlerdeki bazı dokümanlar ele geçirildi ve bunlar bir darbe hazırlığına uygun biçimde yeniden düzenlenerek kamuoyuna sunuldu ve darbe karşıtlığının yerleşmesi ve bu tavrın genelleşmesi sağlandı. kimse açıktan darbeciliği savunamazdı ve bu kadar yaygın olan tartışmanın dışında kalamazdı. medyanın durumu askerlerin yemin törenini andırıyordu. herkes ne kadar demokrasiden yana olduğunu göstermek için kaleme sarıldı.

ancak bu meselenin birinci safhasıydı ve darbe karşıtlığı sağlandı ama planın bir de ikinci safhası vardı. ordunun prestiji korunmalıydı ve bölgede oynayacağı rol için güvenilir bir kurum haline gelmeliydi.

kamuoyuna sunulan belgeler orijinal değildi ve elde edilen bazı bilgiler değiştirilmiş ve bir darbe planına uygun hale sokulmuştu. eğer bu belgelerin, bir kısmının bile, değiştirilmiş olduğu tespit edilirse ordu aleyhine yapılan yayınların maksatlı ve gerçek dışı olduğu kanıtlanmış olacaktı. zaten ortaya atılan iddialar bunu kolaylaştırıyordu. mesela camiye atılacak bir bomba her kesimdeki halkı iktidar etrafında birleştirir ve bir darbeyi imkansız hale getirirdi. bir darbecinin asla düşünemeyeceği bir eylem söz konusu idi. i̇stikrarı bozmak için eylemlerde askerlerin yer alacağı söyleniyordu. bir tek asker bile böyle bir eylemi yaparken yakalanırsa, ki bu kaçınılmazdı, darbe yapılamazdı. çünkü ordu kurtarıcı olarak yönetime el koyardı. eylemi yapanla kurtarıcı aynı kurum olamazdı

yazının tamamı için
http://stargazete.com/gaz...k/balyoz-plani-239852.htm
maraş ı yaktıkları, çorum u yaktıkları, sivas ı yaktıkları, başbagları yaktıkları, 33 eri silahsız gönderip şehit ettirdikleri, aktütün ü 5 saat canlı yayında izleyip, kurulan pusuyu karakola haber vermedikleri, sinagogları bombaladıkları, hsbc binasını bombaladıkları, anafartalar çarşısını bombaladıkları, 12 eylül de darbe ortamı oluşsun diye 5000 bin genci öldürttükleri vb olayları görünce, koç müzesinde 350 çocugu patlatmak, fatih camisini bombalamak, türk jetini düşürüp yunaniztan ile kriz çıkarmak, siyasi suikastler, kozmik odayı arayan hakime gönderilen mesajda yazılan, "sonun dogan öz e benzer" (dogan öz konturgerillayı ilk deşifre eden ve şehit edilen savcıdır bu arada) mesajını gördükten, başbakan ın evinin krokileri ile suikast planları deşifre olduktan ve bu suikastçı subayları yargının serbest bırakmasını gördükten sonra, bunlara inanmamak mümkün degil.

sayın hemşerim hisarcıklıoğlu hiç debelenme, darbe vatana ihanettir diye, cuntacıların yüzüne tükürseydin seni o zaman alkışlardık, belkide alkışlayamazdık çünkü bilmezdik ama sen şerefinle işadamlıgına devam ederdin, sinan aygün için höykürmen şimdi herkesin gözlerinin önünde canlandı aynı tastan yallandıgınız izlenimini bir kere verdin, aklanamassın, herkese ders olsun, cunta ile işbirligi, cunta başarılırsa bir mevkiyi kaparsın ama, bu millete ragmen oldugu için sen ve evlatların ve torunlarına sürayet eden bir şerefsizlik lekesi hep üzerine sürülür, şerefsizlik şerefsizliktir, halka döndürülmüş silahın şerefsizligi hesabı sorulmasa bile ailene leke olarak kalır.
2003 yılında hazırlanan bu planda, 2006 yılında kurulacak bir dkö bile vardır: türkiye gençlik birliği. (adamlar geleceği görmüşler abi, bilim kurgu mnıskim..)
tgb'nin genel başkanı da daha önce ergenekon davasında gözaltına alınmış ve telefon konuşmasında birisine "tamam harbiye tamam, harbiye'yi aldık." demişti. ergenekon'un cevval savcıları sormuş: "ne demek aldık? darbe planı mı bu" tgb başkanı'da "bizim attila ilhan kültür merkezi ile hazırladığımız bir konser için harbiye açık hava tiyatrosunu kiralamıştık. o konuşmadır." demiş ve beraat etmişti. gene bazı gazeteler günlerce ergenekon'un sivil ayağı diye çemkirmişti. bunları hep 'darbe' hanesine yazın mnı skim. iftira, psikolojik savaş, kara propaganda ürünü değil bunlar.

darbeder olmuş bazıları, darbe manyağı olmuş. memleket dayak arsızı gibi, darbe arsızı kaynıyor.
(bkz: kemalist zihniyetin darbe sevdası)
BALYOZ PLANI ASLINDA NEYDi

Taraf Gazetesi dün ordu kaynaklı olduğunu iddia ettiği yeni bir plan yayınladı. Esas planın adı Balyoz. Gazetenin iddiasına göre plan 2002 Aralık ayında hazırlandı. 5-7 Mart 2003 tarihinde Selimiye Kışlası’nda 1. Ordu’ya bağlı tüm komutanlıkların katıldığı toplantıda sunuldu. Taraf’ın varolduğunu iddia ettiği planda, AKP hükümetine karşı bir darbe planının icrası yer alıyor. “Sakal” “Çarşaf” “Suga” ve “Oraj” planları ise Balyoz adı verilen planın uygulamaya konması için gerekli ortamın hazırlanmasını içeriyor. Bu ortamın hazırlanması için Beyazıt ve Fatih Camileri bombalanıyor, Ege’de Türk uçağı düşürülüyor.
Peki Taraf’ın yayınladığı bu planın içeriğinin çelişkileri neler? Taraf Gazetesi’ne bu planı servis edenler ne yapmaya çalışıyor?

Oyun Teorisi

Pek çok ülkede güvenlikten sorumlu birimler olası sıradışı olaylara hazırlık yapar. Sosyal Bilimlerde kullanılan oyun teorisinin benzeri bir yaklaşımın ele alındığı hazırlıklarda hiç olmamış ancak olması muhtemel senaryolar üzerinden eylem stratejileri ele alınır. Bu eylem stratejilerinin pozitif ve negatif yanları değerlendirilir.
Bir deprem sırasında yaşanabilecek kargaşa, dini-siyasi-sosyal ayaklanmalar bu plan dahilinde ele alınır. Olası durumlarda atılabilecek adımlar güvenlik güçleri tarafından irdelenir.
işte Taraf Gazetesi’nin darbe planı olduğunu iddia ettiği Balyoz Planı’nın içeriği büyük oranda TSK’nın bir olası senaryo çalışması olduğunu gösteriyor. Esasında Taraf Gazetesi de bunu basit bir değerlendirme sonunda görebilirdi.

Yazılanlar gerçekleşmedi
Örneğin Taraf’ın 2002 Aralık’da hazırlandığını ve 2003 Mart ayında değerlendirildiğini söylediği plana ilişkin bugün yayınladığı bölümde geçen şu ifadelere dikkat edelim:
“Yunanistan tarafından bir f-16 savaş uçağı Ege Denizi açıklarında düşürülmüş, Sakız Adası 8 mil açığında deniz kuvvetlerimize ait hücum bota Yunan savaş uçaklarınca taciz ateşi açılmıştır. Bu gelişme ile Türk Yunan hududunda gerginlik had safhaya ulaşmıştır. Bu gelişmeler üzerine Bakanlar Kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulu’nun teklifi üzerine 1. ve 2. Ordu bölgelerini kapsayacak şekilde; 2 Şubat 2003 tarihinden geçerli olmak üzere kısmi seferberlik ilanına karar verilmiştir (Taraf Gazetesi, 21 Ocak 2010, sayfa 9)”
5-7 Mart 2003’de gerçekleşen bu toplantıda dikkat edilirse konuşulduğu tarihten bir ay öncesinde yaşanmış bir olaydan bahsediyor. Buna göre Yunanistan sınırında yaşanan gerginlik sonrası hükümet sıkıyönetim ilan ediyor. Ancak böyle bir olay konuşulduğu sırada gerçekleşmemişti. Yani ne bir gerginlik olmuş ne de hükümet seferberlik ilan etmişti. Taraf’ın 1. Ordu Kurmay Başkanı Albay Suha Tanyeri’ye atfettiği bu sözler konuşma tarihinde gerçekleşmemişti.

Devam edelim…

PKK ateşkes halindeydi
Gazetede yayınlanan planın içinde geçen şu ifadeye dikkat edelim: “Güneydoğu Anadolu'da terör olaylarının artması Kuzey Irak'taki belirsizliğin, yerini Kürt gruplarla gerginliğe bırakması Amerika Birleşik Devletleri'nin harekât öncesi verdiği sözleri tutmaması ve bu konudaki isteksizliği ve Kopenhag zirvesi sonucunda Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi üzerine hükümetin yeni ittifaklar arayıştan içine girmesi irticai kesimlerin islâm devleti kurma özlemlerini fiilen harekâta geçirmiştir, özellikle Kocaeli, Adapazarı ve istanbul'da rejim aleyhinde gösteriler düzenlenmeye başlanmıştır.”

Yine planda infial yaratan bölümler olarak sunulan yukarıdaki ifadeler olayın olduğu tarihte gerçekleşmedi. Şöyle ki; Taraf’ın planın sunumunun gerçekleştiğini söylediği tarihlerde PKK ateşkes halindeydi. 1999-2003 arası ilan edilen ateşkes nedeniyle çatışmalar durmuştu. ABD, Irak’a müdahale etmemişti. Müdahale 20 Mart 2003 tarihinde gerçekleşti. Türkiye-AB ilişkileri kopma noktasına gitmediği gibi 16-17 Aralık 2004 tarihinde AB ile müzakereler başladı. Hükümetin bu tarihlerde doğrultusu batıya dönüktü. Yukarıda bahsedilen rejim aleyhtarı gösteriler hiç olmadı.

Yine plandan devam edelim…

Eylemler fantezi
“22 Şubat 2002 tarihinde izmit'te bir grup ilköğretim okulu müdürü ve öğretmenleri çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında türban ve başörtüsü yasağını protesto etmeye yönelik kanunsuz bir gösteri yapmaya teşebbüs etmiştir. Başlangıçta yürüyüşün önlenmesi için alınan tedbirleri müteakip meydana gelen olaylar giderek büyümüş. Emniyet güçlerinin olaylara müdahale etmede gecikmiş olması bazı bölgelerde ise müdahale etmeyerek pasif destek vermesi nedeniyle pek çok işyeri tahrip edilmiş ve iki gün içinde 25 kişi ölmüş, yaklaşık 500 kişi yaralanmıştır.
istanbul Fatih'te 28 Şubat 2002 tarihinde aşırı dinciler tarafından Atatürkçü düşünceyi savunan dernek binalarına yapılan saldırı sonucunda çıkan çatışmalarda çok sayıda bina ve işyeri tahrip edilmiş, olayların istanbul genelinde yayılması sonucu 30'un üstünde insan ölmüştür. Kentteki pek çok mağaza ve ev yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve jandarma karakollarına sığınmıştır.
istanbul'un birçok semtinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır. istanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. işyerleri ve birçok alışveriş merkezine yönelik yağmalama olaylarının artış göstermesi nedeniyle esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmış ve birçok zaruri gıda maddesi temininde zorluklar yaşanmaya başlamıştır.
Yetkililer tarafından izmit ve Adapazarı'nda da gerilimin oldukça yükseldiği dile getirilmiştir.
Bu olaylar üzerine Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesiyle sıkıyönetim ilan etmiş. Ve karar Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı gün TBMM'nin onayına sunulmuştur. Ancak TBMM'de üye yeterli sayısına ulaşılamadığı için sıkıyönetim karan onaylanmamıştır.”
Planın konuşulduğu tarihten öncesine işaret eden bu olaylar gerçekleşmemişti. Kısacası planda anlatılan olaylar bir fanteziden ibaretti. Askerlerin olası bir felaket senaryosu değerlendirmesi idi. Verilen örneklerde olduğu gibi konuşulduğu tarihlerde hiçbiri gerçekleşmemişti. Tıpkı Hudson Enstitüsü’nde 2007 yılında konuşulan ve Türkiye’nin olası bir Kuzey Irak’a giriş senaryosunun değerlendirilmesi gibi.
Ancak TSK’nın ve esasında dünyanın tüm ordu ve polis kuvvetlerinin ele aldığı bu senaryo Taraf’a servis eden birileri tarafından tahrifata uğratılmış gibi görünüyor. Senaryonun içerisine bugün siyasal olarak kullanılabilecek ifadeler eklendiği izlenimi uyandırıyor.

Mao’dan alıntılar
Bunları irdelersek her şeyden önce planın dilinden söz etmemiz gerekecek. Planda dikkat çeken nokta Orgeneral Çetin Doğan’a atfedilen konuşma sırasında Çin’in komünist lideri Mao’dan yapılan alıntı. Doğan’ın “Mao’nun dediği gibi halk denizdir biz de balık” gibi ifadesi göze çarpıyor.

Bunun sonu boktur
Ya da yine Doğan’a atfedilen “Bunun için de her şeyden önce evet, hükümetin ve meclisin kendisine çekidüzen verdirici, ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanı'na Kuvvet Komutanı'na diyeceğim ki siz Meclis'i ve Hükümeti uyarıcı bu gidişe dur deyici bir ültimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın 'bu işin sonu boktur' işte sonunuz böyledir.” 1. Ordu komutanı Çetin Doğan plana göre Genelkurmay Başkanı’na ve kuvvet komutanlarına “bu işin sonu boktur” diyor ve emir veriyor ki bunun pek olası bir durum olmadığını tahmin edilebilir.

Ekonomik krizi TSK yarattı
Planda geçen mantık dışı unsurlardan biri ise Taraf’ta anlatıldığı haliyle şöyle: "TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik operasyonlarla hem ulusal hem de uluslararası ortamda ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak ve koordine edilecek.” Plana göre TSK, ekonomik kriz yaratacak. iktisat biliminin yasalarını alt üst edebilecek bu ifadelere göre ekonomik krizin sorumlusu Türk Silahlı Kuvvetleri. Amacı ise AKP’yi düşürmek. Plana göre dünya ekonomik krizinin bir uzantısı olarak başlayan krizi TSK yarattı denmiş oluyor ki bunu sağlıklı bir düşünce ile açıklamak mümkün değil.

Basına baskılar o günün gündemi değil
Planın dün yayınlanan bölümünde yine çelişkili kısımlar var. Bunlardan biri oldukça dikkat çekici: “iktidar ve irtica yanlısı basın yayın organları her geçen gün cesaretlenip palazlanırken, muhalif basın, geçmişte yaptığı şahsi yanlışlıkların bedelini, görevini yapmayarak ve/veya yapamayarak ödemektedir. Toplumsal muhalefet sindirilmiş, muhalif basın ekonomik ve mali denetim tehdidi ile susturulmuştur.” AKP’nin iktidara gelişinden bir ay sonra yazıldığı söylenen bu satırlar sanki bugün yazılmış gibi. AKP’nin iktidarının henüz ilk ayında muhalefeti susturduğunu, ya da mali denetim ile baskı altına aldığını söylemek için biraz erken davranılmış gibi.

TGB kurulmamıştı
Dün kimi basın organlarında çıkan şu ifadeler de Balyoz Planı’nın bir tezgah olduğu izlenimini güçlendiriyor. Şöyle ki raporda harekete geçecek örgütlerden TGB 2002 yılında henüz kurulmamıştı. TGB, 2006 yılında kurulan bir örgüt. Bu durum da planın 2006 sonrasında düzenlendiği izlenimini yaratıyor.

Gazeteciler şüphesi
Planın en çok dikkat çeken bölümü ise kuşkusuz gazeteciler ile ilgili olan kısmı. Taraf’ın planda olduğunu iddia ettiği tutuklanacak ve desteklenecek gazeteciler listesi bugün hazırlanmış bir liste gibi. Listede bulunan isimler 2002 yılında farklı bir pozisyon içerisindeydi.
Örneğin desteklenecek gazeteciler içinde yer alan Yılmaz Özdil, 2002 yılında Hürriyet ya da Sabah’ta olduğu gibi bir konumda değildi. Soner Yalçın, Hürriyet yazarı değildi. Hatta Bay Pipo, Reis gibi güvenlik algılamasını eleştiren kitaplara imza atıyordu. iclal Aydın o tarihte henüz yazarlığa başlamış, siyaset dışı konularda yazılar yazıyordu. ismail Küçükkaya Akşam’da yazar olmadığı gibi medyada bilinen bir isim değildi. Kadri Gürsel Milliyet’te henüz muhabirlik yapıyordu. Bu örnekler daha uzatılabilir. Hatta planda gazeteci olarak anılan isimlerin gazetecilik yapmadığı dahi gösterilebilir.

PKK ve El Kaide
Planın bir başka şüpheli tarafı ise darbeyi icra edecek gruplar arasında PKK ile El Kaide gibi örgütlerin sayılmış olması. Son dönem TSK ile PKK’yı ilişkilendiren yaklaşımlara bir destek olduğu gözden kaçmayan planda bu ilişki darbe ortamı hazırlamak için PKK ve El Kaide’ye şehirlerde eylem yaptırılacağı esasına dayanıyor. Bu tez esas olarak yandaş medya tarafından dile getirilen suçlamalara bir destek gibi görünüyor.

Zamanlaması ilginç

Planın bir diğer yönü ise zamanlaması. Bu üç açıdan dikkat çekici:
1. Planın AKP oylarının düşüş yaşadığı bizzat AKP anketlerinde dahi gözlendiği bir dönemde, partiye dönük yeni bir 27 Nisan heyecanı yaratmasının muhtemel olması.
2. Planı, sivil faşizm tartışmalarının arttığı bu günlerde yeniden bir ordu hatırlatması yaparak AKP’yi eleştiren basına yeni bir şekil verme çalışması olarak yorumlamak mümkün.
3. Elbette en dikkat çekici unsur ise kozmik odada aramaların bittiği gün planın açıklanmış olması. Bu durum da TSK’ye dönük yeni bir çalışmanın habercisi olacak gibi.

Sonuç olarak TSK içinde bir senaryo olarak varolduğu bilinen bir plan tahrif edilmiş gibi görünüyor. Planın içinde bulunan ifadeler 2002 yılında değil yakın bir dönemde yazıldığı izlenimini güçlendiriyor.

Barış Terkoğlu
Odatv.com

http://www.odatv.com/n.ph...-aslinda-neydi-2101101200
benim ödediğim vergilerle gününü gün eden komutanların can sıkıntısı. alternatif sıkıntı çıkarma yöntemi olarak
(bkz: ülkücülerin kosta rika yı işgal etme planı)
(bkz: darbe yapılınca tutuklanacak magazin yazarı)
genel kurmay başkanlığı koltuğunu işgal eden sorgulanamaz(!) 'siyasetçi' zatın bu kadar delil varkeni, 'hemen soruşturacağız' demek yerine utanmadan, dogmatikçe, insafsızca, mantıksızca, bencilce, suçluyu mutlak masum ilan edercesine, bu fecaatleri ifşa eden gerçek vatansever insanlara çemkirdiği hadise.
in lan o koltuktan ahlaksız kandırıkçı...
sevgili komutanlarımın ses keyıtlarını (cd değil eski tip kaset ve manipulesi imkansız) dinlediğimde; "bu kadar kararlı halka zor kullanmak bizim görevimizdir" cümlelerini duyduğumda

iyi ki bu komutanlarla savaşa girmemişiz dedim.

halkına bu kadar düşman asker olmaz!

acilen yargılanmalı hepsi!
olmayan ama sızdıranlar hakkında soruşturma açılan plan. nasıl iş lan. biri anlatsın.